REKLAMI GEÇ

MENDERES’TE HALA UMUT VAR!

9 Ekim 2014 Perşembe

denizli-olmeye-yatan-nehir-menderes-meandros-yukari-havza-gezileri-h

Yukarı Menderes havzasını konu edinen bir çalışma için yeterince gezip dolaştık. Gördük, konuştuk, notlayıp yazdık. Artık toparlayıp değerlendirme kıvamına geldik sayılır.
Mayıs ayının ikinci haftasında başladığımız yazılarımız tam 20. haftasına ulaştı. Geçen bu süre boyunca her haftanın birkaç gününü nehir boyunda görüp not aldığımız ne varsa kayda geçirmeye çalıştık. Dinar Suçıkan’dan başlayan bu geziler, Buldan Yenicekent’e kadar geldi. Cindere Vadisi ve vadideki gelişmeleri özetleyen son yazımızı noktaladık. Şimdi artık tüm bölgeyi tanık olduğumuz haliyle özetleme zamanı.

YUKARI HAVZAYA SON BAKIŞ
Dinar ve çevresinde başlayan gezilerimizde edindiğimiz izlenimlerin bizde bıraktığı kanaat odur ki, nehrin henüz çıkışından itibaren başlayan kirlenme, yukarı havzanın sonuna kadar artarak devam etmekte. Kirlenme olgusunun kaynaklarına geçmeden önce şunu söyleyebiliriz; biz yalnızca kirlenmenin değil, doğal korumanın, tarihsel kültürü sahiplenmenin, tarım arazilerini kulanım yöntemlerinin nehrin bu gününe etkilerini topluca gözleyip kaleme aldık. İzlediğimiz suyolu boyunca kısmen ön bilgiye sahip olduğumuz ara bölgelerdeki saptamalarımızın, diğer bölgelerde de çok değişmeden devam ettiğini gördük. Dolayısıyla odaklandığımız şey sadece suyun kirlenmesi değil, doğanın gördüğü zarar oldu. Tarihsel mirasın giderek erozyona uğrayan varlığı oldu. Toprağın rasyonalizasyonu uğruna feda edilen sağlıklı üretim ve beslenme oldu.Suya bağlı olan ve olmayan işletme ve sanayi yatırımlarının doğa ve çevreye etkisi oldu ve suyu fütursuzca kullanımı sonucu ortaya çıkan suyolu bağlantılarının gördüğü zarar, bunun sonucunda nehrin yok edilişini hızlandıran etkenler oldu.

2

Söz konusu ettiğimiz bu süreci başlıklar halinde ele aldığımız zaman görüyoruz ki, kirlenme faktörleri çok fazla. Dolayısıyla doğaya etkisi açısından baktığınızda bu faktörlerin birini diğerinden ayrı olarak düşünemiyorsunuz. Neredeyse her faktör yek diğerini nedenliyor. Tıpkı bir zincirin halkaları gibi. Bu zincirin herhangi bir yerinde başlayacak bir kopuş, diğerlerini de etkileme gücüne sahip. Yani kirlenme olgusuna yol açan nedenleri bir halkasından kırmayı ciddi olarak başardığınız zaman, nehrin bu günkü yol oluşunu durdurmak, giderek temizlenmesinin yolunu açmak olanaklı. İşte bu nedenle bu bölümün başlığı “Menderes’te hala umut var” olarak atıldı.

1

MENDERES’TE KİRLENMENİN ETKENLERİ

1. Suyun Tarımsal Kullanımı
Menderes nehri üzerindeki tarım arazileri, Dinar coğrafyasından başlayarak Çal topraklarına kadar kesintisiz bir ova olarak devam ediyor. Çivril ve Baklan arazilerinin yayıldığı geniş ovanın neredeyse %80’i bu su ile sulanıyor. Işıklı gölünde toplanan su, erken çağlardan geç dönemlere kadar içme suyu olarak kullanılmış. Modern çağda sulama kanalları ile tüm ovaya yayılmış, son 50 yıl içinde ise kanallar adeta bir örümcek ağı gibi tüm ovayı sarmış.

6

a. Vahşi Sulama
Halen kullanılmakta olan sulama biçimi, vahşi sulama olarak tanımlanan yöntem. Yani klasik su kanalları yoluyla arazilere belirli zamanlarda bırakılan su ile arazi ve bitkilerin sulanması yöntemi. Bu yöntem özellikle su ile aynı kotta olan Dinar, Çivril ve Baklan ovalarında geçerli. Engebeli araziye sahip ve nehir suyunun sulama olanaklarından yeterince faydalanamayan Çal, Bekilli ve Güney bölgelerinde ise aynı yöntemle sulama yapılıyor olsa da, deneysel ve yeni bir teşvik olarak damlama sulama yöntemi örneklerine de rastlanıyor. Örneğin Bekilli ve Çal bölgelerinde, özellikle Güney’deki tarım arazilerinde-bunların büyük bölümü üzüm yetiştiriciliğine dönük bağ ve asma bakımı-damlama sulama yöntemi giderek örnek üretim çiftlikleri ile artma eğilimi gösteriyor. Güney ilçesinde Pamukkale, Sevilen, Doluca ve Kavaklıdere gibi Türkiye’nin önde gelen şarap üreticileri kendilerine ait arazilerde damlama-sulama yöntemi kullanıyor. Keza Bekilli’de modern tarım yöntemleri uygulayan (Küp Şarapları gibi) üzüm ve şarap üreticileri aynı biçimde sulama tekniklerine yönelmiş durumda. Bu kiraz ve elma üreticileri içinde seçenek olarak değerlendiriliyor. Çal-Bekilli ve Güney’deki suyun arazilerde kullanım olanakları üzerinde duruş sebebimiz şu: Adı geçen ilçe toprakları engebeli arazi oldukları ve Menderes nehrinin su kodundan oldukça yüksek bir rakımda yer aldıkları için kısmen zorunlu olarak yeni sulama tekniklerini kullanmayı seçiyorlar. Saydığımız etkenlere karşın, bölge arazi sulamasında bu yöntemin kullanılma oranı yine de sembolik. Güney topraklarında %5-8 arasında hesaplanabiliyor. Çal ve Bekilli’de ise daha az olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Dinar, Çivril ve Baklan ovalarındaki damlama su kullanımı ise tarımsal toprak genişliğiile karşılaştırıldığında yok denecek kadar az. Çünkü geleneksel sulama yöntemleri için kurulmuş bir altyapı var. Buralarda yeni sulama tekniklerine yönelmek, çiftçiye sürekli bir üretim istikrarı sağlanamadığı mevcut ekonomik koşullarda, artı yatırım gerektirdiği için tercih edilmediği söylenebilir.

4

Son haftalarda Denizli DSİ Şube Müdürlüğünün haberlere konu olan açıklamalarında da görüldüğü gibi gerek Işıklı gölü ve gerekse kanyon bölgesindeki barajlarda su seviyesi oldukça düşmüş durumda. Gelecek yıllar için şimdiden tehlike sinyalleri verdiğini açıklayan yine aynı müdürlük. Eylül ayı ikinci haftasında yolumuz düşen Adıgüzel Barajındaki su seviyesi yaz sonunda tahminen 2/3 oranında azalmıştı. Bağlı suyolu akıntıları ve doğrudan Büyük Menderes’in besleme kapasitesi ufuktaki tehlikeye ne ölçüde merhem olur, çok değil önümüzdeki yaz aylarında ortaya çıkar. Ama görünen o ki, şimdiki su kullanım politikaları ile ilgili yakın ve orta vadeli geçişli planlamaları yapılmadığı sürece susuzluk tehlikesi bertaraf olacak gibi görünmüyor. Varsayım olarak bilim dünyasının öne sürdüğü geleceğe dönük kalıcı iklim değişikliğinin, bu süreci olumsuz yönde daha da geliştireceğini öngörmek mümkün.

3

b. Yeraltı Kaynaklarının Kullanımı
Yeraltı kaynaklarının kullanımı, yukarıda açıkladığımız açıktaki suyun kullanım yöntemlerinden çok farklı değil. Üstelik denetimsiz, planlama olmaksızın ve rastlantısal olarak kullanılan bu kaynaklar, suya olan ihtiyacı gidermesinden çok kaynağın rezervine zarar verecek denli kontrolsüz çıkarılıyor. Çıkan suyun devamlı akması ve kullanım dışı miktarının hem kullanım oranından fazla, hem de başıboş kalması oldukça dramatik biçimde farkında olunmayanbir zarara yol açıyor. Gezdiğimiz bölgelerde bu yaz tanık olduğumuz Büyükşehir(DESKİ) çalışmaları ise bu konuda bir planlama içeriyor mu kuşkulu. Sadece var olan kaynakları disipline etme adı altında sürdürülen DESKİ denetim ve su kesmeleri, bölge halkının genelinde rahatsızlık yaratıyor. Çoğunlukla siyasi bakıldığı kuşkusuyla gelen şikayetler bazen mahkemelere taşınabiliyor. Arazi sulaması için su verilmemesi Çal ve Bekilli’de ürün verimliliğini şimdiden etkilemiş durumda. Kiraz, elma, ayçiçeği, pancar ve bağ sulamasının yaz ortalarında bıçak gibi kesilmesi, ürünlerin zaman zaman tarlada kalmasına sebep oluyor. Bu durum, giderek üreticinin kendi çözümünü üretmesi ve yeraltı kaynaklarına sondaj vurarak su temin etme yolunu seçmesi ile sonuçlanıyor. Sondaj, kesin çözüm olmamasına rağmen, çözümsüzlüğe palyatif çözüm olarak tercih ediliyor.

7

c. Bağlı Suyollarının Tahribatı
Henüz Dinar’dan başlayan nehir yolu boyunca gözlemlediğimiz olgulardan biri de nehir boyunun giderek tahrip ediliyor olmasıydı. Bu sıkıntı Çivril ve Baklan ovalarında çok görülür bir sıkıntı olarak göze çarpmıyor. Nihayetinde sulama kanalları vasıtasıyla gelen suyun tarım arazilerinde kullanımı yerleşik hale gelmiş. Ama yine de suyolu üzerindeki köprü, işletme, düzenleme, ıslah vb. gibi çalışmaların yol açtığı su kaybı kayda değer ölçüde görünüyor. Sulama için kanallardan yararlanamayanların kullandığı tankerlerle su taşıma yöntemi en az zararlı gibi görünse de, gerek köprü başlarında, gerekse su alımına uygun derinlikli göllenme bölgelerinde kısmi de olsa çevre tahribatı yaşanıyor.

___________________________________________________

Bahar_imaj_450x150

___________________________________________________

Ovadan sonraki bölgelerde ise bu tahribat daha fazla ve sistematik yürütülüyor. Çal Dayılar’dan sonraki coğrafya bu türden tahribat için oldukça uygun. Suyun akışı giderek hızlanıyor. Kısıklar(kanyon oluşumları) suyun akış gücünü arttırırken, HES vb. oluşumlar için iştah kabartıyor. Suyolu eğimi düşüyor, arazi eğimi aynı kalıyor, bu durum suyu enerji üretimi vb. için daha çekici hale getiriyor. Hem flora, hem fauna bu sistematik çalışmalardan çok fazla etkileniyor. Çal kanyonundan sonra su nehir yolunda kendi akışına hiçbir zaman ulaşamıyor. Doğal dengenin değişip giderek yok olması işte o noktalarda daha belirgin ve açık hale geliyor. Bazı HES çalışmaları sonucu bazen kanallara, bazen de tüneller alınan su, neredeyse Adıgüzel barajına kadar kendi yatağını terk ediyor. Bu duruma bir de katı atıkların yol açtığı kirlilik faktörleri eklendiğinde, isteseniz de suyu kullanmak mümkün olmuyor. Doğal süreç neredeyse tersine dönüyor ve su, yolu üzerine çıkan her şeyi yok etmeye başlıyor. Bu örneği hem Uşak Dokuzsele deresi üzerinde, hem de Bekilli Kanyonlar bölgesi başlangıcında kolayca görebiliyorsunuz.

5

2. Suya Bağlı İşletmeler

a. Balık Çiftlikleri
İlk yazılarımızda üzerinde sıkça durduğumuz balık çiftlikleri, aslında kirlilik olgusunda son sıralarda yer alabilir. Çünkü çok fazla işletme yok ve var olanların yol açtığı zarara rağmen, karşılaştırmalı olarak bakıldığında tarım, sanayi ve işletmelerin atıkları yanında oldukça denetlenebilir ve zararları lokalizeedilebilir kalıyor.Suçıkan mevkiinin hemen çıkışında DSİ tarafından özel işletmeye kiralanan alan balık çiftliği olarak işletiliyor. Dinar Belediye Başkanı’nın sitayişle bahsettiği gibi alan bu iş için hiç elverişli değil. Etrafındaki tüm araziler şimdilerde kentsel dönüşüm bölgesi ilan edilmiş durumda. Dolayısıyla böyle bir modernizasyon içinde balık çiftliğinin önce çevresel etkisi olumlu değil. Ayrıca Menderes nehrinin ana kaynağı olan bu suyun çıkıştan elli-yüz metre sonra saniyede 500 metreküp işletme kullanımı olarak ayrılması, suyun daha orada oksijensizlik, azot vb. değerlerle yüklenmesi anlamına geliyor.

Çivril Gökgöl’deki işletmelerin yol açtığı zararlar da aynı biçimde sıralanabilir. Su Akdağ’ın zemininden çıkıp henüz yol almadan devasa bir balık üretme çiftliğine bağlanıyor. Prof.Dr.Mustafa Duran ile konuyu görüştüğümüzde, “su hemen kaynaktan zaten oksijensiz olarak açığa çıkar” demişti. Basit bir akıl yürütme ile bu suyun havaya karışıp oksijenlenme fırsatı bulmadan çiftliğe akması ve orada balık üretimi için kullanılan yem vb. türü kimyasallara maruz kalması ne ölçüde sağlıklıdır? Nitekim yıl içinde gerçekleşenler hariç, aynı yerde son haftalarda yeni toplu balık ölümleri ile karşılaşılmış olması çok da tesadüf sayılmamalı. Her ne kadar Dinar yönünden gelen akıntının taşıdığı meyve fabrikası organik atıklarının buna yol açtığı iddiası ortaya atılsa da(doğru olma olasılığı oldukça yüksek bir iddia), hiç mi çiftlikteki su kullanım biçiminin suçu yok, sormak gerekiyor.

Güzergahın sonraki bölümlerinde de benzer sorunlar yaşanmıyor değil. Kanımca asıl mesele, ne kadar denetime tabi olursa olsun, ne kadar ‘fenni’ yöntemler kullanılırsa kullanılsın, dengesiz yemleme, suyun azot, oksijen, organik karışım vb. gibi değerlerinin periyodik olarak ölçülmesi, mevcut üretimle kapasitenin dengelenmesi, hızlı ve çabuk üretim için aşırı yemlemenin önlenmesi vb. gibi yöntemlerin merkezi ve sistematik denetimi olarak düşünülebilir.

10

b. Hesler ve Barajlar
Büyük Menderes üzerindeki doğa tahribatı en az kirlenme kadar önemli. Özellikle Hidroelektrik Santralleri ve barajların bulunduğu bölgeler bu tahribatın en yaygın ve etkili yaşandığı suyollarını oluşturuyor. Suyun doğal akış dengesi bozuluyor, giderek iklimsel etkilere varan değişiklikler gözlenebiliyor. Başka tahribat unsurları ile birleştiğinde bu hem coğrafya alanı olarak genişliyor, hem de tarımsal arazilerinin verimliliğine zarar verebiliyor.

Bunun en tipik örneğini Bekilli kanyonlarındaki HES’ler ve Cindere vadisi barajlarında görmek olanaklı. Akkent civarında başlayan vadi ve kısıklar, suyun yüksekten uçurulmasına elverişli. Suyolunun rakımı düşüyor, arazi yüksekte kalıyor.
Henüz 1950’li yıllarda keşfedilen bölge topografyasında Bekilli Belediyesi elektrik üretme ünitesi 1954’te kuruldu. 1990’lı yıllara kadar elektrik üreten tesisin sonradan belediye meclis kararı ile kiralanıp, kiracısı tarafından kapısına kilit vuruldu. 1990’lı yılların sonda kurulan ilk hidroelektrik santrali kısmen terbiyeli bir üretim yaparken, 2000’lerde ve halen devam eden biçimiyle tüm vadi adeta parsellenmeye başlandı. 8-10 km’lik güzergaha iki-üç yeni santral kuruldu ve kuruluyor. Buralardaki inşaatlar henüz tamamlanmış değil. Bekilli vadisi o gün bu gündür ilçe halkının kullanımından uzak. Yer yer vadiye giriş yasakları konulmuş. Santrallerin bulunduğu bölgelere insan, araç vb. girişine izin verilmiyor ya da kontrollü olarak girilebiliyor. Doğa tahribatının ölçümünü yapma olanağı yok çünkü bölge karantina altında. Uzaktan bakıldığında dağın eteklerinin teraslanıp kaymaya karşı önlemler alındığı görülüyor. Bu durum Büyük Menderes yatağının Adıgüzel baraj bağlantısına kadar neredeyse kesintisiz biçimde sürüyor.

8

Adıgüzel barajı sürekli su kaybediyor, bağlı suyolları içinde en önemlilerinden sayılan Banaz çayının taşıdığı kirlilik kuşbakışı gözlenebiliyor. Devamında yer alan Cindere vadisi barajları, doğal tahribatın ciddi referansları olarak görülebilir. Yıllar önce çektiğimiz fotoğraflardaki doğa zenginliğinin artık eskisi kadar göz alıcı olmadığı gözleniyor. Adıgüzel barajının devamında inşaatı devam eden Adıgüzel-2 barajı ile birlikte 7 km’lik bir alanda 3 ayrı baraj kurulmuş olacak. Bu yoğunluğun iklimsel etkisi yanında doğa ortamın giderek zayıflaması, yeni ulaşım yolları ile arazinin bitki örtüsü zenginliğine darbe vurulması ve doğal yaşam alanlarının daha da daralması olağan sonuç olacak. Kaldı ki sorun sadece üç baraj sorunu değil. Cindere baraj kapaklarının hemen önünde sulama için açılan uzun tünel söz konusu doğal ortamın daha hızlı zayıflamasına yol açacak. Suyolunu değiştiren ve birkaç km. boyunca yeraltına alan tünel, akış yönünü de değiştirdiği için eski yatak giderek kuruyacak ve üzerindeki pek çok tarımsal alan çoraklaşmaya başlayacak. Bunu görmek için beklemeye gerek yok. Aynı bölgede başlayan termal kaynakların akıbeti ise suyun kesilmesinden sonra nasıl bir seyir izler, şimdilik meçhul.

9

c. Tarımsal İşletmeler
Tarımsal işletmeler, Şarap üretim fabrikaları dışında yukarı havzada çok fazla değil. Dolayısıyla kayda değer üretim ve pazar ilişkilerine, sadece bu sektörün sahip olduğu söylenebilir. Ancak şarap fabrikalarının doğa ve çevreye zararları neredeyse sıfır düzeyinde. TAPDK kurumunun yeni alkol yasası ile şarap sektörünü olağanüstü sıkı bir denetime aldığı düşünülürse, sektörün çevresel etkilerinin olumsuz değil, aksine olumlu ve örnek bir uygulama olarak değerlendirilmesi gerekir.

Oysa başka türden üretim yapan tarım işletmeleri için aynı kanaati taşımak oldukça güç. Yaşanan örnekler çerçevesinde bunun kanıtlanabilir olduğunu söyleyebiliriz. Geçen bir yıl içinde söz konusu işletmelerin yol açtığı çevre zararları ve bu zararlara ilişkin kesilen cezalar biliniyor. Son haftalarda Gökgöl’deki balık üretim çiftliğinde yaşanan 600.000 adet balık ölümünün müsebbibi olarak, Çivril yönünden Dinar girişindeki meyve suyu işletmesi gösterildi. Aynı yöreye yaptığımız gezilerde, işletmenin kapalı olmasına karşın kısmi bir faaliyet içinde olduğunu biz de gözlemlemiştik. Ancak konuyu Dinar Belediye Başkanı Saffet Bey’e sorduğumuzda, meyvesuyu işletmesi atıklarının Dinar arıtma tesisinden geçerek nehre bırakıldığını açıklamıştı. Kaldı ki sadece yaz başından bu yana yaşanan balık ölümü vakıaları bile, kirlilik kaynaklarının çok yönlü sorgulanmasının aciliyetini tek başına ortaya koyuyor.

Bu türden kaygı ve sorunlar Çal-Bekilli yöresindede gündemden düşmüyor. Yine bu yıl içinde basının davet edildiği Bekilli’deki kirlenme olayı hafızalardaki tazeliğini koruyor. Nitekim o kirlenme olgusundan sonra, yörede faaliyet yürüten başka bir işletmeyine ilgili kurumlarca parasal cezaya çarptırılmıştı. (Bu cezanın tahsil edilmesi ile ilgili olarak alınan bilgiler hiç hoş değil. Bilindiği kadarıyla o işletmeye kesilen ceza makbuzu işlemden kaldırılıp iptal edildi. İddianın daha vahim olan yanı, bu iptal işlemine karar verenin bizzat önceki Denizli mülki amirinin olduğu belirtiliyor.)

(Yarın: Vahşi Sulama Bitmek Zorunda)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı