REKLAMI GEÇ

MESLEĞİMİZİN GÖREVLERİNİ ANAYASA BELİRLİYOR

26 Mart 2018 Pazartesi

Denizli’de meslek odaları içinde en çok üyesi olanlardan biri Makina Mühendisleri Odası (MMO) Denizli Şubesi. Üye sayısı dört il ve altı ilçeye dağılmış durumda. Aydın, Muğla, Uşak illeriyle Fethiye, Ortaca, Marmaris, Bodrum, Milas ve Nazilli ilçelerinde temsilcilikler var. Şube merkezi Denizli’de. Aydın il temsilciliğinin tarihi neredeyse Denizli Şube tarihi kadar eski. 1980’li yılların sonuna doğru Muğla il temsilciliği, hemen ardından Uşak il temsilciliği kurulmuş.

MMO Denizli Şubesi, temeli bundan tam 42 yıl önce atılmış neredeyse yarım asırlık bir yapı. Aynı dönemde Denizli’de TMMOB’ye bağlı dört meslek odasının temsilciliği var. Makinanın yanı sıra İnşaat, Elektrik ve Mimarlar Odalarının temsilcilikleri. O dönem hepsi ortak hareket ediyordu. İlk büro çalışmalarını ortak bir mekanda yaptılar. Kurşunlu Camii yanında, Zincirci Eczanesi yanındaki iş hanının zemin katında bir büroyu ortak kullandılar. Hatta ilk resmi protokolü de ortak imzaladılar belediye ile. Denizli dönem Belediye Başkanı Hasan Gönüllü (aynı zamanda Mimarlar Odasının Denizli kurucu temsilcisi) tüm projelerde dört odanın onayını protokole bağlayan anlaşmaya ilk imzayı atan başkan oldu.

İlk temsilcilik faaliyetleri az sayıda üye ile başladı ancak hızlı bir üye artışı oldu. İzmir Şube kayıtlarına göre 1973 yılında Denizli’de ikamet eden 12 Makina Mühendisi vardı. Bu sayı 1974 yılında 21’e yükseldi. Katlanarak artışın sebebi olasılıkla kentin sanayi yatırımlarındaki olağanüstü canlanmaydı. Örneğin kurucu Temsilci M. Şevket Karayel, aynı zamanda GİPSAN (Göveçlik İplik Fabrikası) makina parkurunun kurulmasına nezaret etmişti. Tekstil ağırlıklı benzer pek çok yatırım aynı dönemde başladı.
Temsilciliğin Kurucusu, o dönem Sümerbank Pamuklu işletmesinde üretim müdürü olan Makina Mühendisi Mahmut Şevket Karayel. Kendi ifadesiyle İzmir Şube’den 1975 yılı sonlarında gelip temsilci olmayı teklif ettiler ve yanında iş arkadaşı olan başka bir meslektaşı, Süleyman Onaran ile teklifi kabul edip temsilciliği kurdular. 12 Eylül’e kadar birkaç temsilci değişti. Askeri darbe sonrası temsilcilik işleri askıya alındı ve 82 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra yeniden canlandı.

12 Eylül sonrası ilk temsilci İsmail Hakkı Gerelioğlu oldu, yanında meslektaşı Ahmet Kurt ile birlikte 1990 yılına kadar temsilciliği sürdürdüler. Ardından Gülşen Güngör temsilci oldu.

Başlangıçta illerin tümü İzmir Şubeye bağlıyken, 1992 yılında yapılan MMO 33. Genel Kurulunda Denizli’nin Bölge Temsilciliği statüsü onaylandı. Uğurhan Karcılı başkan, Fatih Yaşa başkan vekili ve Kurtuluş Sarıkaya sekreter oldu. Aydın, Muğla ve Uşak illeri Denizli Bölgeye bağlandı. İki yıl sonra Denizli Şubesine dönüştü ve aynı iller Şubeye bağlı temsilcilik oldu, aynı yönetim ilk genel kurula kadar görevde kaldı. İlk genel kurulunu 1996 yılında yaptı, ilk Yönetim Kurulu Başkanlığını Uğurhan Karcılı, Şube Sekreterliğini Fatih Yaşa (Yaşa’nın sekreterliği Türkiye’de bir rekor olarak 17 yıl devam etti) ve Başkan Yardımcılığını Sema Öncüoğlu üstlendi.

1990’lı yılların ortalarından sonra üye sayısı artışı, ilçelerde de temsilcilik oluşturulmasını gündeme getirdi. Böylece 1996 yılında Fethiye’den başlayan ilçe temsilciliklerinin kurulması 2011 yılında altıncı ilçe olarak Ortaca ilçe temsilciliğine kadar devam etti. (Kaynak: Yaşar Tok, MMO Denizli Şube Tarihi-40 yılın öyküsü, Şube yayını, Denizli 2017 – MMO Denizli Şubeden temin edilebilir)

MMO Denizli Şube 1996 yılında ilk genel kurulunu yaptı, ilk yönetimini seçti. 22 yıl sonra, bu yılın Ocak ayında 12. Genel Kurulunu gerçekleştirdi. Yönetim Kurulu Başkanlığına Prof. Dr. Harun Kemal Öztürk gelirken, Başkan Vekili Umut Cüneyt İyiol, Sekreter Mehmet Sarıca, Sayman Cihan Deligöz oldu. 2020 yılına kadar iki yıl görevde kalmak üzere seçildiler.

Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Harun Kemal Öztürk ile Odanın ve Şubenin önümüzdeki dönem çalışmalarını PAÜ Mühendislik fakültesindeki odasında konuştuk. Hoca sakin ve naif karakteri ile konuşkan bir profil çizdi. Sorularımıza verdiği yanıtlar çekincesizdi. Açıklamalarında meslek odası sorumluluğunun yanı sıra eğitimci kimliğinin izleri vardı.

Aslında bu eğilimi PAÜ’de görevli diğer odaların şube başkanları ile yaptığımız görüşmelerde de gözledik. Sanki biraz daha meslek içi çalışmaların güçlenmesi, mesleki kalitenin artması ve yeni kuşak meslektaşlarının çalışma hayatına daha bilinçli ve pratik deneyimlerle atılmasının kaygısını taşıyor gibiydiler. Harun Hoca bu eğilimden muaf değil izlenimi edindik.

ODALAR KAR AMACI GÜTMEZ
Hocam görüşmeler dizimize şubelerin yeni dönem çalışma planlarının neler olduğunu konuşarak başlıyoruz, isterseniz bu minvalde başlayıp sürdürelim.
Evet, öyle başlayalım. Ben genel kurulumuzda da konuştum, zor bir süreçten geçiyoruz. Ekonomik olarak sorunlar var, ülkenin politik sorunları var, terör sorunu var ve Suriye gibi uluslararası sıkıntılar var. Bütün bu sorunlar bizlere kadar yansıyor. Her şeyden önce bu sorunların üstesinden gelebilmek gerekiyor.

Burada bizim önceliklerimiz neler olabilir? Birincisi odanın ekonomik sorunlarını çözebilecek politikalar üretmek gerekiyor. Çünkü bu sıkıntıyı çözmek önemli. Programı yaparken bizim odanın amacı ve kapsamının dışına çıkmadan bir şeyler yapmak lazım. Nedir bizim temel özelliğimiz, bir kere kamu görevi gören bir odayız. Kar amacı güden bir kurum değiliz. Topluma faydalı olabilecek faaliyetler yürütüyoruz, buna devam etmemiz lazım. Anayasanın 135. Maddesi varlığımızı belirlenmiş, Meclis TMMOB’nin görevlerine 6235 sayılı yasayla çerçeve çizmiş. Yasa toplumla ilişkilerimizi belirlemiş, toplum yaşantısında sorun olabilecek şeylerin ortadan kaldırılmasında rol alabilecek bir ödev vermiş bize. Bu çerçeve içinde bir şeyler yapmak gerekiyor.

HEM SORUMLULUK HEM GÖREV
Anayasal hüküm size sadece görev vermiyor galiba. Aynı zamanda alan belirleyip sorumluluk yüklüyor.
Evet, kesinlikle böyle. Anayasal hükümdeki açıklama aynı şekilde TMMOB yasasına alınmış. O nedenle bize alan sağlamış, görev vermiş ve sorumluluk yüklemiş. Bunları dikkate alarak çalışmalarımızı yürütmeliyiz. Yasanın başka bir hükmü, biz meslek odalarını kar amacı gütmeyecek kurumlar olarak tarif etmiş. Toplum yararı ilkesi de burada ortaya çıkıyor. Diğer bir hüküm ise meslek onuru ve meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemiş. Yani mesleki sorumluluklarımızı da, görevlerimizi de önce anayasamız veriyor bize.

Bu çerçevede nedir bize düşen görev ve sorumluluk? Asıl olarak ekonomik sorunların üstesinden geleceğiz ama rolümüzün dışına çıkmayacağız. İşte bu yaklaşımla biz ne yapabiliriz diye düşündük, eğitimi birinci sıraya yerleştirdik. Çok önemli görüyorum bunu. Çünkü teknoloji çok hızlı bir şekilde değişiyor. Bu değişime üyelerimizin adapte olması, bu sayede kendilerine alan açılması lazım. Oda olarak meslektaşlarımıza bunu sağlamak bizim yükümlülüğümüz. İkinci olarak mesleğe yeni başlayacak meslektaşlarımız için de bu çerçevede bir şeyler yapmamız gerekiyor.

EĞİTİM FAALİYETLERİNİ ÖNEMSİYORUZ
Bu çerçevedeki çalışmalarınızı özetleyebilir miyiz?
Eğitim faaliyetlerine ilişkin çalışmalara yoğun bir şekilde başladık. Bu güne kadar hangi eğitimleri yapıyorduk, başka hangi eğitimleri yapabiliriz, başka şubelerde hangi eğitimler yapılıyor, onlardan nasıl örnekler alabiliriz? Bir ihtiyaç var, o şubelerde ortaya çıkmış, aynı ihtiyacı giderecek çalışmayı burada biz de kolayca yapabiliriz. Ayrıca neler yapabiliriz, bunlar için çalışmalara başladık. Tüm diğer şubelerle görüştük, halen görüşüyoruz. Verdikleri kurslar neler, kimlere verildi, ne kadar zaman sürdü gibi verileri toplayıp burada değerlendirmek istiyoruz. Sadece bunlar değil. Burada meslektaşlarımızın ihtiyaçları neler onları da gözeterek bu çalışmaları yapmayı hedefliyoruz. Eğitimin her aşaması, lisans da dahil olmak üzere bizim için önemli. Gelecekte meslektaşımız olacak üniversite öğrencisi arkadaşlarımızın çağın gereklerine uygun şekilde eğitilmeleri gerekiyor. Her ne kadar YÖK bu müfredatı düzenliyor olsa da, mezuniyet sonrası bizim aramızda olacaklar ve onların iyi bir eğitimle mesleğe katılmaları çok önemli.

Bu çalışmalar aslında bizim iki amacımızı birden gerçekleştirecek diye düşünüyorum; birincisi meslektaşlarımızın eğitimi, ikinci önceliğimiz olarak ise üyemiz ile oda arasında zayıflayan bağı güçlendirmek. Çünkü şöyle bir algı var meslektaşlarımızda, “oda bizim için ne yapıyor?”

ODA ÜYE İÇİN NE YAPIYOR
Biz de soralım, oda üye için ne yapıyor?
Oysa odanın ne yapabileceği ve ne yaptığı aslında çok belli. Oda geçmişten bu güne çok şey yaptı ve yapıyor ama meslektaşlarımıza bu aktarılamamış, bazıları görmemiş veya görmek istememiş olabilir. Biz bunu da yapmak istiyoruz. Böylece üyenin odaya gelmesini, faaliyetlere katılmasını sağlamış olacağız. Biraz kabuğumuzu kırıp üyelerimizi odaya çekerek daha yaygın faaliyetler yürütmek istiyoruz. Bir kez daha vurgulamak istiyorum, tüm çalışmalarımızı Anayasanın bize verdiği yetki, sorumluluk ve görevler çerçevesinde yapmak istiyoruz.

Ülkemizin içinden geçtiği bu dönemde bizim oda olarak bazı sıkıntılar yaşadığımız bir gerçek. Bunun en somut durumunu LPG sızdırmazlık kontrollerinin oda denetiminden alınmasında yaşıyoruz. Bu iş bir yönetmelik hükmüyle ortadan kaldırıldı ve oradan bir gelir kaybımız oldu. BU gelir kaybı çok önemli değil aslında. Bizim için önemli olan bu kontrollerin yapılması. Birisinin mutlak yapması gerektiğini düşünüyoruz. BU bizim halkla olan ilişkimizi düzenliyordu. Halk sağlığı meselesi çünkü. LPG dediğiniz şey bir makina ve patlama gibi olumsuzluklar doğrudan halk sağlığını etkiliyor. Bizi etkileme sebebi ise, o faaliyeti yürütenlerin bizim meslektaşlarımız olması. Toplum gözündeki mesleki saygınlığımızı da zedeliyor bu durum. Makina mühendisi yaptı, patladı diye algılanıyor. Kontrolü bizde olursa bu algı değişir diye düşünüyoruz.

DÜNYAYI MÜHENDİSLER DEĞİŞTİRİYOR
Bir başkasının yapması mümkün mü? Nasıl yapabilir? Bu iş bir yetkinlik ve eğitim meselesi değil mi? Diyelim işletme eğimi almış bir eleman yeterlik adıyla sertifika alıp kontrol yapsa sizin yetkinliğinizde yapabilir mi? Sadece yapılmış olması yeterli mi sizce?
Değil tabi. Yetkin kişilerce yapılması çok önemli, bu işi biz düzgün ve doğru yaptığımızı düşünüyoruz. Çünkü biz önce kamusal nitelikli meslek örgütüyüz. Bizim bu işi yaparken kar amacımız yok. Özel şirketler gibi kar amacı gütmüyoruz. Aynı şey asansör için de geçerli. Asansör kontrollerini biz yapıyorduk ve düzgün şekilde yapıyorduk. Para kazanma amacımız değil, halk sağlığı önemliydi bizim için. Özel bir şirket olsaydık daha çok iş yapıp daha çok para kazanalım derdik. Böyle bir derdimiz yok. Burada şirketleri töhmet altında bırakmak istemem. Onlar da işlerini düzgün yapıyorlarsa sorun yok. Biz gerektiğinde onları da destekleriz.

Dünyayı geliştiren ve değiştirenler mühendisler. Biz makina mühendisleri odasına kayıtlı olan mühendislik alanları –ki birçok alan var- makina, endüstri, makatronik, enerji sistemleri, imalat, muhasebe, işletme mühendisliği gibi dallar. Çok alanda mühendislik disiplini bizim odamıza kayıtlı. Tüm bu meslek alanlarına karşı toplumda bir saygınlık olmalı ve bu korunmalı ki yaptığımız işin sonuçları halk gözünde olumluya dönebilsin.

Başa dönersek, LPG ile ilgili yönetmelikle birlikte biz devreden çıkınca doğal olarak ciddi bir gelir kaybımız oluştu. Biz Denizli Şubesinin toplam gelirinin %25’i LPG den geliyordu. BU durumda bunun yerine bir şey koymalıydık. Çünkü personel çalıştırıyoruz. Gelirimiz gibi giderlerimiz de var. Mesela Denizli Şubesi olarak 33 personelimiz çalışıyor. Bunların çoğu makina mühendisi. Teknik görevli arkadaşlar çalışıyor. Onların maaşını ödemek zorundayız. Bazı temsilciliklerimiz kirada, o kiraları; elektrik, su, giderlerini, posta giderlerini ödemek zorundayız. Tüm bu nedenlerle dedik ki verimliliği esas alalım. Personel istihdamında ihtiyacı gözetelim, ihtiyaç olan yerlere diğer bölgelerdeki atıl personeli kaydıralım dedik ve böyle bir çalışma içine girmeye başladık.

HARIL HARIL ÇALIŞAN ODA İSTİYORUM
Odanın şu andaki iç işleyişi ve yönetimsel hedeflerini konuştuk. Bir de üyelere yönelik çalışma programı var mı, konferanslar, onların sorunlarının görüşülüp çözüm üretilmesi gibi…
Var tabii. Mesela üyelerimizin çocuklarına ilişkin bir kurs düzenlemeye başladık. 7-14 yaş aralığına yönelik robotik, yazılık, üç boyutlu tasarım kursu verdik. Bu kursumuz sadece üyelerimizin çocuklarına değil, halka da açık. Bunu şu nedenle önemsiyorum; bizim mesleğimizin çok iyi yapılması lazım. Çağ değişiyor. Bu çocukları makina mühendisliği algısıyla yetiştirmek istiyoruz. Gelsinler odaya, “burası benim annemin, babamın, odası diye sahiplensinler. O bilinç oluşsun, bilgiyle donatılsın. Bu çalışmadan hem çocuklar, hem aileler çok mutlu oldular.

Seminerlerimiz devam ediyor. Yakında enerjiyle, klima tesisleriyle, pompa sistemleri ve ısıtma havalandırma teknolojileriyle ilgili seminerler verdik. Başka neler olabilir onları da düşünüp araştırıyoruz. Bence verdiğimiz seminerler, kurslar ve sertifikaların hepsi eğitimin içinde düşünülmeli. Ben Şubemizin yedi katının en az sekiz-on beş saat harıl harıl çalışmasını istiyorum.

SERGİ SALONU NE OLDU?
Odayı bir tür sosyal yaşam alanı gibi mi tasavvur ediyorsunuz?
Çalışırken de üyelerimiz gelsin, gitsin. Yani orası cıvıl cıvıl işleyen ana baba günü bir yer olsun.

Eskiden bir sergi salonunuz vardı. Bazı sanat sergileri yapılmıştı. Sonradan kapatıldı ve kiraya verildi. Böyle bir imkan yine var mı?
Eskiden vardı ama pek verimli kullanılamıyordu. Yılda maksimum 3-4 iyi sergi oluyordu. Gerisi okul sergileri gibi standart şeylerdi. Yani orası atıldı. Üstelik herkesin gözü önünde bir yerdi. Sonuç olarak orası bir değer. Toplumsal işlev olarak olumlu değer yaratabilecek bir alan. Hangi amaçla olursa olsun. Bunu düşündük. Ne yapalım dedik, buradan bir gelir elde edelim, o gelirle başka sergilere destek olalım diye düşündük. Böylece orayı son zamanda yeniden kiraya verdik.
Devamı yarın…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı