REKLAMI GEÇ

PAMUKKALE’DE HAFTALIK TURİZM OLMALI

17 Ağustos 2015 Pazartesi

ic_kapak

“O zamanlar Denizli insanı Pamukkale’ye yemeğe, dinlenmeye, serinlemeye gelirdi. Gruplar halinde gelinirdi. Yani şehirle müthiş bir ilişkisi vardı Pamukkale’nin. Dışarıdan misafiri gelen her Denizlili misafirini oraya götürürdü. Yemeğe, çay bahçesine oraya götürürdü. Bunların hepsi bitti…”

Nostaljik bir epigrafla sayfa açtığımız Pamukkale turizminin etraflıca bir fotoğrafını çekmeye yeltendiğimizde, bazıları o kareye istemesek bile girer. Üstelik gelip merkeze yerleşen bir figür olur. Çünkü o figür aslında fotoğrafladığımız alanın geçmişten bugüne haylice bir dönemini temsil etmektedir.
Girişe aldığımız paragraftaki sözlerin sahibi, Pamukkale ören yerinin yakın tarihi için böyle bir temsil özelliğine sahip; Denizli Müzesi emekli arkeologlarından Haşim Yıldız.

Arkeolog Haşim Yıldız, iki bölüm halinde yayınlayacağımız sohbetimizde, 1980 yılında geldiği Pamukkale’de geçen 35 yılını anlattı. Zaman zaman öğrencilik dönemine, Hocası Jale İnan’a, Afrodisias ve Kenan Erime uzanan keyifli bir söyleşi oldu.

Pamukkale’yi ve Denizli turizmini konuşmak üzere oturduk, etraflıca konuştuk. 1980’li yıllarda başlayan ve nereyse 30 yıl boyunca fırtına gibi geçen Pamukkale turizmini geliştirme çabalarının bilinmeyenlerine uzandık. Hierapolis nekropolünün(mezarlık) ortasına bir yarma gibi geçilen asfalt yolun Kenan Evrenli öyküsüne kadar…

Haşim Yıldız’ı ilk olarak 2007 yılında tanıdım. O zamanlar “Tarihin Peşinde” belgesel dizisi için yine Hierapolis’i konuşmuştuk. Sonraları tanışma faslının arkası geldi. Aynı ören yeri nekropolündeki açılmış mezarlarda çıkan -yerel medyada da gündem olan- çok sayıda iskelet üzerine konuştuk bir ara. Daha sonraları St.Philippus Martyrionu’nda(şehitlik) soğuk, rüzgarlı, az buçuk yağmurlu bir kış günü yine ölüler, mezarlar ve kutsallık üzerine konuştuk.

Haşim Bey bilgi, birikim ve mesleki tecrübesine güvendiğim bir arkeolog. Ayrıca Pamukkale turizm destinasyonu projelerinin idari düzeyde içinde olmuş, tanıklık etmiş bir görevli. Açık sözlülüğü benim için her zaman çekici oldu. Saklamaz, sakınmaz, idari bilmem neyin arkasına sığınmaz. Açıklamakta sosyal-kamusal fayda gördüğü her görüş ve eleştiriyi sakınmadan dile getirir. ‘Of the record’ dediğini ben hiç duymadım, bunu sizden istemez.

Diğer yandan, geçen bir-iki yıl öncesine kadar hala İl Özel İdaresi’nin danışmanlığını yapıyordu. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldiğinde, Hierapolis rehberliğini yapan oydu. Yıllardır meslektaşlarının Bakanlık düzeyindeki şikayetlerine aldırış etmeden çalıştı, mesleğini icra etti. Pamukkale ören yeri işletmesi son kez devrediliyorken, o yine Hierapolis’te görevliydi, antik tiyatro sahnesinin restorasyonuna nezaret ediyordu. Tüm bunların yanında, Denizli Turizmi konulu bir dizi yazı için Hierapolis üzerine yetkin oluşu Haşim Yıldız’ı bu haftaki görüşmemizin konuğu yaptı.

01

HAŞİM YILDIZ ANLATIYOR
Denizli’ye 1980 başlarında geldim. Sonra da buradan ayrılmadım.

Denizli turizmi için Pamukkale ilk ve en önemli merkezdir. Ama bu güne kadar Pamukkale ölçekli sürdürülen turizm politikaları çoğunlukla yanlıştır.

Örneğin, Pamukkale’de oteller varken Karahayıt’ta turizm alanı çizilecekti (1980’li yıllar). Bu amaçla bir toplantı yaptık. O zamanlar 3 tane turizm bankası vardı turizmi destekleyip kredi veren. Üç kişi oradan geldi, bir genel müdür yardımcısı geldi bizim (Kültür Bakanlığı’ndan), bir de Denizli Müzesi’nden ben katıldım o toplantıya. Toplantıdaki amaç, otellerin Karahayıt’a yapılmasını sağlamak, oteller bölgesinin ortasına da bir termal tedavi merkezi planlamaktı. Bu tedavi merkezi tünellerle otellere bağlanacak, böylece en az üç haftalık bir sağlık turizmi için altyapı oluşturulacaktı.

Yaşar Tok: O dönem turist geldiğinde ne kadar kalırdı?

Haşim Yıldız: Şimdiki Denizli turizmi bir, bilemediniz iki günlük. Oysa o zamanlar en az bir hafta kalıyordu. Otellerin yıkılmasından sonra bu durum sekteye uğradı ve bir daha düzelmedi.

Y.Tok: Sizin planlama toplantısına dönelim.

H.Yıldız: Bu planla sağlık turizmi devam ederdi. Planlama buydu. Ama bunların hiç biri yıllarca gerçekleşmedi.

Y.Tok: Neydi bu planların gerçekleşmeme sebebi?

6

PLANLAMA YANLIŞLARI
H.Yıldız: Bunun bir sebebi, Denizli yatırımcısının yıllarca turizmden uzak kalmasıdır. Yapılan yatırımların hemen hemen tamamı dışarıdan gelenlerin kurduğu işletmelerdir.

İkinci büyük yanlış, Denizli Nazım planında gösterilen havaalanının bir türlü yapılmamasıdır. Sarayköy ovasına öngörülen o havaalanı yapılsa, belki Avrupa’dan charterla turizm akışı sağlanacaktı, bu da olmadı. Yerine Çardak Havaalanını ikame edince o proje tamamen unutuldu.

5

Üçüncüsü; Pamukkale çok önemli bir marka. Unesco’nun tüm dünyadaki alanları içinde ilk ona girer. Böyle ikinci bir yer yok. Hierapolis ve Pamukkale bu açıdan çok önemli ama değeri yeterince teslim edilmiyor.

Bir başka konu, Pamukkale’de oteller vardı. Ben yıllarca oradaydım otel sahipleriyle hep görüşürdüm. Neden altyapı yapmadıklarını sorardım. O kirlilik hep travertenlere gidiyordu. Bu böyle devam edemezdi. Ben bazı şeyleri savundukça, Pamukkale projelerini hazırlarken yapılan o toplantılarda bana hep “sen nasıl Bakanlık mensubusun? Nasıl bir arkeologsun? Turizmciler gibi düşünüyorsun” derlerdi.

TRAVERTENLER YASAKLAN MAMALIYDI
Benim düşüncem hala şöyle; o otellerin kaldırılması doğru bir karar olmasına rağmen, o çay bahçeleri ve restoranlar disipline sokulup korunabilirdi. Niye? O zamanlar Denizli insanı Pamukkale’ye yemeğe dinlenmeye, serinlemeye gelirdi. Gruplar halinde gelinirdi. Yani şehirle müthiş bir ilişkisi vardı Pamukkale’nin. Dışarıdan misafiri gelen her Denizlili misafirini hep oraya götürürdü. Yemeğe, çay bahçesine oraya götürürdü. Bunların hepsi bitti.

Y.Tok: Travertenlere giriş de o zamanlar yasaklandı galiba.

4

H.Yıldız: Pamukkale’de yapılan düzenlemelerdeki en büyük yanlışlardan biri de, travertenlere insan girişinin yasaklanmasıdır. Bu yanlış bir uygulamaydı. Ben bir toplantıda şunu dedim, “ etmeyin, eylemeyin, insanları Pamukkale’ye çağırıp orayı gezme izni vermiyorsunuz. Bu şuna benziyor, çok güzel deniziniz, kumunuz var, gelin diyorsunuz, sonra diyorsunuz ki, ‘kardeşim denize girmek yasak”, böyle bir şey olamaz.

Y.Tok: Bu serbest giriş travertenlere zarar vermiyor muydu?

H.Yıldız: Travertenlere girişin yasaklanması bilimsel olarak yanlıştı. İnsanlar oraya girdiklerinde çanakların içindeki su devir daim yapıyordu, çamurlaşma ve bitkilerin çıkması önleniyordu.
Tamam, bazı yerlere giriş yasağı koyabilirsin. Dersin ki, ‘kardeşim şu, şu yollarda sadece fotoğraf çekebilirsin. Ama diğer yerlere girebilirsin’ denmesi lazımdı. Bu yapılmadı, hatta o zamanlar Avrupa basınında “Pamukkale tamamen ziyarete kapatıldı” diye haberler çıktı. Şehir turizmi açısından ne kadar kötü bir imaj olduğunu düşün artık.

TURİZM HAFTALIK-ON BEŞ GÜNLÜKTÜ
Y.Tok:
O yıllarda en çok hangi ülkelerden turist gelirdi?

H.Yıldız: Pamukkale’ye 80’li yıllarda gelenlerin çoğunluğu Avrupalılardı. Bunların önemli bir bölümü de bir hafta, on beş günlük tatil için geliyordu. Bu işler özellikle Yugoslavya savaşından sonra değişti. Bu gün artık en çok Ruslar geliyor ve günübirlik geliyor.

Y.Tok: Ne değişti de bu akış kesildi?

H.Yıldız: Termal sağlık merkezi özelliği öne çıkarılamadı. Oysa Pamukkale ve Karahayıt’taki termal su, iki bin yıl önceden beri tedavi amaçlı kullanılmış. Anadolu’nun her tarafından insanlar son umut olarak o su ile tedavi için gelmişler. Ama biz bu yüzyılda hala bunu başaramıyoruz.

Diğer bir konu da Hierapolis gibi bir antik kentteki görselliğin sağlanamaması. Kazılar da yanlış politikaların izlenmesi. Pamukkale projelerinin asıl ana hedefi, bu gün orada Denizli Müzesi olarak kullanılan Roma hamamının, Denizli’ye müze yapılıp boşaltılarak, tarihteki asıl işlevine döndürülmesidir.
Denizli Müzesi konusunda bir şansımız vardı, rahmetli Vali Yazıcıoğlu zamanında, o vefat edince müze girişimi yarım kaldı. Oysa sağlığında, “benim birinci işim müze” diyordu.

7

HİERAPOLİS CAZİBESİ ÖNE ÇIKARILAMADI
Yaşar Tok: Bunlar Pamukkale’nin son 30 yılının temel sorunları ve sen bunların tanığısın. O halde iki ayrı boyuta taşıyalım sorularımızı. İlk soru şu: Arkeolojiyi meslek edinmiş biri olarak Pamukkale’ye en fazla emeği geçenlerdensin. Hierapolis, yapılan kazılar, buluntuların sergilenmeye çalışıldığı müze ve diğer ören yerleri… Hepsinin yarattığı ortak bir kültürel cazibe var. Bu cazibe şimdiye kadar bir kültür turizmine dönüştürülebildi mi? Değilse neden?

Haşim Yıldız: Dönüştürülemedi. Sebebi şu: Bu bir projeydi. Vali Yusuf Ziya Göksu döneminde biz böyle bir çalışma başlattık. O dönemde müze olarak ilk defa Hierapolis’te çalışmaya başladık İtalyan kazının yanında. Yine o dönemde Laodikeia’da kazı çalışmasını ilk biz başlattık Denizli Müzesi olarak. Tripolis’te kazı çalışması başlattık. Keza Tavas Vakıfköy’deki Herakleia Salbake ve Kızılcabölük’teki Herakleia Hieronu(kutsal alan) çalışmalarını biz başlattık. Amacımız bölgeye gelen turistlerin o kültür güzergahını Laodikeia, Hierapolis, Tripolis üzerinden güneye, Aphrodisias’a giderken, Herakleia kent ve kutsal alan kalıntılarından geçirerek tamamlamaktı. Tümünü Denizli Müzesi olarak yaptık. Bunlar Bakanlığa bağlı il müze müdürlüklerinin alışkın olmadığı işlerdir, biz o işleri gerçekleştirmeye çalıştık. Ama ne yazık ki bu projelerin birçoğu yarım kaldı.

Yaşar Tok: Bu projelerle ilgili sonradan girişim yapılmadı mı?

2

ABDULLAH GÜL ÖDENEK VERECEKTİ
Haşim Yıldız: Ben bu konuyu en son önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldiğinde gündeme getirdim. Neydi konu? Biliyorsun Dünyanın belli başlı ülkelerinde Arkeoloji Enstitüleri vardır. O ülkelerde Anadolu’ya gelen ekiplerin kazı çalışmalarını o enstitüler yürütür, koordine eder. Türkiye’de ise böyle bir kurum için neden girişimde bulunulmasın?

Cumhurbaşkanı Gül’e o zaman anlattım. Lycus Vadisi’nde neden bir arkeoloji enstitüsü kurulmasın? Bu bölgedeki bütün kazılar neden o enstitü tarafından yapılmasın? Kazı çalışmalarında koordine eden, kaynak sağlayan, destek oluşturan Enstitü olsun.

Sağ olsun Cumhurbaşkanı Gül ilgilendi, Sonra bayağı uğraşıldı ve aradan epey zaman geçti ama en sonunda Türkiye’de ilk defa enstitü kuruldu PAÜ bünyesinde. Bu Denizli’ye yakışırdı çünkü bana göre PAÜ arkeoloji, eğitim düzeyi olarak üniversiteler arasında önde gelen bölümlerden biridir.
Bir de Denizli’nin tabiat varlıkları çok iyi. Tümünü bir araya getirdiğinizde hem doğa, hem kültür ve hem de sahil turizmi için gereken imkanlar mevcut.

Yaşar Tok: Hierapolis’teki hamam müze yetersiz kalıyor. Bu biliniyor. Denizli’ye yeni ve büyük bir müze gerektiği de konuşuluyor, projelendiriliyor ama bir türlü sonuç alınamıyor. Sence bu durum turizmi nasıl etkiliyor?

1

HAMAM MÜZE İŞLEVİNE GERİ DÖNMELİ
Haşim Yıldız: Hierapolis Müzesi’ni kaldırıp, hamam kompleksini 2000 yıl önceki işlevine kavuşturmak bence çok önemli. Orası müze olarak yetersiz. Şu anda o müzenin depoları ve kasalarında 35.000’in üzerinde eser mevcut. Bunların içinde pek çok ünik(eşsiz) eser sergilenmeden depoda bekliyor.

Bu konuda projeler vardı. Hierapolis’in yanına orada çıkan eserler için lokal bir müze, Laodikeia yanına yine lokal bir müze ve ayrıca büyük bir kent müzesi, diğer yerlerden de gelecek eserlerin sergilemesi için… Kısacası, Denizli turizminin geleceği için en önemli ayaklardan birisi müze çalışması.

Hirapolis müzesi olarak kullanılan hamamın işlevine dönmesi çok önemli. O Roma hamamı olduğu gibi duruyor. İçinde palestrası var, hamam bölümü var, kütüphanesi var. Palestrasının ortasında spor alanı ve mermer havuzu var. Soyunma odaları, tuvaletleri, her şey duruyor. Kazı tamamlanıp restorasyonla ayağa kaldırılmalı. Bunlar tamamlanabilse, tarihteki Roma hamamı gibi insanlara hizmet verir. O zaman oraya gelen turistleri de günlük sayı ile alacaksın. Öyle her gelen giremeyecek. Önceden rezervasyonla gelecek ve günlük belli bir sayıyı geçmeyecek. Pamukkale’den sağlanacak gelirin en önemli kaynaklarından birisi işte orası olur. Bu aynı zamanda turistin eskisi gibi iki-üç hafta kalması demek.

Yaşar Tok: Ören yeri antik bir kent kalıntısı. Önemli özellikleri var. Kültür turizmi için biçilmiş kaftan. İnanç turizminin Anadolu’daki gerçek merkezlerinden birisi olacak potansiyelde. Antik tiyatrosu, termal suyu, Apollon tapım alanı ile Pagan ve St.Philippus mezarı ile Hristiyanlık inanç kültlerinin temsil edildiği bir merkez adeta. Bu boyutuyla Hierapolis sizce gereken ilgiyi görüyor mu?

8+

TANITIMDA GÖRSELLİK ZAYIF KALIYOR
Haşim Yıldız: İşin görsellik yanı çok zayıf. Yıllardır Hierapolis’te yapılan kazılarda görsellik hiç ön plana çıkarılmadı. Her yıl kazı yapılmış ama son yıllara kadar restorasyon çok önemsenmemiş. Oysa arkeolojinin en temel prensibi, kazıyı bitirip restorasyonunu tamamlamak ve korumaya almaktır. Korumaya almak ise aynı işleviyle kullanmakla olur.

Ben bundan önceki Vali Bey’e fotoğraflı-belgeli bir rapor sundum. “Pamukkale’de neler yapılmalı?” Mesela hepimiz Hierapolis’e gidiyoruz. Güneyden girişte surlar var, antik kapı var. Onları biz restore ettik. Kapının devamında, giriş bariyerine kadar olan surlar olduğu gibi sağlam vaziyette duruyor. Sur kuleleri de sağlam. Sadece yıkıntı ve toprak birikmesi var. Onlar temizlenir, rölövesi çıkarılır, düşen taşlar yerine yerleştirilip önüne yeşil bir bant yapılır. Oraya gelen insanlar bir anda bir sur, kapı ve antik havuza kadar devam eden sütunlu caddeyi görünce büyülenecek.

3

Sütunlu caddeden gelip antik havuzun ardındaki tel örgüler kalkınca oradan giriş yapılabilir. Şu anda oradaki antik çeşme, tapınak, cehennem kapısı bir bütün olarak merkeze dönüşebilir. Bazı restorasyonlarla bunu gerçekleştirebilirsiniz. Mesela o çeşme u planlıdır. “Malzemesi yok” falan deniyor, gerek yok hepsine. Orada malzemenin bir kısmı duruyor. Havuzun restorasyonunu tamamlayın, arkadan suyunu verip öndeki çeşme havuzundan taşırın bakın nasıl bir ilgi odağı oluyor. Tümünü restore etmenize gerek yok. Yanı başında tapınak, yanı başında cehennem kapısı… Antik havuzla birlikte değerlendirdiğinizde müthiş bir görsellik sağlarsınız.

VALİ’YE PAMUKKALE RAPORU HAZIRLADIM
Ben Vali Bey’e sunduğum raporda, “bunların tümü 3 yıllık bir projede yapılır” dedim. Pamukkale’nin geliri de vardı o zaman. “Olmazsa ben bile koordine ederim bunu” dedim. Yani bu iş çok basit ama büyük bir ses getirecek iş. Pamukkale’ye gelen 1 Milyon 700 bin kişinin artmasını sağlayacak. Bana göre Denizli’de mutlaka bir müzenin yapılması gerekir. Bakın Laodikeia’da müthiş bir şekilde çalışma devam ediyor ve görselliğe önem veriliyor. Kazıyorlar, restorasyonunu yapıyorlar. Arkeolojinin en temel bilimsel prensibidir bu.

Burada hala oraya bir danışma koyup, gelenin eline broşür vererek turizm yapılmaya çalışıyor. Oysa adam zaten gelmiş. Sen ona bir broşür versen ne fark eder?
(Devam edecek)

Yorumlar

alimmm   -  Bağlantı 18 Ağustos 2015, 10:19

pamukkaleye giriş ücreti çok fazla kişi başı 25 tl aile olarak 4 kişi olsan 100 tl hani bunun yemek masrafı ve diğer masrafları hayat çok pahalı uygun olsa herkez gelir adam oraya kadar gidiyor sırf ücret yüksek diye pamukkaleye çıkamadan dönüyor

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı