REKLAMI GEÇ

MEDET HÖYÜĞÜ: OVANIN GİZLİ TARİHİ

22 Şubat 2013 Cuma

YOL KÜLTÜRÜ ÜZERİNE KISA MESEL

Yazar Jack Kerouack’ın Çağdaş Amerikan edebiyatında yer etmiş kült romanı ‘On The Road’(Yolda), en çok etkilendiğim eserlerden biridir. Diğer adıyla Beat kuşağı edebiyatının ‘ikonası’. Sonraları aynı edebiyat kuşağında yer alan pek çok yazarın yapıtıyla tanıştım. O hikayelerin yol imgesi beni de daha ilk gençliğimde derinden etkilemişti. Sonraki uzun yıllarda yaptığım yolculuklarımı bu etkilenmeye borçluyum. Amerikan gençliğinin yol kültürü, içmek, sevişmek, uyuşturucu ve her durakta bir hikaye yaratmak için kavgalı, uykusuz, parasız ve arkadaşlık dayanışmasına olan tutkuyla oluşmuştu. O etkilenmenin bendeki evrimi ise, biraz tarihe, biraz doğaya, ama en fazla antik tarihe olan ilgiyle seyretti. Yol merakımın temelinde yatan gerekçe bu işte. Durduğum her durakta, kapısından girdiğim her eski kentte merakım daha da serpildi, başka yolculukların kapısını araladım. Her fırsatta tozunu toprağını terli ensemde taşıya taşıya yürümeyi pek sevdiğim sonu olmayan serseri yolculuklar…

Tanrılar, kentler ve tarihleri üzerine bir araştırma yazısı kaleme almak isteyenler için Anadolu arkeolojisi kuşkusuz paha biçilmez bir değere sahiptir. Özellikle Ege kentleri gerek Hellenistik, gerekse Roma dönemlerinde oluşturdukları muhteşem kent kültürleri ile yeri doldurulmaz tarih hazinelerinin benzersiz örnekleridirler. Mermer’in aşk derecesinde kutsandığı böylesi mimari kurulum örneklerini başka hangi ülkede bulmak mümkündür? Ya da çok tanrılı insan kültürlerinin, farklı tanrılar adına ve yan yana kentler kurarak işbirliği içinde yaşamaları kolayca açıklanabilir mi? Anadolu’ya has olanın bu olduğunu gördüm. Bunca izleme, okuma ve çokça gezmelerin bana sağladığı zenginliklerden birisi bu oldu.

SALBAKOS KENTLERİ
Salbace dağı, bu günkü Babadağ’ın antik çağdaki adı.

O çağlarda bu dağ silsilesinin coğrafi bir önemi var. Şimdiki Karacasu’dan başlayıp Tavas’a uzanan çizgideki tüm eski yerleşmeler, Salbakos dağından etkilenmiş. Sırasıyla Aphrodisias, Heraclea Salbace, Apollonia Salbace kentleri aynı güzergahta kurulmuş, kendi çağlarında bağımsız ya da birlikte sikke basarak ekonomik bağımsızlıklarını ilan edecek kadar gelişmişler. Her birinin ayrı tanrı ve tanrıça adına kurulmuş olması bir yana, tümü coğrafyanın klasik Karia topraklarına ait olduklarını belirtelim.

İçlerinde en gelişmiş olanı hiç kuşkusuz Aphrodisias. Bu gün Aydın’ın Karacasu ilçesi sınırlarında kalan antik yerleşim, Klasik Roma döneminin en görkemli Anadolu kentlerinden biri olmuş. İsa’dan hemen önceki yüzyıllardan başlayarak, İ.S. 3.yüzyıla kadar bu görkeminden bir şey kaybetmemiş.

Kendi çağdaşı olan Herakleia ve Apollon adına inşa edilen kentler ise İsa’dan önceki 1. ve İsa’dan sonraki 1.yüzyıllarda en görkemli dönemlerini yaşamışlar.

Ortak ticaret ve ortak coğrafya kentleri olmanın yanı sıra, aynı Roma yönetiminde uzun yüzyıllar kader birliği etmişler.

Salbace dağı aynı zamanda Karia ve Frigya bölgelerinin de sınırını oluşturuyor.  Ege’den Anadolu içlerine uzanan son Karia toprakları, adı geçen kentler de son Karia kentleri oluyor.

APOLLONİA SALBAKE
Sadece antik çağ mı? Öncesine gidelim. Bu gün yazımıza konu edeceğimiz Medet Höyüğü (Antik Roma’daki adıyla Apollonia Salbace) tarih öncesi dönemin Tavas Ovası’ndaki en önemli yerleşmelerinden biri. Binlerce yıl devam eden insan yerleşme katlarını barındıran höyük yükseltisine çıkanlar bilir, İ.Ö.5000’lere uzanan keramik parçalarına dokunmak için metrelerce kazı yapmaya gerek yok.

Aynı yerleşme önce Hellenistik, sonra Roma ve gelen dönemlerde kesintiye uğramadan devam etmiş. Günümüzde köy-kasaba arası bir yerleşim olan ve Medet adını alan höyük bölgesi, hala eski görkemin izlerine sahip fiziksel emareleri taşımaya devam ediyor.

Salbace dağının adını verdiği Apollonia Salbace, kısmen dağdan uzakta inşa edilmiş. Bu günkü Denizli Muğla Karayolu üzerinde, Tavas’ı Kale-Muğla yönüne doğru geçince yaklaşık 10. kilometredeki kavşakta, ovanın sulak ve verimli bir bölgesinde kurulmuş. Kavşağın kuzey batısında Denizli-Muğla ana karayolu var. Bu yol hem Frigya Bölgesi, hem de Karia merkezine giden karşılıklı bağlantıları sağlıyor. Güney ve Güney doğuya doğru ise Akdeniz kokulu eski uygarlıkların kapısı açılıyor. Likya uygarlıklarını kapsamasa da etkisine ve izlerine rastlamanın mümkün olabileceği antik yerleşme alanları diyelim. (Bu kanıya varmama sebep olan, Gölhisardaki görkemli antik kent Kibyra konusunda son yıllardaki kazılarda elde edilen bilgi ve bulgulardır. Meraklısı, Burdur M.A.E Üniversitesi’nden kentin Kazı başkanı Yard.Doç.Dr Şükrü Özüdoğru’ya başvurabilir.)

Kısa bir not olarak iletelim, Medet dışında ve ötesinde benim ziyaret ettiğim en önemli kentlerden birisi Kızılca kasabasındaki Sebastapolis antik kentiydi. Denizli Müzesinin kıdemli arkeologlarından Ali Ceylan’ın rehberliğinde yaptığımız bu gezi, şimdiki Vakıfköy‘de Heraclea Salbake antik kentinde başlamış, Heraclea Hieronu, Apollonia Salbake ve Sebastapolis antik yerleşmelerini kapsamıştı. Orası da tıpkı Apollonia, Heraclea ve Aphrodisias gibi aynı dönem Roma kenti olarak kurulmuştu.

‘SON HİTİT’ İÇİN SAYGI DURUŞU!
Medet üzerine merakım pek yeni sayılmaz. Yıllar önce, sanırım 2004 ya da 2005 yıllarında birkaç arkadaşla birlikte düzenlediğimiz Tavas gezisinde ‘Son Hitit’ Necip Savcı ile tanıştık. Tavas’ta soluklanıp kısa bir çevre turundan sonra Necip Savcı’ya gidelim demişlerdi. Adını zaman zaman duyardım. Öyle ki, ‘Son Hitit’ tanımını abartılı bulur, göreceklerimin yaratacağı sükut-u hayalden uzak kalmak için gitmek ve tanışmaktan uzak dururdum.

O ilk tanışmadan sonra defalarca gittim. Tarihin Peşinde dizi programını hazırlarken görüşmelerimiz eksik olmadı. Vefatından birkaç hafta önce
yine yanındaydık. Birlikte fotoğraf çekilmiştik, Bülent Topuz son yaptığı antik Greece stili geniş ağızlı toprak çalışmalardan birini satın almıştı.

Medet Höyüğü üzerine merakımı kamçılayan en önemli insanlardan biri Necip Savcı’dır. Çok önceleri, o ilk tanışma zamanlarında yazdığım kısa röportajda, kendisini nasıl anladığımı şu sözcüklerle aktarmışım: “Ona “Son Hitit” adını boşuna takmamışlar. Öyle ya, çizgi romanlardan eski Türk filmlerine kadar pek çok kahraman yaşar bu ülkede… ama hepsi Anadolu dışından kökenlere sahiptir. Kara Murat’ından Karaoğlan’a kadar varsayılır ki, hepsi de Türk Yurdu olarak düşünülen Orta Asya kökenlidirler. Oysa “Hitit” binlerce yılın kültürünü bu topraklarda yerleştirmiştir. Tarihin insan yerleşmelerine ait kendi özgün kültürünü  Anadolu topraklarında kurmuş, yaşatmış ve bu günlere taşınacak kadar köklendirmiştir.” Daha ileri gidip şunu da söyleyebiliriz. Her şeyin izinin birbirine karıştığı böyle bir Türkiye panoraması içinde insana kendini tanımla deseler, sanırım en son akla gelecek tarihsel metafor Hitit kimliği olacaktır. Ama diğer yandan en net ve en anlaşılır, bu toprağı en iyi anlatacak olan da yine böyle bir metafora uygun olarak Hitit adlandırması değil midir? Necip Savcı yalnızca bu cesareti için bile alkışı defalarca hak etmiştir.

O kısa röportajımızın başlığına “Çamurun Gizli Tarihçisi” demişiz. Doğrusu güzel bir başlık olmuş. Necip Savcı’yı en iyi ifade edecek başlıklardan biri. Şimdi aramızda değil ama unutulmuş da değil, Toprağı bol olsun.

__________________________________________________


__________________________________________________

TARİH ÖNCESİNDEN ANTİK ÇAĞA
Medet, hem tarih öncesi höyük yerleşmesi, hem de antik çağdaki yerleşme kalıntılarıyla ilginç bir tarihi arkeolojik alan. Tavas Ovası’nın en önemli höyük yerleşmesi katmanlarını koruyor olmanın yanı sıra, çokça tahrip edilmiş olmasına karşın hala antik çağ kalıntılarının izlerini de taşıyor. Güney batıdan dolanarak ilk kez çıktığımız höyük tepesinde gördüğümüz seramik parçalarının çokluğu bizi şaşırtmıştı. Arkeolog Ali Ceylan bu seramiklerin tarih öncesi dönemlere uzanan örnekler içerdiğini söylediğinde şaşkınlığımız daha da artmıştı.

Aslına bakarsanız höyükte yapılacak sistematik bir kazı, bölge tarihini değiştirecek buluntulara gebe olabilir. Prehistoria için önemli veriler elde edilebilir. Nitekim Çivril Beycesultan Höyüğü 2007 yılından bu yana işinin ehli bir bilim insanı (Doç.Dr.Eşref Abay) başkanlığındaki ekip tarafından kazılıyor. Bölgedeki ilk insan yerleşmelerinin izlerini İ.Ö.7-5. yüzyıllara kadar takip eden buluntular çıkıyor. Henüz geçen yüzyılın ortalarında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından ortaya atılan Arzawa Krallığının başkenti hipotezi daha da güçleniyor vs. Aynı biçimde kaynak, insan gücü ve bilimsel çalışma olanağı sağlandığında Medet Höyüğü neden şaşırtıcı sonuçlar vermesin?

Kentin Apollonia adını Hellenistik Dönem’de aldığı, en görkemli dönemini Roma Çağı’nda yaşadığı düşünülüyor. Nitekim avludak bulunan yazıtlardan anlaşılıyor ki köy camisinin üzerine oturduğu temel taşları İmparator Hadrianus dönemi izlerini taşıyan Apollon Tapınağına aittir.

ALİ CEYLAN ANLATIYOR
“Prehostorik çağa tarihleyebiliriz burayı” diyor rehberimiz Ali Bey. “Antik çağdaki Kayra bölgesi Apollonia’sı, Salbacos’taki Apollon olarak.  Apollon adına kurulmuş kent Anadolu’da birçok yerde var. Salbacos yanındaki Apollon olarak kullanılması, yer, adres belirleme açısından daha kolay oluyor.

Apollonia yerleşimi İ.Ö.3 bin yıllarına kadar dayanıyor. Yüzeyde zaten tunç çağına ait bulgulara rastlamak mümkün. Ama Apollonia ismini Hellenistik çağda veya erken roma döneminde aldı. Apollon adını yerel bir kült tanrıya ait olarak benimsedi halk. Apollonia ismi Roma dönemine kadar devam etti, Bizans döneminde değişti. Fakat Bizans çağındaki ismini bilmiyoruz.

Baş tanrı Apollon adına kurulan kent ilk gelişimini höyüğün güneyinde doku olarak sürdürüyor, hatta tapınağını şu an köyün camisinin üzerinde bulunduğu alanda yapıyor. Güneydeki kayalığı kullanarak höyükle kayalık arasına antik dönemde kendini yerleştiriyor. Yüzeyde bazı duvar, temel izleri, sütün kalıpları sıralı sütün izlerini görmek mümkün. Ancak kentin genel dokusunu kazıyla çözmek gerekiyor. Höyüğün antik çağdaki yerleşimi kentin höyük bölgesindeydi halkın normal hayatını sürdürdüğü, yerleşim olarak kullandığı, günlük yaşamını idame ettiği yer orasıydı. Kente ait tapınaklar, ana yapılar, kamu yapıları ise daha çok düzlükteydi. Tabii, Apollonia da, tıpkı Heraclea veya Aphrodisias aynı mimari çağda gelişti. Roma çağında en gelişkin dönemini yaşadı.

Medet aynı zamanda Tavas ovasının ortasında kurulmuş bir kent. Sırasıyla Aphrodisias, Heraclea, Apollonia ve bundan sonra güneye doğru gittikçe uçtaki Sebastapolis ve Kidrama’ya bağlantısı olan ana yol kavşağında merkezi bir konumda. Tabae’ye gitmek buradan daha kısa yol tutuyor. Kidrama ve Sebastapolis’e gitmek de öyle. Heraclea ve Aphrodisias’a gitmek, hatta Laodikya’ya buradan gitmek çok kestirmedir.

Tapınağa gelince, burada çıkan İ.Ö. 1. Yüzyıla ait bir kitabede tapınağın inşasına yardım edenler ve bölge valisi ile ilgili bilgiler var. Anlaşılıyor ki, Apollon adına inşa edilen tapınak 1. yy da yapılıyor.

Antik çağdan günümüze yüzeyde çok az dokusu kalmış. Mimari malzemeleri, bazı duvar kalıntıları, hatta kaya oyuğu mezarlarını görmek mümkün. Ancak Osmanlı’dan bu yana üzerinde yerleşimini devam ettiren Medet köyü bu antik kentin üzerinde oturmakta. Korumaya alınmış bir kent. İleride yapılacak kazı çalışmalarının mutlaka köy alanını da içine katması gerekir.”

MEDET! YA MEDET
Medet üzerine bilgi araştırmak istediğinizde, karşınıza Denizli Valiliği internet sitesinin birkaç satırlık açıklaması çıkacaktır. Daha fazlasını o bölgede yapılan yüzey araştırması raporlarında bulmak mümkün olabilir. Belki Denizli Müzesi’nde biraz daha fazla bilgi vardır. Kenti kuruluşu, yerleşim düzeni, mimari özellikleri, yollar, agoralar, tapınak dışındaki kamu yapılarının yerleri, nekropol alanı vs. gibi dokuyu planlayabileceğiniz temel bilgiler olabilir bunlar. Ama şimdilik ortalıkta yok.

Örneğin Roma dönemi işlemeli kaya oyma mezar örnekleri. Güney çıkışı üzerinde yer bu örnek mezarlar istisnasız olarak keçilerin otlama alanı. Koruma hak getire. Bölgede başka antik kentlerin nekropol alanlarında örneğine rastladığımı hatırlamıyorum. Yani çok az örneği olan stilde mezarlar. Orada görünen birkaç mezar oymanın devamı nerededir, yanından geçen yol alanı tahrip etmiş midir ya da yolu aşıp genişlemekte midir? Umarız bir gün bu soruların cevabını verecek bilimsel bir çalışmaya tanık oluruz.

Belki o gün Necip Savcı gibi kendi yaşamını o toprakların ruhuna adamış ‘Son Hitit’ler, sonsuz uykularına huzur içinde devam ederler.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı