REKLAMI GEÇ

TERMAL KABUK DEĞİŞTİRİYOR!

24 Mart 2016 Perşembe

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-h

Bölge ekonomisinin en önemli kaynakları yer altında. Bunların başını termal ve maden çekiyor. 1980’li yıllar bir tür milat olmuş. Devletin o yıllarda ülkenin yer altı kaynaklarına gösterdiği sorumsuz ilgiden en çok nemalanan bölgelerden biri olarak Afyon-Denizli hattı öne çıkmış. Teşvikler, kolay ruhsatlandırmalar,  krediler ve çevre duyarlığından yoksun, neredeyse rastgele verilen izinler özellikle maden sektörüne ivme kazandırmış. Sonraki on yıllarda doğa üzerindeki tahribatı belirgin biçimde etkilerini ortalığa saçınca bile önlem alma konusunda ayak sürüme devam etmiş. Bu gün hala maden sektörünün bölge düzeyinde yarattığı doğa katliamına yeterince önlem alınmıyor. Aksine bunun yanı sıra doğa ve yeraltı kaynaklarına dönük yatırım faaliyetleri, hız kesmeden devam ediyor. Yer yer arsızca süren bu yatırımları şimdilik çaresizce ve elimiz böğrümüzde izlemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Yapabildiğimiz ölçüde yazıp çizmekten başka!

Termal kaynakların kullanımı ve esasları bu sürecin belki de en masum tarafını oluşturuyor. Her ne kadar hovardaca görünen termal kaynak kullanımı örneklerine rastlanıyor olsa da, maden ya da diğer sektörlerdeki kaynak israfı ve çevre tahribatı ile karşılaştırıldığında adını anmaya bile gerek kalmıyor.

SONDAJDAN PLANLAMAYA

Karahayıt’ta yatak kapasitesini arttırmaya dönük turizm yatırımları 1990 başlarından itibaren hızlanmış. Eş zamanlı olarak Karahayıt bölgesinde büyük arazi kapatmaları da başlamış. O güne kadar “birkaç pansiyon, birkaç hayvan damı ve bazı evlerden oluşan yerleşim alanı”, sonraki on yıl içinde tüm yatırımları toplamaya başlıyor. Hierapolis örenyeri içindeki oteller kapanıyor. Pamukkale köyünün rolü zayıflıyor. Teşvikler ve krediler Karahayıt’ta temerküz etmeye başlıyor ve böylece şimdiki turizm formatının haritası ilk o dönem şekillenmeye başlıyor.

Termal üzerinde devletin yatırım politikalarını yönlendirmesi de o dönemlere rastlıyor. Bu dizi yazı içinde en son yayınladığımız röportajda Mehmet Kayalıoğlu, kendi tanıklığını anlatırken, devletin planlamaya ilk müdahale dönemini 90’lı yılların başı olarak zikretmişti.

Ne ki tüm yatırımlar gibi, termal kaynak kullanımının masumiyetini zedeleyen bir süreç bu gelişmelerle birlikte başlıyor. Planlamanın yeterince kontrol edilmeyişi ve kaynak kullanımının disiplinsizliği nedeniyle herkes kendi termal kaynağını sondajlarla çıkarmaya başlıyor. Geleneksel olarak ‘kaplıca şifası’ anlayışından bir adım ötede olamayan bir zihniyet, giderek kısmen modernize olsa da, temel bir anlayış olarak varlığını bu güne kadar sürdürüyor.

“GODOT’U BEKLERKEN”

“Denizli’de Turizm” üzerine aylardır devam eden dizi yazılarımızın en ilgi çekici olması gereken bölümüne geldiğimizi düşünüyorum. Termal kaynakların kullanımı, termal turizm ve termal sağlık kavramlarında odaklanan bu günkü Denizli turizmi, son yıllarda gerçekleşen girişimlerle kısmi bir değişim dönemine girmiş gibi görünüyor. Bu saptamanın ne ölçüde gerçeği yansıttığını ilk bakışta görmek imkansız. Gerçi Pamukkale-Denizli yolunun nihayet yapılmış olması, termal yönetmeliği konusunda son yıllarda devam eden hazırlık süreci ve “termal destinasyon” öngörüsüyle il coğrafyasına bağlı bir kaç yerleşimin master plana dahil edilmiş olması değişimin göstergesi sayılabilir. Buradan yola çıkarak sektörel düzeyde bir değişimin yaşanmakta olduğu iddiası ortaya atılabilir. Ancak yine de değişim için bu olguların yeterliği ve hızını sorgulamadan geçmek mümkün değil. En önemlisi de turizm ilgilisi pek çok insanın, Samuel Beckett’in Godot’unu bekleyenlerin sabrına taş çıkartan, üniversiteye havale edilmiş durumdaki, yıllardır kazma dahi vurulmamış olan merkezi termal sağlık kompleksi veya ünitesini ‘tevekkülle’ bekleyişleri!

Biz bu gözlem, kanaat ve algımızı Termal Sağlık Turizmi üzerine bölgenin en ciddi yatırımcılarından Pam Otel ve onun sağlık kuruluşu olan Özel Nobel Termal Sağlık Merkezi’nin kurucu hekimi ve sorumlu müdürü olan Turgay Sehil ile paylaştık. Ancak bu sadece bir röportaj olmamalıydı. Asıl istediğimiz ‘Termal Sağlık’ uygulamasının Karahayıt’taki bir sağlık merkezi içinde günlük olarak nasıl programlandığını görmekti.

Bizi bir tam gün boyunca standart termal tedavi programına alıp uygulama alanında misafir etmesini istedik. Böylece hem termali fiilen yaşamış olacaktık, hem de yazdıklarımızın bir öyküsü olacaktı. Bu arada Dr. Turgay Sehil ile de uygulama ve genel termal sorunlarını tartışıp konuşma imkanımız doğacaktı.

Sonuçta hafta içi bir gün planladık ve bir tam günü bu çalışmaya ayırdık. Gittik, termal tedavi programına girdik, arada Turgay Bey ile sohbet ettik, gözledik, fotoğraf çektik ve tam olmasa da bize yazılan programı tamamlayıp ayrıldık.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-1

BİR ŞORT BİR TERLİK

Yaşadığımız termal deneyiminin çok özel bir tarafı yoktu doğrusu. Kendimi kısmen işi gücü hafta ortası asıp gelmiş biri gibi hissettim. Biraz tatil havası diyelim.

Saat sabahın 9’unu az geçe sağlık merkezindeyim. Dr. Turgay Bey ile sözleştiğimiz gibi. Henüz bir gün önce soruyorum, “neye ihtiyacım olur” diye. “Bir şort, bir de terlik olsun, gerisi keyfine kalmış” diyor. Ama ben çoğu zaman olduğu gibi temkinliyim ve aldığım her şeyi yedekliyorum. Neredeyse diş fırçasını da yedekleyeceğim. Orta boy sırt çantam tıka basa dolmuş. Geç kalma kaygısıyla Pam Otel bünyesinde yer alan Nobel Tıp Merkezinin bahçesini kat edip camekanlı kapısından aceleyle içeri giriyorum.

Dr. Turgay Sehil, merkezin kurucu hekimi. Aynı zamanda mesul müdürlüğünü yapıyor. O nedenle neredeyse uçan kuştan haberi var. İçeri girer girmez kendisi ile randevumuz olduğunu belirtiyorum resepsiyondaki görevliye. Kendisine haber verip beni odasına götürüyorlar. Bir- iki hafta önce yüz yüze görüştüğümüz için tanış sayılırız, sıcak biçimde merhabalaşıyoruz.

Merkeze girdiğinizde, kendinizi ciddi biçimde böyle bir sağlık ortamı içinde hissediyorsunuz. Sanki doktorlar, sağlık görevlileri, kayıtlar, programlar… sizi bir sağlık kompleksine sokuyor. İşin başında doktorlar ve sağlık personelinin bulunduğunu bilmek bu psikolojiye hazırlayan başka bir etmen. Bu arada personelin ilgisinin özel bir misafir olarak sadece bana yönelik olmadığını gözlüyorum. Yaşlılar, engelliler, fiziki rahatsızlığı olan hastalar ve dıştan hasta gibi görünmeyen ama programa dahil olanlar… gerekli ilgiyi görüyorlar.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-5

Dr. Turgay Bey refakat eden personele benim geliş nedenimi açıklayıp program hazırlamaları talimatını veriyor. Bana dönüp “bekleyelim, arkadaşlar hazırlasın, bu arada bir şeyler içelim” teklifinde bulunuyor. Sadece su istiyorum.

“Program boyunca konuşma fırsatımız olur mu” diyorum, “fırsat buluruz” diyor. Bu arada suyumuz-çayımız geliyor ve çoktan konuya girmişiz bile.

Turgay Bey Türkiye’de termal örneklerini özetliyor ve İzmir’de Balçova termal tesislerine olan ilgisini anlatıyor. Balçova tesislerinin farklılığını, kurulduğu dönemden bu yana bilimsel bir program izlediğini, bilim insanlarının daha profesyonel olduğunu ve işletmeyi turistik bir tesis olarak nasıl kurumlaştırdıklarını özetliyor.

Balçova termal tesislerinin ne zaman kurulduğunu biliyorum. O bölgedeki Dokuz Eylül Üniversitesine ait hastane ve tedavi merkezinin termal tesislere ilgisi olabileceğini kestirmek için kahin olmak gerekmiyor. Bir de İzmir’de bu tür termal tedavi için merkez bürokrasinin de göz bebeği olduğunun farkındayım.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-4

DENİZLİ TURİZMİNİ TERMAL YÜKLENMEK ZORUNDA

Ancak Pamukkale ile karşılaştırma yaptığınız zaman başka bir sorun ortaya çıkıyor. Bunu Turgay Bey’e açıyorum: “Balçova’daki termal eski bir kuruluş, güçlü bir kadrosu olmalı. Turizm ya da para kazanmak gibi kaygıları vardır ama asıl kaygıları bunlar olmayabilir. Bunun sebebi Pamukkale’den farklı olarak şu olabilir mi: Orası İzmir turizmini kaldırmak zorunda değil. Oysa burada termal ve bağlı etkinlikler Denizli turizmini yüklenip kaldırmak ve sürüklemek zorunda.”

 “Tabi ki termal turizmi Denizli’yi tekstille beraber, belki de tekstilden daha güçlü bir şekilde sırtlayabilir” diye yanıtlıyor Turgay Bey.  Sonrasında devam ediyor. “Bu tamamen kuracağınız sisteme bağlı bir şeydir. Turizm zaten öyledir. Onu önce planlamak gerekiyor. Şimdi sağlık turizminden söz ediyorsak termali sağlık turizminin dışında tutamayız. Sağlık turizmi bir medikal turizmi ve termal sağlık turizmi olarak ikiye ayrılır. Aslında birbiriyle rekabet halinde olan iki unsurdur. Medikal turizm nerede, hastanelerde yapılıyor. Kalp, ortopedik ameliyatlar, diş gibi birçok unsurları var medikal turizmin. Medikal turizmde Türkiye’nin başarılı olmasının nedeni, özel hastanelerde ekiplerin olmasıdır. Bu aynı zamanda standart medikal sağlık hizmetidir.  Yurt dışında bir ameliyata girecekse ilk dikkat edeceği şey doktorudur. Ya da ameliyatı kim yapacaksa o! Ya da estetik cerrahına gidecek, ilk dikkat ettiği şey doktorudur. Sonra doktorla beraber hastanenin kombinasyonu, yetenekleri, cihazları bunları dikkate alır. Dolayısıyla biz en büyük sıkıntıyı şurada yaşıyoruz: Termal turizmi 30-40 yıldır Pamukkale dahil tüm Türkiye olarak bu unsurların dışında tuttuk. Sanki doktor olmayacak bu işin içinde, sağlık personeli olmayacak, sağlık ekipmanı, cihazları olmayacak gibi algıladık. Suya girin çıkın iyileşirsiniz çok iyi gelir anlayışındaydık. Sağlık turizmini eğer sağlık ekibinden, sağlıkçılardan ayrı tutarsanız başarılı olamazsınız. Türkiye bunu 40 yıldır denedi ve nihayetinde gördü. O nedenle Termal turizm Türkiye’de ve özellikle burada bir kabuk değişimi yaşıyor” diyor.

Bir anda röportaja dönüşüyor bizim sohbet. Ben soruyorum, o yanıtlıyor, ben görüşümü söylüyorum, o açımlıyor, bu minvalde yarım saat kadar devam ediyoruz.

KAPLICALARDA DOKTOR ZORUNLU OLMALI

Sağlık turizmi kategorisinde görüyorsanız, uygun ekipman ve sağlıkçı kadronuz olması gerekmez mi? Bu açıdan Karahayıt termal tesislerinde durum nedir?

Turizm deyince evet insanları gezdirebilirsiniz, eğlendirebilirsiniz,  turizm olsun diye her şeyi yaptırabilirsiniz. Ama söz konusu sağlık olduğu zaman muhakkak ekibiyle, kadrosuyla ekipmanıyla ve donanımıyla var etmek zorundasınız ki sağlık turizminde başarılı olabilesiniz. Ve termal turizmi de bundan bağımsız tutamazsınız. Termal bir turizmdir bunun sağlıkla ilgisi yoktur derseniz dünyanın hiçbir yerinden size insan gelmez. Balçova örneğini o yüzden verdim.  Neden Türkiye’de sadece Balçova’ya geliyor insanlar, Norveçlerden, Almanyalardan diğer ülkelerden? Çünkü 60 kişilik sağlık ekibi olan bir yer. Türkiye’de diğer termal otellerin hiç birinde değil 60, 6 tane bile personel yoktur. Doktoru saymıyorum, sağlık personeli yoktur. Sağlık bakanlığının yayınlamış olduğu termal otellerin kaplıca yönetmeliğinde bir tane doktor bir tanede sağlık personeli öngörüyor. Doktorda tam gün değil cerrah da olabilir uzman olsun yeter diyor. Yani bir tane doktorla anlaşma yapın o doktor bir ay boyunca uğramasa da oluyor. Bir tane sağlıkçı oluyor otelin içinde. Onunla siz termal otel oluyorsunuz, Türkiye dışından hasta getirecek ve burada tedavi edeceksiniz,  iyileştirip göndereceksiniz!

DEĞİŞİM YAVAŞ YAŞANIYOR

Bu koşullarda sözünü ettiğiniz kabuk değişimi nasıl tezahür ediyor?

Şimdi insanların termali tercih etmesinin, termal bölgeye termalin olduğu bir bölgeye gelmesinin nedeni zaten kendi evlerinde şehirlerinde yaşadıkları yerde de çözüm bulamadıkları hastalıklarını burada çözmek, gidermek içindir. Dolayısıyla eğer siz böyle bir iddiaya sahipseniz, insanlar bu nedenle sizin termal bölgenize geliyorsa, o zaman burada sizin onlara geldikleri yerden çok daha iyi donanım, ekip ve sistem sunmanız lazım. Kabuk değiştiriyor dediğim temel unsur bu. Ana öğe bu. Yani Türkiye ve Pamukkale sağlık ekibi olmadan; sağlık turizmi yapıyorsak ve insanlar buraya sağlıkları için geliyorsa, hasta olmaları gerekmiyor ama daha iyi bir sağlığa ya da yaşlanmayı geciktirmek hastalıkları engellemek için bile gündelik takılmak, dinlenmek için geliyorsa burada yine asgari düzeyde danışabilecekleri hekime, hizmet alabilecekleri sağlık personeline ihtiyaç var. Asgari düzeyde onlara bilimsel nitelikte bir şeyler kazandırabilecek sisteme ihtiyaç var. Bu olmazsa adına dünyanın hiçbir yerinde sağlık demiyoruz. Kabuk değiştirme, bunlarla beraber gerçekleşiyor. Biz Nobel olarak alt yapıda ilk etapta eğitilmiş ve deneyimli bir sağlık personelinin varlığı ile yola çıktık. İlk alt yapı çalışmamız buydu.

Denizli’de Pamukkale ve Karahayıt bölgesindeki termallerde bu sözünü ettiğiniz kabuk değişimi ne zamandan beri yaşanıyor? Hızlı mı, yavaş mı uyumsuzluk var mı? Muhtemelen var uyumsuzluk. Bu uyumsuzluk nasıl giderilecek?

Çok hızlı diyemeyeceğim ama çok yavaş da olmayan bir kabuk değişimi bir süredir yaşanıyor. Değişimin ana motivasyon etkeni bölgenin termal unsurlarıyla ön plana çıkması ve döviz kazandırıcı hizmetler içinde tekstille yarışmaya özendirilmesi. Bu insanların aklında hep olan bir şey, kimse bu konuya yabancı değil. Yıllarca alışılagelmiş bir Pamukkale turizmi dediğimiz, günlük tur sıkıntısı demeyeyim de günlük turlarla dolan bir bölgemiz var. Günlük turlarla dolan bu bölgede oteller, restoranlar ve diğer turizm unsurları açıkçası felç olmuş durumdaydı.

“ORADAN İNSANLAR GELEMEYEBİLİR”

Daha doğrusu gündelik turizme alıştırıp, günü kurtarma politikasına teslim etmiş mi diyelim?

Aynen öyle. Yıllardır bu bölgeye fayda sağlamış ama giderek zarar vermeye başlamış. Bundan kaynaklı, hiçbir turistik operasyonun bunun dışına çıkamaması gibi bir gerçekle karşılaşmışız. Oteller ve turizmin içindeki diğer unsurlar bu gelir kaynağını tek, daimi bir gelir kaynağı olarak seçmiş, tercih etmiş ve bu şekilde devam etmiş. Kabuk değişiminin gerçekleşmemesinin ya da yavaş gerçekleşmesinin bir nedeni bu! Önümüzde hazır bir pasta var diye yeni yatırımlara, yeniliklere çok ihtiyaç duyulmamış. Son yılda Rusya krizi, farklı yerlerde patlamaların olması turizm camiasında artık farklı yerlere yönlenmemizi zorluyor. “Oradan insanlar gelemeyebilir” denilmeye başlandı. Buna yavaş yavaş uyum sağlanmaya başlandı. Mesela, ‘www.termal iyi gelir.com’ gibi bütün otellerin içinde olduğu oluşumun aslında bundan 10 yıl önce başlaması gerekiyordu.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-6

PAMUKKALE TURİZMİ KIRILGAN, ÇÜNKÜ…

Rusya krizi de dahil tüm yaşananlar Türkiye’nin geleneksel konjonktürüdür. Çok sık yaşadığımız süreçlerdir. Jeopolitik konum itibariyle ve Ortadoğu ile ilişkiler düzeyinde baktığınızda da böyledir. Yaşananların turizme etkisi, Denizli’de daha belirgin oluyor. Peki, turizm neden bu kadar kırılgan? Çok çabuk etkileniyor. Tamam Türkiye’nin jeopolitik konumunun yarattığı zaman zaman kaos düzeyine varan süreçler var. Bunlar insanları ürkütür, korkutur, turizm dediğiniz şey sonuçta keyfi bir şeydir bunun etkilenmesi doğal ama buna rağmen kurumsal bir kimliği olması gerekirken turizm olgusunun, niye Pamukkale turizmi bu kadar kırılgan ve hemen etkileniyor?

Pamukkale turizminin bu kadar belirgin etkilenmesinin nedeni bölge turizminin kendisine ait olmamasından kaynaklanıyor. Yani burada turizm kendine ait unsurlarla ön plana çıkmamış. Zaten sıkıntı buradan doğuyor. Antalya’dan, Marmaris’ten Fethiye’den, Kuşadası’ndan ya da yurt dışı satışlarıyla guruplar geliyor. Yurt dışında ‘Pamukkale turu’ adı altından satışlar gerçekleşiyor. İnsanlara yurt dışında bir haftalık Antalya paketi satılırken, ‘ben sizi bir gün de Pamukkale’ye götüreceğim’ diye tur satıyorlar. Öyle bir noktadayız ki Pamukkale yazmaya utanıyorlar. Hierapolis turu yazıyorlar. Laodikeia turu yazıyorlar. Pamukkale kavramı o kadar kötü suiistimal edilmiş ki, Pamukkale turu dediğinizde insanların ilk aklına gelen, ‘Pamukkale’ye götürecekler bize halı satacaklar, şunu satacaklar ya da bunu satacaklar’ korkusu oluyor. Adı kirletilmiş bir unsurdan söz ediyorum. İnsanlar Pamukkale’yi çok cüzi rakamlarla gelip görmüş. Dünya değeri bir yer. Bu kırılgan olmasında ne olsun. Biz arka bahçe konumunda kalmışız Pamukkale unsuruyla beraber. Ve bu kadar doğal kaynağın ve bu kadar doğal güzelliğin ve bu kadar güzel bir iklimin olduğu bir bölge ancak bu kadar pespayece pazarlanabilir.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-3

OTELCİ DOKTOR PANSİYONCU SAĞLIKÇI

Sadece halı satmak mı? Masaj lüks bir şey sayılıyor hala.

Evet, bu böyle pazarlanmış ve yazık olmuş. İnsanlar artık Pamukkale kavramını kullanmayacak düzeyde. Hierapolis turları ile insanları kandırarak buraya getirmeye çalışıyorlar. Bu acı bir gerçek kırılganlığın ana etkeni. Antalya’ya insanlar gelmezse size kimse gelmiyor. Şimdi insanlar yavaş yavaş şunu anlamaya başladılar. Biz çok değerli bir yerdeyiz. Yeşili var, ormanı var, beyaz travertenleri var, tarihi kültürü var, sıcak suları var; bu kadar doğal kaynakları olan farklı bir yer burası. İnsanlar diğer yerlerle arasındaki farkı görebiliyorlar.

Mesela otelci doktor, pansiyoncu sağlık memuru gibiydi düne kadar. Bu durumun etkisi yok mu?

Turizmciler bunu değerlendirirken sağlık bakanlığından ya da sağlıkçılardan yardım alırlar. 20-30 yıl boyunca bizim gibi bölgeler bazı üniversite hocalarından, doktorlardan talep etmişler. Doktorlar da, bir bölge nasıl sağlık unsuru haline getirilebilir, bir tesis nasıl sağlık alanında hizmet eder hale getirilebilir, bunu bilmediklerinden gitmişler otellere demişler ki “bak ben sana rapor veriyorum” Bu raporda ‘Buradaki sıcak su, buna buna buna iyi geliyor bunu kullanabilirsin’ demiş. Böylece otelci doktor olmuş, pansiyon sahibi sağlıkçı olmuş. Her sıcak su kuyusu açan sağlıkçı olmuş. Ve bunu biz dünyaya pazarlamaya çalışmışız insanlar bize gülmüşler. Birde hocaların telkin etmiş olduğu herkesin otelinin önüne astığı raporu vardır. Herkes bunu gösterip benim suyum iyi geliyor gelin şifa bulun diye insanları kandırmaya çalışmış açıkçası. Ben bunu şuna benzetiyorum: Sağlık Bakanlığı bir ilaç çıkartıyor. Ve siz bu ilacı alıyorsunuz, hekim değilsiniz ama diyorsunuz ki ‘bu ilacı istediğiniz gibi kullanın’. İyi de bu ilaç ne zaman kullanılır, ne kadar kullanılır, hangi hastalıklarda kullanılmaz, hangi dozajda kullanılır, ne kadar sürede kullanılır, yan etkisi nedir? Bunları siz doktor kontrolü olmadan piyasada kullanıma açarsanız felaketle karşılaşırsınız. Biz termalde bunu yapmışız. Türkiye’de Balçova dışında yabancı hasta alan termal işte bu ve benzeri nedenlerle yok.

denizli-de-turizm-yasar-tok-termal-kabuk-degistiriyor-2

PASTADAN 20 MİLYAR ALMAK ZORUNDAYIZ

Kabuk değiştirme bunun neresinden başlıyor? Çünkü anlattığınız kadarıyla neresinden tutsanız elinizde kalıyor.

Kabuk değiştirme nedir? Termallerin başında muhakkak bir sağlık ekibi olacak. Doktor olacak. Doktorsuz sağlık turizmi olmaz, bu birinci kural. İkinci kural, dünya ile yarışabilmek için bizim gerçekten modern ve gelişmiş tıbbımız var. Bu gelişmiş ve modern tıbbımızı biz termal kentlere dahil edeceğiz. Ne yapacağız, ekipmanlarımız olacak, ekiplerimiz olacak, tedavi yöntemlerini diğer ülkelerdeki yöntemlerden daha karşılaştırılabilir daha rekabet edilebilir şekilde ön plana çıkaracağız. Ve insanlara şunu diyeceğiz. “Biz sizinle aynı sağlık standardına sahibiz ama bizim sizden farklı olarak iklimimiz var, kültürümüz var, tarihimiz var, kaynaklarımız var, doğamız var, yeşilliğimiz var, siz bize gelin” diyeceğiz.  400 milyar dolarlık pastadan en azından bir 40 milyar doları kapabilmek adına Pamukkale gibi her kentimizi, her doğal termal kaynağımızı sağlıkla güçlendireceğiz. Bu söylediklerimin hepsi sağlık bakanlığı tarafından alt yapısı kurulan faktörler. Bir kentin ruhsatlandırılması, bir sağlık merkezinin ruhsatlandırılması, bir otelin ruhsatlandırılması artık Turizm Bakanlığından Sağlık Bakanlığının eline geçiyor.

ALTYAPISIZ DEĞİŞİM OLMAZ

Ben bir turistim diyelim. Mesela Akdeniz ülkelerinden birine gitmeden önce aklımda egzotik bir şeyler kurarım. Orada gördüğümde beni etkileyecek, biraz büyüleyecek şeyler. Mekanlar,  konaklama, yeme içme kültürü, eğlenme kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı gibi… Bütün bunları izlemek görmek veya yaşamak için kendimi iyi hissetmek isterim. Denizli’ye insan geldiği zaman bunu nasıl hissedecek? Neyini egzotik bir şekilde kafasında kurabilir? Malzeme yok mu, var. Ama bu malzeme ne alt yapıya dönüşebilmiş, ne de kullanılabilir mekânsal özellik kazanabilmiş. Hal böyleyken kent ve Pamukkale nasıl kabuk değiştirecek?

Termal, sağlık turizminden söz ederken çantanızda bulunması gereken birinci şeydir. O olmazsa yola çıkamazsınız. İkinci sırada sizin söylediğinizi düşünürsünüz. İnsanlar buranın neyine gelsin? Yani ne bekliyor? Biz beklentilerini karşılayabiliyor muyuz diye sorulur? Bu iş belediyelere ve il yönetimlerine düşüyor. Biz yaptığımız çalışmalarla Pamukkale’yi Türkiye’nin resmi anlamda ilk sağlık kenti, kür ve rehabilitasyon bölgesi olmak üzere planladık. Sağlık Bakanlığı tarafından ilk bölge olarak ön plana çıkarıldı, alt yapısını birlikte oluşturduk. Asgari olması gerekenleri bu çerçevede zaten hazırladık. Yani şöyle düşünün; buraya yurt dışından geldim, bir yürüyüş yolumun olması lazım, sabah kalkıp ormanda koşabileyim, en kötü ihtimalle yaşadığım şehirden farklı güzel temiz bir oksijen ortamım olabilmeli. İşte bu, bahsettiğiniz cazip unsurlardan bir tanesi olabilir insanların buraya gelmesini sağlayan.  Sonra dinlenmek adına eşimle birlikte çıkıp Almanların promenade dedikleri çiçekli, bahçeli bir yerde yürüyebileyim. Ya da ben çıktığımda güzel bir ortamda, eski sokakların içinde olduğu bir yerde alışveriş yapabileyim. Ya da boş zamanlarımda o kentte sağlıkla ilgili sorunlarımı giderirken öyle bir yer olmalı ki, oranın kültürel niteliği uygun olarak halı dokuyabileyim, bana bunu öğretsinler. Zeytinyağı, sabun üretsinler, oranın gelenekleriyle ilgili ne varsa bunu gözlemleyebileyim ve bunu ilişkilendirebileyim!

Ya da fotoğraf makinemle çıkıp o tarihsel mimari dokuyu fotoğraflayabileyim. Peki, bunların tümünü bir arada bulabilecek bir düzenlemeyi nasıl sağlayacaksınız?

Aslında bunlar sağlıkla ilişkili şeyler. Bir biz bir bölgeyi Kür ve Rehabilitasyon bölgesi olarak tanımlarken bütün bu özellikleri giydirmek durumundayız. Tedaviye fayda sağlayabilecek bir hekim olarak hastanın iyileşme azmini artırmak, moral değerini yükseltmek adına bütün bu unsurları kullanmak zorundayım. Hekimler olarak madem bizim başrolümüzde yapılıyor, destekleyici unsurlarda il yönetimlerinin bize destek olmasını sağlayacak şeyleri de talep ediyoruz. Hatta onunla da kalmıyoruz il yönetimleriyle ve bu işlerde yetkili olan bütün kademelere, yurt dışında nerede nasıl yapıldığını göstermek üzere geziler düzenletiyoruz.  Bunlar yapıldı.  İl yönetimleri yurt dışında hangi sağlık kentinde hangi faktörler var, bunlar nasıl işliyor hepsi planlandı. Ağır gitmesinin nedeni, bu işin Türkiye’de o kadar yıldır çok kötü bir şekilde suiistimal edilmiş olması. Bahsettiğimiz yan gelir kaynakları sürekli günü birlik turlar da dahil boşluğu doldurmuş. Belediye olsun, valilik olsun fark etmez ili yönetmekle mükellef birini zorlayacak olan, onu teşvik edecek olan en başta buradaki kuruluşlardır. Pamukkale için ve bundan gelir sağlayacak kuruluşlardır.

Bir bölümünü yayınladığımız sohbet aslında daha da uzayacak gibi duruyor. Bunun önüne geçmeliyim. Daha programa girip çıkacağım, oradaki uygulamayı ve yöntemlerini hikaye edeceğim falan derken, onlarca sayfaya ulaşacak bizim termal macerası. O nedenle susuyorum. Turgay Bey hala anlatıyor. Belli ki epey dolu. Aynı zamanda dört başı mamur bir sağlık merkezi yaratmış olmaktan dolayı haklı olarak heyecanlı. “Neyse” diyorum nezaketi yitirmeden, “daha devam ederiz gün içinde nasılsa, ben programa dahil olmak üzere hazırlanayım” deyip su için teşekkür ederek yerimden kalkıyorum.

(Devam edecek)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı