Keskin’den Başbakan’a sert sorular

Keskin, TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede, ‘’Erdoğan’a AKP’ye oy vermemiş olanları sistemli bir şekilde kışkırtarak kargaşa mı çıkarmak istiyorsunuz’’sorusunu yönelten Keskin, çapulcu, ayyaş, vandal ve padişahlık konularını da gündeme taşıdı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, önergenin giriş kısmında şu görüşlere yer verdi:
‘’Gezi Parkı eylemlerinin masum bir uyarı olarak başlayıp, bu olaylara dönük olarak kullandığınız üslup ve terminolojinin, polisin baskıcı tavırları ile bütünleşmesi sonucu, protestonun tüm yurda ve dünyaya yayılmasından kaynaklanan panikle, parti grubunuzda, çeşitli platformlarda ve ayrıca Kayseri ve Samsun illerinde yaptığınız konuşmalarda; polis şiddetinden kaçarak Bezm’i Alem Valide Sultan Camiine sığınan mağdurların, mabede hiç bir saygısızlığı olmadığı, bizzat cami görevlisi tarafından açıklandığı halde siz, sık sık ve ısrarla “Camide içki içtiler” iddiasında bulunarak; karıncayı bile incitmemeye özen göstererek ve ellerinde karanfiller taşıyarak, yasal protesto hakkını kullanan yurttaşlara “vandallar, barbarlar, kuklalar, piyonlar, çapulcular” diyerek ve size muhalefet edenleri kastederek “halka bidon kafalı, koyun sürüsü” diyorlar iftirasında bulunarak aslında 10 yıldır kaşıdığınız türbana bir kere daha sığınıp, Hatay gibi mezhep duyarlılığının yüksek düzeyde olduğu bir ilimizin Reyhanlı İlçesinde, acımasız bir tuzağa kurban giden 52 yurttaşımızdan “52 sünni kardeşimiz öldürüldü” demek sureti ile mezhepsel hassasiyeti kaşıyarak; 31 Mart ayaklanmasının simgesel ve lojistik bir mekanı olan, 74 yıl önce de yıkılan “Topçu Kışlası”nı, yeniden inşa etmekteki inat ve ısrarınızın, söz konusu ayaklanma sonucu tahttan indirilen Padişah Abdül Hamit adına, isyanı bastıran Hareket Ordusunun o tarihteki Kurmay Başkanı olan Mustafa Kemal’den intikam alma duygusuna kapıldığınızı üzüntüyle müşahede etmekteyiz.’’

CHP’li Keskin, daha sonra Başbakan’a şu soruları yöneltti:

1) Ülkenin huzur ve sükûnundan, toplumsal barış ve dayanışmadan birinci derecede sorumlu olduğunuzu unutup, halkın bir kesimini, özellikle de size oy verdiğini düşündüğünüz bölümünü, demokrasinin doğal bir sonucu olarak size oy vermemiş olanların aleyhine sistemli bir şekilde ve ısrarla kışkırtarak bir kargaşa çıkarmayı mı planlıyorsunuz?

2) Bir Emniyet yetkilisinin, demokratik gösteri hakkını kullanan yurttaşlara karşı, polisin daha bir acımasız olmasını teşvik amacı ile “İkinci Çanakkale Zaferini kazanıyorsunuz” demesinden sonra polisin, göstericiler üzerine “Allah Allah” diyerek saldırması; devletin, yasal direniş hakkını kullanan yurttaşlara “imha edilmeleri gereken düşman güçler” gözü ile baktığı anlamına gelmiyor mu?

3) 21 Haziran 2013 tarihinde Kayseri’de yaptığınız konuşmada, Gezi Parkı protestocularını eleştiren Zahide Ana’ya övgüler yağdırdınız. Demokratik eylemcileri destekleyen, hatta bu uğurda evladını kaybeden öteki “Zahide Analar” hakkında en küçük bir şefkat ve merhamet duygusu taşıyor musunuz?

4) Başbakan olduğunuz günden beri sıkça kullandığınız Derviş Yunus’un “Yaradılanı Severiz, Yaradandan Ötürü” sözünü, sadece AKP’liler için söylediğiniz (zaten uygulamalar da bu doğrultuda olduğu halde) halkın bütününü kastediyormuş gibi bir izlenim vermeye çalışmak ve yurttaşları aldatmak, sizi vicdanen rahatsız etmiyor mu?

5) Devletin kamu görevlilerinden “Benim Genelkurmay Başkanım, Benim Valim, Benim Bakanım” diye söz ettiğinize göre, kendinizi devlet, devleti mülkünüz ve zat-ı şahanenizi de İmparator mu sanıyorsunuz?

6) 22 Haziran 2013 tarihinde Samsun’da yaptığınız konuşmada “Onlar milyonlarca tweet atsın. Bizim tek bir besmelemiz oyunları bozar” dediniz. “Besmele”, kutsal kitabımız Kur’an-ı Hakim’in 114 suresinin – Tevbe suresi dışında -113’ünün birinci ayetidir, Allah kelamıdır. Mucize kitabın (Kur’an’ın), hayranlıklar uyandıran tanzim ve dizaynı içinde bile çok özel ve özgün bir yeri vardır. Hangi cüretle Kur’an-ı Mübin’i bile siyasi şovlarınıza alet etmeye kalkışıyorsunuz? Mahiyetini ve yüce mesajlarını doğru anlayıp, algılayabilseniz, Kur’an-ı Mecid’in, despotların değil, mağdurların ve mazlumların sığınağı olduğunu görürsünüz. Öyleyse; bir Başbakan’ın “Onlar-Biz” diye konuşamayacağını, konuşurken öfke ve kin kusamayacağını, devleti kuranlara “ayyaş” diyemeyeceğini ne zaman anlayacaksınız?

7) 23 Haziran 2013 tarihinde Erzurum’da yaptığınız konuşmada ise “Evinize üzerinde her hangi bir sembol olmayan Türk bayraklarını asın” dediniz. Bunun açık tercümesi, “Atatürk resmi olan bayrakları asmayın” demektir. Konuşmanızın devamında da “Üç hilalli Osmanlı bayrağı asılırsa onunla gurur duyarız” dediniz. Osmanlı bayrağına yeşil ışık yakıp, hatta teşvik edip; Atatürk resmi taşıyan bayrağa karşı çıkmanın apaçık tercümesi de “Atatürk’le, onun kurduğu Cumhuriyetle çatışma halindeyim. Osmanlıyı yeniden diriltmenin inatçı ve ısrarlı mücahidiyim” anlamı çıkmaktadır. Buyurunuz, devam ediniz de, bu yolun felaketlerle dolu olduğunu anladığınızda çok gecikmiş olmayacak mısınız?

8) Miting meydanlarında “Toplumu tahrik etmek için bikinili kadın gezdirildi” diye suçlama yapıyorsunuz.
a) Taksim meydanında bikiniyle gezen kadının arkasında kim vardır?
b) Kadını dış güçler mi, faiz lobisi mi, çapulcular mı yönlendirmiştir?
c) Yönlendiren kişi ya da kuruluşların bikinili kadınla bağlantısı saptanmış mıdır?
d) Yönlendirip yönetenlerle ilgili yasal işlem yapılacak mı?
e) Yönlendiren kişilerin ya da kurumların adını kamu oyuna açıklayacak mısınız?

9) Kamuoyuna seslendiğiniz her süreçte partinize mensup bir belediye başkanının türbanlı eşinin Gezi Parkı eylemcilerinin saldırısına uğradığını, giysilerinin parçalandığını, üzerine dışkı atıldığını söylüyorsunuz..
a) Bu iddianız bilgi ve belgeye dayanmakta mıdır?
b) Saldırıya ilişkin belge, görüntü, bilgi varsa bunları kamuoyu ile paylaşacak mısınız?
c) Olayı niçin yargıya intikal ettirmiyorsunuz?
d) Israrla sürdürdüğünüz suçlamaları dikkate alıp gerekli inceleme ve araştırmayı yapıp kamu görevlileriyle ilgili bir işlem yapılacak mıdır?