REKLAMI GEÇ

“Asker siyasetçiden çok siyaset yapıyor”

“Asker siyasetçiden çok siyaset yapıyor”

BDP Muş Milletvekili Nuri Yaman, dünyanın hiçbir ülkesinde genelkurmay başkanlarının siyasete bu kadar müdahale etmediklerini savunarak Genelkurmay Başkanı Başbuğ’a yüklendi.

/ DENİZLİHABER / 10 Temmuz 2010 Cumartesi, 14:48

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Muş Milletvekili Nuri Yaman, Güneydoğu’da yaşanan süreç ve Anayasa değişikliği ile ilgili BDP il binasında, partililerle gerçekleştireceği görüşmeden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada, parti yönetiminin aldığı karar doğrultusunda, bütün Anadolu’da bölgesel toplantılar gerçekleştirdiklerini söyledi.

Çatışan tarafların bir şekilde görüşmelerinin sağlanmasıyla ilgili katkıları olacaksa bunu rahatlıkla vereceklerini, bu sorunun çatışma ortamında diyalogla çözüleceğini söylediklerini vurgulayan Yaman, şöyle dedi: “Ancak mevcut resmi ideoloji, mevcut hükümetin ve olayın havale edildiği askeri kesim bu konuda dayatmaya halen devam ediyor. Bakın size net açık söylüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir çağdaş ülkede, hiçbir demokratik ülkede, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde bir genelkurmay başkanının iç siyasetle bu kadar birebir ilgili olduğu, iç siyaseti bu kadar günlük çalışması içinde dile getirdiği başka bir ülke dünyada yok. Ama siyaseti yapacakların bugün askeri kesim, asker sivil bürokrasi, öyle söyleyeyim buna diğer bürokratik birimler de dâhildir, bunlar siyaseti siyasetçiden daha çok yapıyorlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları, geçmişteki kararları, tamamıyla siyasi kararlardır. Genelkurmay Başkanı’ndan, kuvvet komutanlarına kadar hepsi siyasi demeçleriyle bu sürece müdahale ediyorlar. Ve dileğimiz herkesin anayasal hakları ve anayasanın kendisine sağladığı yetkiler dâhilinde söylenmesi gereken sözleri söylemesi, ama Anayasa’dan yetkisini almayan, Anayasa’dan gücünü almayan bu tür konuşmaların, görüşmelerin veya açıklamaların yasalara aykırı olarak yapılmamasını istiyoruz. Çağdaş ülkelerdeki askeri birimlerin görevi neyse askerlik sanatıyla ilgili, askerliğin modernize edilmesiyle ilgili o çalışmalarında biz başarılı olmalarını isteriz. Bu konuda ne yazık ki hükümet de sorunun çözümünü demokratik bir yolla değil, bir askeri dayatma, askeri çözümle bunu dayatıyor. Bunun sonuç almadığı 30 yıl içinde ortaya çıkmıştır. Dileğimiz bu halkın Türk analarının da Kürt analarının da ağlamamasını sağlayacak şekilde bu çatışmalı ortamın, bu savaş ortamının kısa bir sürede sona erdirilmesidir” dedi.

Yaman, “Yakın bir tarihe kadar İmralı’nın dış güvenliği, ilgili yasaya aykırı bir şekilde başka birimler tarafından yapılıyordu. Özel Harp Dairesi’nin ‘kırmızı bereliler’ dediğimiz birimi, buranın dış güvenliğini ve oranın iç işleyişini düzenliyordu. Aslında mevcut yasalara göre iç güvenlik, Adalet Bakanlığı infaz koruma memurları tarafından, dış güvenliği de Jandarma Genel Komutanlığı tarafından sağlanması gerekir idi. Ama 11 yıldır, daha bir ay önceye kadar bu dış güvenlikle ilgili gerekli hizmetler, bu dediğim gibi Özel Harp Dairesi’nin elemanları tarafından sağlanıyordu. Avukatlarından bize yansıyan kısmıyla hatırladığım kadarıyla, bunlar zaman zaman Sayın Öcalan’ın hücresinde rahat uyumaması için gürültü çıkarmak suretiyle orada rahat bir dinlenme, rahat bir okuma imkânı sağlanmaması için zamanlı zamansız odaya gidip kapısını kontrol etmek, mazgaldan içeriye bakmak ve laf atmalar şeklinde sürekli bir rahatsız edilme gibi durumla 11 yıldır karşı karşıya olduğunu, avukatlarının anlatımından öğreniyoruz. İşte bu bir işkencedir. Bu bir insan hakları ihlalidir. Tabii şimdi eğer öyle olmasaydı, öyle bir sıkıntı yaşanmasaydı bu dediğim dış korumanın artık Adalet Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından sağlanacağı, işte bu gördüğü işkence eğer İşkenceyi Önleme Komisyonu tarafından işkence olarak kabul edilmediyse ona diyeceğim bir şey yok. Ama bir insan bulunduğu hücresinde iki de bir mazgalından gece yarıları veya belli belirsiz saatlerde gelinip kontrol ediliyorsa, dışarıda gürültü yapılıyorsa, kapısı çalınıyorsa ve burada kendisiyle ilgili olarak dışarıdan içeriye yüksek sesle laflar atılıyorsa, onu rahatsız edecek şeyler varsa bu bir işkencedir. İfade edilen işkence bence buydu. Fiziki bir işkence olmayabilir. İkincisi, yine kendisinin avukatlarıyla gönderdiği mesajlarda mevcut hücrenin konumunun insan sağlığı ile ilgili, rahat nefes almasını sağlamayan, havalandırması iyi olmayan, belki ada şartlarında olan, belki hücrenin yapılışından kaynaklanan havalandırmanın yüksekte olması ve hava sirkülâsyonunun olmamasından dolayı uyuyamadığı, uyuyamamanın da kendisine bir işkence olduğudur. Biz kendimiz de bir gün iki gün uykusuz kaldığımızda dengemizin ne kadar değiştiğini görüyoruz. Bunlar bence işkencedir. Ama, İşkenceyi Önleme Komisyonu gelip bunları eğer tespit etmiş, buna rağmen ‘bu işkence değildir’ diyorsa artık o onların bileceği iştir” dedi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı