REKLAMI GEÇ

Dalaman Çayı nasıl kirleniyor?

8 Ağustos 2017 Salı

Dalaman Çayı’na bir dokun bin ah işit. Keza nehir üzerindeki yerleşimlerde yaşayan halkın durumu da farklı değil. Kime ne sorsanız nehirle ilgili hemen suratı ağırlaşıyor, kollarını iki yana açıp boynunu büküyor. Başka pek çok yerde olduğu gibi yöre insanı için bir tür kadere dönüşmek üzere. Tehlikenin öteki boyutu bu. O nehir üzerinde yaşayanlar için hayat suyu olma özelliğini yitirmeye başlarsa, Dalaman Çayı için tehlike çanları geri dönülmez bir yitirişe doğru artarak çalmaya devam eder.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti dün, “Ayder Yaylasını biz rezil ettik.” Bunu söylemesi için onu kimse zorlamadı, önüne not verip konuşturmadı. Kendi gözlediğini, gördüğünü söyledi. Söylemek yetmiyor elbette. Adama sorarlar, “neden” diye. Yıllardır bu ülkenin çevrecileri, doğaseverleri, milletin “a… koyanlarla” kol kola bölgenin altını üstüne kimlerin getirdiğini bilmiyor mu? Daha geçen ay Rize’de maden aramasına izin veren ruhsatı onaylamadı mı yüksek mahkeme? Peki neden bir itiraz sesi duyulmadı?
Aynı Erdoğan, zeytinlikleri talan etmeyi öngören yasa önerisiyle mecliste günlerce süren tartışmaya Genel Başkanı olduğu kendi partisinin sebep olduğunu bilmiyor mu? ILO’nun “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”, “Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Çevresel Karar Verme Sürecine Halkın Katılımı” ve “Yargıya Başvuru Sözleşmesi”ni imzalamayan kim?
“Tüm bunların yanında Dalaman Çayı ne ki?” Bu soruya yanıt vermek gerekirse, Dalaman Çayı aslında çok şey! Pek çok açıdan gösterge. Salt çevre değil, tarım, sanayi, insan unsuru gibi konularda izlenen politikaların ulusal ölçekten bölgeye yansıması. Çünkü tekil örnek değil. Son aylarda Büyük Menderes üzerinde adeta suyolu kıyımına dönüşen Çevre Sulama Birliklerinin hegemonyası benzer örneklerden sadece bir tanesi. Çürüksu üzerinde halen devam eden yüklü kirliliğin giderek artan tehlikesini saymıyorum bile. Çünkü artık Çürüksu’da geri dönüş yok.


Uzatmayalım, Dalaman Çayı kirlilik sorununa sadece yetki ve sorumluluklar çerçevesinde bakıp, ötesini düşünmeyen anlayışların değişmesi gerekiyor. Başka bölgelerde yaşanan örneklerin dikkatle incelenmesi ve önlemlerin ona göre uygulanması gerekiyor. Yoksa çok değil beş-on yıl sonra Dalaman Çayı, düne kadar hayat verdiği uzun vadilerin ve geniş ova topraklarının katili olmaya adaydır.
Başka bir çerçeve şu: Dalaman Çayı sadece Denizli topraklarında kirleniyor. Kısmi olarak Burdur-Gölhisar’dan taşıdığı tarım kimyasalları kirliliği Denizli coğrafyasında o kadar çeşitleniyor ki, sadece bir kurumun değil, pek çok kurumun ortaklaşa olarak ve el birliği içinde koruma önlemleri üzerinde çalışması gerekiyor. Bu mümkün mü? İlgili kurumların canı isterse neden mümkün olmasın? Ama pratikte mümkün mü derseniz kuşkuluyum, hatta umutsuzum. Şimdiye kadar yaşanmış örnekler umutlu olmaya yol açacak gelişme örneği sergilemedi.

SERİNHİSAR ARITMASI NEDEN GİZLENİYOR?
Gezi günlüğümüze geri dönelim.
Dün DESKİ Genel Müdürlüğünü internet sitesine girmiş, mevcut arıtmalar bölümünden Serinhisar arıtmasının özelliklerini öğrenmek istemiştik. Ne ki tüm arıtmaların özellikleri var, ama Serinhisar arıtmasının bilgileri yoktu. Onun yerine paket arıtmalarla ilgili bilgi konulmuş. DESKİ’yi aradık. Genel Müdürlükten sorumlu Mustafa Bey ismini verdiler ama yerinde yokmuş. Sonra Ali adıyla başka bir isme yönlendirdiler yine yokmuş.
Bu gün yine aynı girişimde bulunduk, ama her yer kapı duvar olmuş. Serinhisar arıtmasından sorumlu Ali isimli şahıs bilginin gizli olduğunu, genel müdürlükten izin alınması gerektiğini söyledi. Genel Müdürlüğü aradım, birkaç bağlantı sonrası, çıkmaza girdik. Oysa aradığım telefon genel müdürlüğün sabit hattı. Sekreterleri zor durumda bırakmayalım dedik, son çare Genel Müdür Mahmut Güngör’ü aradım. Toplantıdaymış, not aldılar, sizi aratalım diye. İlk arayışım saat 10.30 civarıydı. Şimdi 13.00’e geliyor. Umarım yazının bu bölümüne nokta koymadan arar.
Beklerken şu soruyu soralım: İlçe arıtmalarının tüm bilgileri Müdürlüğün internet sitesinde yer alıyorken, Serinhisar arıtmasının neden yok? Diğer bir soru; her arıtma bilgisi ulu orta yayınlanmışken, sorumlu olduğunu söyleyen şahıs çıkıp nasıl “Serinhisar arıtma bilgileri gizli” diyebiliyor? Başka soru, her bilgi açıkken, Serinhisar için neden “Genel Müdürlük izni” gerekiyor? Son soru, Serinhisar arıtmasının bilgileri neden gizleniyor ve arıtma özellikleri nelerdir?
Müdür Bey eğer geri döner veya yönlendirirse, yanıtı buradan yayınlayacağız. Umarız arar.

İŞLETİLİYOR MUYUZ?
Acıpayam, Kelekçi ve Gireniz Vadisi halkı Dalaman Çayı konusunda işletiliyor mu? Kanımca epey işletiliyor. Her yıl verilen sözler, ‘bir adım ileri, iki adım geri’ projeler, kangrene dönmüş ve göz önünde seyreden nehrin ölümcül hastalığı, bizi başka türlü düşünmekten alıkoyuyor.
Ucarı Köyünün güzel göl hadisesini gördüğümüz kadarıyla anlatmıştık. Bizde bıraktığı olumlu etki keşke yol güzergahımızda sıkça rastladığımız olumsuzluklar tarafından bozulmasaydı! Ama gerçek bizim arzularımızdan çok farklı bir tablo çiziyor.
Köyden çıkıp yeniden Kurudere üzerine geliyoruz. Acıpayam’dan ovaya doğru gelen ana yol üzerinde, Kurudere ile kesişen noktadan devam edeceğiz. Bu nokta önemli. Çünkü kurutma dereleri, Ucarı göleti suyu, Acıpayam yerleşim atıksuyu, ve işletmelerin atıksu bağlantılarının yoğunlaştığı bir yer. Su yukarıdan biraz seyrelerek gelmiş, koyuluğunu kısmen yitirmiş. Bu seyrelmede gölet bağlantısının da rolü var. Ne ki durum böyle böyle düzelerek gitmiyor. Az sonra Acıpayam atıksuyu dereye akmaya başlayacak. Ardından adı çok bilinen damızlık hayvan yetiştirme işletmesi, Kurudere’nin kirli suyunu pompalarla kendi çiftliğine çekecek, sonra biraz daha kirletip başka bir kurutma kanalına vererek geri gönderecek. Buraya kadar olan biten yıllardır yaşanıyor. Her platformda dile getiriliyor ve tartışmalara konu oluyor. Ama ilginç bir ayrıntıdan söz edelim. Bu işletme suyu dereden almak için hangi kurumla anlaşma yaptı? Bu anlaşmaya göre alması gereken su miktarı ne? Dereye gelen su miktarı değişken olduğuna göre bu miktar suyun yoğunluğu ile orantılı mı? Pompaların bulunduğu dere noktası toprakla çevrilmiş ve su doğal akışında değil. Orada gölcük oluşmuş, su bu gölcükten pompalanıyor. Bu işlem için ilgili kurum hangi ölçütlerle izin verdi? Denetim mekanizması nasıl işliyor? Muhtemelen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü olmalı diye düşünüyorum. Bu konuda bilgi vermeyeceklerini bildiğim için arama gereği duymadım. Ama bu soruların kamuoyunda sorulması gerekiyordu, ben sormuş olayım.

ACIPAYAM ARITMASI YÜKSELİYOR AMA!
Sözünü ettiğimiz köprüden Acıpayam’a doğru, Anason işletmesi altlarında, ilçe atık suyunu Kurudere’ye taşıyan yeraltı boru sisteminin bulunduğu civarda şimdilerde atıksu arıtma tesisi inşaatı devam ediyor. Gördüğümüz kadarıyla inşaatı hayli ilerlemiş. Yıl sonuna kadar hizmete açılması mümkün gibi. Geçen yıl yaptığımız geziler esnasında Belediye Başkanı Şevkan’la görüşmüş, tesisin 2017 yılında yapılacağı bilgisini almıştık. Şimdi yapılıyor.
Bu iyi bir gelişme. Ancak bu kadarla yetinmek doğrusu çok fazla sorun çözmeyecek gibi duruyor. İlerleyen bölümde değineceğiz, bir yandan arıtma yaparken, arıtmasız kanalizasyon altyapısı olan yerlerin bağlantılarını Dalaman Çayına verdikten sonra arıtma neye yarar? Ova yerleşmelerindeki kanalizasyon sistemlerinin neredeyse çoğu aynı akarsuya bağlı. Kirlenme sadece Kurudere yoluyla olmuyor ki!

BU SU BU KANI TEMZİLER Mİ?
Kurudere yolunu bundan sonra takip etmek olanaksız. Çünkü bir gün önce yağan yağmur, dere boyunca devam eden toprak yolu yer yer çamurlaştırmış, araç ilerleyecek gibi değil. Aslında derenin o bölümünü görmeyi istiyordum. Çünkü Kurudere’nin Dalaman Çayı ile birleştiği noktaya doğru kirlenme oranı nedir çıplak gözle görmekte yarar vardı. Ayrıca ileride faaliyet gösteren işletmenin hemen öncesi ve sonrasında suyun kirlilik düzeyleri arasındaki farkı izlemek fikir verici olabilirdi.
Çaresiz döndük ve Acıpayam’a girdik. Antalya anayoluna çıkıp durmaksızın Çameli kavşağına vardık.
Burada geçtiğimiz yıl ilginç haberler yapmıştık. Ne yazık ki yol dereyi geniş bir köprüyle kesiyor ve suyun geliş yönünü izleyemiyoruz. Köprü altından dere çıkışına indik. Kirliliği tarif etmeye gerek yok, çünkü değişiklik yok. Ancak suyolunda ilginç başka görüntüler var. Dereden gelen su köprü altından geçerken, saptamanın mümkün olmadığı bir noktadan itibaren kanlı su olarak akıyor. Koku dayanılmaz. Atıkların öteden beri duyduğumuz kokusuna bir de kan ve leş kokusu karışmış. Biraz temizlenmiş olmasına karşın, kan rengi suyun aktığı yolun kenarlarını kırmızıya boyamış. Yer yer kalın şeritler halinde kanın rengi çıplak gözle görülebiliyor. Hayvan kesimi yapan bir işletme yok buralarda diye biliyoruz. Yoksa var da biz mi görmedik? Ya da kaçak hayvan kesimi yapılma olasılığı nedir?
Su buradan çıkıp yanılmıyorsam üç kilometrelik bir yolculuktan sonra Dalaman Çayı ile birleşiyor. Birleşme noktasına kadar suyun temizleneceğini düşünebilirsiniz. Mümkün değil. Hem mesafe kısa, hem de başka akarlar karışıyor.

SADECE KURUDERE Mİ?
Bedirbey mahallesi kenarından geçen Çameli yolundan ayrılıp, 2 km’lik toprak yoldan birleşme noktasına varılıyor. Henüz Kurudere suyu karışmadan önceki temizliğine baktığınızda gözle görülür bir fark olmasına karşın, geçen yılın temizliğinde değil Dalaman Çayı. Geçtiğimiz yıl mahalleden geriye doğru, geliş yönünde birkaç km. takip ettiğimizde, çay kenarına oturup suyun temiz havasında gölgelenebiliyorduk. Şimdi bunu keyifle yapmak zor. Sanki su biraz daha koyu ve şeffaflığını yitirmiş. Buna neyin sebep olabileceğini kestirmeye çalışıyorum. Gölhisara bağlı Yusufça regülatöründen sulama suyu ayrıldığına göre, ondan sonraki mesafede olup bitiyor bu kirlenme. Suyolu üzerindeki Çamköy, Dedebağ ve ova köylerinin atık suları ve tarımsal kirlilik olabilir mi? Kestirmek güç. Ama en azından Tarım İl Müdürlüğü ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü konuya vakıf olmalı. Değilse araştırmalı. Aynı yol üzerinde yer yer temiz su kaynakları var. Zaten sulama için bu kaynaklar kullanılıyor. Kirlilik oranını temiz suya bakarak karşılaştırmak zor değil.


Bizim için bu gezi sanki dejavu gibi. Aynı yollar, aynı sıcak iklim, aynı kirli su, aynı taşıyıcı dereler ve aynı suyolu. Değişen hiçbir şey yok. Çay ve taşıyıcı Kurudere’nin birleştiği noktaya vardığımızda, fotoğraf çekmek gelmiyor içimizden. Çünkü kareleyeceğimiz hiçbir şey bir yıl önce çektiğimiz fotoğraflardan değişik olmayacak. Yine de birkaç fotoğraf çekiyoruz. Bizden bir-iki gün önce buralarda gezen Çevre ve Şehircilik İl Müdürü de aynı noktadan fotoğraf vermişti. Suya bakıyordu. Ne gördüğünü merak ediyoruz. Ama bizim gördüğümüzden farklı bir şey olmadığından eminiz.

Devam edecek…

Yorumlar

MEHMET ALİ TURHAN   -  Bağlantı 8 Ağustos 2017, 17:13

dalaman çayı konusundaki yazılarınızdan dolayı, fazla söze gerek görmeyip. başımı öne eğerek teşekkür ediyorum.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı