REKLAMI GEÇ

Belleğini yitiren kent: Denizli

20 Mayıs 2014 Salı

denizli-mimar-yuksel-kasikci-engin-unal-is-dunyasi-ile-kahve-sohbetleri-kent-bellegi-h

Bu hafta İş Dünyası ile Kahve Sohbetleri’ne konuk ettiğimiz Mimar Yüksel Kaşıkçı ile Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze uzanan Denizli’yi konuştuk. Bu sohbet, plansız ve hızlı kentleşmenin Denizli’ye neler kaybettirdiğini gösterdi bize. Bir de elimizde o döneme ait izler bulunmasa da “belleğini yitiren kentin neresinde, ne vardı, ne oldu”ya dair not düşmemizi sağladı.

Balkondan baktık, 78 yıldır bu kentte yaşıyor olmanın bilgeliğiyle Şeytan Pazarı’nın eski yerini gösterdi. Çınar Meydanı’na döndük; Delikliçınar’ınhikayesini, Denizli’nin sosyal hayatındaki önemli adres Meserret’i anlattı. Delikliçınar’danBayramyeri’ne bir hat çizdi. Anlattıklarından anladık ki, kent belliği bir daha kazanılmamak üzere yitirilmiş.

Mimarlığın yanı sıra iş dünyasında da aktif bulanan Kaşıkçı ile yaptığımız sohbeti okuyunca, neler kaybettiğimizi sizler de göreceksiniz. İşte söyledikleri…

LİSE’DEN ÇINAR VE BAYRAMYERİ’NE DENİZLİ
Kaşıkçılar, Denizli’nin yerleşik ailelerinden. Dolayısıyla bu kente dair geçmişten günümüze uzanan pek çok ize, pek çok hikayeye tanıklık ettiğinizi, aileden aktarılanlarla nerede ne olduğunu bildiğinizi düşünüyoruz. Nerede ne vardı diye başlasak sohbete…

Lise’den sonra bir sahamız vardı, Fırka Bahçesi vardı, ondan sonrası bomboştu. Şimdiki İstiklal Caddesi biraz dolu gibiydi. Mübadeleyle gelenler, bugün “muhacir mahallesi” dediğimiz İstiklal Mahallesi’ndeki eski Rum evlerine iskan edilmişlerdi. İncilipınar’a saptığımız yol dahi tütün tarlasıydı, bağ, bahçeydi. Bugün Denizli’de yaşayanlara bunları anlatmak çok zor.

ic-3

Delikliçınar’ı da kabaca tarif edeyim. Babamın anlatımını aktarıyorum size: 5-6 tane delikleri olan kocaman bir çınar varmış. Her delikte bir eskici çalışırmış. Kocaman çınarın dallarının verdiği gölgelik alana da dondurmacılar yerleşir, yaz sezonunda dondurma satarlarmış. Kış aylarında ise salepçi olurlarmış.

Bu dönem, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yılları. İnsanlar çarıkla geziyor, doğru dürüst ayakkabı bulamıyorlar. Çulhadan pantolon giyiyorlar. Ben bunları küçük yaşta gördüm, yaşadım. Çınar’da büyüdüğüm için söylüyorum bunları.

1920’de dedem Kaşıkçı Un Fabrikası’nı yapmış, Almanya’dan makineler ve mühendisler getirerek. İşle ilgili kızdığı zaman bize “gider yine dondurmacılığa başlarım” derdi.

ŞEYTAN PAZARI’NIN YERİ
Bir Şeytan Pazarı vardı, şimdiki Atatürk Caddesi’nin geçtiği yerde. Dar bir yoldu. Birkaç manav, 1-2 peynirci ve yoğurtçu, 2-3 tane de kasap dükkanı vardı. Meydan’daki havuza bakan yerde de bizim dükkanımız vardı. Mehmet Salih İzmirlioğlu’nun bakkal dükkanı vardı, memurlar alışverişini oradan yapardı.

Denizlililer bahçeli evlerde oturduğundan sebzesini, meyvesini kendi yetiştirir, kümeslerde tavuk besler yumurtaya para vermezdi. Koyunu, ineği var, yoğurda süte para vermez. Bir nevi kasaba gibiydi görünüm. Zaten Atatürk de geldiğinde “büyük bir köy” demiş. Buna Denizlililer biraz alınmış ama hakikaten köy gibiydi. Öyle gidip yoğurt, süt, yumurta almak… Bunlar ancak dışarıdan gelenler için geçerliydi.

Meserret Oteli, Zevki Selim Oteli, Şehir Oteli gibi 3-4 odalı konaklama yerleri vardı. Aslında otel denemez ama o günün şartlarında oteldi.

ic-6
BULUŞMA YERİ MESERRET
Meserret ayrı bir koloniydi, yıkıldı oralar. Sahnesi de olan büyük bir salondu. Kentin ekabirleri orada otururdu. Gençler giremezdi, nazenin bir yerdi orası. Ağırlama yeriydi, sohbet yeriydi, siyasiler orada buluşurdu.

BUZDOLABI GİBİ HAVUZLAR
Çatalçeşme’de bir okul binası bulunuyordu. Çok hizmetler verdi, maalesef o da yıkıldı. Denizli’deki binaların hepsi ahşaptı ve devamlı bakım istiyordu. Mutfaklar, tuvaletler bahçedeydi. Bugüne göre bir hayli değişik bir Denizli. Bol suyu olan bir Denizli. Arıklarından hiç kirletilmeden sular akardı. Birinin bahçesinden diğerine geçerdi ve bahçelerde ufak havuzcuklar vardı. Annelerimiz yemekleri bozulmaması için oraya koyardı.

ic-10
KENTİN EĞLENCE BÖLGESİ

Candoğan Parkı’nın olduğu yeri herkes bilir. SSK binası vardı, yanında da Himaye-i Eftal Sineması. Tek sinemamızdı o, ahşaptı. Bütün hayatımız oraya bağımlıydı. Nasıl gidebiliriz, nasıl girebilir gibi. Bugün kuruyemişçinin bulunduğu binanın yerinde sahneli büyük bir salon vardı. Cengiz Bektaş ile bir röportaj yaparsanız o size daha iyi anlatır. Onun babası Halil Bektaş’ın mülküydü. Bugün halen McDonald’s’ın bunduğu bina ise Şehir Kulübü, Şehir Otel’ydi. En lüks yeriydi Denizli’nin. O yapı eski Denizli’ye ait iyi bir simge.

ic-11

Halil Bey’in Denizli’ye büyük hizmetleri geçmiştir. Yazlık bir sinema, aynı zamanda tiyatrosuyla eğlence yeriydi. Bahçe şimdi yok oldu artık. Halil Bektaş, Şehir Oteli, Şehir Kulübü, yazlık sinemayı işletiyor. Enteresan bir adamdı. Asıl mesleği kuyumculuktu. Oğlu Cengiz Bektaş’ı mimarlık eğitimi için Avrupa’ya gönderdi. Cengiz Bektaş bugün Türkiye’nin en iyi mimarları arasındadır.

ADLİYE, JANDARMA CEZAEVİ BİR ARADA
Cumhuriyet Parkı’nın olduğu yer Adliye. Jandarma da orada… Merkez Bankası’nın olduğu yer de hapishane.Anıthan’ın bulunduğu yerde Hamdi Berkman’ın bugün “hastanecik” diyebileceğimiz, ama o günün şartlarına göre çok iyi olan bir sağlık tesisi vardı.

ic-12

Karşısında, bugün spor salonu olan alanda İnhisar İdaresi (Tekel) bulunuyordu. Şimdiki Hamdi Bey İşhanı’ndan Gazi Okulu’na kadar olan bölgenin sadece ön tarafında binalar vardı, arkaları tarlaydı. Hamdi Bey, buğday ekerdi. Düşünün Denizli’nin halini. Buradan itibaren Bayramyeri’ne kadar doğru dürüst bir şey göremezsiniz. Delikliçınar’danBayramyeri’ne faytonlarla gidilirdi.

Terk ettiğimiz Hükümet Binası’nın olduğu yerin arkası Tabakhane’ymiş. Ben orayı hatırlamıyorum. Aşağıya sonradan almışlar.

VALİLİK BİNASINI DENİZLİLİLER YAPTI
Hükümet Binası’nı Denizlililer yaptı. Denizlililer yaptı derken, 1940’lı yıllarda Denizli’de Babadağ, Kızılcabölük, Buldan, bir de Karcı’da var kooperatif var. Bunlara iplik tahsis ediliyor, boya tahsis ediliyor. Onların üyelerinden birer kuruş toplandı ve orası yurt olarak yapıldı. Sonradan Hükümet Konağı oldu.

DENİZLİ LİSESİ’NE NERELERDEN ÖĞRENCİ GELDİ
Denizli’nin gelişiminde Denizli Lisesi’nin yeri başkadır. Ege Bölgesi’nde ilk yapılan liselerden birisidir. Afyon, Denizli, İzmir’de lise yapılmıştır ilk. Isparta, Burdur, Antalyalı arkadaşlar burada okudu. 1950’den sonra şehirlere liseler yapıldı.

Sanat Okulu (sadece taş binaları kalan eski Yusuf Batur Endüstri Meslek Lisesi) diye tabir ettiğimiz yerde, Denizli’de yaşayan gayrimüslimlerden Kimo’nun un fabrikası, Özel İdare İşhanı’nın olduğu yerde de villası var. Orası uzun yıllar Vali Konağı olarak kullanıldı.

UN FABRİKALARI
Bir de Denizli’de suyu konuşmamız lazım. Cereyan yok, doğal gaz yok ama çok sayıda un fabrikası çalışıyor. Kimo, Kaşıkçı, Hacı Nafiz, Merzeci, Külahçı, Hacı Mestan un fabrikaları var. Bunları hepsi su gücüyle çalışıyor. Şu da var; dedem yurt dışından makine getirip fabrika kurmuş, fakat bir parça kırılsa nasıl bulacaksın. Bunun için fabrikaya torna makinesi de almış.

ic-8

BAYRAMYERİ VE KALEİÇİ
Bayramyeri’ne geliyoruz. Belediye orada bulunuyor. Ticaret Odası da orada basık bir yerde, iki personeli var. Geçiyoruz Kaleiçi’ne… Orası oturmuş bir yer. Bugün bile yaptıramadığımız olayı o gün kim, nasıl yaptıysa yapmış. Yoğurtçular, yağcılar bir arada. Süpürgeciler, kilimciler bir yerde. Manifaturacılar bir caddede. Karmaşık değildi, gittiğinde neyi nereden alacağını herkes bilirdi.

ic-9

KIP KIP AHMET’İN ELEKTRİK SANTRALİ
Şimdiki Mimar Sinan Caddesi’nin girişinde elektrik santrali vardı, sahibi Kıpkıp Ahmet’ti. Pat pat diye suyla çalışırdı. Fırka Bahçesi’nin arkasından akan su, askeri bahçeden çıkanla beraber Hacı Muhittin’in değirmeni, alttaki değirmen, şimdiki Lise kavşağının olduğu yerdeki değirmeni, Merzeci’yi çalıştırıp Çaybaşı’ndan geçiyor, yükseltilerek Kıpkıp Ahmet’in elektrik santraline geliyordu.

Mimar Sinan Caddesi’nin oralarda ev yok. Denizli’de ilk açılan bankalardan Emlak Bankası kredi vermeye başladı. Tek katlı bahçeli evler o kredilerle yapılmıştı.

ic-5

MEMLEKET HASTANESİ
Hastane Caddesi bomboş. Memleket Hastanesi var bir tek, yazık oldu o binaya yıkıldı. Orası da Denizlililerin katkısıyla yapılmış çok güzel mimarisi olan bir yapıydı. Sağı solu patlıcan biber tarlasıydı. Mimar olarak geldiğim 1959’da demir doğramacımız, kerestecimiz hepsi Ticaret Odası’ndan sol tarafa girdiğiniz alandaydı. Orası bu tür esnafın yeriydi. Dere Tekke’ye bile uzanmıyordu.

NÜFUS KAÇ KAT ARTTI?
1950 nüfus sayımlarına baktığınızda ve bugünkü nüfusla orantıladığınızda Denizli’nin nüfus artışı 25 kat. Bu İstanbul’da 20 kat, Ankara 17 kat, İzmir 15 kat. Denizli’den fazla nüfusu artan yer yok. Bizim yakalayamama nedenimiz mimar olarak kendimizi müdafaa etmek için söylemiyorum, aşırı bir kentleşmedir. Elimizde bir plan yoktu.

ic-4

İMAR PLANSIZ ŞEHİR
Nüfus patlaması var ama Denizli bir taraftan da hızla kentleşiyor. Mimar olarak müdahale edemediniz, yerel yönetimler müdahale edemedi. Denizli kendiliğinden büyüdü, öyle mi algılamak lazım.

1952’de İmar Yasası çıkmış. Ardından İmar Yönetmeliği çıkmış. Fakat bakıyorsunuz Denizli’nin imar planı yok. 1963 seçimleri oldu. Ben İl Genel Meclisi üyesi seçildim. Mehmet Candoğan, belediye başkanı oldu. Elimizde bir plan yok. Neyi nasıl yapacaksınız. Koşturuyoruz, planları İller Bankası hazırlıyor. Candoğan, “plan getirmezseniz ben bir şey yapmam” diyor. Haklı, yasa dışı olacak.

1963-1964’te imar planı yapamadık ama Denizli uçmaya başladı. 1970’li yıllarla Denizli’de sanayileşme başladı. Birinci Sanayi Sitesi’ni ben, Ozan Saraçoğlu ve Salih Bozbay birlikte yaptık. Mimarisi Ozan Saraçoğlu ile benimdir. 1966-1967’de kurduk orayı. Yıkılacak olan Orman Bölge Müdürlüğü’nün projesi de Feridun Alpat ile bana aittir.

Birinci Sanayi Sitesi’ni yaparken “iki deli mimara uydunuz, oraya kim gidecek” diye laf ettiler. Sonra yetmedi, Askerden döndüm ikincisine başladık. Denizli sanayisinin çekirdeği orada oluştu.

FABRİKALAR, HADDEHANELER KURULUYOR
Rıza Gençoğlu ve Feridun Alpat tarafından Pamukkale Kiremit kuruldu, Arı Kiremit kuruldu. Ardından haddehaneler kurulmaya başlandı birden bire. Demir yok, rezerv yok ama 20-30 haddehane kuruldu. Karabük kadar demir üretilir oldu. Almanya’dan bir heyet geldi; her şeyi anladık, ticaret tamam, tekstil ta Laodikya’ya kadar uzanıyor. Bu demircilik nereden geliyor diye sordular. Hammaddesi yok, bir satış politikası yok, nakliye zor… Bunu anlamaya çalışıyorlardı.

ic-7

Bu arada 1973’te Denizli’ye vali olarak Münir Güney atandı. İl Genel Meclisi üyesi olarak çalıştık. 70’e yakın anonim şirket kurduk. Demirel bize “her şeyimiz var, sermayemiz yok” derdi. Almanya’da çalışanlar ortak edilerek teşvikler sağlandı. Emsan, Basma Boya, Dentaş, Azim Cıvata, Şirintaş, Bir Emek, Uygar Motor, Ofas var böyle kurulan. 70 şirketin 30’u 40’ı tekstil ise kalanı diğer sektörlerdeydi.

70’in 40-50’si bacayı tüttürdü. Demsan, Pamteks gibiler başlamayanlar oldu. Kendi köy, kasaba, ilçelerimizden işçi geldi. Ama inşaat sektöründe eleman sıkıntısı çıktı. Daha çok Tavas tarafından usta gelirdi. Yetmeyince Doğu ve Güneydoğu’dan gelenler oldu.Oralardan akın böyle başladı.

İP GİBİ YOL AÇALIMA RET
Bunun üzerine Feridun Abi (Alpat), o dönem belediyenin yazı işleri müdürü Yalçın Gürsoy, ben, Candoğan’ı uyarıyoruz. Diyoruz ki, örneğin Dokuzkavaklar’a ip çekelim, tapu dairesinde 1-2 adam var, konuşuruz; yolları açalım, sonra imar planı peşinden gelsin. O kabul etmiyor.

_________________________________________________

_________________________________________________

Sonra ikinci dalga köylerin belediyeye dönüşmesi. Rahmetli bizim Halil Özgün bayrağı çekti. “Yapma” dediysek de dinlemedi. Planlama, planlama derken, bağ bahçe bütün Denizli’yi kaybettik. Karcı Dağı’ndan gelen vadiler evlerle doldu.

BELEDİYE BAŞKANLARI VE İCRAATLARI
Yerel yönetimler, başkanların vizyonu kentleşmenin çok gerisinde kaldı diyebilir miyiz?

Rahmetli Candoğan, banka müdürüydü.“Önce para getirecek şeyler yapacağım” dedi. Mesela garaj, mezbaha, soğuk hava deposu gibi. Asfalt şantiyesini yaptı, Pamukkale’ye tesis yaptı. “Para olursa iş yapmak kolay” diyordu.

Ali Dartanel geldiğinde işi biraz dağıttık. Bir türlü yola getiremedik. Bugünkü Kıbrıs Şehitleri Caddesi, orada vatandaşı ikna edip gönüllü terki sağlamıştık. Bir bina kalmıştı. Orayı açsak, önerdiğimiz planlamaları hayatı geçirsek seçimi alacağız. Yapmadı ve Hasan Gönüllü geldi, seçimi aldı. Sonra da oraları açtı.

Seçim sonra Hasan Gönüllü belediye başkanı, Ali Marım imar müdürü. İş makinesinin üzerinde İstasyon Caddesi’nde çalışıyor. Dedim ki: buraya başlamışken büyük bir kanal açın tren garına kadar, gelen suyu toplayalım, Tabakhane’nin oradan da akıp gitsin. Bunu başkana anlat, büyük bir icraat olur. Kanalizasyon şebekesinin başlangıcı olur. Fakat yapmadılar.

Gönüllü, 42. madde sayesinde yolları açtı. İmar planları yapılmıştı. Dartanel’e anlatamadığımız oydu. Vatandaşı ikna da ediyorduk. Bizim yapamadığımızı Gönüllü yaptı, yolları açtı, 1-2 icraat yaptı, tekrar kazandı.

ic-1

Organize Sanayi Bölgesi’nde çok geç kaldık. Manisa başlamıştı. Bir idare binası bir fabrika var. Dedik ki; Ali Bey (Dartanel) yarın bu dokumalar tekstil fabrikasına dönüşecek. Gelin bir yer bulalım, burası Organize Sanayi Bölgesi olsun. Anlatamadık bir türlü.

Sonra Hasan Gönüllü geldi, imar planı geçti ama geçmişti. Bağbaşı’na Basma Boya yapıldı, Şirintaş yapıldı. Sanayi tesisleri birbirinden kopuk kentin etrafına yayıldı.

Ziya Bey de (Tıkıroğlu) tıkandı. Halbuki onun döneminde ANAP iktidardı. Ali Marım yaptı iki dönem. Ben, Nihat Zeybekci seçildikten bir süre sonra davet etti, Salih Basmacı ile beraber gittik. Sayın Başkan arada bir sadece çay ikram et, toplantılar düzenle. Delikliçınar’da bir şey mi düşünüyorsunuz, burada yıllardır yaşayanlar var. Onları çağırın size anlatsınlar. Mimar olarak benim, belediye başkanı olarak sizin düşünmediğiniz söyleyebilirler. Bunları kaydedin, istediğinizi seçip alın. Fakat pek lüzum görmemiş olmalı ki bir daha çağırmadı.

1964-65 PLANLARI ESKİYİ KORUYORDU
Denizli 1976 depreminde bir fırsat yakalamıştı düzenli kentleşme anlamında. Birçok bina hasarlıydı, bunların yenilendiği bir dönemde Gürcan Mahallesi’nden geçen sokak genişletilip Gazi Bulvarı’nın alternatifi haline getirilebilirdi. Bunlar yapılamadı. 1984’te Denizli belediye Başkanlığına aday olduğunuzda Pamukkale Düğün Salonu’ndaki toplantıda adaylar neler yapacağını anlattı. Fakat büyük Denizli bir türlü planlamadı. Geçmişini anlatan, kentin belleği olan meydanı yok. Eski Denizli’den eser yok. Bayramyeri kentin şah damarı, bakıyorsunuz Denizli’yi anlatıyor mu? Anlatmıyor… Neden?

ic-2

Geçti, Denizli kent belleğini yakalayamaz artık. Çünkü eskiyle alakalı hiçbir şey kalmadı. Hepsini yok ettik. 1964-1965’lerde gelen ilk imar planları, eski Denizli’yi ele alan bir planlamaydı. Eski sokakları, eski binaları, hepsini muhafaza ediyordu. Ahşap evler, bahçe kapısının sundurmasına kadar muhafaza ediyordu yıkılmayacak diye. O zaman işte akıllı bir adam çıkıp da “yeni şehirleşme şu bölgede olacak, buralara yeni ruhsat vermiyorum” demiş olsaydı, o zaman sizin söylediğinize yaklaşmış olurduk.

YIKILAN CAMİLER
Bu kent çok farklı. Rumlar yaşamış, Ermeniler yaşamış, iç içe olmuşuz. Bakıyoruz o dönemi aktaran bir iz var mı?

Yok… İstiklal Mahallesi’ni de yok ettik. Mimarlar Odası koruma anlamında bir hayli mücadele verdi ama muvaffak olunamadı.

Altıntop, Çaybaşı, Atalar, Gürcan mahallelerinde Denizli’yi anlatan çok güzel evler vardı, ben bile hatırlıyorum. Denizli’ye gelenler, “bu kentte eskiye dair neden bir iz yok” diye soruyor. Osmanlı burada olmadı mı diye merak ediyorlar, Selçuklu’yu sormuyorlar bile…

Osmanlı’dan bir Kaleiçi’nin bugüne ulaşan taş duvarı var. Binalardan bir şey kalmadı… Afyon’a gittim, imrendim… Camiler var, çok iyi korumuşlar. Biz bütün camileri de yıktık. Bizim ahşap camilerimiz vardı, çok güzeldi her biri. Yeni Cami’nin yerinde, Bayramyeri Camisi’nin yerinde vardı, Musa Mahallesi’nde vardı. Düne kadar Değirmenönü’nde vardı. Ahşaptı, bakımı zordu, tamam. Ama yüzyıllarca yaşamışlar da bizim dönemde mi yaşatılamayacaktı? Orada ben susarım yani. Ha bir de Ulu Cami… Belki mimarisi yoktu ama bir tarihi vardı.

ic-13

NE DENİLSE HAKLIDIR
“Denizli’nin bugünkü yapısına bakıldığında, belediye başkanları hizmet yapmışlardır ama koruyamadıklarından dolayı vebal altındadır, sorumludurlar” desek çok ağır mı olur?

Ne denilse haklıdır. Yeni jenerasyon yıkma çabasında. 1-2 tanesini korudular, Balcı Evi, Hamdi Berkman Evi gibi… Musa’da Saraçoğlu’nun evini biliyorsunuzdur, onlar Cumhuriyet döneminde yapılmış.

ATATÜRK’ÜN GÖREVLENDİRDİĞİ MİMAR
Bakın Atatürk sağlık bir kentleşme için o dönem sayıları çok az olan Türk mimarları toplayıp “Her biriniz bir şehre gidip 3’er yıl çalışacaksınız” diye görevlendirmiş. Bu çok büyük bir olay. Bu görevlendirmeyle Denizli’ye İzmir’in eski Belediye Başkanı Behçut Uz ile İzmir Fuarı’nın kuruluşunda çalışan Mimar Ferruh Örel gelmiş.

O dönemden kalan örnekler olarak Gazi Okulu, Çal, Buldan, Çivril Acıpayam, Sarayköy’deki okulları sayabiliriz. Yine o yıllardan Kayalık ve Musa’da vakıf evleri vardı, onları da yıkmışlar. Türk mimarisini yansıtan tip projeleri uygulanmış yapılarda. Çimento yok, araç gereç yok. Çok zor olmuş ama yapılmış.

YÜKSEK YAPILAR
Şimdi ana caddelerde yükseliyor binalar. Yarın 3-4’er katlı olan yerlerde de yüksek binalar olacak…

Mimarlar olarak onu anlatamadık Denizli Belediyesi’ne… Diyoruz ki; 4-5 parseli birleştirin, kaç daire çıkıyor mesela 50 daire. Bu kadar daire yapmak kaydıyla 8-10 katlı binalar yapılsın, kalanı yeşil alan ve benzeri donatılara ayrılsın. Ama hala sıralamaya devam ediyoruz, koridorlar yapıyoruz.

Zararın neresinden dönerseniz kardır derler ama Denizli’de zarardan dönülecek durum söz konusu mu?

Servergazi ve o çevre biraz daha düzenli. Sosyal alanlar, ticari alanlar ayrılmalı. Mesela Adliye Sarayı yapılırken oradaki 10-15 binaya işyeri olarak izin vermek lazım. Ne bileyim avukatlar kullansın gibi. Herkes altını dükkan yapıyor, üst katlar daire. Bir süre sonra oralar da işyerine dönüşüyor. Bu olmuyor.

ic-14

Bahçeler binalara kurban gidiyor, yeşil doku elden çıkıyor.

Maalesef böyle… Oysa yeşil doku hepimize lazım…

Baktığınızda kent tam bir beton yığını… Soluk alabilecek neresi var Çamlık ve İncilipınar var. Korkum Servergazi tarafı da elden çıkacak.

Denizli daha da büyüyecek, öyle bakmalı, öyle planlamalıyız.

Denizli büyükşehir oldu. Belediyenin yetkileri il sınırlarını kapsıyor. Bu Denizli’nin yeniden planlanmasına kapı açar mı?

Denizli’ye organize sanayi bölgeleri planlandı. Yumrutaş’ta hayvancılık için, Baklan’da başka bir şey için. Ama kimse gidip bir şey yapmadı. Büyükşehir belediyesi buralara gönderebilir mi? Büyükşehirin tüm planları yapıldı. Neyin nerede olacağı aşağı yukarı belli.
Biz demokrasiyi yanlış anladık. Hürriyet deyip çıkıyoruz. Falanca karşıma şu kadar katlı bina yapmış, ben niye yapamıyorum. Acayip bir toplum olduk. O hata olabilir ama devam ettirmemek gerekiyor.

ic-15

1984’TE SEÇİLSE NE YAPACAKTI?
Yüksel Kaşıkçı 1984 yerel seçiminde Denizli Belediye Başkanı seçilmiş olsaydı, nasıl bir Denizli planlardı?

Nazım imar planı geldi, Ali Marım belediye başkanı, beni de çağırdı. İmar planını hazırlayan Suna Hanım’a dedim ki; Denizli’ye kontrol altında tutamıyoruz. Yenişehir oluştu, yenileri oluşacak. Metro yapamayız belki ama raylı sistem yaparız. Bunun istasyon yerlerini belirleyelim. Bizden sonra gelecek olanlar bunu dikkate alsın.

Belediye başkanı olsaydım Yenişehir’den yıkılan hapishanenin oraya kadar ya raylı ya metro hattı yapardım. Buradan da Delikliçınar’a bir hat açar, Delikliçınar ile Bayramyeri arasını bedava çalıştırırdım. Niye? Adamın Delikliçınar’da işi var, işini bitirip evine gidecek. Böylece şehri Yenişehir, Hallaçlar tarafına götürmeye düşünmüştüm. Bizim Denizlililerin bir lafı vardır, “Pazar ile mezara yakın olacaksın” diye. O nedenle yaşamı kolaylaştıracak bu tür projeleri uygulardım.

İkinci organize sanayiyi Sarayköy’de kurardım. Oraya giderken bir sürü kırsal alan var. İzmir’e yakın olur, limana yakın olur. Belki zamanla Büyük Menderes kullanılır. Ve Devlet Demiryolları’ndan tren kiralarım, Sarayköy ile mevcut organize sanayi arasında işçileri ücretsiz taşırım. Niye bedava? İşi yoksa, zorunluluğu yoksa ille de şehirden geçmek zorunda kalmasın. Yerinde istihdam böyle olur. 50 bin dolayında çalışan nüfusu uydu kent planlamasıyla yerinde tutardım. Artık bunları unuttum ben. Zaten danışan da yok.

Mimarlar, sivil toplum örgütü olarak kentleşmede yeterince aktif olarak yer alamadı ya da provokatörlük yapamadı mı?

1963’te askerden döndüm, ofisimi açtım, tabelada mimar yazıyordu. Gelen giden yok. Tabelacı arkadaşım gördü, söküp götürdü, mimar-mühendis yazıp getirdi. Tabelayı taktık ertesi gün müşteri geldi. Ha bu mühendismiş diye… Bunu mimarlık kavramını yerleştiremediğimiz anlatmak için aktardım. Siyasetin içinde hep oldum ama siyaseti bir türlü anlayamadım. Yapamıyorum, yalan söyleyemiyorum, yüzüm kızarıyor. Arkadan dolaşamıyorum.

NOT: Eski Denizli’yi anlatan fotoğraflar Coşkun Önen’in arşivindendir.

Yorumlar

Gönül Gün Mala   -  Bağlantı 4 Eylül 2021, 18:25

Kaşıkçı un fabrikasında muhasip sorumlu olarak çalışan dedem Şükrü Altıparmakoğlu. Anneme okudum hem babasını hem eski Denizli mizi yaadettik bize o günleri tekrar yaşattığınız için teşekkür ederiz. Çok da güzel anlatılmış kaleminize sağlık. Muhteşem

Murat   -  Bağlantı 25 Aralık 2014, 17:23

83 yaşındaki Hacıannem, Hayriye İnceoğlu ile beraber okuduk röportajınızı. Ben okudukça, o anlattı. Eski günleri, akrabaları, daha önce hiç dinlemediğim anıları. Geçmişe kısa bir yolculuk yapmış olduk sayenizde. Ve “Nerde o eski günler” dedik.Tşkler

Gökhan   -  Bağlantı 21 Mayıs 2014, 08:46

Yüksel beyin dedesinin yaptığı gökpınardaki un fabrikası restore edilebilse güzel olur diye düşünüyorum.Denizlinin tarihine kısa bir yolculuk olmuş söyleşi, çok teşekkürler

Emin   -  Bağlantı 20 Mayıs 2014, 21:00

Öncelikle çok güzel bir çalışma olmuş,kaleminize ve dilinize sağlık..bu arada coşkun önen arşivine ulaşma ve görme imkanımız varmı?yardımcı olursanız sevinirim..

Cihan   -  Bağlantı 20 Mayıs 2014, 15:43

Eski binaları koruyup, modern yapılaşmayı yeni şehir,gümüşler taraflarına yayabilselerdi Denizli merkeze yerli ve yabancı turistleri çekebilirdik.
Düşünsenize Tarihimize yolculuk gibi mahallelere geçiş yapardık.
Neyse…

mustafa güneş   -  Bağlantı 20 Mayıs 2014, 12:30

biz yeni nesilee geçmişimizi denizlimizin geçirmiş olduğuu eski dönemlerini böylesinee ustacaa kaleme alan ve bizee geçmişimizi anlatan Yüksel Kaşıkçı abimize ve siz değerli denizli haber ailesiine çok teşekür ederimm

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı