REKLAMI GEÇ

TERMAL HASTANESİ 400 PERSONELLE HİZMET VERECEK

28 Ekim 2019 Pazartesi

Termal sağlık ve turizm ilişkisini çeşitli boyutlarıyla ele alındığı dizi yazımız devam ediyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz ve ilk kısmını önceki bölümde yayımladığımız PAÜ termal sağlık hastanesi ile ilgili röportajımızın son kısmını bu bölümde yayımlıyoruz. Konuklarımızı bir kez daha hatırlatalım: PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Türkçüer ve Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Hakan Altan.

Ancak röportajımıza dönmeden önce, haftanın son mesai günlerinde gerçekleşen “Traverten Jeoparkı ve Jeoturizm Çalıştayı” başlıklı etkinliğe değinmeden geçmeyelim. 24-25 Ekim tarihlerinde PAÜ Turizm Fakültesi Hierapolis Konferans Salonu’nda gerçekleşen çalıştay, başta merkez belediyeler olmak üzere meslek örgütleri-birlikler, PAÜ ve doğa sporu kulüpleri tarafından düzenlendi ve desteklendi.

İlk gün saat 09:00’a kadar kayıtları süren çalıştay, açılış konuşmalarının tamamlanmasından sonra saat 10:00’da Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Nizamettin Kazancı’nın konuşması ile açıldı.

Toplam 12 ayrı oturum yapıldı. Oturumlar, ağırlıklı olarak Denizli jeolojik zenginliğinin bölge turizmine etkileri, bu mirasın korunması ve çeşitliliği ile yaşanan sorunları üzerine sunum ve konuşmalar olarak gerçekleşti.

Bu çalıştay ve sunumlarını ilerleyen haftalarda ele alacak ve değerlendirmemizi yayınlayacağız. Sadece şu bilgiyi notlayıp geçelim:  Türkiye’de uluslararası jeopark olarak kabul edilen sadece Kula-Salihli Jeopark alanı var. Özellikle Kula yerleşiminin yanı başındaki yanardağ jeoparkın uluslararası düzeyde kabul edilmesinin başlıca sebebi.

Denizli açısından ise konuşmacıların umudu çok güçlüydü. Traverten ve termal imkanların jeolojik nitelikli park oluşumu için çok zengin veriler içerdiği bilim insanlarınca savunuluyor. Eğer bu öngörüler yerel düzeyde yapılacak sahiplenmeyle çakışırsa, ortaya çıkacak turizm zenginliğini hayal etmek bile güç.

***

Geçtiğimiz hafa ilk bölümünü yayımladığımız PAÜ tarafından inşaatı üstlenilen Karahayıt termal sağlık hastanesi ile ilgili görüşme kaydımızın yayımına devam ediyoruz. Konuklarımız PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Türkçüer ve Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Hakan Altan, sorularımızı yanıtlıyor.

Bu söyleşide, konukların yanıtları sonucu ortaya çıkan spesifik çeşitli sorular var. Örneğin, hastane modelinin Karahayıt için ne ölçüde ihtiyacı karşıladığı, 2020 de tamamlanacak olan yapının teknik ve teknolojik iç donanımı için gereken yatırımın hazır olup olmadığı vb. Bunların yanıtlanması gerekiyor. Ne var ki, görüşme kayıtlarımızı yayımlamayı tamamlamadan soruları sormayı ve yanıt aramayı doğru bulmadık. O nedenle eleştirel bakan kesimlerin bu ve benzeri türden sorgulayıcı yaklaşımları için daha sonraki bölümlerimizde söz hakkı tanıyacağımızı belirtip söyleşinin son bölümüne geçmek istiyorum.

BİLİMSEL ALTYAPIMIZI HAZIRLIYORUZ

 Bilimsel altyapı çalışmaları nelerdir?

Bu konuda da çalışmalarımız sürüyor. Bizim amacımız bu zaten. Akademik çalışma yapan uzman yetiştirmenin yanında, işin bilimsel altyapısını oluşturarak hizmetleri vermeye çalışıyoruz ki, eskilerin tabiriyle alaylı değil de, okullu olmasına özen gösteriyoruz. Zaten bilimsel olmayan bir altyapı ile sağlık hizmeti verme imkanınız olmaz. Hem etik, hem bilimsellik açısından böyle olması gerekiyor.

Geçmişte çalışmasını yaptığımız “Denizli’de Turizm” konulu dizi yazı döneminde termal konusuna dikkatlice eğilmiştik. Pamukkale turizminin sorunlarının çözümünde ve sürekliliğinin sağlanmasında termalin önemine birkaç hafta boyunca dikkat çekmiştik. O zamanın temel şikayeti altyapının olmamasıydı. Ulaşım başta geliyordu. Havaalanının uluslararası uçuşlara kapalı olması, otoyolun tamamlanmaması nedeniyle İzmir Adnan Menderes havaalanından ulaşımın müşkül olması gibi… Siz hastane açıldıktan sonra bu tip altyapı sorunlarını nasıl çözeceksiniz?

Sürekli, 7/24, uçuşların hiç ertelenmediği, uluslararası uçuşa açık bir havaalanı lazım Denizli’ye. Biz sağlık hizmeti verdiğimiz için, mesela radyoaktif madde geliyor, burada hava bulutlu, sisli veya yağışlı olduğundan uçak İzmir’e iniyor ve ilaç ve malzeme oradan geliyor.

Başka açıdan bakalım, burası bir ticaret kenti. İşadamlarının sürekli gidip gelmesi adına uluslararası uçuşa açık olan bir havaalanımızın mutlaka olması ve sürekli kullanılabiliyor olması lazım. Yani çevre ve iklim şartlarından etkilenmeyen, daha uygun yerde konuşlanmış bir havaalanı olmalı ki, sağlık turizmi daha kaliteli olsun, müşkül durumların olmadığı bir ortam sağlanabilsin. Biz şu an en büyük sıkıntıyı oradan çekiyoruz. Firmalar işte İstanbul, Ankara, İzmir’e getirdikten sonra buraya transferi hastalar istemiyor. Özellikle İzmir otoyolunun mutlaka tamamlanması lazım ki yol süresi minimuma insin.

İZMİR OTOYOLU AÇILMAK ZORUNDA

Bu bir devlet proje ve yatırımı gerektiriyor. Devlette ise özel kurumların girişimciliği olmaz. Çok yavaş bir bürokrasi süreci bu. Kaç zamandır İzmir otoyolu için ihale açılıyor ama gerçekleşmiyor. O halde acaba eskisi gibi Antalya’dan günübirlik gelip hastaneden yararlanıp geri mi dönecek? Bundan şikayet ediyorsunuz tamama ama nasıl aşacaksınız?

Bunu aşmak için somut imkanlarımız var mı? Bu işin arka planında turizm olduğu için hastayı çekebilmek adına yapılacak şeyler yok değil. Turist buraya geldiğinde zaten tarihi, kültürel olarak faydalanabileceği, gezip görebileceği yerler var. Ben sağlık turizmi için de geleceklerine inanıyorum. Ama bu ilelebet devam edemez. Devletin o ulaşım yatırımını mutlaka yapması gerekiyor. Kısa vadede İzmir otobanı ile başlanabilir. Şu anki havaalanı uluslararası uçuşa açık hale getirilebilir, iyileştirme yapılabilir.

Tüm bunları istemek için, bizim tüm donanım ve bilimsel altyapısı ile hastanemizi faaliyete geçirmemiz gerekir ki insanlar buraya ilgi göstersin. Turist şu an Pamukkale’ye gelirken, burada sağlık hizmeti alabileceği bir yer var mı, araştırması yapıyor. Kalp krizi geçirse müdahale görebileceği bir yer var mı, merak ediyor. Biz şu an hastanemizle o donanıma sahibiz. Karahayıt’taki hastanemiz de tamamlandıktan sonra hasta buraya 20 km’lik yolculuk yapmak zorunda kalmayacak.

 HASTANEMİZDE POLİKLİNİK HİZMET SUNULACAK

O zaman size bir de ambulans helikopter lazım olacak galiba? İzmir Otoyolu için ihale son olarak gerçekleşmiş ve bir firmaya verilmişti yanlış hatırlamıyorsam. Ancak o ihale de iptal edildi bilgisini bir gazete haberinden hatırlıyorum.

Biz de ihale edildiğini biliyoruz. Hatta sevinmiştik ama iptal edildiğine dair bir bilgimiz yok.

O halde biraz daha hastaneyi konuşalım. Hangi sağlık üniteleri olacak genel olarak?

Orası fiziksel tıp ve rehabilitasyon hastanesi olacak. Bunun yanında poliklinik hizmetleri de sunulacak. Bu konuda hastalıklarla ilgili branşlar da olabilir. Onun yanında da acil ünitemiz olacak.

Fiziksel tıp ve rehabilitasyon ana bilim dalı alt başlıklarında ise; ortopedik rehabilitasyon, nörolojik rehabilitasyon, kardiyopulmoner rehabilitasyon, robotik üniteler gibi tüm rehabilitasyon alanlarında hizmet sunabileceğimiz üniteler olacak.

Burada termal tedavi için açık kapalı termal havuzlar, termal olmayan, hidroterapide kullandığımız havuzlarımız olacak, ve 96 yataklı, otel konseptinde yatan hastalarımıza ait bir yataklı ünitemiz olacak. Şu andaki hastane planımız bu şekilde. Sadece bizim hastanemizde konaklayan hastalara değil, aynı zamanda civardaki otellerde konaklayanlara da günübirlik gelerek ayakta tedavisini görüp tekrar oteline dönecek şekilde sağlık hizmeti sunmayı planlıyoruz.

HASTANEDE 400 KİŞİ KADAR İSTİHDAM EDİLEBİLİR

Buradan anlaşılan, sizin kendi hastanenize doğrudan başvuru yapan hastalarınız olacak, bir de civardaki otellerde konaklayanların başvurusuyla oluşacak hasta grubu olacak. Doğru mu anladım?

Eğer tedaviye uygun görülürse, poliklinik hizmetinden yararlanacak. Bunun için konakladığı yerde kalacak ve her gün gelip tedavisi aldıktan sonra tekrar konakladığı yere dönecek.

Nitelikli ve hizmet personeli toplamı olarak nasıl bir istihdam rakamı ortaya çıkacak? Yani toplam hastane personeli kaç kişi olacak?

96 yataklı bir ünite, bunun yanı sıra poliklinikler, fizik tedavi ünitesi için doktor, hemşire, hasta bakıcı; başka ünitelerimiz de olacak, tomografi, MR gibi, bu alanlarda çalışacak personelle birlikte yaklaşık 150-200 civarında bir toplam çalışan olacaktır. Yataklı hizmet alanındaki 7/24 hizmet personeli ile birlikte düşünürsek bu 300-400’lere yaklaşabilir.

Bu sadece bizim hastanemiz personeli olacak. Hastanenin faaliyete geçmesiyle birlikte çevredeki iş imkanları da artacaktır. Yeni istihdam alanları oluşacak. Bizimki sadece bu konuda fitili ateşlemiş olacak.

Zaten 96 yatak oraya yetmeyecek. Başka yatırımlar da gelecek oraya. Başka birisi yine ünite kuracak. Çünkü bu sayıda yatak, oradaki yerleşim sakinlernin ihtiyacını bile karşılamaktan aciz kalabilir.

YATAK SAYISI BELİRLEYİCİ DEĞİL

Sizin planınıza göre 96 yatak az değil mi o zaman?

Bu yatakları sadece gece de hekim takibinde olması gereken hastalar için kullanacağız. Asıl amaç o merkezin orada tüm Pamukkale Karahayıt’a hizmet etmesi. Aslında insanlar konaklamak için otelleri kullanacaklar, sağlık için ise gelip hastanemizde fizik tedavi alacaklar. Böyle olması gerekiyor. diğer türlü, biz her hastayı yatırarak sağlık hizmeti vermeyi amaçlamıyoruz. Avrupa’daki örneklerinde de öyle. çoğunda 500-300 gibi yatak sayıları var. Konaklama tamamen çevredeki otellerde.

OTEL MÜŞTERİLERİNE AYAKTA SAĞLIK HİZMETİ ÖNEMLİ

Otellerle işbirliği bu şekilde mi ortaya çıkıyor?

Tabi. Oteller de zaten onu sorguluyorlar. Yani normal yurt dışından gelen turist, diyor ki, “ben burada hastalandığımda, başıma bir şey geldiğinde sağlık hizmetini nereden alacağım?” İnsanlar bunu mutlaka sorguluyor.

Bizim merkezimiz işte bunu da sağlamış olacak, hem de orada aynı zamanda medikal turizmden de, termal turizmden de faydalanmış olacaklar.

Gerçi sizin konumunuzu doğrudan ilgilendirmiyor ama şu anda oraya turist Antalya, Kapadokya gibi merkezlerden günübirlik olarak tur otobüsleriyle taşınıyor. Peki tur şirketleri burada sağlık kompleksi ihtiyacını size iletiyorlar mı? Otelciler bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmalı.

Evet, şöyle: şu an anlaşmalı olduğumuz Avrupa’da hizmet veren şirketlerle anlaşmamız var. Denizli coğrafi olarak çevredeki tüm tatil beldelerine yakın olduğu için tercih ediliyor. Mesela geçenlerde Fethiye’den gelen iki İngiliz hastayı biz burada ameliyat ettik. Kaldığı otelde kalp krizi geçirdiği için hastanemize getirildi ve by pass ameliyatı yaptık ve taburcu ettik. İki hasta böyle sağlık hizmeti aldı bizden. Bizi tercih nedeni, burasının tam donanımlı hastane olmasıydı. Biz aslında sadece sağlık turizmi amaçlı değil, turistin sağlığı için de hizmet veriyoruz. O nedenle şirketler her açıdan tam donanımlı bir hastanenin olmasını mutlaka istiyorlar. Şu an sağlık turizmi için aracı firmalarla da görüşmelerimiz var. Bir kısmı ile anlaşma yapmak üzereyiz. Biz sadece sağlık hizmeti verdiğimiz için arada konaklama, transfer, mütercimlik, tercümanlık, rehberlik hizmetlerini aracı firmalar, sigorta şirketleri yapıyor. Kamu kurumu olmamızdan dolayı hem yurt dışı firmalar, hem de aracı kurumlar turisti bize güvenerek getiriyorlar. Bizim çerçevemiz, mevzuatımız belirli. Sürekli denetleniyoruz.

Bu nedenle özellikle Karahayıt projesini duyanlar çok memnun oluyorlar. Firmalar bu durumun hem konaklamayı daha kaliteli hale getireceğin, hem de sağlık unsurunu güvenceye kavuşturacağını söyleyerek, gecelik konaklama sayısının artışını sağlayacağını belirtiyorlar.

Sağlık turizmi sertifikası alan ilk dört üniversiteden biriyiz demiştiniz. Diğerleri hangi üniversiteler?

Bizim ilk dediğimiz sayı şu an arttı. Ama biz ilk alanlardan biriyiz. Diğerleri Antalya, Kayseri, Gazi Üniversiteleriydi. Bunu alabilmek için bakanlığın sıkı bir denetiminden geçmeniz gerekiyor. Denetimi geçmek içinse altyapınızın bu hizmete uygun olması gerekiyor.

Görüşme ve verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı