REKLAMI GEÇ

Zayıflamak için koşarken maratoncu oldu

3 Mart 2015 Salı

denizli-is-dunyasi-ile-kahve-sohbetleri-desiad-baskani-ahmet-yavuzcehre-engin-unal-maraton-hDenizli’de babalar ile oğulların bir arada çalıştığı çok sayıda şirket var. Bunlardan birisi de Ekpen Tekstil. Şirkette baba Ali Yavuzçehre yönetim kurulu başkanı. Oğlu Ahmet Yavuzçehre genel müdür. Baba-oğulun bir başka ortak özelliği sivil toplum örgütlerinde çalışmayı sevmeleri.

Ali Yavuzçehre, avukat olmasına rağmen işadamı kimliğiyle tanındı. 1989 – 1992 yılları arasında Denizli Sanayi Odası Başkanlığı, 1992 – 1995 yılları arasında Denizli Sanayi Odası Meclis Başkanlığı görevlerinde bulundu. Halen Denizli Organize Sanayi Bölgesi Başkan Vekilliği görevini sürdürüyor. ANAP’tan kısa bir süre Denizli Belediye Meclis Üyeliği de yapan Yavuzçehre, aynı partiden belediye başkan adayı oldu.

Ahmet Yavuzçehre de genç kuşak işadamlarının temsilcilerinden. İki dönemdir DESİAD Başkanı. İşine ve dernek yönetimine zaman ayıran Ahmet Yavuzçehre, hobilerini de pas geçmiyor. Bunlardan birisi de spor yapmak. Kendi deyimiyle bir dönem kötü davrandığı bedeniyle spor sayesinde yeniden barıştı. Hatta bunu öyle bir noktaya taşıdı ki, koşularda metreler kilometreye dönüştü. Şimdi 21 kilometrelik yarı maratonu koşacak kadar kondisyonlu. Hedefte ise 42 kilometrelik tam maraton denemesi var.

ic-1

MEZUN OLDU, ÇALIŞMAYA BAŞLADI
Artık bu soru klasikleşti. Sohbetimize konuğumuzu tanıyarak başlıyoruz. Ahmet Yavuzçehre kimdir? Sizden kısa bir biyografi alabilir miyiz?

1974 Denizli doğumluyum. İlköğrenimimi Denizli’de, ortaöğretimimi İzmir Türk Koleji’nde yaptım. Liseyi yine Denizli’de okudum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden 1997 yılında mezun oldum. Mezuniyetten 30 gün sonra çalışmaya başladım ve hala çalışmaya devam ediyorum.

Tekstil sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Ekpen Tekstil’in Yönetim Kurulu Üyesiyim ve Genel Müdürlüğünü yapıyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım. Denizli Sanayici ve İşadamları Derneği’nin de Başkanıyım.

ic-7BABAM İYİ BİR ÖĞRETMEN
İş hayatında babanız Ali Yavuzçehre ile birliktesiniz değil mi?

Babayla beraberiz. Ortak çalışıyoruz. Görev tanımlarımız bellidir. Ancak her şeyi ondan onay alarak yapıyoruz.

Baba-oğulun bir arada çalışması hem avantaj hem dezavantaj derler. Bu ne kadar gerçeği yansıtır?

Ben şanslı evlatlardanım. Ali Yavuzçehre’nin oğlu olmak bir avantaj. Bize çok desteği olmuştur. Bir şeyi yaparken hata yapmama izin verir. Katılmasa da yap der. Birçok konuda beni öne sürer. O açıdan ben babasıyla çalışmaktan zorlanan çocuklar statüsünde değilim.

Bir yerde “yüzmeyi öğreneceksen kendi kendine öğren” demek gibi bir şey herhalde…

Denize bırakır ama yüzmeyi de öğretir. Nerede yüzüleceğini, nerede yüzülmeyeceğini söyler. Bu anlamda iyi bir öğretmendir kendisi. Sağolsun bana da her konuda büyük desteği oluyor. Ben, babasıyla çalışan evlatların yaşadığı sıkıntıların neler olduğunu bilmiyorum.

ic-2YILLIK CİRO 24 MİLYON DOLAR
Tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir firmanız var. Üretimle ilgili bilgi verir misiniz?

Ekpen’in ana konusu çocuk kıyafetleri üretimidir. Örgü kumaştan çocuk kıyafetleri yapıyoruz. Ana pazarımız Avrupa Birliği ülkeleri. Büyük markalarla çalışıyoruz. Öyle olunca da sosyal haklar konusu öne çıkıyor. Adil ve eşit şartlarda üretim gibi konulara önem veriyoruz. Kapasitemizin önemli kısmı ihracata yönelik. İmalatımızın bir kısmı İzmir’de yapıldığından, orada da bir ofisimiz var.

İstihdam ve ihracat rakamlarından da söz eder misiniz?

Yıllık 24 milyon dolar dolayında ciromuz var. Bunun 21 milyon doları ihracat, 3 milyon doları da iç piyasaya yaptığımız işlerden oluşuyor. 200 kişi çalışıyor. İzmir’de de yılın 10 ayı bize çalışan taşeronlarımız var. Toplamdaki istihdam 800 kişiyi buluyor.

_________________________________________________

_________________________________________________

AB VE RUSYA PAZARLARINDAKİ SIKINTI ETKİLİYOR
Sektörün sıkıntılı bir süreçten geçebileceği söz ediliyor. Biraz karamsarlık var gibi. Bu diğer sektörler için de geçerli mi?

Türkiye’nin en büyük pazar Avrupa Birliği ülkeleri. O ülkelerde bir sıkıntı olduğu da çok net. Bu iyice ayyuka çıkmış durumda. Radikal önlemler alınması gerekiyor. Ama birlik olunca radikal önlemlerin alınması bir ABD kadar hızlı olmuyor. Süreç daha yavaş ilerliyor. Bunun dezavantajları artık hissedilmeye başlandı. Bir diğer önemli pazarımız Rusya. Orada da meydana gelen ekonomik dalgalanmaları ve kendi iç işlerinde yaşanan sıkıntı, özellikle ev tekstili alanında sıkıntı yaratmakta.

Ben sıkıntının sadece tekstil bazlı olduğunu düşünmüyorum. Bu durgunluk kablodan demire kadar birçok dallara yayılıyor. Başkanı olduğum derneği üyeleri arasında diğer sektörlerden de var. Ortak bir sıkıntı görülüyor. Biraz sıkıntılı sezon geçireceğiz gibi görünüyor.

ic-3ARA ELEMAN BULMAK ÖNEMLİ BİR SORUN
Siz bir sivil toplum örgütünün başkanısınız. Doğal olarak bunlar o platformda da konuşuluyordur. Üyeleriniz daha çok nelerden yakınıyor.

Daha çok iç işlerimizle ilgili problemlerden yakınmalar oluyor. Kurun ne olacağı, arzın ne olacağı, talebin ne olacağı en çok bunlar konuşuluyor. Denizli’nin altyapısal sorunları var. Onlardan dolayı sıkıştığımız noktalar var.

Ara eleman istihdam edilmesi konusunu çok önemsiyoruz. Maalesef Denizli’deki teknik okullarda öğrenciler sınıflarda eğitim-öğretim görüyor. Öncelik okullarda olmadığı için de ara eleman bulma konusunda yaşadığımız problemler hala sürüyor.

İkinci konu, Denizli-İzmir bağlantısının bir an önce bitmesi gerekiyor. Yollar bölünmüş olsa da bir otoyol rahatlığı yok.

Havaalanımız var. Ben uzaklığıyla ilgili değilim, varlığı yetiyor. İnsanlar da orayı kullanıyor. İlk havaalanı yapıldığında, seferler başladığında uçaklar dolmaz deniliyordu. Şimdi uçaklarda yer bulmak sorun oluyor.

Demiryolu konusu da önemli. Hızlı trene bir an evvel geçmemiz lazım. Denizli gibi bir vilayette bunun altyapısal sorunları çok fazla. Mermer gibi blok taşınan işlerde demiryolu limana kadar gidebilse, iş hacmini olumlu yönde etkileyecektir.

KDV oran farklılaşma konusu var. Uzun yıllardır konuşulur ama hala devam ediyor. Değişikliğin bir an önce yapılmasını bekliyoruz.

Epeydir seçim ekonomisi uygulanıyor. Haziran seçimiyle parlamento da oluştuğunda önlemle alınır. Ama umarız çok geç kalınmamış olur.

ic-4GÜNDE 3 PAKET SİGARA İÇİYORDU, BIRAKTI
Biraz da sizin özellerinizden söz edelim mi? Örneğin spor… Kilo vermek için başladığınız sporu ilerletip maraton koşmaya kadar götürmüşsünüz işi.

Ben, 30’lu yaşlarda kendisine kötü davrananlardanım. İleri derecede obeziteydim. Günde üç paket sigara içiyordum, alkol kullanıyordum. Bir sabah kalktığımda “artık radikal karar alma zamanı geldi” dedim. Pamukkale Üniversitesi’nde spora başladım. Spora başladığımda 110 kiloydum. Şimdi 80 kiloyum.

O tarihlerde “koşu bandında 10 dakika kalabilir miyim” diyordum. 10 dakika 20, 30, 60 dakika derken uzadı. Bunun devamında “Antalya’da 10 kilometre koşar mıyız” geldi. 10 kilometreyi de koştuk. Şimdi 21 oldu. Bu artık benim için bir hayat stili olmaya başladı. İnşallah tadında yapıyorumdur. Çünkü sporun fazlası da zararlı. Şunu net söylemeliyim, sporun benim hayatımda önemli bir yeri var artık.

Sigarayı bıraktım, içkiyi de neredeyse içmiyorum diyebilirim. Uykuma da dikkat ediyorum. Tüm bunlara dikkat edince de tipimiz düzeldi herhalde. Buna dikkat edenler, “nasıl başardın?” diye soruyor.

ic-5HEDEFTE 42 KİLOMETRE VAR
İşi maratona kadar götürdüğünüze göre, nefesinizi hayli açtınız demektir…

Yarı maraton… 21 kilometre koşabiliyorum. Geçen yıl koştum. Bu yıl da gidecektim ama sağanak yağmur nedeniyle vazgeçtim. Gücüm yeterse İstanbul’da tam koşmayı hedefliyorum. 42 kilometreyi koşarım inşallah.

Derece var mı?
Maratonda dereceden çok o koşuyu bitirmek gerekir. Bana soruyorlar kaçıncı oldun diye. Hiç bakmadım, çünkü ben bir Etiyopyalı atlet değilim. Derece iddiam da yok. Aslolan katılmak. Bu tür organizasyonların Denizli’de de yapılmasını çok istiyorum.

ic-12PAMUKKALE İYİ BİR PARKUR
Tanıtımın en ucuz yollardan birisi spor faaliyetleri. Pamukkale’yi tanıtmak için koşu düzenlense… Orada uygun bir parkur var. Antalya’da bu koşuya 10 binin üzerinde katılım oluyor. Buna aileler de eklendiğinde 30-40 bin kişiyi buluyor sayı. Organizasyonu Denizli’de yapalım diye Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Abi (Keçeci) ile konuştuk, fakat tıkandık. Bunlar uzun saloklu projeler. Üç yıl sonrasının hazırlığını şimdiden yapmak gerekiyor.

Avrasya’da da koştunuz mu?

Onda 15 kilometre koştum. 42’ye cesaret edemedim. Çünkü dört saat falan sürüyor. O kadar süreye gücüm yeter mi bilemiyorum. Maratonda koşmak için sadece bacak gücü yetmiyor. Psikolojik dayanıklılık da gerekiyor. Son 2-3 kilometrede vücudun kimyası değişiyor. Her şey düşündüğünüz gibi olmuyor uzun mesafeli koşularda. Maratonu bitirdiğinizde bir hafta kendinize gelemiyorsunuz. Benim için düzenli olarak spor yapabilmek, onu bir yaşam biçimi ve amaç gibi görmek önemli.

Ayrıca Denizli’de yamaç paraşütü de yapılabiliyor. Uygun parkur var. Bisiklet sporu yapılabiliyor. Her ne kadar sürücüler oralara ısrarla araçla girse, park yapsa da en azından bisiklet yolumuz var. Bunlar çok önemli.

ic-6SİYASETİ SEVİYOR, “BİR GÜN NEDEN OLMASIN” DİYOR
Bir soru da babanızla ilgili. Bir dönem siyasetin içinde aktif olarak bulundu. Doğal olarak siz de o siyasi ortamın içersinde büyüdünüz. Siyasete bir eğiliminiz var mı? “Yoksa siyaset benim işim değil mi” diyorsunuz.

Ben, büyük laflar etmeyi seven birisi değilim. Siyasete uzak değilim. İnsanların da uzak durmaması gerektiğine inananlardanım. Ancak siyaset yapabilmeniz için ortamın elverişli olması lazım. Sizi temsil eden yapının oluşması lazım. Şu anda beni tam temsil eden bir ortam, altyapı yok. Benim bu konudaki görüşüm; niyetli olmaktansa, sizin o göreve uygun görülmenizin şeklinde. O işte sıramın geldiğini düşünmüyorum. Ama siyasetten uzak kalınmasını da kast etmiyorum. Öyle düşünmek en azından okuduğum okula ihanettir. Şartlar uygun olursa yapılmalı. Ama benim için henüz siyaset erken.

ic-13İŞE DE HOBİLERE DE AİLEYE DE ZAMAN VAR
İş hayatı, sivil toplum örgütünde yöneticilik, spor derken ev halkına nasıl zaman ayırıyorsunuz?

Çok uzun seyahatlere çıkmıyorum. Haftada en fazla bir gün dışarıda olurum. Akşam yemeklerini dışarıda yemek gibi bir alışkanlığımız yok. Akşamları çocuklar yattıktan sonra eve giren babalardan değilim. Ailemle geçirdiğim zamanı çok önemsiyorum. Çocuklar kısa sürede büyüyor. Şu an yaşadığımız anlar bir daha geriye gelmeyecek. Dolayısıyla zamanı dolu dolu geçirmenin çabasındayım. Spora için evden çıkıyorsam, bunu sabah yapıyorum. İş gezisine çıkıyorsam, akşam eve erken gelmeye çalışıyorum.

Ben görevlerimi eksiksiz yapmaya çalışıyorum. Ne kadar iyi babayım? Onu da 20 yıl sonra çocuklara sormak lazım. Zaten iş hayatında ve diğer alanlarda yaptıklarım onlar için. Ben, çocuklara parmak sallayarak bir şey öğretileceğine inanmıyorum. Siz ne yapıyorsanız onlar görüyor. Aynısını uyguluyorlar. Sigara içen, alkol alan bir baba olup, sonra da çocuğumda aynı şeyleri görürsem; ona “sen ne yapıyorsun” deme hakkını kendimde göremem. Örnek alabilecekleri bir baba olmaya çalışıyorum.

Ne yaparsanız hoşlarına gider?

Ortak zamanlarımız vardır. Beraber gezmeyi, alışveriş yapmayı çok severiz. En favorimiz Denizli ve ülke dışına yaptığımız gezilerdir. Ailece Yunan Adaları’na gider, bir hafta kadar kalırız. O anlarda çok mutluyumdur. Baş başayız, kimse yok. Sadece birbirimize zaman ayırıyoruz.

ic-9900 ALBÜMLÜK MÜZİK ARŞİVİ
Ahmet Yavuzçehre’nin hobileri nelerdir?

Benim çok hobim vardır. Akşamları televizyon seyretmektense hobilerime zaman ayırırım. İnsanların günün bir kısmını ailesine ve hobilerine ayırmalı. Böylece kendi iç sesimizi dinleme fırsatı buluruz. Müzik, hobilerim arasında önemli yer tutar. Önemli bir müzik arşivim var. Dijital 900 albümden oluşuyor. Ofisim de bile müzik dinleyebilmek için kurduğum ses sistemi bulunuyor. Oyuncaklarım var, onlara önem veririm. Fotoğraf son yıllarda denediğim, zaman ayırmaya çalıştığım bir şey. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bisiklete binip dağda gezmeyi denemeye başladım.

ic-10PLANLI YAŞA, HER ŞEYE YETİŞ
İş ve ev hayatını bir arada arızasız götürebilmek için neler yapmalı?

Bir kere programlı olacaksınız. Anlamadığım şey şu: Herkesin elinde pahalı cep telefonu, elektronik cihazlar. Ama bir randevu organizasyonu yapamıyoruz. Gün içersinde neye, ne kadar zaman ayrılacak planlanmıyor. Şu saatte şunu, bu saatte bunu yapacağım; şu saatte çocuklarla olacağım diye bir planlama yaparsanız hepsine zaman bulabilirsiniz.

Bizim toplumda genel anlayış şöyledir: Akşam 8.00’de eve gelinir. Birlikte yemek yenilir. Yemek sonrası haydi televizyon karşısına. Sonra da uyuma vakti. Böyle bir düzende gelişmeye imkan yok. O yüzden en başta televizyonda mümkün olduğunca uzak duracaksınız.

Bakın hobilerimi sayarken “kitap” demedim. Çünkü herkes kitap okumak zorunda. Kitap okumak bir hobi değil, insanın kendisini geliştirmesi, öğrenmesi için gerekliliktir. Yarım saat dahi okusanız yeter. “Zaman yok” diye yakınan insan, altı saat televizyonda sorvivor seyrediyorsa bir çelişki vardır.

Yorumlar

Bakış Açısı   -  Bağlantı 3 Mart 2015, 16:25

İşte denizli gibi şehirlerin kaybetme nedeni: Bir arada iş yapamama ve uzunsoluklu işlere girmeme… Selçuk-Afrodisyas-Laodikya-Pamukkale Ultra Maratonu çoktan planlanmış olmalı idi…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı