REKLAMI GEÇ

ZEKAT

ZEKAT

Zekat islamın beş temel esasından biridir. Diğer ibadetlerde olduğu gibi zekat da bizden önceki inanlara farz kılınmış idi.Kur’an  bu gerçeği şöyle dile getiriyor. ‘‘Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.’’(bakara 83) Görüldüğü gibi bu ayet-i…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 10 Temmuz 2014 Perşembe, 09:52

mehmet-yigin-denizli-ramazan-zekat-h

Zekat islamın beş temel esasından biridir. Diğer ibadetlerde olduğu gibi zekat da bizden önceki inanlara farz kılınmış idi.Kur’an  bu gerçeği şöyle dile getiriyor. ‘‘Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.’’(bakara 83)

Görüldüğü gibi bu ayet-i kerimede İslam’ın ana prensipleri aynen tekrar edilmiştir.

Semavi dinler hep bir peygamber ve bir kitap ile yani vahi ile insanlara Allah tarafından gönderilmiştir. Kaynak aynı gaye de aynı olunca prensiplerin, emir ve yasakların aynı olması kaçınılmazdır.

Konumuz zekat olmakla birlikte yukarıdaki ayette pek çok emrin Müslümanlardan önce İsrailoğulları’na Allah tarafından emredildiği hakikati çok net.

Kur’an’ın başka ayetlerinde Orucun, namazın bizden önce gelen inananlara da farz kılındığına dair pek çok ayet bulmamız mümkün olduğu gibi Kurban ibadetinin Ta Hz.İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’e kadar dayandığı hepimizin malumudur.

İslam öncesi semavi dinlerde de mevcut olduğunu ifade ettiğimiz zekat islamda hicretin 2. Yılında (miladi 634 yılında) Medine’de farz kılınmıştır. İlk vahi ise Mekke’de 610 yılında nazil olmuştur.

Bu tesbiti şunun için paylaştım. Kalem süresi ve maun süresi Mekke’de inen ilk sürelerdendir. Bu iki sürede adına her ne kadar zekat denmese de zekata alıştırma diyebileceğimiz tarzda sahip olunan maldan fakirlere tasadduk etmeyenler kınanmakta, zekatın farz kılınmasından on dört yıl önce inen sürelerde fakirin, fukaranın, yetim ve öksüzün himayesi tavsiye edilerek insanlar adeta farz kılınacak zekata hazırlanmaktadır.

Kalem süresinin konuyla ilgili ayetleri şöyle;
Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkarcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.17﴿ (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.)18﴿ Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı.19﴿ Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.20﴿ Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler.21-22﴿ Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınızasokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular.23-24﴿ (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.25﴿ Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.26﴿ (Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.27﴿ Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.28﴿ Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.29﴿ Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.30﴿ Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”31﴿ “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”32﴿ İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!33﴿ Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.

Uzun uzun anlatılan bu hadise paylaşmaya yanaşmayanların akibetini nazara vermekte, maun süresinde de fakiri doyurmayanların kınanması  ile yetime yoksula yardım teşvik edilmektedir

İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.﴾2-3﴿ Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.﴾7﴿

Dinimiz toplumdaki ekonomik dengesizliğin yol açabileceği muhte­mel olumsuz sonuçların azaltılabilmesi için zekâtı önemli bir araç olarak sun­makla kalmıyor, aynı zamanda bunun işleyişinde son derece önemli insanî meziyetlere, psikolojik faktörlere de işaret ediyor

Kur’an’da, “Güzel bir söz ve bağışlama, eziyete dönüşen bir sadakadan daha iyidir; Allah zengindir ve halimdir. Ey inananlar! Zekât dahil her türlü sadakanızı başa kakmak ve eziyete dönüştürmek suretiy­le boşa çıkarmayınız. Bu, inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kişi­nin tutumudur…”(bakara-264) denilmiştir.

Âyetten anlaşıldığına göre; zengin, verirken gönülsüz davranmayacak, başa kakmayacak, aynı şekilde fakir de alırken ezilmeyecek, mahcubiyet duyması gerekmeyecek. Çünkü; biri borcunu ödüyor, diğeri hakkını alıyor, alacağını tahsil ediyor; başa kakma ve mahcubiyet için hiçbir neden kalmıyor. Bu düzenleme bir anlamda toplumsal gerilim sigortası görevi görüyor.(diyanet vakfı ilmihali)

Zekat Mal ile ifa olunan bir ibadettir. Farzdır. Belli miktar mala sahip olan Müslümanların mallarından, belirli yerlere sarf edilmek üzere kişilerin mallarından belli bir payın alınmasıdır.

Alınması ifadesi özellikle kullanılmış olup verilmesi denmemiştir bu tarifte. Oysa toplumumuzda genelde verilmesi şeklinde bir tarif benimseniyor. Peki aralarında ne fark var denilecek olursa; Tarifin alınması şeklinde bağlanması zekatın biri tarafından mükelleften alınması, şayet vermese bir yaptırımın uygulanmasını ifade eder ki gerçekte zekatın alınması devletin işidir.

Tarifin verilmesi şeklinde bağlanması mükellefin muhayyerliği anlamını ifade eder ki isterse verir, şayet vermezse de bir yaptırım uygulanmaz anlamına yorumlanabilirdi.

Bir toplumda zenginlerin ve fakirle­rin bulunması doğaldır. Fakat doğal olmayan, bunların birbirlerinin haklarını gözetmemesi ve sosyoekonomik açıdan bir bakıma sünnetullah denilebile­cek bu durumun toplumda gerilim ve gerginlik sebebi olmasıdır.Bu gerilimin oluşmasını önlemek için Kur’an  ‘‘ Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.’’Zariyat 19 ayeti ile zenginlere fakirlerin hakkına riayeti hatırlatıyor. Bundan cennet ehli müttakilerin vasfı olarak iltifatla bahsediyor.

Böylece toplumda zengin ile fakir arasında olması muhtemel gerginliğin önüne geçilmiş, zenginden fakire uzanacak bir merhamet köprüsü kuruluyor. Bu vesile ile fakirden zengine de bir saygı köprüsü oluşturuyor. Fakirin kapılması kuvvetle muhtemel kıskançlık duygusunu da, hasedini de önlemiş oluyor.
Yarın da zekat konusuna devam edeceğim Allah izin verirse…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı