REKLAMI GEÇ

12 EYLÜL SORGULAMASI

10 Nisan 2012 Salı

Bu haftaki KENT BELLEĞİ köşesinde, Denizli’nin BABADAĞ ilçesinin 1935 yılında (o zamanki adıyla KADIKÖY Nahiyesi) şehir planı yaptırmak üzere açtığı yarışma ilanından bahsedecektim ve 1937 yılında hazırlanan 1/2000 ölçekli Babadağ Planından görüntü aktaracaktım.

Ancak, güncel gelişmeler üzerine, hafızaları tazelemek amacıyla, 12 Eylül sorgulamasına değinmek istedim. 1935 tarihli Babadağ Kent Planı’nı haftaya okuyacaksınız.

Efendim, 1979-1980 yılları ülkemiz için bir kabus idi. Evinden sabah işine giden birinin akşama dönüp dönemeyeğinin belli olmadığı bir dönem yaşandı. Her gün sağ’dan sol’dan beşer onar kişinin öldürüldüğü ve devlet otoritesinin kalmadığı, polis teşkilatının “Pol-Bir, Pol-Der” diye ikiye bölündüğü, milletvekillerinin Cumhurbaşkanı seçmekten aciz kaldığı bir ortamda, Silahlı Kuvvetler, Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren liderliğinde, idareye el koydu.

Yaşı 50’nin üzerinde olanlar çok iyi anımsayacaklardır ki, Silahlı Kuvvetler’in idareye el koyması üzerine, büyük halk çoğunluğu derin bir “ohhh” çekti ve “Neredeydiniz be kardeşim” dedi. Sokaklara sükunetin gelmesi, akan kanın durması, büyük çoğunluğu sevindirmişti.

Şimdi başlayan 12 Eylül sorgulaması, sanıyorum, “neden ihtilal yapıldı?” demiyor. Anladığım kadarıyla, ihtilalden sonraki dönemde yapılan kanunsuzluklar, insan hakları ihlalleri sorgulunacak. “Neden İhtilal yaptınız?” diye sorgulama yapılacak olsa idi, önce, 27 Mayıs 1960 ihtilali ve o ihtilalin liderleri Cemal Gürsel ve Alpaslan Türkeş sorgulanırdı.

Burada şu soruya da yanıt vermek gerekir. “Milletin ortaya koyduğu irade her şeyin üzerinde midir?” Öyle ya… Millet, %92 gibi büyük bir çoğunlukla İhtilal’in getirdiği Anayasa’ya EVET oyu verip, Evren Paşa’yı Cumhurbaşkanı seçti.

İhtilalin lideri Kenan Evren’in Devlet Başkanı olduğu dönemde yapılan işlemlerden o dönemin Hükümeti’nin neden sorumlu tutulmadığını anlayamadım. Eğer bir döneme ait suç varsa, bu suç yaşı 90’ı geçmiş iki kişiye mi yüklenmeli, yoksa tüm kararların oybirliği ile alındığı Hükümet üyelerine topluca mı yüklenmeli?

İşte size, ihtilalden bir hafta sonra (20 Eylül 1980) kurulan İhtilal Hükümeti’nin Bakanları. Evren, Ulusu, Çetiner ve Sağlam hariç hepsi sivil ve ihtilali destekleyen, ihtilali alkışlayan, Evren ve ihtilalci arkadaşlarına bağlılık yemini eden, “iyi ki yaptınız” diyen kişiler.

Devlet Başkanı: Kenan Evren. Başbakan: Bülend Ulusu. Başbakan Yardımcısı: Turgut Özal. Devlet Bakanı: İlhan Öztrak. Adalet Bakanı: Cevdet Menteş. Milli Savunma Bakanı: Haluk Bayülken. İçişleri Bakanı: Selahattin Çetiner. Dışişleri Bakanı: İlter Türkmen. Maliye Bakanı: Kaya Erdem. Milli Eğitim Bakanı: Hasan Sağlam. Bayındırlık Bakanı: Tahsin Önalp. Ticaret Bakanı: Kemal Cantürk. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı: Necmi Ayanoğlu. Gümrük ve Tekel Bakanı: Ali Bozer. Ulaştırma Bakanı: Necmi Özgür. Tarım ve Orman Bakanı: Sabahattin Özbek. Çalışma Bakanı: Turhan Esener. Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Şahap Kocatopçu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Serbülent Bingöl. İmar ve İskan Bakanı: Şerif Tüten. Köyişleri Bakanı: Münir Güney. Gençlik ve Spor Bakanı: Sadık Şide. Kültür ve Turizm Bakanı: İlhan Evliyaoğlu.

Bir tuhaflık seziyorum bu iş’de. İhtilal Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Turgut Özal’ın Demokrasi Meleği ilan edildiği bir ortamda, ihtilalin lideri 95 yaşındaki Kenan Evren sorgulanıyor. Yapılan kanunsuzluklardan, yapılan işkencelerden sadece Kenan Evren mi suçlu? Hükümet üyelerini okudunuz. Belki de çoğunu iyi tanıyor, kim olduklarını çok yakından biliyorsunuz. Yukarıdaki isimler pek mi masum?

Kenan Evren’in, ihtilal arkadaşlarının ve o dönemin hükümetlerinin aldığı ve uyguladığı kararlara methiyeler düzüp, onlara bağlılık ve teşekkür telgrafları çekenler, uzun uzun mektuplar yazıp yol gösterme yarışına giren işadamları, sendikacılar, dernek yöneticileri, profesörler, gazeteciler ne oldu? Sahi, Kenan Evren’i bağrına basan mahşeri kalabalıklar nerede?

Nerede olduklarını söyleyeyim. Onların hepsi arşivlerde.

Neler neler yok ki arşivlerde… Şimdilik sadece üç tanesini yayınlıyorum. Daha çoook var. Günü gelir, birer birer açıklanır hepsi de…

 

 

12 Eylül Sorgulaması’nın, sadece milletin gazını almak ve gündemi saptırmak için yapıldığı, henhangi bir sonuç amaçlanmadığı, uzadıkça uzayacağı ve giderek sulandırılacağı yönünde yorumlar yapılıyor. Baksanıza, kimse elektrik zamlarından, mazot zamlarından, doğalgaz zamlarından, Suriye ve İran’la neredeyse savaşa girmenin eşiğine geldiğimizden bahsetmiyor. Denizli halkı, yapılan, bozulan, tekrar yapılan, bir daha bozulup yapılan yolları, kent içi trafikte çekilen çileyi konuşmuyor. Varsa yoksa 12 Eylül… Bazılarına göre, 95 yaşındaki Kenan Evren, idam geri gelse de, bir asılıverse, ortalık güllük gülistanlık olacak.

12 Eylül İhtilali’nin önemli yasaları (Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası gibi) önemli kurumları (YÖK gibi) ise hala yürürlükte. 12 Eylül’ü sorgulamak isteyenlerin önce bu yasaları ve kurumları günün koşullarına göre değiştirmeleri gerekmez mi? İhtilalden sonraki ilk seçimlerden bu yana 30 yıl geçti. Özal Hükümetleri dışında bütün hükümetler, 12 Eylül’e karşı olduklarını ilan ettiler. Hiçbir Hükümet Seçim yasası’nı, değiştirme girişiminde bulunmadı.

27 Mayıs 1960 ihtilali ile devrilen Başbakan Adnan Menderes, bir Meclis konuşmasında, “Hafızai beşer, nisyan ile maluldür” demiş. Yani, “İnsan belleği unutkandır” demek istemiş.

Doğru, insan belleği unutuyor, ancak, KENT BELLEĞİ unutmuyor.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı