“Su hayattır, satılamaz”

JMO Denizli Şubesi Başkanı Özer Tunçtürk, “Dünya su ticareti, 400 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ile petrol ve ilaçtan sonra 3. sırada gelmektedir. Şu an için bu rakama dünya nüfusunun sadece yüzde 5’ine hizmet edilmesiyle ulaşılmıştır. Hedef kitle oranının artması, doğal olarak ticaret hacmini de artıracaktır. Bu şekliyle su, çok uluslu şirketlerin iştahını fazlasıyla kabartmaktadır. Yakın gelecekteki savaşların nedeninin su olacağı kesindir. Su hayattır, satılamaz” dedi.
/ DENİZLİHABER / 23 Mart 2009 Pazartesi, 01:00
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Denizli Şubesi, ‘22 Mart Dünya Su Günü’nde düzenlediği basın toplantısında, yakın gelecekte dünya su kaynaklarını bekleyen tehlikeleri kamuoyuyla paylaştı. Toplantıda konuşan JMO Denizli Şube Başkanı Özer Tunçtürk, çok yakın bir gelecekte dünyadaki ‘özel su piyasası’nın, su kaynaklarının büyük bir bölümünü ele geçireceğini dile getirdi. ‘22 Mart Dünya Su Günü’nün, su ve su kullanım bilincinin yerleşmesinde, topluma verilecek mesajlar ve yapılacak çalışmalar açısından büyük önem taşıdığını da vurgulayan Tunçtürk, dünya genelinde suya olan ihtiyacın her geçen gün arttığını, dünyadaki su kaynaklarının ise her geçen gün azaldığını belirtti.
Suyu bekleyen özelleştirme tehlikesi
Dünya genelindeki ‘özel su piyasası’nın şu an için son derece dar olduğunu ve insanların çok küçük bir bölümünün, su ihtiyacını özel şirketler aracılığıyla sağladığını ifade eden JMO Şube Başkanı Tunçtürk, gelinen son 20 yıllık süreçte, suyu metalaştıran küresel politikalar nedeniyle, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’inin kullandığı suyun yönetiminin, uluslararası şirketlerin denetimine geçtiğini kaydetti. Başta Ortadoğu olmak üzere dünya coğrafyasındaki savaşların, soykırım ve göçlerin temelinde, dünyadaki enerji kaynaklarının yattığını söyleyen Tunçtürk, “Yakın gelecekteki savaşların nedeninin su olacağı kesindir. Dünya su ticareti, 400 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ile petrol ve ilaçtan sonra üçüncü sırada gelmektedir. Şu an için bu rakama dünya nüfusunun sadece yüzde 5’ine hizmet edilmesiyle ulaşılmıştır. Hedef kitle oranının artması, doğal olarak ticaret hacmini de artıracaktır. Bu şekliyle su, çok uluslu şirketlerin iştahını fazlasıyla kabartmaktadır. Su hayattır, satılamaz” dedi.
‘Kaçak sondajlar kapatılmalı’
Denizli açısından bakıldığında; Büyük Menderes Havzası’nda görülen kirliliğin şehirde de gözlendiğine dikkat çeken Tunçtürk, özellikle de Çürüksu Çayı’ndaki kirliliğin, Kızıldere jeotermal sahasından Menderes’e verilen jeotermal akışkan ve aşırı sayıdaki kaçak sondajların Denizli için en önemli sorunları oluşturduğunun altını çizdi. Son 10-15 yılda Denizli’nin yer altı suyu seviyesinde 7-8 metrelik bir düşüş meydana geldiğini söyleyen Tunçtürk, “Bu düşüşe iklim koşullarının yanı sıra, ruhsatlı kuyular da dahil, kaçak sondajlarla aşırı su çekiminin neden olduğu açıktır. Dünyada benzerleri olduğu üzere çok kuyu açmak, daha çok yer altı suyu elde etmek demek değildir. Tersine, bir bölgede az kuyu ile çekilen su, çok sayıda kuyuyla çekilenden fazla olabilir. O nedenle ruhsatsız kuyuların sıkı bir şekilde kontrol edilmesi ve kapatılması gerekmektedir” dedi.