REKLAMI GEÇ

BUGÜN MÜZELER GÜNÜ

BUGÜN MÜZELER GÜNÜ

Arkeolog Fuat Durmuş, Müzeler Günü’nde, Denizlihaber.com’a özel bir makale hazırladı. Durmuş, makalesinde, Anadolu’nun bir açık hava müzesi olduğuna dikkat çekiyor ve Anadolu’nun müzecilik için geç kalmadığını vurguluyor.

/ DENİZLİHABER / 18 Mayıs 2011 Çarşamba, 15:44

Müzeler Günü’nde, www.denizlihaber.com için özel bir makale yazan Arkeolog Fuat Durmuş, “Açık Hava Müzesi Anadolu” başlıklı makalesinde, Anadolu’nun sahip olduğu doğal müzelere dikkat çekiyor ve Anadolu’nun müzecilik için geç kalmadığını vurguluyor. İşte Arkeolog Fuat Durmuş’un makalesi:

AÇIK HAVA MÜZESİ ANADOLU
Dünya’da ilk müze 1679-1683yılları arasında İngiltere’de kurulmuş olan Oxford Üniversitesi Ashmolean Müzesi’dir. Osmanlı ise ilk müzesini (Aya İrini) 1846’da İngiltere’den yaklaşık 200 yıl sonra açmıştır. Peki, bu dönemdeki müzecilik bir batılılaşma hareketi mi, yoksa bir bilincin ürünü müdür? Osmanlı yönetiminin en çalkantılı dönemlerini yaşadığı bir zaman zarfında, nasıl olur da Osmanlı, böyle bir entelektüel hareket sergilemiş olur. Meşrutiyet’i ilan etmesinden 15, ekonomik çöküşünün ilanı olan Duyun-u Umumiye’yi (Dış Borçlar İdaresi) kurmasından 10 yıl sonra Dünya’nın müze olarak tasarlanmış ilk binasını, Müze-i Hümayun’u Osmanlı Devleti’nin açması, üstünde düşünülmesi gereken bir noktadır. Osmanlı’nın Avrupa’dan çok sonra bu bilince, yani müze ve müzecilik anlayışının yerleşmesine kavuşmuş olması ne kadar doğru bir saptama olacaktır?
1687’de Venedikli Amiral Marozoni’nin Atina Akropolü’nü bombardıman altına alıp Phidias’a (antik dönem heykeltraşı) ait pek çok eseri British Museum’a vermesi, esasında bir talan ve yağmanın ya da daha doğrusu bir savaş sonrası ganimetlerin sergilenmesini andırmıştır. Almanlar tarafından Sultan Abdülhamit zamanında yerinden sökülerek Berlin’e taşınmış olan Bergama Sunağı da Avrupa’nın 20. yy’ın sonu 21. yy’ın başında gerçek anlamına kavuşmuş müzeciliği Almanların henüz kavramış olmadığını gösteren önemli detaylar arasındadır. İşte Osmanlı 19. yy’ın başında topraklarında yükselen eser yağmasına dur demek adına, bu en buhranlı döneminde ilk müzesini açmıştır.
1820’de Melos Adası’nda bulunmuş İ.Ö. 120-90 arasına tarihlenen MiloVenüsü heykelinin Fransız konsoloslarının gayretiyle Fransa’ya kaçırılıp Louvre Müzesi’ne konulması, müzeciliğin değil koleksiyonculuğun davranış biçimidir. 1842’de C.Fellows Kaş yakınlarındaki Xanthos’da (Kınık) bulup, 78 sandık içinde savaş gemisiyle Londra’ya götürdüğü ve şu an British Museum’da sergilenen eserler de entelektüel korsanlık çağını akla getirmektedir. C.H. Texier 1842’de Aydın Söke’deki Magnesia ad Maeandrum kenti kazılarından 41 parça eseri Fransa’ya götürmüştür. Avrupa’nın Osmanlı’da farkına varmış olduğu bu kurumsal boşluk, tek bir tıkaç görevi üstlenen Müze-i Hümayun tarafından dahi kapatılamamıştır.
Anadolu’daki pek çok antik kentteki tahribat izlerinin Bizans Dönemi’nde olmuş olması da dikkat çekicidir. Pek çok Bizans sur duvarında kullanılan tapınak ve heykel parçaları “ Hierapolis, Laodikeia, Tripolis Bizans Dönemi Sur Duvarları gibi” hazin bir yok edişin panoramasını oluşturmaktadır. Anadolu hemen her kenti ve yeriyle doğal ve tarihi bir dokuyla iç içe yaşamaktadır. Anadolu açık hava müzesi özelliğiyle insanını doğal ve tarihi dokuyu korumaya adapte edip, binlerce yıllık estetik anlayışıyla da bu yöndeki motivasyonunu kuvvetlendirmiştir. Bugün Anadolu’daki pek çok yerleşme yerinde tarihi bir evde oturan, tarihi bir han ya da mekânda çalışan birilerini görmek rutin bir hale gelmiştir. Avrupa insanının hayretle izleyicisi kaldığı bu manzara bizim için doğal bir görünüm olmuştur. Turistlerin gelip de şu an giremediği, dokunamadığı yapı ve eserler arasında pek çoğumuzun çocukluğu geçmiştir.
Anadolu, 1746 yılında Fransız yazar La Font de Saint Yene tarafından ortaya atılan müzelerin belirli bir ücret karşılığı kapılarını ziyaretçisine açan kültürel mekân anlayışını benimseyememiştir. Çünkü Anadolulu başını çevirdiği her yerde “ki çoğunun farkında dahi olmaksızın’’ müze ve müzeciliğin ötesinde zengin bir anlatımla iç içe yaşamaktadır. Selçukluların Konya’nın ortasında bulunan höyüğün etrafını sur duvarlarıyla çevirerek çeşitli dönemlere ait her türlü işlenmiş taşı sur duvarının görünür yerlerine yerleştirmiş olması hem koruma ve sergileme hem de estetik anlayışın dışa vurumu olarak algılanabilir. Yine, Fatih’in, Y.Sultan Selim’in, III. Murat’ın, Abdülmecit’in Yunan ve Roma Dönemi eserlerini gözetmiş kişiler olduğunu tarihçiler de bildirmektedir. Bölgemizde de bu tür uygulamaların olduğu pek çok ev, cami, han vb. yapılara rastlanılmaktadır. Çivril, Emirhisar Kasabası’ndaki Dedeköy Camisi’nin dört bir yüzünde ya da yine Çivril, İğdir Mahallesi Camii Mescidi duvarındaki Grekçe yazıt, bugünkü izleyicisi için bir anlam ifade etmeseler de estetik görünümlerinden dolayı duvar cephesinde kullanıldıkları çok açıktır. Yine Çivril, 30 Ağustos İlköğretim Okulu bahçesindeki kabartma parçası ve Fallos, arkeolojik literatürdeSpolia (Devşirme malzemenin estetik yönünün vurgulanarak kullanılması.) adı verilen bir uygulamanın görüldüğü yerlerdir. Örnekler çoğaltılabilir; Çivril, Işıklı Kasabası Aşağı Camii, Tavas, Vakıf Köyü Çeşmesi, Çal, İsabey Kasabası Kuruçeşme, Çal, Sazak Köyü Atatürk büstü kaidesinde, Acıpayam, Kuzören Köyü Camii ve Köy Çeşmesi’nde antik dönem mimari parçaları estetik yönleri vurgulanacak şekilde ikinci kullanım görmüşlerdir. Kimileri için bu tür kullanımlar tahribat olarak algılansa da aslında bunların estetik anlayışın ürünleri oldukları çok açıktır. Bugün en canlı izlerini yakın tarih içinde kıyaslayabileceğimiz koruma ve gözetme anlayışını; Anadolu’daki Kiliselerle Balkanlar’daki camilerin durumunda görebiliriz. Anadolulu geçmişe olan sadakatini, hatır bilir yanını yalnızca yapı ve kalıntılarında göstermemiştir. Yer adlarını, kutsiyeti olduğuna inanılan mekânları aynı adlar ve kutsal atmosferle devralmış; fonetik uyuşmazlıklar dışında birçoğunu bugüne kadar taşımayı bilmiştir.
Hemen her şeye hoşgörü ve tevazünün gösterildiği Anadolu, müzeciliğe geç kalmamıştır; çünkü Anadolu en eski açık hava müzesidir.
ARKEOLOG FUAT DURMUŞ

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı