REKLAMI GEÇ

Sözkesen: Hayatlar karardı, gerçekler kararmasın

Sözkesen: Hayatlar karardı, gerçekler kararmasın

Denizli Genç İşadamları Derneği (DEGİAD) Başkanı Melek Sözkesen, Soma maden faciasının yüzlerce hayatı kararttığını, ancak gerçeklerin karartılmamasını istediklerini belirtti

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 21 Mayıs 2014 Çarşamba, 16:44

Sözkesen, geçen hafta Soma’da meydana gelen maden ocağı patlamasıyla ilgili açıklamasında, esasında olayın birçok konuda ülkemizdeki tekrarların tekrarı olduğunu belirterek, “Türkiye için, maden ocakları faciası, tam da Sayın Başbakan’ın dediği gibi, bir kader. Yalnız bu kader sadece bizim vatandaşlarımızın alnına yazılmış olmalı. Zira dünyadaki örneklerle kıyaslandığında madencilerimizin hiç şanslı ve kıymetli olmadıkları ortaya çıkıyor” dedi.

Açıklamasında “Türkiye’deki iş kazalarının azaltılamamasının nedenlerinden biri, mevzuatın yetersizliği, iş mevzuatında üst hukuk normlarına ve uluslararası düzenlemelere ayak diretmemiz ve ucuz iş gücü hevesimizdir” diyen Sözkesen, şöyle devam etti:

“Ucuz iş gücü hevesimiz, iş dünyamıza bir kara leke gibi taşeronluk sistemini sokmuştur. Uzmanlık yetilerinden yararlanılarak verimli üretime ulaşma amacıyla denenmesi gereken bu sistem, çalışma hayatımıza bambaşka bir tanımlamayla girmiştir. Ne yazık ki taşeronluk sistemi, işçilerin bedenlerini de emeklerini yok sayan bir sisteme dönüştürülmüştür. İşgücü maliyetini düşürmek, ucuz işgücü kullanmak, böylece rekabet şansı yaratmak amacı, yakında bizim vatandaşlarımızı işsiz bırakacak, yoksullaştıracak bir sonuca bürünecektir. Zira,ülkemizde son zamanlarda yaygın olarak ucuz işgücünde Suriyeliler kullanılmaya başlanmıştır. Bu da Suriye politikamızın, içeride vatandaşlarımızı nasıl vurmaya başladığının bir göstergesidir.”

SEDYE ÖRTÜSÜNDEN DEĞERSİZ HİSSETTİREN NEDİR?
“Memleketimizin işçisine, kendisini bir sedye örtüsünden daha değersiz hissettiren nedir?Şahane atılımlar peşinde koşan, IMF ye borcunu kapatan, ekonomide enflasyon canavarını alteden, ihracat başarılarıyla övünen memleketimizin işçisi, neden ekonomik ve sosyal donatısı yüksek bir yaşamdan mahrum bırakılmaktadır?” diye soran DEGİAD Başkanı Sözkesen, şunları kaydetti:

“ABD’li madenci yıllık 80bin dolar,Alman madenciyılda 36 bin euro,Avustralyalı maden işçisi yıllık 200 bin dolar, Kanadalı maden işçisi yıllık 60 bin dolar kazanırken, bizim işçilerimiz neden ayda 1.200-1.600 lira aralığında bir paraya mecbur edilerek yer altına indirilmektedir?Madem Türkiye her alanda gelişmişlik düzeyini çok yükseltmiştir, neden maden kazalarında 1800’lü yılların sonu, 1900’lü yılların başından verilen örneklerle kıyaslanmaktayız?
Türkiye’nin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün İLO Sözleşmesi’ni imzalamayan üç ülke arasında yer almasını kim izah edecektir? Bugüne dek sözleşmeyi imzalayan 28 ülkeden arta kalan Pakistan ve Afganistan ile aynı yere adımızı yazdırmanın utancını kim silecektir?”

“DENETLEMELER SÖZDEYMİŞ”
Soma maden ocağındakaçış odalarının yeteriz olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Sözkesen, “Denetlemelerin sözde denetleme olduğuna dair kazazede yakınlarının ve sağ kurtulan işçilerin beyanatları ortadadır. İş güvenliği önlemleri bir muammadır. Madene indirilen işçilerin yeterli bir ön eğitimden geçirilmedikleri anlaşılmıştır. Madende kazalara karşı kullanılacak yeterli teknolojik donanımın olmadığı, göçük engelleyecek tavanların ahşap olduğu bile ortaya çıkmıştır. Maden ocağı işletmecisi Soma Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Alp Gürkan’ın 10 Mayıs 2013 günkü beyanatında geçen, ‘olası kazada işçilerin madende 15-20 gün kalabilecekleri’ vurgusunun hayal olduğunu anlamış bulunmaktayız. Şimdi Savcılık Soruşturmasını nefesimizi tutup beklemekteyiz” diye konuştu.

İSTİFA MEKANİZMASI HATIRLATMASI
Hükümeti, bu sıkıntıları mecliste tartışmak ve cevap bulmak üzere verilen soru önergesini kaale almamanın hesabını vermeye davet ettiklerini bildiren Sözkesen, sözlerine şunları söyledi:

“Demokrasi kültürü, idarecilerin, vazifelerini gereği gibi yapmadıklarına dair emarelerin ortaya çıkması üzerine, hesap vermelerini ve makamlarından kendi iradeleriyle uzaklaşmalarını gerektirir. ‘İstifa mekanizması’dediğimiz bu uygulamayı, sadece demokrasi kültürüyle değil, insani erdem ile de açıklayabiliriz. Bu sebeple sorumluların derhal işgal ettikleri makamdan uzaklaşmaları gerekmektedir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde yüzlerce kez örneğini yaşadığımız üzere, bizim ülkemizde de sorumluların sahneden inmeleri gerekir.

Bu tavır, aynı zamanda kamu vicdanının yatıştırılması, halkın üzüntülerinin tazmini sonuçlarını doğuracak, son derece gerekli, önemli ve alkışa değer bir tavırdır. Bu beklenti ve bu çağrı, makam sahibinin adını lekelemeyecek, siyasi ikbalini karartmayacak, aksine O’nu daha değerli kılacak onurlu bir tavra davettir.

Bu tavrın gereğini talep ediyoruz. Halkı bu tavır ile yatıştırmaktansa, derin üzüntü ve isyanını ifade etmek, deşarj olmak, acısını paylaşmak için meydanlarda bir araya gelen halkatomalarlasaldırmak, demokrasi kültürüyle bağdaşmayacak, insana yakışmayacak, gergin bir duruştur. Bu duruş Yunus Emre’nin, Mevlana’nın duruşu değildir. Bu duruş İslamiyet’e uyar bir duruş da değildir. Yani bu uygulamalar dünyevi kurallarla da ruhani kurallarla da bağdaşmayacak anlamsız bir duruştur.

Biz polisimizin sakinleşmesini, hoşgörülü olmasını uzun zamandır talep ediyoruz. Ve onu sakinleştirecek güce, yani iktidara uzun zamandır itidal telkinlerinde bulunuyoruz. Ne varki polis aynı polis, başbakanlık danışmanı aynı danışmandır.Çünkü şiddet, devletin başının kolayca temayül ettiği bir tavırdır. Hal böyle olunca, O’nun idaresi altındakilerin şiddetten uzak durmasını beklemek saflıktır.

“BEKLENTİMİZ ŞEFKAT”
Biz baba dayağından bıkmış çocuklarız. Devletten çok şey beklemiyoruz, tek beklentimiz şefkattir. Vatandaşın reflekslerini şiddetle karşılama duruşu, kamu gücünü kullananlarla vatandaş arasında derin düşmanlıklar yaratmaktan başka işe yaramayacaktır. Her tepkiyi her eleştiriyiprovokatörlükle tanımlamak, yaralı halkı yok saymak olmaktadır.Halkı yok saymak, halkı incitmektedir ve buna hiç kimsenin hakkı yoktur.Bu yazımız ile bir kez daha ülkemizin, yakınlarını yitiren vatandaşlarımızın başı sağolsun diyor, bir daha böyle felaketler yaşamamayı temenni ediyoruz.”

Yorumlar

Çatalçeşmeli   -  Bağlantı 22 Mayıs 2014, 13:37

AKP döneminde hastalıklı bir anlayış türedi; “seni eleştireni siyasete girmeye davet etmek”. kardeşim demokratik bir ülkede iktidarı eleştirmek, belli bir konuda görüşünü bildirmek için illa siyasetçi mi olmak lazım. Vatandaşlar, Sivil toplum kuruluşları, barolar, sendikalar görüş bildirip, eleştiri yapamaz mı, çekincelerini bildiremez mi? Bu nasıl demokrasi anlayışıdır. Ya demokrasiyi bilmiyorsunuz yada aklınız kullanmayı.

irfan   -  Bağlantı 22 Mayıs 2014, 10:21

murat bey haklı.buyursunlar.

murat   -  Bağlantı 21 Mayıs 2014, 23:19

Bence siyasete atıl ve hesabı sen sor.muhalefet beceremiyor ama atıp tutanlar bari becersin

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı