Tuncer boşanma sonrası yaşamı anlattı

Empati Danışmanlık’da görev yapan Psikolojik Danışman Kemal Tuncer, boşanma sonrası yaşamı anlattı. Kadın ve erkeğin boşanma kararının toplumda nasıl yankı uyandırdığını da açıklayan Tuncer, bu durumu “Hayatın içindeki gerçek ilişkiler” olarak değerlendirdi.
/ DENİZLİHABER / 5 Ekim 2012 Cuma, 10:02
Empati Danışmanlık’dan Psikolojik Danışman Kemal Tuncer, boşanmanın Türk toplumunda istenilmeyen bir olay olduğuna dikkat çekti.
BOŞANMADA KADINA İLK TEPKİLER
Boşanmanın kadın içinde erkek için de hoş karşılanmayan bir durum olduğunu, toplumun boşanmak isteyen kadına verdiği ilk mesajın, “olmaz” ve “son bir kere daha denemelisin” biçiminde olduğunun altını çizen Tuncer “Toplum, kadınlara erkeğe göre daha katı bir tavır koymaktadır. ‘Sen kadınsın, ne yaparsın, nasıl geçinirsin, ne yiyip içersin, başkalarına bu ayıp durumu nasıl söylersin, ben başaramadım nasıl dersin, dul kadının toplumda yaşaması zor, çocukların için katlanmalısın, biz senin aileniz bizi rezil edemezsin gibi tepkiler gelmektedir” diye konuştu.
BOŞANMADA ERKEĞE İLK TEPKİLER
Bu tepkilerin altında çevreye karşı başarısız olmanın verdiği korku, kaygı, ayıplanma, kabul edilmenin yattığına işaret eden Tuncer “Bu tepkiler erkeklerde ise ‘sen erkeksin nasıl başaramazsın, çocuklarını düşünmüyor musun? Çocuklara kim bakacak? Kendine nasıl bakacaksın? Yemeği, ütüyü nasıl yapacaksın? Bulaşığı kim yıkayacak, ailesi biz sana bakamayız şeklinde tepkiler gösterebilir” dedi.
YENİDEN EVLENİP MUTLU OLANLARDA VAR
Toplumsal değer yargıları, boşanma konusunda erkeğe daha esnek, kadına karşı daha katı yaptırımlar getirdiğinin olduğunun altını çizen Tuncer, toplumsal yaptırımlara veya kısıtlamalara rağmen ikinci veya üçüncü evliliğini yapan ve mutlu yaşayan çiftlerin sayısının arttığına dikkate çekti.
KADINLAR ARTIK DAHA KOLAY BOŞANMA KARARI ALIYOR
Boşanmış çiftlerde özellikle kadınların erkeğe göre, boşandıktan sonra daha fazla hayata küstüğünü, kendini mutsuz, başarısız hissettiğini, hatta depresyona girdiğine vurgu yapan Tuncer “On yıl öncesine göre günümüzde boşandıktan sonra neşeli, hayat dolu, yaşama dört elle sarılarak yeniden evlenmeyi düşünen ve kendisiyle barışık kadınların sayısı artmıştır. Kadınlar ya çocuklarını düşünerek ya da dul olma korkusuna kapılır. Aileden ve çevreden dışlanma korkusuyla panik yaşarlardı. Günümüzde kızların okuması, meslek sahibi olması ve kadınların çalışması, boşanma kararı almalarını kolaylaştırmıştır” diye konuştu. Tuncer, artık kadınların boşanma olayıyla kendilerini hayata kapamadıklarına vurgu yaparken “Bu vurgu, olumlu bir sosyal gelişimdir. Bundan on veya yirmi yıl önce kadın bir şekilde boşandığında yeniden evlenmiyor, kendini çocuklarına adıyor, onları yetiştirmek için yaşıyor, onun dışında hiçbir hakkı, görevi yokmuş gibi davranıyordu. Giymiyor, gezmiyor, makyaj yapmıyor kendisi için yaşamıyordu. Bu adaletsiz durum insan doğasına aykırıdır” dedi.
HAYATIN SONU DEĞİL
Tuncer, boşanmış çiftlere toplumun yaklaşımını ve söylenenleri “Yeni hayatınızı yaşayın. Gülün, gezin, eğlenin, sevin ve izin verin sizi sevsinler. İkinci ve üçüncü evliliği düşünün. Bu doğal ve sağlıklı bir durumdur. Korkmayın, çekinmeyin, rahat olun, huzurlu olun. Eşinizin ölümü hayatınızın sonunun geldiği anlamını taşımaz. Bir süre ayrılığın veya ölümün verdiği yası yaşamanız normal ve bu sizin en doğal hakkınızdır.Bir süre sonra yaşadığınız yası bitirerek, pencerelerinizi, kapılarınızı hayata açın. Bu hayat sizin ondan zevk almaya çalışın” diye konuştu.
BOŞANMADA ÇOCUKLARIN DURUMU
Boşanma sonrası ilk olarak çiftin düşüncesinin çocuklar üzerine yoğunlaştığını belirten Tuncer, “İlk olarak daima çocuklar düşünülür ve akla gelir. İnsanlar “doğru, evlenelim ama çocuklar ne der, nasıl karşılar” diye düşünürler. Ya da ikinci veya üçüncü evlilikte çocuk ezilir mi, kocam çocuğumla iyi uyum sağlayabilir mi, ya kocam çocuğumu istemezse gibi korku, panikler yaşanır. Toplum, ikinci veya üçüncü evliliklerde kadınlar açısından genellikle çocukları risk faktörü olarak öne sürmektedir. Çocuklar küçük de olsa, büyük de olsa her açıdan sizin evlenmenizi ister. Çocuklar ebeveynlerinin mutlu olmasını, gülmesini, eğlenmesini görmek ister. Onlar da bir aile içinde yaşamak arzu eder. Hayatı yaşanılır ve mutlu kılmak bizim istek ve çabalarımıza bağlıdır” diye konuştu.