REKLAMI GEÇ

Lycos Vadisi’nden Olympos’a doğru…

29 Nisan 2015 Çarşamba

haberMevsimin kıştan kurtulup bahara tutunmaya çalıştığı bu günlerde; Akdeniz’e doğru çıktığım bir yolculuktan anlar paylaşacağım…

Mevsimin gereğini beklerken, hayal kırıklığı yaşayanlar kervanında yol alıp arada sıyrılıp kendi yolumuzu bulma telaşı yaşarız ya kimi zaman işte öylesi bir zamandı yaşadığımız.

7178

Honaz Dağı’nın batı eteğinden Ege’nin sonuna uzanan antik dönemdeki adıyla Lycos Vadisi’nin başlarında kurulu Denizli şehrinden yola çıkıyorduk alacakaranlık denecek saatlerde. Kazık belinden geçerek Acıpayam Ovası’na indiğimiz saatlerde ışığa uçan kelebekler gibi aydınlığa doğru gittiğimiz hissine kapılıyorduk.

6967

Denizli sınırlarından çıkıp Antalya il sınırlarına geçtikten sonra ilk durağımız olan Elmalı’ya ulaşıyorduk.

6939

Eski sokakları, hamamları, camileri, hanları, yerleşim tarzı ve şivesiyle tam bir “Yörük yurdunda” olduğumuzun farkına varıyorduk. Yıllar yılı ailemin soy kütüğünü bulmak için yaptığım çalışmalarda anne tarafım hep “Elmalı yanları”na gelip dayanırdı. 

69886951

Belki de o nedenle biraz da duygusala kapılıp heyecanlanmıştım bu yolculukta. Hiç yabancılık çekmediğim Elmalı’da saatler çok hızlı akıp geçerken yolumuzun uzunluğu ve daha uğrayacağımız yörelerin olması nedeniyle gözüm arkada ayrılıyorduk buralardan…
Ovaya doğru inip Vakıf Köyü’ne yaklaştığımızda dahi gözüm hep arkada kalan Elmalı’nın yerleştiği kırçıllı dağlardaydı…

7026

Vakıf Köyü’nde bir başka kültür bir başka yaşam tarzı ve bir başka iklim bizi bekliyordu. Abdal Musa ile tanınan bu köy daha ilk anda benzerlerinde farklı olduğunu haykırıyordu adeta. Sıcak bakışlı yaşlı insanlar yol tarif ederken meraklarını da alamıyorlardı. Oysa çok ziyaretçi alan bir yerdi burası. Demek ki her yeni gelen yabancı idi onlar için. 

7021

Köyün içinden biraz çıkıp kenarda yapılan kültür kompleksine yaklaşıp da yakından inceleyip işin içine girince burukluk hissetmemekte elde değildi.

71287120

Devlet tarafından yapılan yapılar, çevre düzenlemeleri ile hayırseverlerce yaptırılan bazı tesisler bakımsızlığın kurbanı olmuş, bazıları yıkılmış, bazıları kirlenmiş, yıpranmış ve terk edilmişliğin izlerini taşıyordu. “Bu olmamalı” diyerek hayıflanıyorduk yol arkadaşlarımla. Bu kadar vericiliğe bu kadar kayıtsızlık olmamalı!

Abdal-Köyün biraz dışında ovanın bitip tepelerin başladığı noktalarda Abdal Musa Türbesi, mezarlığı ve dilek ağaçları ile karşılaşıyorduk.

7114
Havanın sıcaklığına inat ortamın renkliliği zamanın hızla akışını engelleyemiyor ve ne kadar zaman burada kaldığımızın farkına varamıyorduk.

7056
Oradan oraya geçip fotoğraf çekmeye çalışmak, mekanlarda bulunan yaşlılardan bilgi almak epeyce zamanımızı almıştı. Son demde birkaç kitap alarak satıcılara da katkımız olsun diyerek yolumuza devam ediyorduk.
7137

Zirveleri ala karlı dağların arasından geçerek Torosların yükseklerine doğru yükseliyorduk. Arada yeni yapılmış göletlere konuk olup mor renkli dağ çiçeklerini selamlayarak güneye doğru yol alırken coğrafyanın asıl sahipleri “Toros Sedirleri”nin arkadaşlığını da görmezden gelemiyorduk.

Öylesi anlarda hemen fotoğraf makinelerimize sarılıp çevremizi fotoğraflamaya çalışıyorduk.

7162
Ormanlık alanlardaki yılan kavi yollardan Akdeniz’in mavisine doğru yol alırken gün akşama doğru devrilmeye başlıyordu hafiften. Ve Toroslardan aşağıya doğru indikçe nem ve deniz kokusunu da almaya başlıyorduk. Artık Akdeniz’in hükümdarlığını kabul etmek, sıcağa ve neme teslim olmak zorundaydık bu noktadan sonra.

7174
Ve sırada Kaş vardı bizi selamlayan. Kır kayalı kireç taşlı kayaların hakim bir noktasından Kaş Limanı ve Yarım Ada’yı izleme molası veriyorduk. Yolumuz daha uzundu aslında hedefte Finike’ye ulaşmak vardı geceye kalmadan.7181
Hızla buradan da aşağıya Kaş Limanı ve yerleşim yerlerine ulaşıp çevrede bir tur attıktan sonra Kekova’ya doğru dönecektik. Çünkü orada da tanıklık edeceğimiz güzellikler bizi beklemekteydi. Zaman kaybetmeden Kaş Limanı ve mavi denizi arkamızda bırakarak yola devam ediyorduk…

7196

Kekova yolunda ilerlerken toprağın olmadığı yerlere dahi taşıma toprakla seralar kurulduğunu görüp hayretle bakıyorduk. 

7199
Ovaya benzer minik düzlüklerin ise tamamen seralarla dolu olduğunu görünce olayın farkına varıyorduk. Kekova tam anlamıyla bir tarih-doğa beldesi…

72257235

Kaya mezarlarına ulaşmak istiyoruz ama sezon açılmadığı halde tekne sahiplerinin fahiş fiyat istemeleri bizi bu düşüncemizden vazgeçiyordu. Onun yerine belde içinde tur atıp Akdeniz mavisini ve adacıkları arkamızda bırakarak yolumuza devam ediyorduk.

Demre yoluna düştüğümüzde ise sarp kayaların kesilerek açılan keskin virajlı yollar ile vadilerdeki tatlı su kaynaklarının çıktığı azmaklara rastlayıp fotoğraflayarak hedefteki Demre’ye doğru yolculuğumuza devam ediyorduk.

7299
Akşam saatlerinde ulaştığımız Demre’de zaman sıkıntısını çok fazla yaşıyor ve istediğimiz halde ulaşamadığımız mekanlardan vazgeçerek kaya mezarları, tiyatro ve antik kent kalıntılarını gezerek günü tamamlayıp yerleşim alanındaki bazı yapıları son anlarda gezip görme fırsatı yakalıyorduk.

7458

Uzun günün sonunda Finike’ye ulaşarak yorgunluğumuzu atmaya çalışıyoruz. Yeni günde ilk işimiz Torosların yamaçlarında olduğu söylenen Arykanda antik kentine ulaşıp, oraları gezip görüp sonrasında Kumluca ve Olympos’a ulaşma planını yapmak oluyordu.

Her şey planlanıp hayal edildiği gibi olamıyor çoğu zaman. Bazen aranan yer bulunamıyor bazen bulunan yerde beklentiler boşa çıkıyor. Ama Arykanda beklentimizin üstünde güzellikler sunuyordu bize. Biz onu zor bulmuş olsak da o bizim yorgunluğumuzu alıp teselli ediyordu adeta. Tam bir yamaç kenti mimarisiyle inşa edilmiş çok güzel ve sağlam bir kent.

7533
Toros dağlarının yamaçlarından Akdeniz’i kartal bakışı gören bir noktada müthiş bir yerleşim alanı burası. Finike-Elmalı arasındaki yoldan ulaşılan bu kent mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
75917569

Arykanda’dan dönüp tekrar sahile doğru inildiğinde yolumuz bu kez lymra tarafına düşüyor ve hemen her yeri antik kentlerle dolu bu coğrafyada bir başka antik kentte buluyoruz kendimizi.
Her taraftan tatlı suların fışkırdığı bu yer adeta bir su kenti. Tarihi kalıntılar arasında yaşayan insanlar ve su kaynakları bölgenin verimliliğinin ve yerleşmelerin tesadüfi olmadığını kanıtlıyordu bize.

7608
Zamana teslim, hatta zaman fakiri bizlerin fazla kalamadığı bu güzel yerlerden ayrılmamız o kadar da kolay olmuyor, ama çaresiziz. Yol bizi alıyor Kumluca merkezine getiriyor. Burada görmemiz gereken yerlerden biri de yine bir antik kent oluyor.
7631
Bu kez Kumluca’nın yüksekçe bir bölgesine konuşlanan Rodiapolis’e gidiyoruz. Ulaşımı pek kolay olmayan ve kazı çalışmaları sürdüğü için girilmeyen bir antik kent burası.

7628
Koşulları pek zorlamadan kent yakınlarından kalıntıları ve Kumluca ovasını seyrederek ilçe merkezine dönüyoruz.

7607
Kumluca ilçe merkezindeki yağlı güreşleri izlemek istiyoruz ama havanın sıcaklığı ve yorgunluk grubumuzu ikiye bölüyordu. Dört arkadaş olarak gerçekleştirdiğimiz bu gezide Kumluca da Sait Yaymanoğlu ve Nehar Kılınçarslan stadyuma güreş izlemeye giderken biz Dr. Metin Vural ağabeyim ile kahve keyfi yapıp dinlenmeyi tercih ediyorduk.

7819

Zamanın bizi zorladığı anlarda Kumluca’dan ayrılarak Antalya yönüne doğru yola çıkıp Olympos’a uğramayı planlıyoruz. Olympos’a uğramazsak bir şeylerin eksik –yarım kalacağını biliyorduk. Bu düşünce ile Kumluca – Antalya yolunda sağa dönerek bu özel ve güzel yere ulaşıyoruz. Yağmurun azizliğine rağmen vazgeçmeden gezimizi gerçekleştiriyoruz.

7723

Cıvıl cıvıl bir yer Olympos. Her taraf insan kaynıyor, evler, pansiyonlar, ağaç üzerine kurulu mekanlar ve güzelliğin tarifinin sormadan anlatılacağı kadar hoş bir ortam. Ormanlık alan içinden akan bir dere ile ulaşılan deniz ve kumsal…
7727
İşte Akdeniz ve işte mitolojik hikayelerdeki tanrıların mekanları, o hikayelerin yaşandığına inanılan bölge… Başka söze gerek kalmaksızın doğa ve tarihin, dün ile bu günün kucaklaşmasının tanıklığındayız artık. Bir yanda köpük köpük Akdeniz ve diğer yanda tarihi mekanlar, koylar, vadiler, flora ve fauna zenginliği…
7691

Ölmeye gelinen kent Hierapolis’in bulunduğu Lycos Vadisi’nden, yaşamın kutsallığının anlatıldığı hikayelerin harman olduğu Olympos bölgesine…

Sözün bittiği yerdeyiz…

Siz ne dersiniz?

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı