REKLAMI GEÇ

İlgeri: Abdülkadir Uslu’nun zararı…

14 Nisan 2015 Salı

denizli-is-dunyasi-ile-kahve-sohbetleri-suleyman-ilgeri-engin-unal-h

Denizli Sanayi Odası (DSO) eski Meclis Başkanı ve işadamı Süleyman İlgeri ile kahve sohbetimizin bu bölümünü DSO, organize sanayi bölgeleri ve siyasete ayırdık. İlgeri’ye sadece Denizli’nin değil Türkiye’nin yakından tanıdığı Abdülkadir Uslu’yu, TOBB Sanayi Konseyi Başkanlığı dönemini, ANAP’ta siyaset yaptığı yılları sorduk.İşte söyledikleri…

FERİDUN ALPAT’A KARŞI USLU-İLGERİ İŞBİRLİĞİ
Biraz da DSO yıllarından söz edelim mi? Siz, DSO Meclis Başkanı olmanıza rağmen aynı zaman yönetim kurulu başkanı gibi çalıştınız. Bir tarafta işiniz, diğer tarafta DSO ve siyaset… Zor olmadı mı?

Yıl 1995… Sanayi Odası seçimlerine hazırlanıyoruz. Mensubu olduğum ANAP, bu seçimi önemsiyor ve almamız gerektiği dile getiriliyordu. Bana başkan olmamı söylediler. “İl Genel Meclisi’nde 1. Başkan Vekiliyim, İl Genel Meclisi Üyeleri Birliği Genel Başkan Yardımcısıyım, partide aktif görevim var; beni bir de buraya sokmayın” dedim.

“Hayır sen de olacaksın” denilince, yanımda bir kişinin daha olması gerektiğini ifade ettim. Aynı teklif Kadir Bey de (Abdülkadir Uslu) götürülmüştü. Kendisiyle oturup konuştuk. Odalar ile ilgili kanunu okuduğumu anlattım, meclis başkanı olarak görev alabileceğimi, kendisinin de odanın başkanı olabileceğini belirttim. Bu konuda anlaştık.

Hatta konuyu biraz detaylı anlatayım, ileride bilinmesi ve sanayi Odası tarihine not düşülmesi anlamında iyi olur. O dönem Feridun Alpat da aday. Kendisini devirmek yerine onore edelim, bir görev verelim istiyorum. Kadir Bey’e “Ali İhsan Kasapoğlu’nu yönetim kurulu başkanlığına getirelim. Sen 1. başkan vekili ol, ben de meclis başkanı olayım. Geçişte birlik beraberlik içinde olalım” önerisini yaptım. Fakat Feridun Abi, “siz çocuksunuz, bu işlerden anlamazsınız, biz kendi bildiğimizi yaparız” cevabını verdi. Neticede 2 listeyle genel kurula gidildi, biz kazandık ve Sanayi Odası yönetimini devraldık.

ic-1

İLK İŞİMİZ ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ OLDU
Göreve gelir gelmez hemen Denizli Organize Sanayi Bölgesi’ne ağırlık verdik. Tamam burası var ama 185 kişi daha yer talebinde bulunmuş, onlara arsa temin edilemiyor. Çok hızlı hareket edip, yeni organize sanayi bölgeleri kurulması gerektiği kararına vardık. O dönem organize sanayi bölgelerinde olmak teşvikten yararlanmak için önemli. Yani cazibe merkezi. Sanayi Odası olarak bizim yapmamız gereken yer talebinde bulunanlara yardımcı olmak.

Biz Denizli olarak farklı bir yapıdaydık. Birçok vilayette valilik, belediye, Sanayi ve Ticaret odaları ile borsalar da işin içindeydi. Ama Denizli’de bu iş sadece Sanayi Odası’nın üzerinde. O dönem Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu yok. Elimizde tutunacağımız tek şey olarak “Denizli Sanayi Odası yönetimi, meclisi ile beraber sanayicinin önünü açmak için her türlü teşebbüste bulunabilir” diye bir karar maddesi var. Buradan hareketle yola koyulduk.

ic-2

BİR GECEDE 60 PARSEL SATTIK
Çardak’taki organize sanayi işi böyle mi başladı?

Göreve gelmemizden 10 ay sonra Çardak’taki Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nin kararını aldık. Sanayi Bakanlığı’na gittik. Arsa alındı, ÇED raporları alındı ve faaliyete geçirildi. Pamukkale’de yaptığımız toplantıda, bir gecede 60 parsel satıldı. 2-3 tane alanlar vardı. Çünkü o dönem Denizli sanayisi uçma noktasında. Bunu bir örnekle anlatayım. 1995’te bir makine fuarına gittik. Bir araştırma yaptık. Dokuma tezgahı yapan bir İtalyan firması, yıllık üretiminin yüzde 85’ini Türkiye’ye satmış. Türkiye’ye gelen makinelerin yüzde 80’inini de Denizlili sanayiciler almış.

Öyle bir pazar ki Denizli, herkes gıptayla bakıyor. Bu nedenle yönetim olarak hemen organize sanayi bölgeleri üzerinde yoğunlaştık. İki yıl geçti, organize sanayi bölgelerinde yatırım teşvikleri önce yüzde 40, sonra yüzde 20’ye çekildi ve sıfır noktasına doğru çekilmeye başlayınca bu sefer arsa alanlar işi savsaklamaya başladı. Vazgeçenler oldu ve hayli sıkıntılı geçti o dönem.

ic-3

DENİZLİ OSB’YE ARITMA TESİSİ
Şu anda Denizli OSB’de çalışan arıtma tesisi de sizin döneminizde mi kuruldu?

Onu da anlatayım. Göreve geldiğimizde mevcut organize sanayinin arıtma tesisi yok. Biliyorsunuz ihracat için arıtma tesisi olmazsa olmazlardan. Buraya gelen müşteriler, öncelikle arıtma tesisini görmek istiyordu. Bunun üzerine günlük 43 bin metreküp kapasiteli arıtma tesisi kurduk. O günün şartlarında çok büyüktü. Arıtma tesis kurmak için büyük paralar istiyorlar. Biz de emanet usulü yapalım dedik ve burayı 7,5 milyon dolara mal ettik. Açılışa gelen Çevre Bakanı İmran Aykut’a bu rakamı söylediğimde, “Bunun başında başka bir rakam yok mu?” diye sordu. Yok cevabını verince, çok ucuza mal ettiğimizi söyledi.

Yurt dışında çok araştırma yaptık. Alman teknolojisiyle kuruldu burası. Hem biyolojik arıtma hem de kimyasal arıtma yapıyor. Buradaki tesisleri çok rahatlattı. Nerede biyolojik, nerede kimyasal arıtma yapacağı belliydi. Çok eleştiriler de aldık. İnsanlar akan suyun rengine bakarak, “Organize Sanayi Bölgesi ovamızı öldürüyor” diye şikayetlerde bulundu. Diğer taraflarda bu arıtma tesisi kurulamadığından sanayici oralara gitmekten imtina etti.

ic-4

DENİZLİ OSB’DEN ÇIKAN SU KİRLİLİK YARATIYOR MU?
O zaman size net olarak bir de ben sorayım: Bu arıtma tesisinden bıraktığınız su ovayı kirletiyor mu kirletmiyor mu?

O gün kirletmiyordu, şu anda da kirletmiyor. Hem biyolojik hem kimyasal arıtma var. Renge gelince… Dünyada aha rengi temizleyen bir arıtma teknolojisi yok. İnsanlar renge bakarak bize her türlü iftirayı attılar zamanında. Birgün yeşil, birgün kırmızı, bir başka gün başka bir renk akıyor diye eleştirildik. En çok da çevreci bir hanım vardı, Lerzan Süzük’dü ismini yanlış hatırlamıyorsam; her gün açıklama yapıyordu “sanayiciler suç işliyor” diye. Bizim bu suyla rahatlıkla sulama yapılabilir, hiçbir zararı da yok.

ic-5

ÇARDAK’TAKİ ORGANİZE SANAYİ NEDEN ATIL KALDI?
Denizli Organize Sanayi Bölgesi tamam. Ama Çardak’taki Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi için aynı şeyleri söyleyemiyoruz maalesef. Neden böyle oldu, neden atıl kaldı? Herkes ne olacak burası diye soruyor. Ben de size sorayım ne olacak orası?

Oraya Abdülkadir Uslu ile birlikte en çok emek veren kişilerden birisiyim. Buraya gelen herkese Çardak’taki organize sanayiyi anlatmak bana düştü. Düşünün bir gecede 60 parsel sattık. Niye aldı alanlar? Tabi ki rant için. O günün şartlarında ülke sıkıntılardan geçti. Asya krizi çok etkiledi bizi. Rusya krizi oldu, etkilendik. Sanayici büyük zararlar gördü bu krizlerde. Bu süreçte çekilmenin yollarını aradılar oradan. Daha sonra teşvikle ilgili yasalar da uygulamaya girince, sanayici çevremizde teşvikli olan illere gitti. Burası da öylece kaldı.

Bu arada Türkiye’nin en borçlu odasının Denizli Sanayi Odası olduğu konuşulmaya başladı. Rakiplerimiz de bunu fazlasıyla kullanmaya başladı. Halbuki o dönem bir tek Çardak’ta organize sanayi kurulmadı ki… Yumrutaş, Denizler ve Tavas’ta da organize sanayi bölgeleri kuruldu. Bir de Yatağan’daki küçük ölçekli organize sanayi bölgesi vardı. Bunları ÇED raporları alındı ve organize sanayi bölgesi olarak tescil edildi buralar.

Bir şey daha söyleyeyim. Bakın Sanayi Odası’nın borçlu oda olduğu söylendi ama Denizler’deki yer satıldı ve borçlar ödendi. Şu anda Denizli’nin en zengin odası Sanayi Odası’dır. Daha elinde dört tane daha yer var. Bunlar satılırsa da dünya geliri olur.

____________

____________

DAZKIRI’YA DENİZLİ’DEN 41 FABRİKA GİTTİ

Biz Çardak’taki organize sanayi bölgesinin altyapını tamamladık. Yolları asfaltlandı, kaldırımları tamamlandı. 100 parsele elektrik, su, telefon gibi altyapı hizmetleri getirdik. Bu yeri 13.5 milyon dolara bitirdik. İşte o sözünü ettiğim krizler zorlayınca, organize sanayi bölgelerine teşvik sıfırlanınca sanayici gitmedi.

Bir yanlış daha yapıldı 2003 yılında. Biz iktidara gelen AK Parti yönetimine dedik ki; bakın burada bir organize sanayi bölgesi var. Bunu değerlendirelim. İktidar ise başka şeyleri kriter aldı. Ne yaptı? Milli geliri fert başına bin doların altında olan yerlere teşvik vermeye başladı. Buralar neresiydi? Afyon’du, Uşak’tı.

Biz ise, o dönem Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bir dosya verdik. “Sizden bir şey istemiyoruz. Yaptıklarınız doğrudur. Ama bir de şöyle bir şey yapın. Bu kanun maddesini altında ‘kendi organize sanayi bölgesini kayıtlara uygun olarak yapan, devlete borcu olmayan yerler de bu teşvik kapsamındadır’ diye yazarsınız sorun çözülür” önerisinde bulunmuştuk. Böyle beş organize sanayi vardı. Ama önerimiz dikkate alınmadı. Ne oldu şimdi? Denizli’den 41 fabrika Afyon-Dazkırı’ya gitti. Eğer bu 41 fabrika Çardak’da olsaydı, Denizli’nin çehresi daha da değişirdi.

ic-6

TEK FABRİKA VAR GENEL MÜDÜRÜ DE O
Orası öyle kalacak mı? Ne olacak? Hazır bir yer var, kullanılamıyor. Bu işten Çardaklılar da çok muzdarip. Ellerinde bir organize sanayi bölgesi var, fakat faaliyet yok.

Valla benim dahi yerim var. Ben bu yere her ay 500 lira katılım ücreti ödüyorum. Ne zamandan beri? 1995 yılından bu yana. Orada bir tek fabrika var. Onun genel müdürü de benim. Onlar hala orada sabırla çalışıyorlar. Bugünkü uygulamayla da oraya sanayiciyi götürmek neredeyse imkansız.

TARIMA UYGUN DEĞİL RAPORLARI NASIL ALINDI?
Kurulan organize sanayi bölgelerine giden olmadı ama fabrikalar da yapılmaya devam etti. O süreç nasıl işledi?

O organize sanayi bölgeleri faaliyete geçirelemeyince ne oldu? Tarıma elverişli alanlar pisliklerle dolduruldu, sonra “burada tarım yapılamaz” raporu alındı ve fabrikalar yapıldı. Bunların hepsi yanlış şeylerdi. Ama çare de yok.

ic-10

İLGERİ ABDÜLKADİR USLU’YU ANLATIYOR
Herkes Abdülkadir Uslu ile ilgili bir şeyler söyler. Siz onunla Sanayi Odası’nda iki dönem çalıştınız. Yol arkadaşlığı yaptınız. Size “Abdülkadir Uslu kimdir?” diye sorarsam, neler söylersiniz?

Bana göre, çok iyi bir insan, can dosttur, iyi bir arkadaştır, yola çıkmaya değer bir adamdır… Önce bunları söyleyeyim. Kadir Uslu’nun zararı kendisinedir. Ama hiçbir kimse onun yüzünden zarar görmemiştir. Ama kendisine zararlıdır. Onun bunun işine koşar. Çıkmaz hangi iş varsa onu düzlüğe taşımak için işin başına geçer. Bugün Denizlispor ile uğraşır, cami işleriyle uğraşır, şirketlerin ihtilaflı konularıyla uğraşır. Bir zamanlar sahibi olduğu tesislerde 2 bin 900 çalışanı vardı. Hiçbir işçisi Kadir Uslu’dan şikayetçi değildir. Onun derdi bankalarladır.

ic-7

SİYASET YILLARI
Biraz da siyaset… Şimdilerde siyasi elbiseniz duvarda asılı olsa da siz ANAP’tan İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi üyelikleri yaptınız? O yıllara dair neler anımsıyorsunuz?

Siyaseti seviyordum. 1973 yılında Hasan Korkmazcan, Demokratik Parti’den milletvekili seçildi. Ben de o partinin gençlik kolları başkanlığını yaptım. Sonra ara verdim. Çünkü önce kendi işimi kurmam gerekiyordu. Sonra türkiye Özal’lı yıllara geldi. Biliyorsunuz eskiden en çok şikayet edilenlerin başında bürokrasi gelirdi. Biz, Sayın Özal’a ihracat ve ödemeleri anlattığımızda, “Gelin şikayet ettiğiniz konuları birlikte çözelim” diyerek, siyasette olmamızı istedi. İkinci defa siyasete girmem böyle oldu.

İl Genel Meclisi adaylığı için ANAP’ta ön seçim yapılacak. Arkadaşlarla istişare ettik, onlar da girmemi istedi. “Tamam” deyip yola koyulduk. Merkez köylerinde bana iş yapan dokumacılar var. Onlara konuyu açtım, hepsi destek sağladı. Ön seçimden 27 kişi arasından birinci çıktım. Partide çok görünmediğimden sıkıntılar başladı. Peşmerge diyen bile oldu.

Ön seçim tamamlandıktan sonra Zafer Katrancı ve bazı arkadaşlarla birlikte partiye gittik. Suratlar asık, gerginlik var. Bana “nereden geldi bu” der gibi bakıyorlar. Ben de teşekkür etmek için geldiğimi söyleyip, “Beni tanımıyorsunuz. Tanıdığınız da eminim çok seveceksiniz. Çalışmalarımı görün. Beğenmezseniz ben zaten burada olmam” dedim.

ic-8

Seçimler bitti. Ben İl genel Meclisi Üyeliğine seçildi, sonra grup başkanı oldum. Ayrıca meclisin 1. başkan vekili oldum.Ben, komisyon seçimlerinde DYP ile işbirliği yapmamız gerektiğini söylüyorum, Muzaffer Arıcı ve yönetim CHP ile işbirliği yapmamızı istiyor. Beni çok sıkıştırdılar, disipline vermekle tehdit ettiler. Ama hiçbir şey olmadı.

Sonra İl Genel Meclisi Üyeleri Birliği’nin seçimleri gündeme geldi. Hasan Korkmazcan’ın tanıştırdığı arkadaşlar ile diyalog kurduk. İsmail Şengün’ün desteğiyle yeni çevreler edinerek, yola çıktık. İl il dolaştım. İl Genel Meclisi Üyeleri Birliği’nin yönetimine seçildim. O genel kurul olaylı geçtiğinden gazetelerin de gündemine girdi. Yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısı çalışmalarında İl Genel Meclisi konusunda çalışmalarımız oldu.

Beş yıl bittiğinde partiye gidip “Beni seçtiniz, hepinize çok teşekkür ederim. Burada sizlere yaptıklarımı anlatmayacağım ama yapmadığım bir şeyi söyleyeceğim. Bana itimat eden arkadaşlarıma ihanet edecek bir şey yapmadım. Bundan sonra görev yapmak üzere yeni arkadaşlar gelsin” dedim. Bunun üzerine Ali Acar, İrfan Yaprak, Cemil Budak ofisime gelip adaylık için neden müracaat etmediğimi sordular. Ön seçim olmadığını, müracaat etmem halinde ilk sıraya konulduğumda içinden bu görevi geçirenlerin sıkıntı yaratabileceğini anlatmaya çalıştım. Cemil Budak, “Biz bugün buraya bükemediğimiz bileği öpmeye geldik. Var mı bunun ötesi” dedi. Bunun üzerine bir dönem daha görev yaptım.

Geldik 1999 yerel seçimine. Ziya Bey (Tıkıroğlu) ANAP’tan belediye başkan adayı oldu. Benim de meclis üyesi olarak adaylığım isteniyor. Ben ise herkese siyaseti bıraktığımı açıklamışım. Eşime, çocuklarıma danışayım diye izin istedim ama geri dönmeyeceğimi bildiklerinden orada başvurumu aldılar. Bir dönem de Denizli Belediye Meclisi’nde görev yaptım.

ic-9

KİMSENİN AYAĞINA BASMADIM, AYAĞIMA BASTIRMADIM
Hem siyaset, hem odalar ve Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu TOBB’da görev… Hiç mi kavgalarınız olmadı?

Benim yapımda şu var: Ben, herkesle diyalog kurabilen, insanları olduğu gibi kabul eden birisiyim. İnsanların özeli vardır; kimisi meyhanede kafa çekmeyi sever, kimisi kumarı sever, kimisi zikir yapmayı. Ama onların hepsi insandır. O nedenle bir konuda arkadaşlarımla kavgam olmamıştır. Makul olanları yaparım.

Benim bu yaklaşımım Türkiye Odalar ve Borsalar Biliği’nde de (TOBB) değişmedi. Sanayi Konseyi Başkanlığı yaptım. Buralar öyle çabuk gelinecek yerler değil. Ama orada başkan olabildim. Neden? Herkesle iyiyim. Bir beklentim de yok. Öyle olunca da seviliyorsunuz. Kimsenin ayağına basmadım, kimseyi de ayağıma bastırmadım.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı