‘Buna ABD’de bile gülerler’

DEGİAD’ın Ayın Konuğu sohbetleri çerçevesinde Denizli’de ağırladığı Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, PAÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde Denizlililerle bir araya geldi.

Ortaylı’ya yoğun ilgi dikkat çekici boyuttaydı. 800 oturma kapasiteli salonun merdiven ve bölüm boşlukları da hınca hınç dolunca, salonun her iki yanındaki koridorlara da sandalyeler konulup, sine-vizyonlar kuruldu. Ancak birçokları için salonlara kurulan bu düzenekler de yeterli gelmedi.

Kent protokolü, iş ve siyaset dünyasının önemli isimlerinin yanı sıra çok sayıda vatandaş ve üniversite öğrencisinin yoğun ilgisinin damgasını vurduğu etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Denizli Genç İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Emre Çaputçu, Türkiye’nin geleceğini kurgularken geçmişini inkar edemeyeceğinin altını çizdi. Türk siyasi geleneğinde İslamcılık, Türkçülük ve Garpçılık olarak 3 siyasi akımın öne çıktığını günümüzde bu akımlara birde etnik milliyetçilik akımının eklendiğine dikkat çeken Çaputçu, bu üç siyasi akımın da temsil eden partilerin bugün mecliste yer aldığını vurgu yaptı ve“Osmanlı’nın devamı olan ve çağdaş dünyaya entegre olabilmiş cumhuriyet projesinin başarıya ulaşması için yapılması gereken tek şey artık güçlü bir toplumsal mutabakattır. Cumhuriyetin kuruluş döneminde Garpçılık ve Türkçülük kavramlarının cumhuriyetin genlerine aşılanması da, şahsi görüşüme göre Türk Milleti’nin tarihten gelen karakterine uygun olarak, ihtiyaç duyduğu bir dengeleme hareketidir. Bugün ise Türkiye’nin siyaset arenasında boy gösteren İslamcı, Türkçü ve Garpçıların bu mutabakatı gerçekleştirmesi artık kaçınılmazdır” dedi.

Osman Gazi de ecdadımız Atatürk de!
“Şu bir gerçek ki Türk Milleti olarak Osmanlı da biziz, cumhuriyet de biziz. Osman Gazi de Atamız, Fatih de Atamız, Atatürk de Atamız” diyen Çaputçu, “ Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden çekildi fakat bu muhteşem gücün artçı etkileri hala devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolar da müstesna bir çağdaşlaşma projesine imza atıp tarih sahnesine Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan ettiler. Artık bu ülkenin en büyük arayışı toplumsal huzur ve mutabakat için gerçek demokrat nesillerdir. Kinden ne nefretten uzak duran, barışçı ve uzlaşmacı nesiller arıyoruz hep beraber. Osmanlı’nın mirasına ve cumhuriyetin temel direklerine sahip çıkan demokrat nesilleri bu ülke artık hakkediyor” dedi.

Cumhuriyet vurgusu
Ardından konuşmasına başlayan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Çaputçu’yu yaptığı konuşma için tebrik edip, “Bu konuşmanın her sözcüğünün altına imzamı atıyorum” dedi. Osmanlı’dan bugüne kadar politik gelişmeleri örnekler vererek anlatan Ortaylı, güncel konulara ilişkin de değerlendirmeler yaptı. Ortaylı siyasal akımlarda aşırılıkları eleştirdi ve ne geçmişi tam anlamıyla inkar etmek, ne de Cumhuriyet’e karşı durmanın ülkeye hiçbir yarar getirmeyeceğinin altını çizdi.

Yataklarında ölmediler
Osmanlı karşıtlığını eleştiren Ortaylı, Türkiye’de 1453’ün görmezden gelinemeyeceğine vurgu yaptı. “Fatih Sultan Mehmet de, onun ataları da, çocukları ve torunları da at sırtında savaşırken ölmüşlerdir. Bu insanlar yataklarında ölmedi” diyen Ortaylı, “Bu nedenle onları yok saymak, görmemek kabul edilemez” dedi.

Kişiye göre demokrasi olmaz
Osmanlı dönemi Anadolu insanı için ne kadar önem taşıyorsa Cumhuriyet döneminin de bir o kadar önemli olduğunu değinen Ortaylı, Cumhuriyet rejimine karşı olmanın da Osmanlı inkarcılığı kadar yanlış olduğunu aktardı. Demokrasinin kendi içinde muhafazakar bir yapısının olduğunu da belirten Ortaylı, demokrasinin kişiye göre değişemeyecek kadar net bir kavram olduğunu ima etti. Ortaylı, “Bir ülkede gazetelere müdahale ediliyorsa, o ülkede bir şeyleryolunda gitmiyor demektir” sözleriyle medyaya yapılan demokratik bulmadığını söyledi

Aşırı Anti-militarizm ahmaklıktır
Anadolu’nun geçmişten günümüze kadar askeri değerler üzerine şekillendiğini de söyleyen Ortaylı, bu nedenle Türkiye’de güdülen aşırı anti-militarizme anlam veremediğini dile getirip “Bu coğrafyada aşırı anti-militarizm ahmaklıktır” dedi. Ortaylı, Osmanlı’dan bu yana ülkedeki birçok gelişmenin tabanında askeri ihtiyaçların yattığının da altını çizdi.

Kürt sorunu yok bölgesel az gelişmişlik var
Ortaylı, anlatımının ardından çok sayıda soruyu da yanıtladı. Son dönemlerde tartışılan Türk Milliyeti ve Türklük kavramı ile ana dilde eğitime ilişkin bir soru üzerine açıklamalar yapan Ortaylı, Türkiye’de bir etnik baskı sorunu değil, bölgesel az gelişmişlik sorunu olduğuna inandığını söyledi. Kürtlük kimliğine sahip çıkmak isteyenlerin bunu açıkça ifade edebilecek özgürlüğe sahip olduğunu öne süren Ortaylı, alt kimlik, ana dilde eğitim gibi hakların, karşı tarafa şiddet uygulayarak alınamayacağının da altını çizdi.

Kürtçe diye ortak bir dil yok
Özellikle Kürt kökenli aydınların etnik kimlikler üzerine tartışmak yerine Kürtçeyi tüm Kürtlerin anlayabileceği bir dil haline getirmek zorunda olduklarını ima eden Ortaylı, “Konuşacakları ortak bir dil yok. Bu dili öğretecek öğretmen yok. Ana dilde eğitim serbestliği getirilse bile öncelikle Kürtçenin ortak bir dil haline getirilmesi lazım” şeklinde konuştu.

ABD’de bile gülerler
Bir etnik grubun ana dilde eğitim ve diğer haklarına sahip çıkması için Türk kimliğinin kullanılmaması gerektiği anlayışına anlam veremediğini dile getiren Ortaylı, “Sen kendi dilinde konuşacaksın diye ben milliyetimi inkar edemem. Kim hangi dilde konuşmak istiyorsa ister, hangi kimliği benimsemek isterse benimser. Ama ben bu nedenle kendime Türk demiyeyim anlayışı olamaz” diye konuştu. Bir kimliğe hakları verilecek diye bir başka kimliğin yok sayılamayacağını vurgulayan Ortaylı, “Buna demokraside ileride olan Batı’da hatta ABD’de bile gülerler” dedi.