REKLAMI GEÇ

KİMLER ORUÇ TUTMAYABİLİR?

KİMLER ORUÇ TUTMAYABİLİR?

ORUÇ TUTMAMAYI MUBAH KILAN ÖZÜRLER ÜZERİNE Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.(Bakara 183) Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 2 Temmuz 2014 Çarşamba, 09:42

denizli-mehmet-yıgın-ramazan-oruc-hORUÇ TUTMAMAYI MUBAH KILAN ÖZÜRLER ÜZERİNE
Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.(Bakara 183)

Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.(Bakara 184)
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.(Bakara 185)
Bakara süresinden sıralı üç ayet-i kerimeyi bu günkü yazıma serlevha yaptım.Bu üç ayeti neden başa aldığımı merak edenler için hemen söyleyeyim.farz olan orucu tutması mazur görülebilecek istisnaları içeriyor bu ayetlerde ondan.
183. ayette farz olduğu bildirildikten sonra 184. Ayette ‘‘Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder.’’ denilerek hastaların ve seferi olan insanların oruç tutamayabilecekleri ifade olunmaktadır.

Hastalık izafidir.Herkese göre tarifi veya etkisi değişebilir.istismar edilmesini önlemek ve keyfi bir mazeret haline dönüştürülmesine kapı aralamamış olmak için kısa bir izaha ihtiyaç duyuyorum şöyle ki:Uzman ve inançlı bir doktorunhastalığının artmasından veya uzamasından endişe ederek‘‘oruç tutarsan hastalığın iyileşmez veya artar, hayati tehlike vardır’’dediği hasta oruç tutmayabilir.İnançlı olmayan , oruç ibadetinin farz olduğunu kabul etmeyen fakat uzman bir doktora itibar edilmez.

Hasta veya seferi olup orucunu tutamayanların yanında ayette güç yetiremeyenlerden bahsediliyor.Alimler güç yetirememenin izahı sadedinde iki şeye dikkatimizi çekmektedirler.Biri İhtiyarlık diğeri ise şifa umudu kalmamış hastalık.Buikisi  devamlı mazeret olup  oruç tutmaya engeldir. Bu durumda olanlara da Allah bir fakiri doyuracak fidye(fitre miktarı) vermelerini böylece oruç mükellefiyetinden kurtulmuş olacaklarını bildirmektedir.
Ayet-i kerimelerde zikredilen mazeretleri iki başlık altında mütâlâetmek mümkün.
1-Geçici olan mazeretler ki hastalık ve seferilik(yolculuk)
2-Sürekli olan mazeretler ki ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış hastalık
Birinci grup mazeret sahipleri tutamadıkları oruçlarını mazeretleri ortadan kalkınca tutamadıkları gün sayısınca oruç tutacak yani oruçlarını kaza edeceklerdir.
İkinci grup mazeret sahipleri ise mazeretleri sona ermeyeceğinden tutamadıkları oruçlarına bedel her gün için bir fidye(fitre miktarı)vereceklerdir.
Ancak rama¬zanda oruç tutma gücüne sahip olmayıp da, daha sonra kaza edebilecek durumda olanlar fidye vermeyip tutamadıkları oruçları kaza ederler.

İyileşmeyen sürekli bir hastalık nedeniyle oruç fidyesi veren kimse daha sonra oruç tutmaya güç yetirecek olsa fidyenin hükmü kalmaz; oruç tutması ve önceki tutamadığı oruçları kaza etmesi gerekir.(TDV ilmihali)
Mazeretler sıralandıktan ve tanınan kolaylıklar zikredildikten sonra ayetin sonunda‘‘Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.’’denilerek bizi zorlayan hemde meşru mazeret olabilecek güçlüklere katlanarak oruç tutmamız tavsiye edilmekte ve bunun bizim için daha hayırlı olacağı ifade olunmaktadır.

185. ayette de Hastalık ve seferiliğin oruç tutmamak için bir mazeret olduğu bu durumda olanların tutamadıkları oruçlarını kaza etmeleri hatırlatıldıktan sonra şöyle denilmektedir ki çok önemlidir bu‘‘Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.’’Yani imkânı olanlardan ibadeti isteyen Allah imkânı olmayanlar için büyük kolaylıklar sunduğunu hatırlatıp bütün bunlar ‘‘Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.’’diyerek ayeti bitirmektedir.
Yukarıda ele aldığım ayetlerdeoruç tutmamayı mubah kılan mazeretler olarak hastalık, yol¬culuk ve oruca güç yetirememeden söz edilmiştir.

Bunların dışında bazı mazeretleri de Peygamber Efendimiz(SAV) hadislerde bildirmiştir.
Hadis-i  şeriflerle Efendimizin bildirdiğimazeretler ile bunlara ilişkin çok güzel bir tahlili Türkiye Diyanet Vakfı İlmihali’nden okuyalım.aşağıdaki satırlar o ilmihalden alınmıştır.
Gebelik ve Çocuk Emzirmek.Gebe veya emzikli olan kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları halinde oruç tutmayabilirler.

Yaşlılık. Dinimiz oruç tutmaktan âciz olan yaşlı kimselerin oruç tut¬masını istememiş, bunun yerine, tutamadıkları her gün için bir yoksulu do¬yuracak kadar fidye vermelerini öngörmüştür.
İleri Derecede Açlık ve Susuzluk.Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan dolayı helak olacağından, beden ve ruh sağlığının ciddi boyutta bozulacağından endişe ediyorsa veya böyle bir şeyin olması tecrübeye veya doktor raporuna göre kuvvetle muhtemel ise, orucunu bozması caiz olur. Hatta ölüm tehlikesi açıksa oruç tutması haram olur.
Zor ve Meşakkatli İşlerde Çalışmak.Esas itibariyle bir insanın ibadetlerini normal bir şekilde yapmasını engelleyecek zor ve ağır işlerde çalışması veya çalıştırılması doğru değildir. İnsanın ibadetini sağlıklı bir şe¬kilde yapmakla geçimini temin ikilemi arasında bırakılması insan hakları açısından kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Böyle bir durumda bırakılan kişi, eğer toplum kendisine daha iyi iş imkânları sağlayamıyorsa, dolayısıyla işinden ayrıldığı takdirde geçim sıkıntısı çekmesi kesin veya kuvvetle muhtemel ise, bu durumda oruç tutmayabilir. Geçici bir süre ağır bir işte çalışmak durumunda kalan ise bu durumda oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar erişeceğinden endişe ediyorsa oruç tutmayabilir. Bunlar oruç yerine fidye verirler.

Kur’an’da oruç tutmamayı mubah kılan mazeretler olarak hastalık, yol¬culuk ve oruca güç yetirememeden söz edilmiştir. [582]Fakihler de oruç tutmama ruhsatını bu üç durumla sınırlı tutmayı tercih et¬miş, bu üç durumun ortak özelliği meşakkat olsa bile, her meşakkat halinde oruç tutulmayabileceğini söylemekte mütereddit davranmışlardır. Bunun en başta gelen sebebi, mükelleflerin sübjektif ve değişken bir durum olan me¬şakkati belirlemede ölçüsüz veya mütesâhil davranıp olur olmaz bahanelerle orucu terketmesine yol açma, yani bu ruhsatı kötüye kullanma endişesidir. Bununla birlikte oruç ibadeti, netice itibariyle kul ile Allah arasında kalan bir yükümlülük ilişkisi olduğundan, mükelleflerin yukarıda sayılan mazeretler ışığında kişisel insiyatiflerini kullanması, mazeretleri içlerine sinmediği süre¬ce orucu terketmemesi, haklı ve geçerli bir mazeretlerinin bulunduğuna iyice kani olduklarında da anılan ruhsattan yararlanması isabetli bir tutum olur.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı