O hala DEBA’da mesai yapıyor

Kapısına kilit vurulmasının ardından 3 yıl geçti ama o her sabah DEBA’ya gelip sabah gelip akşam evine dönüyor. Kesintilerle birlikte eline geçen 420 TL’lik emekli maaşıyla geçiniyor.Denizli Sanayisi’nin duayeni Esat Sivri, yaşadıklarını Yeni Asır Gazetesi’ne anlattı.
/ DENİZLİHABER / 28 Şubat 2012 Salı, 15:17
Denizli’nin sanayi duayeni olarak kabul edilen Esat Sivri tarafından 1973 yılında kurulduktan sonra 36 yıl kesintisiz çalışan Denizli Basma ve Boya Sanayi’nin (DEBA) kapısına kilit vurulmasının ardından 3 yıl geçti. Esat Sivri, bir dönem 56 milyon dolar ihracat yapıp, bin 700 çalışana iş imkanı sunan fabrikanın üretimi durdurmasından sonra geçen 3 yıl içinde, bir kaptanın gemisini terk etmediği gibi DEBA’yı terk etmedi. Sadece güvenlik görevlileri ile muhasebe kayıtları için çalışanlar dışında kimsenin olmadığı fabrikaya sabah gelip akşam evine dönen Sivri, “Fabrika kapandığından beri hiçbir yere gitmedim. Ben burada oturuyorum. Beni arayan nerede bulacak? Buraya gelmezsem çalmış, çırpmış, saklanan, gizlenen bir sanayici olurum. Ben bir şey saklamıyorum” diyor. Şu anda 680 TL emekli maaşı bulunduğunu, SSK borcundan dolayı yapılan kesintilerin ardından eline 420 TL geçtiğini kaydeden Sivri, gözleri dolarak, DEBA’dan emekli olan bir işçinin şimdi en az 900 TL maaş aldığını söylüyor. Sivri, bir döneme damga vuran DEBA’nın kapanmasının ardından yaşadıklarını ve sendikaya olan sitemini Yeni Asır’a anlattı.
– DEBA’nın üretimi durdurmasından sonra sizi en çok üzen ne oldu?
Herkesin mutluluğu benim idealimdi. Nereye kadar becerdim ya da beceremedim bilmiyorum. Bir dönem çok ortaklı şirketler gözden düşmüştü. Sonra biz çıktık. 1972’nin sonlarında ortaya çıktım. Şöyle bir şirket kuracağız diye anlattım. 1973 yılında 40 yaşındaydım. Birisi sırtlanmazsa bu iş yürümüyor. Çok ortaklı şirketlerin hep muhalifiydim, bugün de muhalifim. Hep, birileri kendisini batıracak kadar sermeye koyar. Ben de kendimi batıracak kadar sermaye koydum ve kaybettim. Tabii ortaklarımın parasını da kaybettim. Maalesef böyle oldu. Bunda suç aramayın. Ben kendimle yüzleştim, helalleştim. Çok kişi ile helalleştim ama burada çalışıp da yarıda bırakan 20 senelik çalışanımla helalleşmedim, helalleşemedim. Acım bu.
– Üretim yapmayan ve bankaya ait olan bir fabrikaya neden her gün geliyorsunuz?
Fabrika kapandığından beri hiçbir yere gitmedim, burada oturuyorum. Beni arayan nerede bulacak? Ben buraya gelmezsem çalmış, çırpmış, saklanan, gizlenen bir sanayici olurum. Ben bir şey saklıyor muyum? Hayır. Sadece beceremedim. Bunu yazabilirsiniz. Ancak aleyhimde kimseye laf ettirmem. Çaldı, çırptı, saklandı dedirtmem. Onun için ben burada olmak zorundayım. Beni soran adam buraya gelecek. Gelen insanlara da diyorum ki, 15-20 kişi toplanın, buyurun istediğiniz zaman görüşelim.
– Hayatınızda neler değişti?
Hala aynı evde oturuyorum. Arabama haciz geldi, onu da götürdüler. Şimdi eşimin arabasıyla gelip gidiyorum. Ben buna layık mıyım? Bundan kime ne! DEBA maalesef kapandı. Peki duyuyor musunuz bir kuruş vergi kaçırdığını? “Faturasız iş yaptılar” diye duyuyor musunuz? Buradan emekli olan işçiler en az 900-1000 TL maaş alıyor. 2 bin 500 – 3 bin TL’ye kadar maaş alan adam var. Ayıp değil ben bu işi beceremedim. Bu müessese işçinin fazla mesaisinin bile vergisini verdi.
– Fabrikanıza el koyan bankaya kızıyor musunuz?
Kusuru bankaya atamazsın. Bankacı geldi benim gırtlağıma bastı. Bankacı sana para vermekle mükellef. Parasını batırmamak şartıyla ama…
Batan para varsa bankacı takip eder. Elinde avucunda ne varsa alır ve satar. Üzülmez mi? Üzülür seninle beraber. Aama bunun kuralı bu. Bankacıya kızamasın. Banka bana ne yaptı? Her şeyimi ipotek etti. Ben kendime güvenmezsem bankacı bana neden güvensin? Evim, arsam, kızlarımın evi ipotek ve hacizli. Bunlar istesen de istemesen de satılacak.
– Sendika işçileri zaman zaman ücretlerini almadıkları gerekçeyle eylem yapıyorlar, bu konu hakkındaki düşünceniz?
300 kişiyle eylem yapacaklarmış. Tamam yapsınlar, ancak ben yalana bozuluyorum. 10 aylık maaşını alamamış. Benim tüm kayıtlarım mevcut, SSK’da da var, açıp baksınlar. Ben onlara söyledim. “Bu fabrikanın yaşamasını istiyorsanız şunlar 700-900-1100 TL alacak” diye sınıflandırdım. Ama hiç kimse bunu kabul etmedi. Ben matbaa değilim, para basmıyorum. Tam benim müşterim geldiği zaman işçiler direnişe geçti. Koskoca Dockers’a günde 10 bin pantolon veriyordum. Dockers var, Boss var. Bugün bu iki şirkete mal veren kaç kişi var? Bin 700 kişi çalışıyordu burada. DEBA’nın işçisi olmak öncelikti, itibardı. Bunu öldüren ben değilim. O zaman herkes dikkat edecekti. Biz hiç değilse bu paraları ödedik ama hiç kimse bilhassa sendika “bu paralar ödenemez” demedi. “Para bizim hakkımız söke söke alırız” dedi.
– Fabrikanın üretimi durdurmasında kişisel başarısızlık var mı?
Devalüasyonlar, arkasından Körfez krizi ve diğerleri… Krizleri ben yaratmadım. Devalüasyonu ben yapmadım. Benim şansızlığım bu. Normalde devalüasyondan sonra başlarsınız yatırıma, bir dahaki devalüasyona kadar kazanırsınız. Ama benimki tam tersi oldu. Bu bir kader. Hiç kimse fabrikasını kaybetmek istemez. Ben neden oturuyorum burada? Beni arayan var mı? Eskiden bu 3 telefon çalışırdı? Bir de cep telefonu 4. Hepsi çalışırdı. Ama şimdi arayan yok.
– Geçiminizi ne ile sağlıyorsunuz?
Şu anda emekli maaşı olarak 680 TL almam lazım. Fakat SSK’ya olan borcumdan dolayı benden kesiliyor. 420 TL para alıyorum. Benim burada çalışan adamım en az 900 TL emekli maaşı alıyor. Tek gelirim emekli maaşım. Sata sata kalmadı. Evimde şemsiye ile dolaşıyorum. Çatıyı aktaramadım. Bir cephede perde kalmadı, yırtık. Param olsaydı çatıyı aktarırdım. Evim fabrika kurulduğu zaman yapılmıştı, hala aynı.
Denizli’nin Kayhan Mahallesi’nde 36 bin metrekaresi kapalı 102 bin metrekare alanda tekstil dokuma, boyama, basma, pantolon, nevresim, çarşaf üretimi yapan DEBA, 22 ülkeye ihracat yapıyordu. DEBA, Hugo Boss, Dockers, Levi’s gibi ünlü markalara yaptığı üretimin yanı sıra, kendi yarattığı Uniqart, The Pantalone, Laodikya ve Colossae markalarını da
ihraç ediyordu. 2001 krizinden etkilenen şirket, kredi kullandığı İş Bankası ile kredi yapılandırma anlaşmaları yaptı. İlk krizi az hasarla atlatan DEBA, 2008’de yaşanan ekonomik krizle birlikte büyük bir sıkıntıya girdi. Bankalarla yapılan geri ödeme planlarından da sonuç alamayan şirket, borçları karşılığında fabrikanın bulunduğu 102 bin metrekare arsanın tapusunu bankaya verdi. Denizli’de sendikal örgütlenmenin olduğu birkaç tekstil fabrikasından biri olan DEBA yönetimi TEKSİF sendikası yönetimi ile de sorunlar yaşadı. İşçilerin ikramiyelerinin kaldırılması yönündeki işveren teklifi de sendika tarafından kabul edilmedi, arabulucu da uzlaşmayı sağlayamadı. DEBA 2009’da, krizi aşamayarak kapısına kilit vurdu. Şirket yönetimi, sayısı 320’ye düşen çalışanlarından 300’ünü işten çıkardı ve üretimi durdurdu. Milyonlarca dolarlık makineler stop düğmesine bastı. İcra yolu ile iki kez satışa çıkarılan DEBA alıcı çıkmayınca İş Bankası’nın oldu.