REKLAMI GEÇ

ÇARDAK CHARTER SEFERLERİNE AÇILMALI

3 Eylül 2015 Perşembe

ic_kapak

Burada sergilenen görüşlerimizin bazıları marjinal eleştiri düzeyinde. Ama artık kentin buna ihtiyacı var. Türkü söylemeyi bile kendi tekelinde gören anlayışların bertaraf edilip toplumun en geniş kesimlerinin serbest tercihlerine yüzümüzü dönmek zamanı çoktan geldi geçiyor. O nedenle marjinal yaklaşımlarımız önyargı ile değil, serinkanlı mantıkla değerlendirilirse daha anlaşılır olacaktır.

Öncekilerden adet olduğu üzere gündemden bir haberle başlayalım.

Son hafta haberinin içeriğinde Osman Zolan figürü etkindi.

Haber, Laodikeia kazı heyeti başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek’in kuzey tiyatrosuna ilişkin basına yaptığı açıklama.

“Batı tiyatrosunu ayağa kaldırmak ve hizmete açmak için Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’a söz verdiğini söyleyen Prof.Dr. Celal Şimşek, “2016 yılında tiyatroda çalışmalara başlayacağız” diye konuşmuş.

Hierapolis Anfi Tiyatrosu’nun uzak olması nedeniyle burada düzenlenen etkinlik ve konserlere katılımın az olduğunu vurgulayan Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, “Laodikya Antik Tiyatro şehir merkezine yalnızca 6 kilometre uzaklıkta. Buradaki etkinliklere daha yoğun katılım olacaktır. 15 bin kişilik tiyatro belediyenin tüm etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek kapasitede” diyerek anlaşılan Başkan Osman Zolan’a hoş bir jest yapmak istemiş. Sakıncası yok ama söyleyeceklerimiz belki doğmamış çocuğa don biçmek gibi olacak, yine de yersiz durmayacağı kanaatindeyim.

Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin işletmeci olması, onu Laodikeia antik kentinin sahibi yapmaz. Kamunun en geniş kesimlerinin kültürel mirası olan bir tarihi kentten söz ediyoruz. Neden başka türden etkinlik organizasyonlarına da ev sahipliği yapmasın? Orası halkın vergisiyle kazılıyor, restorasyonu yapılıyor, inşa ediliyor, dolayısıyla sözü önce onlar hak ediyor. Bunun gözden ırak tutulmaması, restore edilecek tiyatronun tüm halkın sanat-kültür etkinliklerine kapısını açması, en azından retorik olarak savunulmalı. Belediye etkinliği, nihayetinde resmi bir kurumun etkinliğidir. Oysa sivil grupların, inisiyatiflerin, kesimlerin gerçekleştireceği her çalışma, kanımca sivil karakteri nedeniyle tüm kurumsal çalışmalardan daha anlamlıdır.

Bu görüşümüz marjinal bir eleştiri. Ama artık kentin buna ihtiyacı var. Türkü söylemeyi bile kendi tekelinde gören anlayışların bertaraf edilip toplumun en geniş kesimlerinin serbest tercihlerine yüzümüzü dönmek zamanı çoktan geldi geçiyor. O nedenle yazdıklarımıza umarım bir önyargı ile değil, daha serinkanlı bir mantıkla yaklaşılır ve eleştirinin içeriği doğru olarak anlaşılır.

3

ŞEREF KARAKAN SÖYLEŞİSİ

Bu hafta Colossae Otel Genel Müdürü Şeref Karakan’ın görüşlerini taşıyoruz sütunlarımıza.

Karakan kendi ifadesiyle 18 yıldan bu yana Karahayıt’ta, Denizli turizminin kalbinde yaşıyor. Bu zaman içinde ve öncesinde yaşanan bürokratik-turistik süreçlere ama asıl olarak bölge turizminin sorunlarına dair yeterinden fazla deneyim ve birikim edinmiş durumda. Termal turizm, konaklama, hizmet kalitesi, turizm seçenekleri ve bürokrasinin işleyişi konularını masaya yatırıp çözüm önerilerini rahatça tartışabilecek bir konuma sahip.

Aşağıda uzunca sayılabilir görüşmenin kayıtlı notlarına göz atacak olursanız, önceki yazılarımızda ortaya çıkan sorunlarla önemli ölçüde çakıştığını, Denizli turizmi ve Pamukkale tablosunun her bir figüründeki bazı boşlukları tamamlandığını göreceksiniz. Topluca elde edeceğimiz bu görüşlerin ileride kent turizmine biçim verecek olanlar için veri oluşturmasını dileyip söyleşimize geçelim.

5

YATAK ARTIYOR KONAKLAMA AZALIYOR

Yaşar Tok: Genel olarak Denizli Turizmi’nde verimlilik ve verimsizlik durumunu karşılaştırmalı şekilde özetleyebilir miyiz?

Şeref Karakan: Denizli turizm sektöründe 18 yıldır görev yapıyorum ben bu 18 yılın bir değerlendirmesini yapacak olursak, ilk olarak 1996 yılında geldiğimde buradaki yatak sayısı yaklaşık 9-10 bin civarındaydı. Bu gün 18-19 bin civarında. Yatak sayısının bu kadar hızlı artması ile gelen müşteri arasındaki farka baktığımızda, yatak sayısı çok yüksek.

Y.Tok: Yatak sayısındaki bu artışın sebebi ne?

Ş.Karakan: 2000’li yılların başından itibaren Pamukkale’ye gelen turist sayısının çoğaldığı görülüyor. Ancak yatak ve konaklama tesisinin çoğalmasına paralel olarak gelen turistin bu tesislere yansıması beklendiği gibi değil. Şu anda gelen 2.-2.5 milyon civarındaki turist konaklama sayısına yansımıyor. Otellerin doluluk oranları aynı biçimde yüksek değil.

2

ACİLEN CHARTER SEFERLERİ AÇILMALI

Y.Tok: Gelen turistin konaklamaya yansıması nasıl sağlanabilir?

Ş.Karakan: Bunun cazip hale gelmesi için en başta havaalanına uluslararası Charter uçaklarının mutlaka iniş yaptırılması gerekiyor. En büyük faktörlerden bir tanesi bu.

İkincisi, Pamukkale bir destinasyon bölgesi değil. Ara destinasyon bölgesi olarak gözüküyor. Yani özellikle sahil kesimine gelen, 14 gün veya bir haftalığına gelen grupların bir gece konaklama yeri gibi gözüküyor. Onun için havaalanına mutlaka charter uçaklarının inişi sağlanmalı, bunun için de havaalanı altyapısı tamamlanmalı. Şu anda iç hatlar havaalanı olarak charter seferlerine açılsa bile eğer uluslararası uçaklar inemiyorsa, inse bile eğer özel izin gerektiriyor veya bürokrasiye takılıyorsa bu başlı başına bir problem.
Başka bir konu, buraya gelen turist kafilesinin burada yapabileceği alternatiflerin azlığı, onları çoğaltmamız lazım.

4

EN İYİ ALTERNATİF TERMAL MERKEZ

Y.Tok: Bu bölge de hazırlanabilecek alternatifler neler olabilir?

Ş.Karakan: En önemlisi termal turizm. Bir termal bölgesinde suyunuz, tesisiniz var da ulaşım ayağı sorunluysa cazibesi olmuyor. Gelen misafir adından da belli olacağı üzere rahatsızlığı nedeniyle, sağlık sorunu nedeniyle geliyor. Eğer siz gelen misafir İstanbul’a indiğinde 7-8 saat bekletiyor- ki Çardak Havaalanı’na inen uçaklar bir sabah, bir de akşam geliyorlar- ve bu ayağı tamamlayamıyorsanız en büyük sıkıntılardan birisi bu oluyor.

Bize uluslararası en yakın havaalanı İzmir Adnan Menderes. Ama İzmir-Denizli arası mesafe karayoluyla en iyimser iki buçuk saat tutuyor. Bu da bir hasta için çok uzun zaman dilimi. Dolayısıyla bu gecelemeleri arttırmak, eksikleri tamamlamak ve yatak sayısını doldurmak için ilk olarak Havaalanı problemini çözmek gerekiyor.

İkincisi, buradaki tesislerin gelen turistin ihtiyacını tam olarak karşılayabilecek tesisler olması gerekiyor. Gerçi şu anda 8 veya 10 adet tesis bu yeterliğe sahip. Bu tesislerin hepsinin Sağlık Bakanlığı’ndan işletme belgesi var. Yani bu tesislerde sağlık hizmeti verilebilir. Ama bunun alt yapısının mutlaka tamamlanması gerekiyor. Böylece de sağlık turizmini bölgesel olarak ön plana çıkarmak gerekiyor.

SAĞLIK ÖN PLANA ÇIKMALI

Benim yöneticiliğini yaptığım bu otelde biz 1996 yılından beri bunun çabasını gösteriyoruz. Özellikle sağlık merkezimizde dışarıdan danışman tuttuk, yabancı doktorlarla çalıştık ve işbirliği yaptık, aynı doktorlarla daha iyi hizmet nasıl verilir konularında çalışmalar yaptık. Ama az önce saydığım eksiklikler nedeniyle fazla yol kat edemedik.

Burada en büyük eksikliklerden bir tanesi de acil müdahale merkezi. Gelen hastaya, kalp krizi geçiren bir hastaya acil müdahale edebilecek bir hastane ayağının olmaması.

Şu anda söz konusu olan, yıllardır konuşulup bu günlerde de temeli atılacak diye kamuoyunda dolaşan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) hastanesinin bir an önce temeli atılıp altyapısı tamamlanarak eksiklik giderilmeli.

1

SAĞLIK TURİZMİNDE BİLİMSEL İMAJ ÇOK ÖNEMLİ

Y.Tok: 2013 yılında rektör aynı yıl temeli atılacak demişti?

Ş.Karakan: Şimdi de sayın politikacılardan ve Sayın Vali’den alınan bilgiler bunun hemen olacağı yönünde. Hatta temel için mali kaynağın hazır tutulduğu söyleniyor. Ama nedense bir türlü yol kat edilmiyor.

Sizin de bildiğiniz üzere Pamukkale Üniversitesi’nin burada bir hastanesinin olması, muhatap olacağınız ülkede, muhatap olacağınız tur operatörlerinde büyük etki yaratacak. Neden? Çünkü PAÜ’nün uluslararası platformda bilimsel anlamda bir adı ve muhatabı var. Siz bu tesisi kendiniz ne kadar tamamlasanız da, Avrupa ve uluslararası arenada bilimsel bir imaj desteğine ihtiyacınız oluyor. Bu ihtiyacı da PAÜ giderebilir inancındayım. Onlar bilimsel bir kurum.

Neticede bu ayak tamamlanırsa, buraya sağlık turizmi için gelecek turist sayımızın artacağını düşünüyorum. Böylece bizim gibi işletmelerin geceleme sayısında artış olacak ve gelen misafirler en az 1 hafta, 14 veya 21 gün sürelerle kalacaklar. Giderek tesislerin yatak sayılarında da artış olacak.

Y.Tok: Karahayıt’ta bir termal sağlık merkezi projesinin 1980’lerden beri hep gündeme geldiği söyleniyor. Bir dönem Müze Müdürlüğü ve Valilik turizm destinasyonu projesi olarak gündeme getirmişler, sonraları PATERO’nun projesi olarak Fransızlarla ortak bir çalışma için girişimlerde bulunulmuş. Şimdi de PAÜ projesine dönüşmüş durumda. Bu projelerin ortak özelliği, merkezi bir termal sağlık kuruluşunu öngörmüş olmaları. Yani yaklaşık 20 yıldır dillendirilen bu proje, geçen zaman zarfında gerçekleşmemiş. Buna karşın son PAÜ projesinin gerçekleşeceğine inanıyorsunuz. Neden?

Ş.Karakan: PAÜ’nün şu son projesi için inanın önceki Valimiz (A.Demir) çok çaba sarf etti. Bence bu çabasının karşılığını aldı. Buradaki arazi Devlet Su İşleri’ne aitti. Bu araziyi, bu kadar bürokratik işlemi hallederek PAÜ’ye devretti. Bu noktadan sonra Üniversite bu işe artık biraz daha fazla yoğunlaşmalı.

PAÜ HEMEN İNŞAATA BAŞLAMALI

Y.Tok: Arazi genişliği nedir?

Ş.Karakan: 20-22 dönüm kadar. Şu anda projesi çizildi. Burası çevre kuruluna ait bir yer olduğu için Ankara’ya gitti. İşi oradan takip etmek gerekiyor. Ben diyorum ki, bu ilin bir Bakanı varsa, iktidar partisinden şu ana kadar dört tane vekili vardıysa(gerçi şimdi 3’e düştü ama) neden bizim işlerimiz hızlı yürümüyor? Neden Ankara’da bu işi takip edebilecek bir kişi yok? Bürokratik işler için bu kadar beklemeye gerek yok. Bu bir şahsın malı olmuş olsaydı işini takip ederdi, ne bileyim nerede takıldıysa, evrak eksiği neredeyse bunu tamamlar, şimdiye kadar sonuçlandırırdı. Üniversite inşaata hemen başlamalıydı. Ama nedense olmuyor.

Y.Tok: Ben sorayım, sizce neden olmuyor?

Ş.Karakan: Bakın, 18 bin yataktan bahsettiğimiz bu bölgede işlerin hızlı gitmesi lazım. Dünyanın bu kadar ilerlediği, teknolojisi bu kadar geniş olan günümüz Türkiye’sinde telefonla resmini çekip gönderdiğinizde bile işlem yapılıyor. Ne bileyim, bu olanaklara rağmen yaşanan gecikmeler inanın hepimizi üzüyor.

İNSANLARIN YÜZÜNE KAN GELECEK

PAÜ şu bahsettiğimiz yere kepçeyi vursun, inanın çok şey değişecek. Burada insanların yüzüne kan gelecek. Dışarıdan bakan göz bu heyecanı kolayca anlayamıyor. Ama turizm Denizli bölgesi için çok geleceği olan bir yer. Bunun için bir şeyler yapmak lazım duyarlı olmak lazım. Belki Bakan olarak Nihat (Zeybekci) Bey’in bu işe ayıracak vakti yoktur ama en azından altındaki insanlarla bu işi takip edip hızlandırmak lazım. Bir de bu işe ayrılıp gelmiş bir ödenek var.

Y.Tok: Burası için ayrılmış bir ödenek var mı, Denizli’ye geldi mi?
Ş.Karakan: Bu para geldi. Paranın yıl içinde mutlaka kullanılması gerekiyor. Sayın Rektör açıklama yaptı. O zaman biz neden bekliyoruz?

Y.Tok: Ben 2013’te “hemen başlıyoruz” diye bir açıklaması vardı Rektör’ün. Seçim yatırımı gibi gelmişti bana.

Ş.Karakan: Ben de diyorum ki Yaşar Bey, neden bekliyoruz hala?

Y.Tok: Valla muhatabın ben olmasını isterdim ama sorunun asıl muhatabı Rektör.

Ş.Karakan: Biliyorum, biliyorum. Ben sadece ortaya soruyorum, biz neden bekliyoruz yani?

Y.Tok: Konaklama sorunu ile ilgili yukarıda saydığınız iki temel sorundan biri ulaşım, diğeri termal sağlık merkezi. Bunların dışında bir sebep var mı? Mesela Pamukkale ören yeri gibi.

Ş.Karakan: Ben de oraya gelecektim. Biliyorsunuz Anadolu’daki ilk yedi kiliseden biri Laodikeia’da. Biz bunu turizm kamuoyuna ne kadar duyurabiliyoruz? Orada restorasyon yapıyoruz, üstünü kapatıyoruz, ziyarete açıyoruz… ama ne kadar duyurabiliyoruz?

İNANÇ TURİZMİ TEK BAŞINA ÇEKİCİ DEĞİL

Y.Tok: Yaklaşık beş yıl önce de Havari St.Philippus’un mezarı Hierapolis’te bulundu. Temmuzun 22’siydi 2011 yılında. İlk açıklamayı D’Andria bana yapmış, ben de o dönem çalıştığım gazetenin manşetinden yayınlamıştım. Orası erken Hristiyanlık döneminde Hac yeriydi. Şimdiki turistin gözündeki önemi nedir? İnanç turizminde yeterince ilgi görüyor mu?

Ş.Karakan: Çok güzel bir noktaya değindiniz. Bakın Yaşar Bey, acentalar bu işi ne için yapıyor, ticaret için yapıyor. İşte bizim burada, acentanın getirdiği turistin 2-3 gün ve daha fazla konaklamasını sağlamak için alternatifleri çoğaltmamız gerekiyor. İşte o zaman oradaki kilisenizi de, yeraltı zenginliklerinizi de gösterme imkanınız olur. Yeter ki turisti getiren acentanın para kazanacağı alternatifleri çoğaltalım. Bu olmadığı zaman o acenta müşterisini burada konaklatmak istemiyor. Onlar da kendilerine göre haklı. Çünkü kendi içlerindeki rekabet nedeniyle müşteriyi çok ucuz fiyatlarla getirebiliyorlar. Buralardaki o etkinliklerden para kazanıyorlar.

Mesela Kapadokya’dan örnek vereyim, orada iki veya üç gün konaklıyor. Bir akşam Türk gecesine götürüyor. Bir gün balon gezisi yaptırıyor, bir gün de rafting yaptırıyor. Bunlardan para kazanıyor ama. Bu unsurlar Kapadokya’da olmasın, orada da turist sayısı düşebilir.

ACENTA PARA KAZANMAK İSTER

Y.Tok: Bu seçeneklerden biri de alternatif güzergah sunmak olamaz mı?

Ş.Karakan: Neden olmasın. Amaç gelen acentacıya burada hem para kazanacağı, hem de turisti konaklatacağı olanakları sunmak. Bunu sunmazsanız yeraltı zenginlikleriniz falan da onu pek ilgilendirmiyor.

Y.Tok: Bu işler merkezi planlamayla olacak işler. Mesela ben uzun yıllardır kafamda şekillenen bir güzergahı çizeyim. Yakınımızda Tripolis var. Muazzam bir antik kent potansiyelinde. Kazılar birkaç yıldır yeniden başladı. Şehir Cindere Vadisi’ne açılıyor. Güney Şelalesini geçin, vadi üzerinde üç ayrı baraj var. Barajların bulunduğu mesafe yaklaşık 8-10 km’lik bir alan. Adıgüzel barajı Güney-Çal-Bekilli’nin şaraplık üzüm bağlarının tam orta yerinde. Aynı zamanda eski çağların kültürel kalıntılarının olduğu bir coğrafya. Bir Apollon Lairbenos kefaret merkezi var ki, Batı Anadolu’da benzeri sadece bir yerde bulunuyor. Şarap Tanrısı Dionysos adına inşa edilmiş kent kalıntısı o topraklarda bulunuyor. Develler tapınaklarına ne demeli? Başka kent kalıntılarını saymıyorum bile. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin izleri hala ayakta. Camiler, köprüler, hanlar… Geçiyoruz Bekilli kanyonlarına. Bölge insanı yasaların izin verdiği ölçüde şarap üretimini yüzlerce yıldır yaygın olarak devam ettiriyor. Ayrıca 20’ye yakın şarap fabrikası aynı bölgede faaliyet yürütüyor. Bunların içinde seçkin ve şato tipi kaliteli turistik üretim yapanları var. Türkiye şaraplık üzüm üretiminin yıllara göre ortalama %20’sinden fazlası bu bölgede üretiliyor. Toprağın değeri en kaliteli uluslararası şaraplık üzümler için elverişli. Bazı yabancı gözlemciler, “Türkiye’nin Napa Vadisi” yakıştırması yapıyorlar. Geçen yıllarda önceki Vali Abdülkadir Demir’e anlattığım zaman, “neden olmasın” demişti. Sizce de böyle bir güzergah alternatif bir geceleme sebebi olamaz mı? Elbette yatırımlarla, teşviklerle, üretici muafiyetleriyle bölge insanını turizmin bu biçimine altyapı olarak hazırlanmak kaydıyla! Bu, ona termal, su ve alışılmış görsellik dışında özgün bir kültür sunmak olacaktır.

Ş.Karakan: Neden olmasın? En güzel yerlerden biri olur. Ne yapılacak, turist gittiğinde orayı gezecek, öğlen yemeğini oradaki restoranda yiyecek, şarabını tadacak ve satın alacak. Eh acentalar da yaptıkları anlaşmalarla bu işten para kazanacak. Bu bence çok farklı ve güzel bir alternatif olur.

6

ÖRENYERİ GİRİŞİ PAHALI

Mesele burada acentanın kazanacağı parada. Siz Tripolis ören yeri dediğinizde acentaya bir gider daha yüklüyorsunuz. Onun bunu telafi etmesi lazım. Türkiye’de ören yeri girişleri pahalı. Pamukkale, Türkiye’de rakamların yüksekliği açısından ikinci ya da üçüncü sırada. Bu durum bölgeye bir dezavantaj yaratıyor. O nedenle alternatiflerin artması çok önemli. Eğer bu sağlanırsa turist burada daha fazla konaklar, acentalar da kazançları oranında buradaki turizmi ön plana alırlar.

Bu döngü sağlandığında, işte o zaman Denizli içi turist sayısı da artar, konaklayanı da. Bakıyorsunuz balon uçuruyorlar, “ travertenlere zarar veriyor” diyorlar. Allah aşkına balonun travertene ne zararı olabilir? Siz balonu iptal ederseniz, alternatiflerin birini kırmış oluyorsunuz. Aynı zamanda acentaları da bir birine düşürmüş oluyorsunuz. O zaman ne diyor, “aman bir gece kalsın dönsün veya günübirlik gelip gitsin.” Tüm bunları üst üste koyduğunuzda bölgenin cazibesi düşmüş oluyor.

HER ŞEYE EVET DİYENE İTİBAR ETMEMELİ

Y.Tok: Hierapolis Müzesi ören yeri içindeki eski hamam kompleksinde. Acaba dışarıda inşa edilecek bir müze, turizmin seçeneklerini çoğaltmaz mı?

Ş.Karakan: Şehir içine yapılacak dendi ama yapılmadı. Yeriyle ilgili bir problem var galiba.

Y.Tok: Evet ama o gerçekten biraz sorunlu. Şu anda yargıda. Zaten Pamukkale planlarında görülen ve müzeye ayrılmış yetmiş dönümlük bir arsa-arazi var deniyor. Güney kapısına ayrılan kavşak civarındaymış.

Ş.Karakan: Evet galiba orada öyle bir arazi var, sözü edilmişti.

Y.Tok: Şu anda günlük kaç araçlık turist geliyor Pamukkale’ye? 300-500 var mı?

Ş.Karakan: Yoktur o kadar.

Y.Tok: Diyelim ki 100 otobüs geliyor. Müze kent içinde olsa siz bu kadar aracı şimdiki şehir trafiğine sokabilir misiniz? Bir de özel araçlarıyla gelenleri filan düşünün. Diğer sorunlardan geçtim, trafik sorunu bile çözülemez kolayca gibi geliyor bana. Bir de Pamukkale’den kaç araç kalkıp gelip şehir içi müzesini gezer? Bu bir acentanın ekonomik tercihine kurban gitmez mi?

Ş.Karakan: Evet doğru. Şu anda şehir içinde müze ulaşımı çok zor. Çünkü altyapısı eksik. O nedenle Pamukkale’deki seçenekleri çoğaltmak ve eldeki seçenekleri yok etmemek lazım. Bir de turizmi herkese sormak yerine, biraz daha bu işi bilenlere sormak, onların görüşlerini almak lazım. Ondan sonra kim değerlendirecekse onun karara varması lazım. Eğer birisi size hep “evet evet” derse, bu da doğru değil. Yeri geldiğinde birileri bazı şeylere yanlış diyebilmeli. Ama maalesef bizde güçlü olanın her dediği doğru kabul ediliyor. Bu da yanlış sonuçlara sebebiyet veriyor.

7

KENTSEL DÖNÜŞÜM YARARLI OLMADI

Y.Tok: Pamukkale ve Karahayıt’ın sorunları çözüldüğünde, Denizli turizmine etkisi ne olur?

Ş.Karakan: Pamukkale ve Karahayıt’ın geleceği çok parlak. Ama sorunların çözümünde hızlı yol alınmıyor. Basit bir örnek vereyim, 4-5 yıl önce başlanan kentsel dönüşüme rağmen doğru dürüst bir yenilenme yok. Yapılan yerlerde eskidi. Yapılan yatırımlara yazık olmamalı.

Y.Tok: Termal sağlık merkezi yapılmış olsa oteller burasıyla işbirliği yapar mı?

Ş.Karakan: Oteller orasıyla zaten işbirliği yapmak zorunda.

Y.Tok: PATERO projesi neden yürümedi?

Ş.Karakan: Çok ortaklı bir proje olması nedeniyle yürümedi. Aynı masa etrafında oturup karar alıyorsunuz, ama uygulama aşamasında çeşitli sıkıntılar çıkıyor. Yoksa o proje bir noktaya kadar da gelmişti. Fransızlarla proje planlaması konuşuldu ama çok ortaklı olmasından dolayı yürümedi. Oysa Bakanlık destekledi, Denizli İl Özel İdaresi ve Valilik destekledi, ama işte otellerin kendi aralarındaki uyuşmazlıktan dolayı olmadı. O zamanki Valimiz Gazi Şimşek çok destek verdi, çok ta uğraştı. Ama olmayınca olmuyor.

2016’DA PAMUKKALE GERİ ALINABİLİR

Y.Tok: Konuyu değiştirelim mi? Pamukkale gelirlerinin bir kısmı eskiden Denizli’ye kalıyordu. 2013 sonlarında TURSAB’a verildi. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?

Ş.Karakan: Siz biraz önce çok güzel bir noktaya değindiniz. Bu sürece gelinceye kadar Türkiye’deki tüm ören yerleri TURSAB’a verilmişti zaten. İhalenin verilmediği tek yer Pamukkale’ydi. 2013 yılı sonunda bürokrasinin karar verenleri bunun TURSAB’a verilmesine karar verdi. 2016’ya kadar burası TURSAB’a verildi. Danıştay diğerlerini iptal etti ama Pamukkale’yi değil. O nedenle 2016 yılında sözleşme bittiğinde tekrar ihaleye girilir ve burası tekrar alınabilir.

Bu ihale sürecinin 2016’da bittiğini biliyorum. Örenyeri işletmesinin Denizli’den çıkmaması için çok mücadele eden, bu yüzden tayinleri çıkan, merkeze alınan valilerimiz oldu. Bunlar zamanında kamuoyuna da yansıdı. O nedenle 2016’ya çok kalmadı, hazır olmak lazım. Tekrar ihaleye girilip şartlar gözden geçirilir ve yerine getirilirse alınabilir. Büyükşehir mi, Pamukkale Belediyesi mi, hangisi olursa? Burada tek şart, kim alırsa alsın profesyonelce yönetecek.

Y.Tok: Geçen haftalarda rehberlerle sohbet ettim. Girişlerde, giriş çıkış uygulamalarından şikayetleri var. Sizin müşterilerinizin böyle şikayetleri oluyor mu?

Ş.Karakan: Yaşar Bey siz de bilirsiniz insanın olduğu her yerde mutlak memnuniyeti yakalamak mümkün değil. Geçmişte de vardı, bu gün de vardır. Belki bu gün geçmişe oranla sayısı artmış olabilir. Önlemini almak kamuoyuna yansıtmakla olur. Mesela basına yansır, böylece önlemini alırlar.

BU BİR ÖZELEŞTİRİ

Y.Tok: Yerli turist Pamukkale’den neredeyse ayağını kesti. Neden?

Ş.Karakan: Güzel bir noktaya değindiniz. 1996 yılında buraya geldiğimde Yılbaşı-bayram gibi özel günlerde en az bir ay önceden rezervasyonlar dolardı. Şu anda bu durum çok geriledi. İç turizmde beklenen sayı çok az. Bunun en büyük faktörlerinden bir tanesi, yerli misafirlerin beklediklerini bu bölgede bulamaması. Bu bir özeleştiri aslında. Yatak sayısı çoğalırken yerli müşteri azalıyorsa onların ne istediklerini iyi bilmeliyiz. Bize gelen günübirlik turistin beklentisi başka, üç-beş gün gelip konaklayan misafirin beklentisi daha farklı oluyor. Kısacası, siz seçenek, alternatif ve tercihleri çoğaltırsanız, turistin konaklaması için şartları oluşturuyorsunuz. Yerli ya da yabancı fark etmiyor.
Burada acı olan şu, görev yaptığım yıllar boyunca dernek (DENTROD-Denizli Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği) başkanlığı da yaptım, üzülerek her zaman söyleyebilirim; yaklaşık 18-19 bin yataklı bölgenin yaklaşık 4-5 bin yatağının Bakanlık işletme belgesi var. On binden fazla yatağın belgesi belediyeler tarafından verildi. Aradaki farkı anlıyorsanız, ne demek istediğimi de çözersiniz. Sektördeki arkadaşlarımızı zor durumda bırakmak değil amacım. Amacım sektörümüzün buradaki sorunlarının farklı boyutlarını dile getirmek.

TURİST ARADIĞINI MUTLAKA BULMALI

Y.Tok: Yerli ve yabancı turist tercihleri farklı mı?

Ş.Karakan: Yerli ve yabancı müşteri beklentisi aynı değil. Yatağından tutun, yemeğinden, akşam eğlencesine bir konsept akışı düşünmeniz gerekiyor. Bir örnek vereyim, bir bayram gününde bir misafir istediğini bulamadı, basına yansıdı bu. Dönemin valisi de etkilendi. Buna benzer bazı olaylar oldu. Bundan sonra özellikle bizim gibi büyük otellerin misafir sayısında azalma oldu. Hepsinde değil ama bazılarında bu sorun yaşandı.

Bir başka faktör, iç turizmde gereken birlikteliği sağlayamıyoruz. Bir dönem kendi aramızda anlaşarak 3-4 gün konaklayacak turist akışı sağlayacak bir yöntem denemek istedik, ne yazık ki aramızda birlik sağlayamadık. Bu olmayınca ve tanıtımınızı iyi yapamayınca pazarın sorunlarını kolayca aşmak da mümkün olmuyor.

Y.Tok: Söyleşi ve bize ayırdığınız zaman için teşekkür ederim.

Ş.Karakan: Rica ederim. Umarın sorularınıza gereken cevabı vermişimdir.

Y.Tok: Ben cevaplarımı aldım. Zaten bu işler sadece bir röportajla çözülecek işler değil. Hem işletmecinin, hem idari yapının ve hem de bürokrasinin ortaklaşa çok yönlü bir sorunu. Biri düzelse, diğeri düzelmediği sürece çözüm olmuyor anlaşılan. O nedenle biz, “sorunların neler olduğunu belirlemek bile önemli bir adım atmaktır” inancıyla yazmaya başladık. Dolayısıyla verdiğiniz cevaplar söyleşimiz çerçevesinde bizim için açıklayıcıydı.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı