Kadına Sosyalist-Feminist Bakış
5 Mart 2014 Çarşamba
Şule Süzük Toker, genç bir kadın yazar… Kendini “Sosyalist-feminist” olarak tanımlıyor. Erkek egemen düzeni sorguluyor. Şule Süzük’ün son kitabı Kalkedon Yayınları’ndan çıktı. Adı Pamuk Kadınlar… Süzük, bu kitabında ünlü yazar Orhan Pamuk’un kadın roman kahramanlarını ele alıyor ve Pamuk’un cinsiyetçi bakış açısını eleştiriyor. Şule ile kitabım vasıtası ile tanışmıştık. Laodikya Yayınevi’nden çıkan Denizli’nin tekstil hikayesini anlatan Onların Hikayesi adlı kitabımın da editörü aynı zamanda… Kadın çalışmaları konusunda hayli mesafe almış olan Şule Süzük Toker’in yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Bölümü’nde yaptığını söylemeliyim. Şu sıralar PAÜ’de doktora çalışmasını yürütüyor. O’nunla feminist bakışla 8 Mart’ı ve kadını konuştuk.
SEVAL UYSAL: Orhan Pamuk’un romanlarındaki kadın kahramanları eleştirme fikri nereden çıktı?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Aslında romanlar ve sanat yapıları gündelik hayatımızın yansıması. Onların üzerinden kendimizi gözden geçiririz. Mesela dizilerdeki kadınlar, sonuçta kurgu ama toplumda bir model olabiliyor. Yazarı eleştirme hakkımız var. Orhan Pamuk toplumda öne çıkmış, önemli yazardan biri ve üstelik Nobel ödülü almış bir entelektüel. Romanlarındaki kadın kahramanları nasıl kurguladığına bakmak bizim toplumsal bilinçaltımızı ortaya çıkarmak adına bence çok önemli.
KURMACA TOPLUMUN BİLİNÇALTIDIR
SEVAL UYSAL: “Bu bir romandır sonuçta bir kurmacadır kardeşim” deyip işin içinden çıkamaz mı?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Stendal “Roman hayata tutulan bir aynadır” der. Gerçekçi olmayan yazarlar ise “hayatın yansıması değildir, yazarın zihnindeki parçaların birleşmesidir” derler ama nihayetinde sanatçı bu toplumda yaşıyorsa bu toplumun girdilerinden besleniyorsa ve sosyal varlık ise sanat yapı ile yaşantılarımız arasında bir akışkanlık, geçiş var. Bu nedenle toplum içinde kadının durumu anlamak açısından bana oldukça malzeme sunuyor. Bu Orhan Pamuk romanları olmayabilirdi, Orhan Kemal romanlarındaki kadın olabilirdi. Benim özellikle Orhan Pamuk’tan Masumiyet Müzesi ve Kar romanını seçmemin nedeni AŞK! Çok tartıştığımız aşk mefhumu. Aşk üzerine şarkılar yapılıyor, aşk üzerine konuşuluyor, aşk üzerine cinayetler işleniyor bu memlekette. “Aşkı nasıl kavranıyoruz, nasıl bir beklenti yaratıyoruz, bu kadına erkeğe nasıl yansıyor?” merak ettim. Biraz da bu noktadan bakarak aşkı yaşayış biçimi olarak kadın ve aşkı yaşayış biçimi olarak erkek üzerinde odaklandım.
SOSYALİST FEMİNİSTİM
SEVAL UYSAL: Buradan senin feminist bir bakış açısına sahip olduğunu çıkarabilirim herhalde?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Bunu dillendiriyorum zaten. Feministim ve kendimi sosyalist feminist olarak nitelendiriyorum. Bu toplumda feminist olmamamın, kadın haklarını ve ezilenleri savunmamanın çok koşulu yok. Ben kendi adıma bundan kaçamıyorum.
_________________________________________________
________________________________________________
SEVAL UYSAL: Feminizm anladık da, sosyalist feminizm ne demek?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Feminizm olaylara ve olgulara cinsiyet açısından yaklaşır ve sınıfsal duruşu yoktur. Ancak sosyalist feministlerin sınıfsal duruşu vardır. Kapitalist düzende kadını sınıfsal bağlamda ele alır, üretim ilişkileri içinde ezilenden ve emekten yana tavır alır.
SEVAL UYSAL: Feministler iktidara talip değildir, sosyalist feministler iktidara taliptir diyebilir miyiz?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Feministlerin çok kolu var. Radikal feministler, kültürel feministler, sosyalist feministler var bunlar dergi çevrelerinde örgütlenmiş durumdalar ama mevcut örgütlü yapılar içinde kendilerini ifade ediyorlar.
SEVAL UYSAL: Denizli’de kadın profili Türkiye genelinden farklı mı?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Hayır farklı değil. Türkiye genelinde olduğu gibi erkeğe göre ikinci sınıf. Ancak Denizli’nin batılı bir il olması ve kültürel bir gelişmişliği olduğunu söyleyebiliriz. Boşanma oranlarının yüksek oluşundan bir sonuç çıkarırsak; çalışıyorlar ve kendi ayakları üzerinde durabileceklerine ikna olmuş görünüyorlar.
8 MART MÜCADALE GÜNÜDÜR, KAPİTALİZM İÇİNİ BOŞALTIYOR
SEVAL UYSAL: 8 Mart nedir, ne değildir?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Son dönemde tıpkı sevgililer günü gibi 8 Mart’ta çok popülerleşti. Kapitalizmin kutlama kültürü içindeki günlerden biri oldu. Kadın örgütleri kutlamalar yapıp göbek atıyor, pasta börek yeniyor vs. 8 Mart bu değil! 8 Mart ABD’de 1857 yılında 40 bin dokuma işçisi kadın çalışma koşullarının düzeltilmesi için greve gidiyor. Polis baskısıyla olaylar meydana geliyor ve çıkan yangında 129 kadın hayatını kaybediyor. 1921’lerden itibaren 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyor.
SEVAL UYSAL: Peki kutlama mı?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Hayır kutlama demek abes! Anma günü demek daha uygun. Kadının durumunu gözden geçirme ve emekçi kadınların mücadele günü. Şimdi zemin daha genişlemiş durumda. Dünya Kadınlar Günü olarak kutluyoruz. Kadınların durumu üzerinde bir farkındalık yaratma adına yapıldığı taktirde bunda bir sakınca yok. Yoksa çiçek, böcek, hediye vermek, erkeklerin kadınlar adına konuştuğu gün olarak kutlama yapmak içeriğinden koparmış oluyor. kapitalizm her şeyin içeriğini boşalttığı gibi bunun da içeriğini boşaltmaya çalışıyor.
SEVAL UYSAL: Verdiğin tarihsel sürece bakarsak kadın mücadelesi kesintiye uğramış. Ataerkil yapı çok dirençli galiba?
ŞULE SÜZÜK TOKER: Çok dirençli, her türlü mekanizmayı kendine adapte etmekle birlikte, kendini her türlü yıkacak yasal düzenlemelere karşı da oldukça dirençli. 2012 TUİK verilerine göre kadınların iş gücüne katılımı yüzde 15, üst düzey kadın memur yüzde 10, üniversitede kız öğrenciler çok ama cam tavana çarpıyorlar. Kadın rektör sayısı yüzde 6, kadın belediye meclis üyesi yüzde 4, kadın belediye başkanı yüzde 1, kadın milletvekili yüzde 14, kadın bakan yüzde 4 Ataerkil düzen kadını karar alma mekanizmalarından dışlıyor.
Yorumlar
Ayşe Şule kentimizin övünç kaynaklarından birisidir. Ondan en büyük isteğim taşralı zihniyet içinde boğulup kalmamasıdır. Seval Uysal çalışmalarını yakından izliyorum, özellikle kentimizde yaşayan kadın önderleri bunlar entelektüel olması da gerekmiyor.Sıradanları daha çok ağırlık verilmesi onları onurlandıracak, savaşımlarına güç katacaktır.Saygılarımla.