Talasemi Merkezi yenilendi

Denizli Devlet Hastanesi Talasemi Tanı ve Tedavi Merkezi, yenilenen yüzüyle hastalara daha modern bir ortamda hizmet vermeye devam ediyor.
/ DENİZLİHABER / 27 Mart 2009 Cuma, 01:00
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlı 4 Talasemi Merkezi’nden biri olan Denizli Devlet Hastanesi Talasemi Tanı ve Tedavi Merkezi, 2003 yılı Kasım ayından beri hizmet veriyor. Merkezde 77 talasemi major, 12 talasemi intermedia, 2 S beta talasemi, olmak üzere toplam 91 hasta tedavi görüyor. 7 yataklı olan merkezde, 1 pediatrik hemotoloji uzmanı, 2 hemşire, 1 psikolog aktif olarak görev yapıyor.
Hastalar, 3-4 hafta aralıklarla, rutin eritrosit transfüzyonu (kan transferi yapma) alıyor. Kronik hasta takibi içinde kardiyak muayene ve eko, endokrin komplikasyonlarının izlemi, göz ve diş muayenesi, odiyometrik incelemeler,batın ve pelvik ultrasonografileri, kemik mineral dansitometrisi, hepatit (Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C) ve HIV tetkikleri yapılıyor. Merkezde görevli bir psikolog tarafından danışmanlık hizmeti veriliyor.
Talasemi Tanı ve Tedavi Merkezi Sorumlu Hekimi-Pediatrik Hemotoloji Uzmanı Dr. Yasemin Işık Balcı, talasemi (Akdeniz Anemisi) hastalığının, doğumsal geçen bir kan hastalığı olduğunu ve sonradan kazanılmayacağını söyledi.
Dr. Yasemin Işık Balcı, “Talasemi hastalığı; talasemi taşıyıcısı, talasemi intermedia ve talasemi major olmak üzere 3 klinik tipi bulunmaktadır. Talasemi taşıyıcısı, eritrosit transfüzyonuna ihtiyaç duymadan hafif hipokronik bir anemi kliniği gösterir. Talasemi intermedia hastaları, bazı durumlar dışında eritrosit tranfüzyonu almazlar. Talasemi major hastaları ise, 3-4 hafta sıklıkla eritrosit transfüzyonu alarak hayatlarını sürdürürler.
Balcı, “Talasemi major ve talasemi intermedia hastalarının anne ve babası talasemi taşıyıcısıdır. Yani iki talasemi taşıyıcısı evlendiğinde, yüzde 25 oranında talasemi major hastası çocuk meydana gelme olasılığı vardır. Talasemi taşıyıcısı birey, sağlam bir kişi ile evlendiğinde çocukları ya sağlam ya da talasemi taşıyıcısı olur. Kronik eritrosit transfüzyonuna ve bozuk eritrositlerin vücutta yıkımına bağlı olarak vücutta demir birikir. Bu nedenle başta kalp ve karaciğer olmak üzere bütün organlarda hasar oluşur. Bunu önlemek amacıyla vücuttaki demiri atan ‘şelatör’ ilaçlar kullanılmaktadır” diye konuştu.