REKLAMI GEÇ

HERAKLEİA SALBACE: GEÇMİŞTEN KAÇAN ŞEHİR

27 Mart 2013 Çarşamba

denizli-herakleia-salbace-h

BİR GEZİNİN NOTLARI

Tavas’a bağlı Kızılcabölük kasabası ile tanışmama az buçuk komik bir olay vesile oldu. Zamanın DSP Milletvekili Hasan Erçelebi’nin de hazır bulunduğu kasaba protokolü, o gün bir bankanın para çekme makinası(Bankamatik) açılışına cümbür cemaat davet etmişlerdi. O zamanlar henüz şimdiki Başkan Abdülkadir Uslu yoktu.  Sonraları karikatür sanatçısı Belediye Başkanı Abdülkadir Uslu ile tanıştık, aramızda iyi bir dostluk gelişti. Haliyle Kızılcabölük ziyaretlerimiz çoğaldı. Herakleia Salbace antik kentinin kutsal alanı sayılan Herakleia Hieronu’na ilk gidişim o zaman oldu. Devam eden ziyaretlerin birinde Başkan Uslu, bizi kendi aracıyla kutsal mabet kalıntılarının yer aldığı yaklaşık bir kilometrelik uzaklıktaki ören yerine götürdü. Herakleia Hieronu gibi görsel malzeme açısından mükemmel bir alanın bir de kenti olmalıydı. İşte o zaman Herakleia Salbace antik kentinin varlığından haberdar oldum.

 

HEKARLEİA SALBACE

Denizli bölge arkeolojisi içinde üvey evlat kalmış ama oldukça önemli olduğunu düşündüğüm kentlerin başında Herakleia Salbace gelir.

Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Vakıfköy, bölgede yer alan pek çok antik dönem yerleşmesinde görüleceği üzere bu kentin üzerine kurulmuştur. Diğer bir deyişle hala yaşayan Karia kentlerinden birisi.

Yer aldığı coğrafya, onu antik dönemde işlek bir geçiş kenti yapmış olmalı. Geriye, Karacasu’ya doğru Aphrodisias ve Menderes nehri yüksek uygarlıkların tanığı iken, bin yılın önceki ve sonraki ilk yüzyıllarında Herakleia Salbace kenti de aynı gelişmişlik düzeyinde olmalıydı. Nitekim bölge gezisine çıktığımız Arkeolog Ali Ceylan bu görüşleri teyit eden bilgiler vermişti. Aphrodisias’tan çıkan yol Vakıfköy-Herakleia kentine bağlanır. Oradan devam edip birkaç kilometre sonra Herakleia Hieraonu’na gelir. Yol burada çatallanır. Bir güzergah şimdiki Denizli Çamlık üzerinden gelerek Laodikeia Hierapolis’e, diğer güzergah ise Medet-Apollonia kentine devam eder. Apollonia’da çatallanan yolun biri Sebastapolis üzerinden Kibyra ve Likya bölgesine, diğeri ise Tabae antik kenti üzerinden Karia kentlerine; Halicarnassos’a kadar uzanır. Kısaca, Herakleia kenti,  Aphrodisias havzasını batıya ve güneye bağlayan önemli bir geçiş kenti olarak görünmektedir.

herakleia-sabace-cesme

SOKAKTA YAŞAYAN KENT
İlk gidişimde henüz köy(eski tanımla kasaba, malum büyükşehir olduk ya, artık oraları birer ilçe mahallesine dönüştü!) girişinden itibaren dikkatle gözlemeye çalıştım. Köyü baştan sona yarıp geçen ana yol üzerindeki evlere, evlerin kapılarına, bahçe duvarlarına, yapı taşlarına dikkat kesildim.

herakleia-sabace-kapi

Henüz ilk yüz metreyi aşmadan, bir evin önündeki mermer yalak(hayvanları sulanması amacıyla içine su doldurulan oyma taş küvet) bizi selamladı! Devam eden evlerin çoğunda aynı biçimde mermer yontuya rastladık. Kimi bir sütun başlığı, kimi bir friz parçası, kimi de köyün Salbace dağına bakan bitişiğindeki antik stadyum caveasından sökülmüş mermer oturak olarak farklı amaçlarla kullanılıyordu. Bazen de yapının bir yerine, duvarına, bahçesine, önüne salt süsleme amaçlı yerleştirilmişti.

herakleia-sabace-ev

STADİON (STADYUM)
Kentin en önemli kalıntısı, hiç kuşkusuz bir bölümü hala ayakta olan Stadion’dur. Şimdiki Vakıfköy yerleşmesi ile iç içe, köyün hemen doğusunda, Karcı dağının öte yüzüne bakan yamacın başında yer alan kalıntılar şimdi Denizli Müzesi vasıtasıyla Kültür Bakanlığı’nın koruması altında. Yüzeyde kalmış daha başka kalıntılar var. Bizans dönemine tarihlenen ve Stadionun arkasını kesip dönerek dağa doğru uzayan sur duvarları.

herakleia-sabace-bekci

Arkeolog rehberimiz Ali Ceylan, surların İ.S 5.yüzyıl sonlarına doğru Arap istilalarına karşı inşa edildiğini belirtiyor. Ancak sur duvarlarında kullanılan devasa temel taşlarının daha eski olduğu söylenebilir. Aynı karakterdeki taşlara Medet-Apollonia antik kenti kutsal alanı olan şimdiki köy camisinin temellerinde de rastladığımı geçen yazımızda belirtmiştik.

Stadion alanında yapılmış birkaç sondaj kazısı ile karşılaşıyoruz. Birisi hayli derin. Belli ki derine indikçe Stadion zemininin derinliği belirlenmiş, cavea basamaklarına ait parçalar ortaya çıkmış. Zemine ulaşılınca sondaja son verilmiş. Ali Bey’e soruyoruz, bu sondaj kazısının tespit amaçlı olarak Denizli Müze Müdürlüğü tarafından yapıldığını belirtiyor. Stadion’un yüzeyde kalıntının olmadığı ve Aphrodisias yönüne uzanan bölümü ise şimdiki yerleşmenin bahçeleri olarak parsellenmiş. Dolayısıyla ortalıkta kalan birkaç mermer sütun, sütun başlığı ve altlığı ile arşitrav ve friz parçası parsel sınırlarını belirlemek için kullanılmış.

___________________________

Audi_450x150

___________________________

Kenti tanımak ve tarihsel bilgi edinmek için yapacağınız araştırmada çok fazla bulguya rastlamak olanaksız. Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne ait web sitesinde yer alan bilgileri ise bize rehberlik eden Ali Ceylan’ın da içinde bulunduğu Denizli Müzesi arkeologlarının hazırladığını düşünebiliriz.

HERAKLES KİMDİR?
Anadolu tanrıları özellikle Ege’den iç Anadolu’ya geçişte Tanrı Apollon örneğinde olduğu gibi giderek farklılaşan tanrısal imgelerle donanıp mitolojideki ölümsüzlüğüne ulaşır. Bu yerel halkın inanç ihtiyaç ve taleplerinin belirlediği bir statüdür.  Herakleia Salbace antik kentine adını veren Helenistik kökenli tanrı Herakles Apollon kadar yaygın olmasa da benzer inanç kültleriyle donanarak yerel halkın tercihine dönüşmüştür.

Antik Grek Tanrısı Herakles için Mitoloji kitaplarında yer alan açıklamalar hemen hemen birbirinden alınma tanımlamalardır. Azra Erhat’ın hazırladığı Mitoloji Sözlüğü ve elimde bulunan farklı mitoloji sözlüklerinde yer alan
heraklesaçıklamalardan yararlanmak gerekirse; “Yunan mitolojisinin en büyük kahramanı Herakles cesareti ve insanüstü gücüyle bilinir. Zeus’un ölümlü Alkmene’den olan oğludur. Zeus’un eşi kıs­kanç Hera’nın beşiğine gönderdiği yılanları Herakles boğmuştur. Hera daha sonra Herakles’in bir delilik sonucu eşini ve çocuklarını öldürmesini sağla­mıştır. Bu suçundan arınabilmek için danıştığı Delphi Kehaneti, Herakles’i Tiryns kralı Eurystheus’a göndermiş ve Herakles kral tarafından On İki İş’i yerine getirmekle görevlendirilmiştir. Yunan ve Roma sanatında birçok esere konu olan bu işlerin arasında Nemea Aslanı’nı boğmak, Hades’ in bekçi kö­peği Kerberos’u yakalamak, Amazonlar kraliçesi Hippolyte’nin kemerini almak, Hesperides’in altın elmalarını getirmek, Lemea Hydrası ile dövüşmek vardır. Olympia’daki Zeus Tapınağı’nın metoplarında Herakles’in On İki İş’i betimlenmiştir. Herakles Argonautlar seferinde de önemli bir rol oyna­mıştır. Roma’da ‘Hercules’ olarak bilinir ve bu dönemde de antik dünyanın en ünlü kahramanı olarak benimsenmiştir. Bazı kentler Herakles’i koruyucu tanrı olarak kabul etmiştir. Attalidler Herakles’in oğlu Telephos’un Pergamon’u kurduğuna inanırlar. On İki İş’in çoğu Geometrik ve erken Arka­ik devirlerden itibaren sanat eserlerinde görülür. Sanatta Herakles güçlü, atle­tik yapılı ve sakallı olarak betimlenir. Elinde büyük bir sopa taşır ve Nemea Aslanı’nın derisini giyer ya da başına bir miğfer olarak geçirir. Bazen yanında sadağı, yayı ve okları bulunur. (Kaynak: Klasik Arkeoloji Sözlüğü, Yasemin Er (2006), Diğer kaynaklar: K. Galinsky, The Herakles Theme (1972), T. H. Carpenter, Art and Myth in Ancient Greece (1991).

ALİ CEYLAN’I DİNLİYORUZ
Ali Ceylan ile bölgede yaptığımız gezinin ilk durağı Herakleia oldu. Kendisine hem gezerek sorduğumuz, hem de Stadion basamaklarında yaptığımız söyleşide yönelttiğimiz sorular ve verdiği yanıtları kısaca özetleyelim:

herakleia-sabace-yasar

“Bulunduğumuz coğrafya, Denizli’nin en yüksek dağlarından Babadağ’ın eteklerinde. Burası antik çağdan başlamak gerekirse, dağın hemen güneyinde, Aphrodisias’ın 25 km. uzağındaki Herakleia Salbacos antik şehri. Dağın Kuzey yamacında ise Attuda ve Trapezapolis var. Bunlar dağ yamacına kurulmuş 4 antik kent. Bu dört kent birbirlerini çok iyi tanıyorlar, aynı çağın kültürel malzemelerini kullanıyorlar. Çünkü hammaddesi mermer. Babadağ’ın mermer ocaklarından yararlanıyorlar.

Antik çağda, Helenistik dönemde şöyle bir gelenek var: Bergama ve Seleukos Kralları Anadolu’da kendi adlarına birçok kent kurdular. Örneğin Laodikeia Suleukos Kralının karısının adına, Hierapolis ise Bergama Kralıherakleia-sabace-uslunın kızının adına kurulmuştu. Attuda ise yine Bergama Kralı Attalos’un kenti olarak kuruldu. Bu gelenek Roma döneminde farklılaştı. Bu kez İmparatorlar adına ama yerel halkın taleplerine göre kurulan kentlerle karşılaşıyoruz. Bunlar çoğunlukla yerel tanrılar adına kurulan kentler oluyordu. Anadolu halklarının kendine göre 12 tanrısı var. Tanrılar adına kurulan kentlerden birisi yakınımızdaki Aphrodisias. Daha sonra Herakleia adına burası kuruluyor, Tavas bölgesinde ise Tanrı Apollon adına bir kent kuruluyor. Yani her bölge kendi inanç kültüne bağlı olarak tanrısını seçip kente onun adını veriyor. Bu arada doğrudan imparator adına kurulan kentler de var. İleride anlatacağımız Sebastapolis böyle bir kent.

Herakles adına Anadolu’da kurulan 9 kentten birisi burası. Herakleia Salbacos adının verilme sebebi ise, kentin coğrafi olarak yerini belirlemek üzere yapılan bir tanımlama. Yani Salbacos’taki Herakleia şehri.

İmparatorlar, Roma döneminde bu kentleri kurması için bir görevli tayin ederlerdi. Örneğin Aphrodisias’ı kuran Zoilos, İmparatorun azat ettiği bir köleydi. Herakleia’nın da aynı biçimde kurulmuş olması gerekir ancak henüz yapılan kazılar ve ele geçen buluntularda, yazıtlarda bu konuda bir bilgi sağlanamadı.

Denizli Müze Müdürlüğü 40 yıl önce kuruldu. Bu zaman zarfında pek çok ören yeri tespit edildi. Bu tespitler içinde Herakleia’da var. Tespiti, sit alanı olarak ilan edilmesi bize burayı kazandırdı. Daha sonra da kısmen çalışmalara başlandı. Bakanlığın izniyle yapılan kazılar ilk olarak Stadyum’da başladı. Bu çalışmalar iki yıl kadar sürdü. Ancak bir müze kazıları yönetip denetleyebilir ama tek başına uzun süreli kazılar yapamaz. Böyle bir çalışma ekipman, eleman ve bilimsel kadro gerektirir. Müzelerin ise bu konuda sıkıntısı çok fazladır. Biz de iki yıl kadar çalışıp bir tespit çalışması ile kazı faaliyetine nokta koyduk. Çalışmalarda stadyum basamakları ve derinlik mesafesi saptandı. Ama şu an kentin üzerinde bir yerleşim var. Hem tarım, hem yapılaşma nedeniyle sıkıntılı bir mülkiyet durumu var burada. Zamanla yapılacak çalışmaların önce bu sorunları çözmesi gerekiyor ki sağlıklı bir kazı için zemin oluşturulabilsin. Sur içindeki alanlar da hala bahçe ve tarım arazisi olarak kullanılmakta. Bunların korunması için yerleşik köylülerle birlikte çözüm üretmek gerekiyor.”

YAZILI KAYNAKLARDAN…

Ali Ceylan’ın kent üzerine verdiği bilgiler özet olarak böyle. Ayrıca yazılı araştırmaların kaynak olarak çok değeri var. Örneğin son 20 yılda yapıherakleia-sabace-vazolan araştırmalar içinde (bir kopyasını elimde tuttuğum) Herakleia Hieronu ile ilgili araştırma bunlardan biri. Kızılcabölük belediye Başkanı A.Kadir Uslu’nun kopya edip gönderdiği 53 sayfalık raporun yanı sıra, kent ile ilgili kaynaklara yönelmek istedim. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde Denizli Müze Müdürü Hasan Hüseyin Baysal’ı arayıp, Herakleia üzerine kaynakları sordum, olduğunu söyledi. Şimdi o kaynaklardan hem kenti, hem de kutsal alanı Herakleia Hieronu’nu okuyorum. Gezip görerek elde ettiğimiz izlenimlerin yanı sıra yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgileri gelecek bölüme bırakalım.

KAÇAK KAZILAR ÜSTÜNE

Saydığımız bölgelerde yer alan farklı çağlara ait insan yerleşme alanlarının tümüyle kontrol altında tutulması oldukça zor. Özellikle ‘arkeolojik cinayete’ varan kaçak kazıların yol açherakleia-sabace-heykeltığı tahribat inanılmaz düzeyde. Belki bilinen antik kentlerde değil ama daha az kontrol edilen höyük yerleşmelerinde cehaletin sınırlarını zorlayan bu kaçak kazıların zararı bazen onulmaz derecede olabiliyor.

Oysa Höyükler, adı üstünde tarih öncesine ait yerleşme katlarıdır. Antik çağdaki gibi şimdiki değerini koruyan ziynet eşyaları ya da değerli buluntular elde etmek neredeyse olanaksızdır.

Orada bulunacak keramikler sadece arkeoloji biliminin tarihi yazmak için elde edeceği bilimsel veriler olmak dışında piyasa değerine sahip değildir. Söz konusu tahribatın en önemli nedenlerinden biri bu konudaki cehalettir.

Burada yazdıklarımızı her arkeolog az buçuk teyit eder. Dolayısıyla yapılan kaçak kazılar, sadece kazanın verdiği zarar olmaktan çıkıp toplumsal tarih araştırmasının, bilimsel saptamanın ve en çok o bölge halkı için sağlanabilecek kültürel değerin ortadan kaldırılması, zarara uğratılması demektir.

Kısaca, Sit alanı olarak (kağıt üstünde bile olsa) korumaya alınan bu yerlere vurulan her kazma, aslında kendi geçmişimize, bu günümüze ve geleceğimize indirilen bir darbe olmaktadır. Bu yazdıklarımı kazma kürek meraklısı ‘antikacı’lara ithaf ediyorum.

 

Yorumlar

Erol KAYTAZCI   -  Bağlantı 23 Mayıs 2013, 12:09

Yaşar Beye, Ali Ceylan Beye yöremizi köyümüz tanıttıkları için teşekkürler. ayrıca her zaman bölgemizin -Kızılcabölük-Vakıf Köyü- vd tanıtımına gösterdiği hassasiyetten dolayı sayın başkanımı da kutluyor teşekkürlerimi sunuyorum.

abdülkadir uslu   -  Bağlantı 28 Mart 2013, 19:40

Yaşar bey görüşmek dileğiyle, yöremize gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Kaleminize sağlık.Selamlar.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı