REKLAMI GEÇ

Denizli’nin eğitim hamileri

21 Nisan 2015 Salı

denizli-is-dunyasi-ile-kahve-sohbetleri-gorme-engelliler-okulu-hasan-himmetli-engin-unal-roportaj-h

Vali Şükrü Kocatepe, bugünlerde belediye başkanları ile birbiri ardına “okul hamiliği” protokolü imzalıyor. Oysa bu uygulamayı yıllardır sessiz sedasız yapan bir sivil toplum kuruluşu var. İsmi Denizli Eğitim Kurumları Yaptırma ve Yaşatma Derneği…

Yönetim kurulu Hasan Himmetli, Sevgi Bayraktar, Şeref Hazer, Aysun Nalbant, Cengiz Akhisar, Saime Öztürk, İbrahim Özen, Özlem Urganlıoğlu, Orhan Öksüzoğlu, Mehtap Sinkıl, Nizamettin Kolbaşı, Galip Mahlıçlı, Aslı Çaputçu ve Ümit Çalışkan’dan oluşuyor.

ic-11

Bu ekibin yaptıkları Türkiye’ye örnek. Nasıl mı? Bağışlarla yola çıktılar. Gün geldi masa sandalye kiralayıp gelir elde ettiler, gün geldi seyahatler düzenleyip gelir kapısı açtılar. Cumhurbaşkanı ve Milli Eğitim Bakanlığı destek verdi. Beş yılda tamamlanıp eğitim-öğretime açılan okul, görme engelli çocuklara ışık oldu.

Dernek yönetimi “okul yapıldı, işimiz bitti” diye çekip gitmedi. 18 öğrenci ile kapılarını açan ve bugün 32’si yatılı 78 öğrenciye eğitim olanağı sunan okulun ihtiyaçları dernekçe karşılanıyor. 15 yılda sağlanan desteğin 3 milyon lira dolayındaolduğunu söylersek, derneğin ne denli bir ulvi görevi yerine getirdiği çok daha iyi anlaşılır.

ic-3

HASAN HİMMETLİ KİMDİR?
Okurlarımızın sizin daha iyi tanıyabilmeleri için sohbetimize Hasan Himmetli kimdir sorusuyla başlayalım mı?

1946 Çal doğumluyum. İlk ve ortaöğrenimini Denizli’de yaptım. Denizli Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1965 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim. Üniversite eğitimimi 1970’te tamamladım. 1973’ten itibaren serbest avukat olarak çalışmaya başladım. 42 yıldır da çalışmaya devam ediyorum.

KOKTEYLLE BÜRO AÇAN İLK AVUKAT
Fiilen mesleğini sürdüren meslektaşlarınız arasında artık duayen konumundasınız. “42 yılı özetler misiniz” diye sorulduğunda neler anlatırsınız?

Avukatlığa başlarken kendi yazıhanemi açtım. O açılış çok enterasandır. Kokteylle açılan ilk avukat bürosudur benim yazıhanem. Açılışını dönemin Denizli Valisi Münir Güney ve Denizli Belediye BaşkanıAli Dartanel yaptılar. 500’e yakın davetli vardı açılışta. O günden bugüne yoğun tempoda çalıştım hep.

Şimdi ise 1981’den bu yana ortak çalıştığımız Mustafa Ali Çetin ile birlikte büyük şirketlerin hukuk müşavirliğini yapıyoruz. Ayrıca üçüncü bir meslektaşımız da bizimle beraber. İki de yardımcımız var. Beş kişilik bir ekiple hukuk bürosu olarak faaliyetimizi sürdürüyoruz.

ic-4

DERNEĞİN KURULUŞ ÖYKÜSÜ
Denizlililer sizi hukukçu kimliğinizin yanı sıra dernekçi yönünüzle de tanıyor. Özellikle de eğitim kurumlarına yönelik çalışmalarınız dikkat çekiyor, takdir topluyor. Nasıl başladınız?

Benim iki kızım var. Birinin ismi İpek, diğerinin ismi Demet. ODTÜ’yü bitiren İpek, bir süre bankacılık yaptı. Şimdi Ankara’da kendi şirketinde çalışıyor. Demet ise İTÜ’yü bitirdi, o da mimarlık yapıyor. Kızlarım 1990’lı yıllarda Gazi İlkokulu’nda okuyor. O yıllarda İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Özel İdare İşhanı’nda bulunuyor. Müdür Nadir Akalın, okul müdürleri ile okul aile birliği başkanlarını bir toplantıya davet etti. Gazi İlkokulu Müdürü Kemal Esen, “birlikte gidelim” diyerek, toplantıya beni de götürdü.

Milli Eğitim Müdürü Nadir Bey dedi ki; gelin bir dernek kuralım, bu dernek vasıtasıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bir hizmet binası yapalım. Karar alındı, yıl 1987 Eğitim Kurumları Yaptırma ve Yaşatma Derneği kuruldu. Başkanlığa da ben seçildim. O günden beri de başkanlık yapıyorum.

ZÜBEYDE HANIM ANAOKULU NASIL YAPILDI?
Peki, dernek kuruldu? İlk aktiviteniz, işiniz ne oldu?

Derneğin kuruluşundan sonra oturup konuştuk. Milli Eğitim Müdürlüğü için Saltak’ta arsa var. Fakat Denizli Belediye Meclisi, yoldan 25 metre çekilmesi koşuluyla izin veriyor bina yapımına. Böyle yapılması halinde binanın çok küçük olacağını söyledi Müdür Bey.

Bu söz üzerine kafamda şimşek çaktı. Hürriyet İlkokulu’nda sığıntı gibi iki anasınıfı var. Bu durumu fırsata çevirip anaokulu kazandırmak istiyorum Denizli’ye. Milli Eğitim Müdürü’ne “Siz bir anaokulu yaparsanız, biz de okulun çekme mesafesinin Belediye Meclisi’nden 25 değil, 10 metre olarak geçmesini sağlarız” önerisini yaptım. Güldü… Belli ki kafasından “siz derneksiniz, biz devletiz yapamadık, siz nasıl yapacaksınız” diye bir şey geçti. Ama yine de “Tamam… Yarısı anaokulu, yarısı Milli Eğitim binası olacak” dedi.

ic-5

Biz, belediyeye gittik. O dönem mecliste SHP, DYP ve ANAP grupları var. Gruplarla görüştük. Saltak’daki binanın yarısının Milli Eğitim Hizmet Binası, yarısının anaokulu olacağını anlatıp, çekme mesafesiyle ilgili yeni bir düzenleme talebimiz olacağını ilettik. Bize “Yok öyle yapmazlar, lojman yapar onlar orayı” cevabını verdiler. Öyle olmayacağını söyleyip meclis üyelerini ikna ettik. Milli Eğitim Müdürü’nden imar değişikliğiyle ilgili yeni bir başvuru yapmasını istedik. Nadir Bey, bir ay önce reddedilen konuyla ilgili yeni başvurunun nasıl kabul göreceği konusunda tereddüt yaşasa da talepte bulundu. Meclis toplandı ve çekme mesafesini 10 metre olarak değiştiren kararı oy birliğiyle aldı. İlk icraatımız bu oldu.

ANAOKULU İÇİN OTOMOBİLLİ EŞYA PİYANGOSU DÜZENLENDİ
Bu karar işinizi kolaylaştırdı. Anaokulu yapımı için de epey gayretleriniz oldu diye hatırlıyorum…

Sonra binanın temeli atıldı. Anaokulu için para gerekiyor. Aklımıza ilk gelen eşya piyangosu düzenlemek oldu. Milli Piyango İdaresi’nden eşya piyangosu düzenlemek üzere izin aldık. O yıllarda Doğan marka otomobiller çok revaçta. Araba, buzdolabı, televizyon gibi hediyeler vereceğiz. Bunların duyurusunu bir aracın üzerinden domates, biber patlıcan satar gibi anonslarla yaptık. Elde ettiğimiz geliri Zübeyde Hanım Anaokulu’na aktardık. Bu çok önemli bir işti Denizli için.

FEN LİSESİ DİYE YOLA ÇIKTILAR
Ama durmadınız, yeni çalışmalar için harekete geçtiniz…

Denizli’de bir fen lisesi yoktu. Bu eğitim kurumunu yaptırmayı planlıyoruz. Yönetim olarak o dönem Şehir Gazetesi’nin başında olan rahmetli Abdülgaffar Nemutlu’nun yanına gittik. Projemizi anlattık, desteğe ihtiyacımız olduğunu ifade ettik. Bize “Fen lisesini yapacak dernek var. Başkaları düşünüyor, siz onu düşünmeyin; gelin görme engelliler için bir okul yaptırın” önerisinde bulundu.

Bu konuda hiçbirimizin bilgisi yok. Doğal olarak “böyle bir okula Denizli’de ihtiyaç var mı?” diye sorduk. O da “Türkiye nüfusunun yüzde 10’u engellilerden oluşuyor. Böyle bir eğitim kurumu çok yararlı olur” diyerek, bizi ikna etti. Başladık araştırmaya… İzmir, İstanbul ve Ankara ile bir de Çanakkale’de küçük bir okul var.

ic-6

OKUL ARKADAŞLIĞI ARSA SORUNUNU ÇÖZDÜ
Okul yapacaksınız da arsa konusu ne olacak? Öyle kocaman bir arsayı bulmak kolay değildi Denizli’de, nasıl hallettiniz bu işi?

Sözünü ettiğimiz illerdeki okulların müdürlerini ziyaret edip, bilgiler aldık. İhtiyaç olduğuna karar verip, okulu yaptırma konusunda karar aldık dernek olarak. Fakat bu defa karşımıza arsa sorunu çıktı. Araştırma yaparken, bugün okulun bulunduğu alanı tespit ettik. Fakat orası da 1976 depreminden sonra Bayındırlık Bakanlığı’na tahsis edilmiş. Nasıl alırız diye düşünürken, Dede Vural devreye girdi. “Bakan Halil Çulhaoğlu, benim sınıf arkadaşım, hallederim” dedi.

Ankara gitti ve Bakan ile görüştü. Bayındırlık Bakanlığı, Görme Engelliler Okulu yapılmak ve başka bir amaçla kullanılmamak koşuluyla arsayı Hazine’ye geri verdi. Hazine de Milli Eğitim Bakanlığına tahsis etti. O dönemin Denizli Valisi Oğuz Kağan Köksal ile konuştuk, getirdiğimiz okul projelerini kendisine gösterdik. Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu o projeyi uygulamayı düşündüğümüz ifade ettik.

ic-2

CUMHURBAŞKANI DEMİREL’E GİTTİLER
Demirel de Ecevit de Görme Engelliler Okulu’na destek verdi. Bağlantı nasıl kurulmuştu?

Temel atma konusunda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i davet etmek üzere Ankara’ya gittik. Bizi hoş karşıladı. Kaç paramızın olduğunu sordu. 7 milyon liramızın olduğunu söyledik. “Tamam, 3 milyon lira da ben veriyorum” dedi, temel atma törenine gelme sözünü de verdi ve 1995’te Denizli’ye gelip bugün eğitim-öğretim veren okulumuzun temelini attı.

Yıl 1999 oldu, okulun ancak kaba inşaatını bitirebildik. Tam inşaatın ince işlerine geçme aşamasındayız. O sırada Başbakan Yardımcısı olan Bülent Ecevit, Denizli’ye geldi. Servergazi Devlet Hastanesi’nin temelini atacak. Oraya giderken, dönemin Denizli Valisi Yusuf Ziya Göksu, kendisine bizim okulun inşaatını gezdirdi. Baktı, Vali Göksu’ya dönüp “Bu okulun tamamını bu dernek mi yaptırdı?” diye sordu. Vali Bey “evet” cevabını verdi ve devletin tek kuruş katkısının olmadığını belirtti. Heyettekilere dönüp “Devletin katkı yapma zamanı gelmiştir” dedi ve gitti.

Aradan birkaç gün geçti. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aradılar. “Projeyi tadilatla küçültün, gerisini devlet tamamlayacak” denildi. Bu destekle birlikte gerekli düzenlemeler yapıldı ve 2000 yılında okulun inşaatını bitirip açılışını yaptık.

                                                                                ____________

____________

OKULUN HAMİSİ DE OLDULAR
Siz bu okulu yaptırmakla kalmadınız, anahtarını teslim edip ekip gitmediniz. Siz bu okuldan hiç ayrılmadığınız, hep burada oldunuz, olmaya devam ediyorsunuz?

Açılıştan beri de buradayız. Okulun hamiliğini yapıyoruz. Geriye dönüp bakıyorum açılıştan bu yana 15 yıl geçmiş. Okula geçen yıl dernek olarak harcadığımız para 300 bin lira. Geçmiş yıllara bakalım. Yıllık ortalama 200 bin lira olsa, 15 yılda 3 milyon lira eder. Bu parayla bir okul daha yaptırabilirsiniz. Şunu demek istiyorum. Biz bir okul yaptırdık ve bugüne kadar da giderler için bir okul parası daha harcadık.

GELİR İÇİN UMRE VE JAPONYA GEZİLERİ
Bu giderleri karşılayabilmek için farklı aktiviteler düzenliyorsunuz. Öyle ki seyahat organizasyonuyla ilgili bir tur operatörü kadar bilgilisiniz…

Biz okulu yaptırmaya çimento, demir bağışlarıyla başlamıştık. Bağışta bulunanların isimlerini sınıflara verdik. Valilerimiz ve belediye başkanlarımızın çok yardımı oldu. Geziyle ilgili turlara aracı oluyoruz. Çünkü biz fatura kesemiyoruz. Anlaştığımız şirket organizasyonu yapıyor. Fatura kesip, parasını alıyor, bize de bunun üzerinden bağışta bulunuluyor. Biz de makbuz keserek gelir kaydediyoruz. Japonya’ya gezimiz, Umre ziyaretimiz bunlardan bazıları. Ayrıca masa ve sandalyelerimiz var. Düğün, nişan gibi törenlere bunları kiralayıp gelir sağlıyoruz.

ic-8

ÇEYREK ASIRLIK GELENEK ANNELER GÜNÜ PİKĞİNİ
Aktivitelerinizden birisi de artık gelenekselleşen Anneler Günü pikniği değil mi?

Anneler gününe 50’nin üzerinde kuruluş ve şirket sponsor bize. Bu çok özel bir organizasyon. 24 yıldır düzenliyoruz, bu yıl 25’incisini yapacağız. Bakın oraya gelen annelerimizin çoğu yaşlı. “Oğlum, kızım parasını vereyim, beni o yemeğe götürün” diyor anneler. Yeme-içme derdinde değil, bir anne olarak oradaki duyguyu yaşamak istiyor.1.200 kişilik yemek hazırlanıyor. Orada bir nostalji yaşıyor konuklarımız. Çocuklar palyaço ile eğleniyor, elma şekeri, pamuk helva, macun, lokma ikram ediliyor.

ÇOCUKLAR ONUN GELDİĞİNİ OTOMOBİLİNDEN BİLİYOR
Her şey para değil. Okuldaki çocuklar ayrı bir ilgi istiyor. Yöneticiler olarak sizler, o çocukların anne babası gibisiniz…

Ben onların Hasan amcasıyım. Artık arabamı elleriyle dokunduklarında biliyorlar. Sesimi duyduklarında Hasan Amca gelmiş diye yanıma gelirler. Ben, genellikle cumartesi günleri okula giderim. 8-10 kişilik salıncağımız var. Onlarla birlikte binip sallanırız, şarkılar söyleriz, arkadaşlık yaparız. Bundan büyük zevk ve keyif alıyorum.

ic-9

ÇOK YILDIZLI OTEL GİBİ YATAKHANELER
Çocuklar burada kendilerini evlerinde gibi hissediyor değil mi?

Bir kere okulumuz ücretsiz. Yatakhanelerinde ranza yerine bazalar var. Buzdolapları aldık, akşam yatmadan önce yemeleri için içine meyve konuluyor. Üst katlara terliklerle çıkıyorlar. Ayakkabı yasak ya terlik giyecek ya da galoş takacaklar. Dolapları tertemiz. Suları arıtma cihazıyla temizleniyor.

Yemek ihtiyaçları nasıl karşılanıyor?

Sabahları kahvaltı veriliyor. Peynir yemem, zeytin isterim diyene zeytin veriliyor. Masalar pırıl pırıl, yemekhanemiz 5 yıldızlı otel restoranı gibi. Mutfağımız da öyle. Öğlen ve akşam için hergün 160 kişilik yemek hazırlanıyor. Et ihtiyaçları dernekçe karşılanıyor. Kurbanda bizim derneğe bağış yapar hayırseverler. Kesilen kurbanın yarısı burada kalır, yarısı kestirene verilir. Etlerimizi soğuk hava depomuzda hijyenik bir şekilde saklıyoruz.

ic-10

BOTANİK BAHÇESİ GİBİ OKUL BAHÇESİ
Okul bahçesi bitki ve meyve ağaçlarıyla göz kamaştırıyor. Bu da ayrı bir uğraş değil mi?

Okulumuzda 50-60 tane zeytin ağacımız var. O zeytinler toplanıp zeytinyağı yaptırıyoruz. Yemeklerde kendi bahçemizde yetişen zeytinin yağı kullanılıyor. Okulumuzda bir hayvanat bahçesi var. Keklikten bıldırcına, tavus kuşundan Denizli horozu ve tavuğuna kadar birçok hayvan var. Kayısı, karadut, ceviz, cennet elması, kiraz, armut, zeytin ağaçlarımız var. Burada yok yok. Burası botanik bahçesi gibi. Portakalımız bile var. Bunların bakımı için 3-4 bahçıvan çalıştırıyoruz.

ARAÇ GEREÇ SIKINTISI YOK
Çocukların eğitiminde de her türlü detay düşünülmüş. Laboratuvarlar ve diğer araç gereçler eksiksiz bulunduruluyor…

Bilgisayarlı laboratuvarlar var, fen laboratuvarı var. Bilgisayarlar sesli, İngilizce eğitimi gayet güzel alıyorlar. Burayı bilmeyenler zannediyor ki, görme engelli çocuklar var, dersleri daha hafiftir. Hiç alakası yok. Normal okul müfredatı neyse, bu okulda da o uygulanıyor. Sadece geometrik şekilleri göremiyorlar.

ic-7

ÜNİVERSİTEYE GİDENE BURS
Siz buradan mezun olduktan sonra da çocuklarla ilgilenmeyi sürdürüyorsunuz. Onlara burs desteği sağlıyorsunuz değil mi?

Üniversiteye giden çocuklara burs veriyoruz. Burada kalanların ayakkabıları, iç çamaşırları ve diğer giyim eşyaları derneğimizce karşılanıyor. Okulun bilgisayarını da alırız, boyasını da yaptırırız. Aklınıza gelen her desteği sağlıyoruz. Artı 16 kişilik bir minibüs aldık. Hastaneye de gezilere de yarışmalara da bununla gidiyorlar. Bu minibüsün giderleri de derneğimizce karşılanıyor.

Türkiye’ye örnek oldunuz. Gelip incelemeler yapanlar oluyor mu?

Bakanlıkta bizi herkes biliyor. Buradan geçen yetkililer mutlaka uğruyor. Yarışmalar için bizim okul merkez seçiliyor.

ic-1

BECKENBAUER’İN YARDIMI
Görme Engelliler Okulu’na Almanların “İmparator” lakaplı efsane futbolcusu Franz Beckenbauer’da yardımda bulundu. Bu nasıl gerçekleşti?

Baklanlı bir ailenin kızı olan ve Almanya’da yaşayan Nilgün Schmidt, bir Alman televizyonunda spor müdürü olarak çalışan birisiyle evli. Nilgün Hanım’ın Honaz’da da bir kardeşi var. O bizim okulda görev yapan biriyle tanışmış. Minibüs almak için para toplandığını duyunca 5 bin lira bir bağışta bulunulmuş. Bir süre sonra yeniden karşılaştıklarında “ne oldu?” diye sorunca, para tamamlanamadığından minibüsün alınamadığını söylemiş arkadışımız.

Bunun üzerine Almanya’daki ablasına telefon edip durumu bildirmiş. Nilgün Hanım durum kocasına, o da arkadaşı olan Beckenbauer’a aktarmış. Beckenbauer da “hemen yardım edelim” demiş. Onun adını taşıyan vakıftan 35 bin avro gönderildi. O bağışla, okulda kullanılmak üzere bir minibüs, bütün sınıflara LED televizyon ve tüm odalara mini buzdolabı alındı. Bize 35 bin avro bağışta bulunan Beckenbauer’a teşekkür için plaket göndermek istedik, kabul etmedi. Çocuklarla bir fotoğraf bana yeterli demiş. Biz de “görmeyen gözlere ışık olduğunuz için teşekkürler Beckenbauer” yazılı bir pankartın önünde çocuklarla fotoğraf çektirip gönderdik, mutlu oldu.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı