REKLAMI GEÇ

SABIR (II)

SABIR (II)

Önceki yazımızda “yorumsuz; oldukça uzunca bir hadis-i şerif meali paylaşacağım”diyerek, bazı hususlar dikkatleri çekmiştim.  Hadiste; 1-Sabır gerektiren büyük imtihanlara sadece Müslümanların değil, önceki ümmetlerden bazı mü’minlerin de tâbi tutulduğundan, 2-Onlarıninançları uğrunda katlandıkları işkencelerden, 3-Müslümanların karşılaştıkları sıkıntılara sabretmeleri gerektiğinden, 4-Dinlerine olan bağlılık ve güvenlerini yitirmemelerini gerektiğinden, 5-Burûc sûresinde anlatılan olaydan bir sahneyi canlandırdığından bahsedildiğini öğrenmiştik. Buruc süresinde anlatılıp sabra konu olan hadise neydi? İlgili ayetleri…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 22 Temmuz 2014 Salı, 10:15

Mehmet-yigin-sabir-2.

Önceki yazımızda “yorumsuz; oldukça uzunca bir hadis-i şerif meali paylaşacağım”diyerek, bazı hususlar dikkatleri çekmiştim. 

Hadiste;

1-Sabır gerektiren büyük imtihanlara sadece Müslümanların değil, önceki ümmetlerden bazı mü’minlerin de tâbi tutulduğundan,

2-Onlarıninançları uğrunda katlandıkları işkencelerden,

3-Müslümanların karşılaştıkları sıkıntılara sabretmeleri gerektiğinden,

4-Dinlerine olan bağlılık ve güvenlerini yitirmemelerini gerektiğinden,

5-Burûc sûresinde anlatılan olaydan bir sahneyi canlandırdığından bahsedildiğini öğrenmiştik.

Buruc süresinde anlatılıp sabra konu olan hadise neydi? İlgili ayetleri okuyup örenelim.

“Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın. Bu inkârcıların, inananlara kızmaları, onların sadece göklerin ve yerin hükümranlığına sahip, güçlü ve övülmeye lâyık olan Allah’a inanmış  olmalarındandır. Allah her şeye şâhiddir. Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeye uğraşanlar, eğer tövbe etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azab da onlaradır. İnanıp yararlı işler işleyenlere, onlara, içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır. Bu, büyük kurtuluştur” (Bürûc sûresi (85), 4-11).

Uhdud Ashabı geçmişte yaşamış bir topluluktur. Bunlar peygamberlerine iman ettikleri için inanmayanların çeşitli azabına uğramışlardır. İnkarcıların iman eden Uhdud Ashabına reva gördükleri azaplardan biri, onları içinde ateş yanan bir çukura atıp, sonra da karşılarına geçip soğukkanlılıkla bu manzarayı seyretmeleridir. Allah, inananlara bu işkenceleri reva görenlerin cehenneme atılacaklarını haber vermektedir.(Kur’an yolu)

Padişahın ‘‘dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın’’ demesi üzerineçok büyük bir ateşin yakıldığı,inanan mü’minlerin ateşe atılışını ve gördükleri korkunç işkenceden keyf almak üzere ateşe nazır koltuklar üzerine kuruldukları,inananların imanlarından taviz vermedikleri anlatılarak imanda sadakat ve sabra dikkatimiz çekilmektedir.

Bir adım ötesi imanı kavi olmasına rağmen, annelik iç güdüsü ile çok merhamet ettiği hem de buluğ çağına erişmemiş olmasından dolayı iman etme sorumluluğunda olmayan çoğunu kurtarmak istemesinden dolayı dininden vazgeçmeyi aklından geçirdiği esnad, henüz konuşma çağına gelmemiş çocuğun konuşarak(konuşturularak) “Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!”demesi, dinde sebat ve sabrın önemini anlatması açısından son derece önemlidir.

Kur’an-ı Kerimde sabırla ilgili altmışa yakın ayeti kerime mevcuttur.Bunların en bilinenlerinden bir kaçını hatırlatma babından buraya alayım ki, sabrın dinimizde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olalım.

And olsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.  Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir)(asr süresi).

Sabır konu edilince kur’an’dan ilk akla gelen örnek asr süresidir.

İmam-ı Şafi Hazretlerine atfen asr süresi hakkında şöyle bir rivayet vardır: ‘‘EĞER KUR’AN-I KERİM İNDİRİLMEMİŞ OLSAYDI DA YALNIZ ASR SÜRESİ İNDİRİLMİŞ OLSAYDI İNSANLIĞA YETERDİ’’

Bu sürede asıl konumuz olan sabırla ilgili bölüme geçmeden bir iki hususun hatırlatılmasında fayda var.

Birincisi İnsan için öncelikle ve özellikle iman ve Salih amel önemlidir.

İkincisi Hakk’ı tavsiye ve sabrı tavsiye önemlidir.

Birincisi yani iman ve Salih amel kişinin kendi sini ilgilendiren bir sorumluluktur. iman ve Salih amel sahibi olamadıysa zararını kendisi çekecek, olabildi ise mükafatını kendisi görecek.

Ama Hakkı Tavsiye ve sabrı tavsiye toplumsal bir sorumluluğu ifade eder ki son derece önemlidir. Müslüman kendi imanını ve amelini referans gösterip bütün sorumluluktan kurtulduğunu düşünmemeli daima çevresini de düşünmelidir.

Yani bana ne , neme lazım,bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi ifadelere sığınmak suretiyle toplumsal sorumluluktan kurtulmaya çalışmamalı Müslüman. Peygamber Efendimizin arkadaşları (Sahabe-i Kiram)hep bu bilinçle hareket etmişler,daima hayırda iyilikte birbirlerini teşvik etmişler kötülük ve günaha karşı da bir otokontrol oluşturmuşlardır.

Bu sürenin meali sadedinde merhum Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ifadeleri hem meselenin ehemmiyetini, hem de sahabenin hassasiyetini göstermesi bakımından son derece güzel bir örnek.

Hâlık’ın nâmütenahi adı var, en başı “Hak”,
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken,
Mutlaka süre-i “Vel Asr” ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sürede asâr-ı felâh,
Başta iman-ı hakiki geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebât: İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.

Bu sürenin tefsirinde ihmal edilmeyen bir hus ise şudur:Bu aynı zamanda bir hadisi şerifin de izahıdır. ‘‘Sabır üçtür;İbadete sabır (ibadete devam edebilme gücü),masiyete sabır(günaha direnme gücü), musibete sabır(Başa gelen kaza ve belalara direnebilme gücü).

Sabır konu olunca ilk akla gelen Eyyub aleyhisselamdır ve duasıdır. Enbiya süresi 83. ayetindeEyyub’u da (an), Hani Rabbine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti.buyrularak hem çektiği sıkıntıya hem de bu sıkıntıdan kurtulmak için yaptığı duaya dikkatimiz çekilmektedir ki, bu tutum ve davranış bir modeldir.

İnanan insanın başına gelen bazı olumsuzluklara karşı tavrının ve teslimiyetinin nasıl olması gerektiğini öğretmektedir.

Öğretildiği üzre davranırsak başımıza gelen sıkıntıları az zararla atlatırız,teselli buluruz, ayrıca Allah’a güvenip dayanmış olmamızdan dolayı o sıkıntıyı ahret adına sevaba dönüştürmüş oluruz.

Aksini yapıp isyan etsek,bağırıp çağırsak elimizden hiçbir şey gelmeyecek sadece ve sadece kendimiz harap etmiş olacağız.Ayrıca isyanın günahı da cabası.

Yukarıda geçen Eyyub’u da (an). Hani Rabbine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti.Âyetinde ifade buyrulduğu üzere Hz. Eyyûb ağır bir hastalığa yakalanmış ve hastalıktan kurtulmak İçin Allah’ın merha­metine sığınarak O’ndan şifa dilemiştir. Yüce Allah duasını kabul etmiş; ayağını yere vurmasını, çıkacak su ile yıkandığında iyileşeceğini bildirmiş, böylece onu sağlığına kavuşturmuştur. Ayrıca ona aile efradını, bunlarla birlikte bir mislini da­ha vermiştir. İslâmî literatürde Eyyûb, başına gelen bütün musibetlere rağmen şi­kâyet etmeyen sabır timsali olarak bilinen bir peygamberdir. (Kur’an yolu-enbiya 83)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı