REKLAMI GEÇ

KİRLETENİ İHBAR EDİN GEREĞİNİ YAPAYIM

27 Kasım 2014 Perşembe

denizli-olmeye-yatan-nehir-menderes-kirlilik-cevre-ve-sehircilik-muduru-fikret-buyuksoy-h

Büyük Menderes ve Çürüksu yazılarımızın önemli bir röportajını yayınlıyoruz. Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fikret Büyüksoy ile nehir kirliliği, sanayi ve tarımsal atıklar, arıtma tesisleri ve yapılan çalışmaları görüştük.

Fikret Büyüksoy Yüksek Çevre Mühendisi. Uzun yıllar kamuda farklı birimlerde görev yapmış. Denizli’ye yaz başında tayin oldu. Yani henüz görevde yeni sayılır. Ancak konuşmalarımızdan anlaşıldığı kadarıyla geçen zamanda kent çevresindeki sorunlara vakıf olmuş.

Kendisini hem bir Bakanlık temsilcisi, hem de bir Çevre mühendisi sıfatıyla ziyaret ettik. İstediğimize yakın bir röportaj gerçekleştirdiğimizi sanıyorum. Biz sorduk, kendisi sorularımıza yüksünmeden yanıt verdi. Bürokratlarda alışık olduğumuz kasan, kayıran, nazlanan tutuma rastlamadık.

Denizli Valisi’nin oluru ile gerçekleşen bu görüşmeyi virgülünden noktasına kesip biçmeden, olduğu gibi yayınlıyoruz.

MENDERES’İN KİRLENME POTANSİYELİ VAR

Yaşar Tok: Büyük Menderes yukarı havzasında çok fazla zarar veren kirlilik unsuruna rastlanmıyor. Ancak kirlilik potansiyeli var mı derseniz, orada sanırım epey bir kirlilik potansiyeli var. Bunu ön görüşmemizde siz de ifade etmiştiniz. Kirliliğin Afyon tarafında ne kadar olduğunu bilemem elbette. Ama gördüklerimden yola çıkarak; Uşak’tan gelen Banaz çayı bağlantısının ve Dokuzsele’nin yani Ulubey’den gelen sanayi atıklarının yarattığı kirliliğin tanığı olduğumu söyleyebilirim.
Çürüksu’ya bir iki aydan bu yana geziler düzenliyoruz. Organize Sanayi Müdürü Tanju(Beştaş) Bey’le görüşmemiz oldu. Küçüker’in sahiplerinden Mustafa Bey’le davetleri üzerine konuşmamız oldu. Yine aynı şekilde Menderes Tekstil’de bir gezimiz oldu. Biliyorsunuz Çürüksu’nun bir ucunda onlar var, tam Büyük Menderes ile birleştiği noktada. Bu görüşme ve gezilerin yararlı olduğunu sanıyorum.
Bunlar iyi şeyler neden çünkü, Denizli bölgesi su kirliliğinde herkesin aklına ilkin sanayi gelir. Bu bir töhmet mi değil mi? Ayrı konu ama ilk akla gelen bu. Bunun sanayiciler tarafından ciddiye alınarak, ‘gelin görün ne yapıyoruz’ biçiminde sunulması bizim açımızdan hem kolaylaştırıcı, hem de kamuoyundaki algıyı biçimlendirici olduğunu düşünüyorum.
Bunun son toparlayıcısı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı temsilcisi olarak İl Müdürlüğü olabilir diye düşündük ve sizin kapınızı o nedenle çaldık. Böylece görüşmeler neticesinde derli toplu bir bakış açısını ortaya koymuş olalım istiyoruz.

1

Fikret Büyüksoy: İlgili konuda bizim de bilmediğimiz şeyler olabilir tabi ki.

Y.Tok: Tabi sizin yıl içinde göreve gelmiş olmanız gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Menderes Nehri dediğimizde kirliliğin 2 kaynağını görüyoruz. Çok önemli kirlilik unsuru olarak biri endüstriyel atıklar. İkinci kirlilik kaynağı ise sizin de bildiğiniz gibi tarımsal atıklar, özellikle Baklan, Çivril, Çal’a kadar olan bölgedeki vahşi sulama ve bunun yarattığı tarımsal kirlilik. Bunun yanında başka kirlilikler yok mu? Suyolu üstündeki muhtelif işletmelerin (meyvesuyu, balıkçılık vb. diğer tarımsal işletmeler) Dinar’dan başlayarak rolü yok mu? Var ama tüm bunlar marjinal faktörler. Asıl faktör sizin de az önce değindiğiniz gibi sanayi atıkları. Ben Denizli ölçeğinde Menderes çalışmamız disiplini içinde konuşmak istiyorum. Nehir üzerindeki kirliliği çok güzel ifade ettiniz. Yani potansiyel olarak kirliliğe hazır ama öyle önlemeyecek kirlilik yok diyorsunuz. Peki, bu konuda nasıl önlemler alınır ve bu potansiyelin önüne geçilmesi mümkün mü?

“DENİZLİ ARITMADA İLERLİYOR”

F.Büyüksoy: Öncelikle burada bir sanayi var. Bunu kimse inkar edemez. Bir de nehir ve doğa var ve doğanın kirlenmemesi lazım. Bunun için sanayiden çıkan atıkların uygun teknolojilerle arıtılması gerek. Ha diyeceksin ki arıtıldıktan sonra yüzde yüz şeffaf su mu oluyor? Değil. Fakat bir şekilde seyrelerek eskisi gibi olmasa da yakın bir şekilde temizlik sağlanabiliyor. Ben ilk göreve geldiğim zaman özellikle büyük Menderes üzerinde neler yapabiliriz diye düşündüm, arkadaşlardan orayla ilgili brifing aldım. Brifingde şunu gördüm; Çivril, Çal, Baklan tarafında tarımsal kirlilik var. Bunu tespit etmek çok kolay değil. Çeşitli analizler gerektiriyor. Fakat bu işin yüzde 10’udur. O da yağış olduğu zaman, sulama olduğu zaman. Özellikle yeraltı sulama kanalları süzülerek temizleniyor. Yüzde 10’u düşük bir miktar fakat ister istemez hem evsel hem de endüstriyel atık suların büyük etkisi var. Organik yükü arttırdığı gibi oksijen miktarını azaltıyor ve nehirde canlı hayatını bitiriyor. Asıl büyük sıkıntımız bu. Önemli olan orada sanayi yapılırken, bir yandan da doğal hayatın devam etmesidir. Pis su akabilir ama kirliliğin özelliği çok önemli. Suyun içersinde canlı varsa o su sudur. Yoksa zaten ona herhangi bir şekilde su tanımı koymak çok zor. Biz arkadaşlarla şunu düşündük. Orda neler var, neler yapılmış ortaya çıkartalım istedik. Bana bir doküman verdiler. Doküman bu bölgede, yani Denizli sınırları içerisindeki Menderes Nehri üzerinde ne kadar sanayi tesisi varsa bunların tamamının bilgilerini veriyordu. Bunların büyük çoğunluğunda fiziksel ve biyolojik, kimyasal arıtma var. Yani organik kaba malzeme bir kere gitmiyor. Onu çözmüşüz. Bu iyi bir ilerleme. Suyun içerisindeki organik birleşenleri parçalayan materyalleri biyolojik arıtma ile çözmeye çalışıyoruz. Biyolojik arıtma da bir çoğunda yapılmış. Onda da sıkıntımız yok. Şimdi 8-10 tane fabrikada kimyasal arıtma gerekliliği vardır. Bunları da fabrikalarla paylaştık, yüzde 90’ı tamamlandı. 1-2 tanesi ise tamamlayacak, bunun da sözünü aldık. Buralarda yaptığımız fiziksel ve biyolojik analizler sonucu suyun niteliği kimyasal arıtma gerektiriyorsa mecbur kılıyoruz. Bu yaklaşık kapasiteye göre 200 bin 250 bin civarında bir yatırım gerektiriyor. Buna sanayicilerin hiç birisi itiraz etmedi. Bir tane itiraz oldu, o da analiz sonuçlarının değerlendirilmesine göre. Yani yapmam yapmıyorum mahiyetinde değil, yapmasam ne olur mahiyetinde itirazlar oldu. Biz de bunu ikili görüşmelerle çözdük. Muhtemelen kimyasal arıtım da tamamlanmış olacak. Bunun haricinde yine belediyelerin ve yerleşim yerlerinin atıkları ile ilgili arıtma tesislerimiz tamamlandı. Burada saydığımız illerden; Afyon, Uşak gibi illerden sanki biz daha ilerideyiz gibi geliyor bana. İnceleme fırsatı buldum, Denizli daha ileride. Denizli’nin özellikle sanayicileri bu işin farkına varmış. Bakanlık çok önem veriyor. Özellikle birçok denetlemeleri kendisi yapıyor. Birçok izlemeleri kendisi yapıyor. Bizim bu bölgede şu ana kadar bir sıkıntı görmedik.

8

“ARITMALARDA BAY-PAS HATALARI VAR”

Y.Tok: Benim gezdiğim güzergaha Gürleyik’ten başladım, Sarayköy’e kadar devam ettim. Birkaç gün sürdü bu. Özellikle Güzelköy altlarında çok fazla kaçak atık borusuna rastladım. Akan simsiyah bir sıvı, su bile diyemiyorsunuz ona. Kimyasal bileşiklerden oluşan bir sıvı. Bunun gibi çeşitli yerlerde var. İkincisi evsel atık bağlantıları var. O da Korucuk altlarında rastladığım bağlantılardı. Daha yukarıda, Sarıçay ile Çürüksu’nun birleşmesinden yukarıda ise sanayiden gelen atıkların yarattığı bir yok oluş var. Ben bilim insanları ile gittim oraya, onlar da o civarı bir ölçüm istasyonu olarak kullanıyorlarmış zaten. Orada yaptıkları ölçümlerde canlı yaşamıyormuş, yaşayamıyormuş. O suda yaşamadığına göre suyun ölü su olduğunu düşünüyorum. Sarıçay’dan gelen ve sulamada kullanılan su, sözünü ettiğim noktadan yaklaşık 500 metre sonra birleşiyor. Ve tabi nehir yine kirli su olarak akıyor.

F.Büyüksoy: Onu şöyle açıklayayım. Bazı atıksu arıtma tesislerinin (bizim ilimizde rastlamadım ama başka illerde rastladığım kadarıyla) bay-pas hataları var. Yani atıksu arıtma tesisini çalıştırdığı zaman enerjiye verdiği parayı kısmak için ölü dönemlerde atmayıp bay-pasdan veriyorlar. Onlar anlık olduğu için tespit edilemiyor. Çevre olayı çok farklıdır. Birincisi ihbar çok önemli, ihbar verilecek. İkincisi, çevre konusunda herkesin kendisinin çevreci olması lazım, herkesin başına bir zaptiye dikme şansımız yok.

7

“İHBAR EDİN GEREĞİNİ YAPAYIM”

Y.Tok: Yani vatandaşın duyarlılığı da çok önemli bir faktör mü?

F.Büyüksoy: Alo 185 hattımız var. Doğrudan bana gelir. Ben yönlendiririm şikayetleri. Ben bu tür ihbarlarda bulunanlara çok fazla şahit olmadım. İhbar yüzde 5 bile yoktur. Görsel olarak şuna bakıyorlar: Geçerken adam ilk yakmada kalorifer kazanı yakarken bu endüstriyel tesis olsun fabrika olsun bina olsun, ateş alırken mutlaka 2-3 dakika kirlilik olur, siyah duman çıkar. Bunu engelleme şansınız yok. Onu hemen fotoğraflayıp gönderiyor. Ama sizin anlattıklarınızı kimse bize bildirmiyor. Bilmeyince de sizin tek tek o güzergahı dolaşma şansınız zaten yok. Çünkü bu işler yapılırken çoğunlukla gece yapılıyor, gece belirli bir saatten sonra. Jandarma bile bunu tespit edemiyor.

Y.Tok: Mesela sözünü ettiğimiz bu aralıkta hiç mesafesiz, mermer-traverten atıkları neredeyse nehrin yatağını doldurmak üzere.

F.Büyüksoy: Onu biz de gördük. Onlarla ilgili sürekli gidip denetleme yapıyoruz.

Y.Tok: Peki denetlemenin dışında önlem alınamaz mı?

“CEZA VE KAPATMANIN BİZE YANSIMASI ÇOK SERT”

F. Büyüksoy: Bakanlık olarak kapatana kadar yetkimiz var. Fakat bir tarafta yatırım, büyüme var, bir taraftan biz gidip kapatıyoruz. Bunun bize yansıması bazen çok sert olabiliyor. Ama biz diyoruz ki insanlara, “bunu yaparken bir sistem konulmuş. Arıtma tesisi değilse en azından fiziksel arıtma yapın.” Buna kimse hayır demedi. Biz de şikayet olan yere gitmek zorundayız. Yoksa başka türlü yapma şansımız yok. Normal bir denetleme, bilinen bir denetlemeye gittiğiniz zaman her şey sütliman. Bu yine insanlardan kaynaklanıyor. Ben çok sıkıntıda, zorda kaldığım zaman şunu söylüyorum, “Ben Denizlili değilim, iki yıl sonra burada kalmayacağım. İki sene sonra buranın suyu havası kirlendi mi gece bir karar alır giderim ben. Ama sen burada, çocuğunda burada olacak, kardeşin, yeğenin herkes burada olacak, Bu suyu kirlettiğin zaman ileride senin çocuğun belki bu suya girecek, bu sudan tutulan balıkları yiyecek. Yani bunu benim için yapma kendin için yap” diyorum. Sıkıntı şurada, mevzuatlar çerçevesinde gelen, resmi kanaldan kurulmuş ne kadar işletme varsa biz bunlara arıtma yaptırıyoruz. Belediyeler evsel atıkları dahil. Fakat bir yerde üç-beş tane ev vardır. Belediyeler belki oralara kadar gidemeyebilir. Onlar birleşiyorlar, kendilerini güzelce çalılarla kapatıp suya veriyorlar ya da fosseptik açıyorlar.
Artı geçiyoruz ikinci aşamasına. Vatandaş bizleri çok güzel ağırlıyor, bakıyorsunuz dört dörtlük yatırım ama elektrik ve su sarfiyatı fazla oluyor diye ben sırtımı döndükten sonra salıyorsa bunları engelleme şansımız olmuyor. Bu iş biraz da kişilerin çevre bilincine bağlı. Yani sanayici olmak çok önemli değil veya müteşebbis olmak çok önemli değil, ‘bunu yaparken para kazanıyorum ama kimseye zararım olmasın’ düşüncesinin hakim olması lazım. Ben bugüne kadar nereye gittimse her şey sütlimandı. Şu güzel tarafı var, bu kaçakları yapanları az çok tahmin edebiliyoruz. Yani bölgede tahmin edebiliyoruz.

2

Y.Tok: Alan daralıyor, arıtma tesisi kurdukça kaçak yapanların kimler olabileceği tahmin ediliyor. Tespit nispeten daha kolay olmalı. Gereği yerine getiriliyor mu?

F.Büyüksoy: Mesela geçen gün Milletvekilimiz Nurcan Hanım aradı, eşi gelirken bir tekstil atıklarının Çürüksu’nun kenarına boşaltıldığını görmüş. Beni aradı, bende tesadüfen oradan geçiyorum. Gittik bulduk, bir firmaymış ama araba kayıp bir şey bulamadık. 15 -20 dakika gecikmeyle gitmişler. İlgili firmaya gittik onlar birine vermiş, biri diğerine vermiş en sonunda öbürü atmış. Yani dedektif gibi araştırıyoruz. Benim il müdürlüğümü bırakın jandarmaya, emniyete verseniz epey uğraşırlar.

“BU İŞ KOLLUK GÜCÜYLE ÇÖZÜLMEZ”

Y.Tok: Yani kolluk kuvvetlerinin gücüyle olacak şey değil mi?

F.Büyüksoy: Belirli noktalarda sürekli izleme yapacaksınız. Menderes üzerinde. Şu an zaten Büyük Menderes üzerinde yapılan çalışmanın ana amacı o. Belirli noktalara analiz laboratuvarı gibi küçük birimler ve küçük ölçüm yapan mekanizmalar kurularak otomatikman izlemek. Nerede kirlenme var onu tespit edip anında müdahale etmek. Şimdiki haliyle anlık olarak müdahale etmeniz gerekiyor. İhbar geliyor, ‘falan tekstil fabrikasından şöyle bir su akıyor’ diye. Siz buradan çıkıp gidene kadar 1 saat geçiyor, gittiğinizde bir emare bulamıyorsunuz. Çünkü su akıyor. Bu en büyük sıkıntımız bizim.

___________________________________________________

Bahar_imaj_450x150

___________________________________________________

Y.Tok: Anlaşılan o ki, bu tür çabalarla kirliliği önlemek kesin olarak mümkün değil. Ancak uzun vadeli projelerle ve bir sistem içinde bu sorun çözülürse nehir kirlilikten kalıcı olarak kurtulabilir. Çürüksu üzerindeki sanayi işletmeleri için küçük bir ara çözüm mümkün mü? Yani bazı işletmeleri bir araya getirip ortak arıtma ya da Küçüker’den Mustafa Bey’in söylediği gibi kapasitesi uygun arıtmalarla anlaşarak atıksuyu ortak arıtma mümkün olamaz mı?

F.Büyüksoy: Gümüşsu arıtma tesisi var ya. Gümüşsu bölgesindeki arıtma tesisi. Ben orayı çok beğendim. 8-10 tane fabrika birleşmiş kendi arıtma tesislerini kurmuşlar. Yanına laboratuvar kurmuşlar ve o laboratuvarda ölçümler yapıyorlar, diğer yerlere de hizmet veriyorlar. Benim çok hoşuma gitti ve takdir ettim. Sudan ziyade organize sanayide şu kanıya vardık: Güçsan var, kömür yakıp elektrik üretiyor. Her yıl kömür yakıp elektrik üretene kadar ayrı bir güçsan kurulsun, kendileri veya başka bir müteşebbis ikinciyi kursun, o da diğerine versin. Bizim için önemli olan, hava kirliliğinde yüz baz yerine tek bir bazdan kontrol mekanizması olması gibi suda da aynısı olsun. Herkesin arıtma tesisi kurmasına gerek yok. Ben bunu hep söylüyorum. Aynı yatırımı dört fabrikaya kurabilirsiniz. Biri diyor ki 3500 m³ gün çıkışım var, kapasitem 5500. Ona üç tane daha şirket bağlanır. Yatırım rakamı aynı rakam. Birçok sektör temsilcisi ile toplantılar yaptım. Ama bünyemizde eleman sayımızın az olması ve şu anda birleşik denetimlerimiz olması sebebiyle bunu erteledik. Tekstil üzerine bir toplantı yapacağım, konu bu olacak. Organize sanayide yapacağız. Hava kirliliğinden dolayı tek bir noktadan enerji alınması hedefimiz. Bunları hep düşünüyoruz, planlamışız. Fakat takdir edersiniz ki ben geleli dört ay oldu. İlk geldiğim bir ay boyunca müdür lojmanında kalıyordum. Sabah saat 7.00’de buraya geliyordum 11.00’de misafirhaneye gidiyordum. O süreçte önce sorun nedir, sorunların bilinmesi lazım ki çözüm önerileri üretilebilsin, sadece sorunları belirledik. Her şube bazında ben o sorunların üzerine giderek neler yapmamız gerektiğini böyle çözüyorum.

6

“TELEFONUM 24 SAAT AÇIK”

Y.Tok: Sözü Deri Organize Sanayiye getirmek istiyorum. 2000 m³/gün kapasiteli bir tesis var, ama 200 m³/gün kullanım suyu geliyor. Burada tesis boşuna mı enerji tüketiyor? Ya da her gün gerçekten çalışıyor mu? Zaten atıksu deresini takip ettiğinizde giderek mermer sanayi kullanım suyu ve sulama suyuna karıştığı görülüyor.

F.Büyüksoy: Ben çalıştığına inanamıyorum. 200 m³ su geliyor, 2000 m³ su gelse de aynı maliyet olacak.

Y.Tok: Hafiyelik yapıyoruz bazen ama bu çalışma için gereksiz değil sanırım.

F.Büyüksoy: Ben zaten onu istiyorum. Ben tespit edemiyorum ki.

Y.Tok: Bizim yazıları takip ediyor musunuz?

F.Büyüksoy: Tabi. Ayrıca bu konuda direk bana ulaşabilirsiniz sıkıntı yok. 24 saat açık benim telefonum. Şimdi bazen gelip bana söylüyorlar, biz her gün çalıştırıyoruz diyorlar. Ben gülüyorum. İnanmıyorsunuz diyorlar. İnanamıyorum diyorum yani yalan yok. Yani 200 metre küp su ile bu masrafı kaldıramaz. Belki şunu yaparsın, çok yoğun kirlilik hissettiğiniz an çalıştırırsınız ama onun dışında orta seviyede çalıştırmazsınız. İşte, biraz önce söylediğim çevreye duyarlılık olayı bu.

Y.Tok: Bir konuya açıklık getirelim, Deri Sanayi atıksu arıtma tesisi ile ilgili söylediklerinizi yayınlamamızın umarım sakıncası yoktur.

3

“ÇALIŞTIRSINLAR ALTIN VEREYİM”

F.Büyüksoy: Yani şimdi şöyle yazabilirsiniz, 2 bin metreküplük kapasiteye sahip bir yerde 200 metreküp suyla gelen bir arıtma tesisini yüzde 10’luk bir verim elde etmek için yüzde 100’lük bir sarfiyat yapar mısınız? Benim mantığım o şekilde çalışıyor. Ben yapmam. Nasıl çalıştıracaksın, yani iki lira ödeyeceğine 15 lira öder misin? Ticaret adamı bunu yapmaz. Ama yapıyorlarsa da tebrik ediyorum. Takdir ediyorum gider altın veririm. İzleyelim bakalım. Bunu net söylüyorum. Eğer orda 2 bin metreküplük bir arıtma tesisinde 200 metreküp gelen bir suyla gece gündüz ve kesintisiz çalıştırıyorsa, bence bunu yapan insan benden daha çevrecidir. Benden çok bu koltuğu o hak ediyor demektir.

Y.Tok: Bildiğim kadarıyla arıtma tesisini ara ara çalıştırmanın bir faydası yok ki.

F.Büyüksoy: Zaten suyu temizlemiyor. Bunların bekletme süreleri var. Diyelim çökeltme havuzunda üç gün bekleyecekse bunu bir günde atıyorlar. Tam çökelme sağlamıyor. floklaşma dediğimiz olay tam sağlanmıyor. Yani işin özü, atılan, ilave edilen kimyasallardan tutun deşarja kadar bunlar işin gerçeği, bunu ilgili herkes bilir. Yapabileceğimiz şey ne, biz gittiğimiz zaman her şey tertemiz. Yakaladığımız olmadı mı oldu. Ceza verdiklerimiz de oldu. Ben açık bir şekilde söylüyorum, cezalar caydırıcı olmuyor.

“ARITMALARIN ÇALIŞMADIĞI DUYUMU ALIYORUZ”

Y.Tok: Affettiğiniz olduğu mu?

F.Büyüksoy: Hiç affetmedim şimdiye kadar.

Y.Tok: Başka bir bilgi var bu konuda, bir meyvesuyu fabrikasına kesilen cezanın affedilmesiyle ilgili.

F.Büyüksoy: Ondan haberim yok. Yani ceza kesilmiş affedilmiş öyle mi?

4

Y.Tok: Valilik kanalıyla affedildiği bilgisi var. Belki de Mahalli Çevre Komisyonu’nda.

F.Büyüksoy: Ben bir tane MÇK yaptım o affedilmedi. Öncesinde affedildi ise bilmiyorum. Ben haziranda başladım benim affettiğim yok. Vali Bey’e kadar gitmişse bilemem. Cezayı kesen benim. Affedildiğini hiç duymadım şimdiye kadar. Benden önce olmuşsa bilmiyorum. Benim bilgim dışında bir şey olduysa buna çok kızıyorum. (Not: Fikret bey aynı gün geç saatlerde arayarak ilgili cezaların belgelerinin kendisinde olduğunu, affedilmediğini, birinin 2013 Aralık tarihli 40.636 Tl, diğerinin ise Haziran 2014 tarihli 101.595 TL olduğunu, ilk cezanın ödendiğini ancak ikinci cezaya firmanın idare mahkemesi düzeyinde itiraz ettiğini belirtti. Sonraki günlerde bu belgeleri bize ulaştırdı.)

Y.Tok: Arıtmaların çalıştırılmadığına dair şikayet aldığınız oldu mu?

F.Büyüksoy: Şikayet yok ama duyumlar var. Ben bir arıtma tesisine gittiğimde oradaki bekçinin bile fikrini soruyorum. Niye soruyorum çalıştıran adam o. Gece bir sorun oluyor mu, soğukta sorun oluyor mu, sıcakta sorun oluyor mu? Veya yağış olduğunda bir sıkıntı oluyor mu? Çocuktan al haberi misali ben oradaki insandan başlıyorum görüşmeye. İşte gece çalıştırılmıyorsa, gündüz belirli saatlerde çalıştırılıyorsa onlar bunu çok safiyane şekilde söyleyebiliyor. O arada kaş-göz işareti yetişene kadar o lafı söylüyor. Siz kapabiliyorsunuz o lafı. Ama kayda değer bir olaya rastlayamadım. Ancak geceleri çalıştırılmadığı duyumlarını alıyorum.

(Devam edecek)

Yorumlar

fikret   -  Bağlantı 27 Kasım 2014, 17:43

Yaşar beye ve Müdür beye teşekkür ediyoruz. Anlaşılan şu ki;suyu kirletenler gönüllü olarak bu huylarından vazgeçmeyecekler..Bence çözüm, suyun aktığı yere genel bir arıtma tesisi kurularak, yapım ve işletim giderlerinin kirleten firmalara yüklenmesi

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı