REKLAMI GEÇ

Dünyaca ünlü profesörden, ailesi tarafından dünyaca ünlü şarabın bulunuş hikayesi

Dünyaca ünlü profesörden, ailesi tarafından dünyaca ünlü şarabın bulunuş hikayesi

Kanada British Columbia Üniversitesi öğretim üyesi, kraliyet akademisi üyesi ve Kanada’nın En Seçkin Akademisyeni unvanlı Bekillili Şapkacı Hasan’ın küçük oğlu Prof.Dr. Yusuf Altıntaş, bugünlerde ünü dünyaca bilinen Küp Şarapları’nın doğuşunu kaleme aldı. Babası ve annesinin bulduğu Mistel Küp Vişne Şarabı’nın doğuşunu, o günün Bekillisiyle harmanlayarak aktaran Altıntaş, keyifle okunacak bir yazı hazırladı.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 25 Ağustos 2020 Salı, 15:15

Prof.Dr. Yusuf Altıntaş imzasıyla sosyal platformlarda yayımlanan ‘ve zaman zaman Denizli şivesi ile okunması gereken’ “Bekilli’nin meşhur Küp Vişne Şarabı’nın 1962 yılındaki icat öyküsü” şöyle:

Şapkacı Hasan (babam) şu andaki evimizi, bağların arasına 1957 yılında yapmıştı. Arka taraftaki, üstü kiremitli, kerpiçle çevrili barakanın bir kenarında keçimiz, ortada yufka ve toprak haranıda (tencere) yemek pişirilen ekmek evi, batı köşesinde de “hela” vardı. Ekmek evinde anamın halı ağacı, odunlar, bağ çubukları yani Bekilli deyimi ile “gübürt ve ayın oyun ” vardı. Ekmek evine bitişik ufak kümesde de bir Denizli horozu ve birkaç tavuk beslerdik. Keçi ve tavukların bakımı benim ve ablamın görevi idi.

Evin bahçesinde türlü çeşit güller, üzüm bağları, şeftali, armut, elma, kiraz ve vişne ağaçları vardı. İkinci katın pencerelerinden üzüm ve meyva koparabiliyorduk. Evin önünde halen duran çam ağaçlardan birini Efendi Kümesinin ağaçlandırılmasında çalıştırılan ablam orta okulda iken; öbürünü de Zıntı’daki seferberliğe katılan bendeniz ilk okulda iken dikmiştik. Artık çamlar hariç bahçe kalmadı, şimdiki şaraphane evin etrafını betonla çevirdi. Anam bahçeden topladığı vişnelerin suyunu sıkar, cam şişeye doldurur, alt odadaki pencerenin kenarında bekletip vişne şurubu yapardı. Elmalardan reçel, domates ve biberlerden de turşu yapardı. O zamanlar bağ ve bahçemiz de yoktu, ve tam rencber kızı olan anam esnaf karısı olmayı bir türlü içine sindiremeyip babamdan gizli Uruz Bey mevkisinde dört dönüm çorak tarla almıştı.

“Çocukla ellerin gızanlarından darıya (mısır),düğleğe (kavun), acıra (salatalık) hevesleniyo, içim gidiyo da ondan aldım!”
diye bizi babama karşı siper edinmişti. O yıllarda buzdolabı, bütan gazlı ocak, modern tuvalet yoktu Bekilli’de. Sebzeler ve pişirilmiş etli yağlar sıcağın en az işlediği sergen dediğimiz, fare kapanlarıyla korunan tahta kilerlerde tutulurdu.

1962 yılı yazında bendeniz ilk okul ikinci sınıfı bitirip mahalledeki çocuklarla çember, çaputdan yaptıgımız top, celik – çomak, ve cam sırçalarla çağala (zerdalı çekirdeği) kumar oyunları ile meşguldüm. Mühtülerin Süleymanların çatısına da Tommiks ve Teksasları zula etmiştik, gizlice okuyup batı edebiyatina “açılım” yapıyorduk. Komşumuz Cırıklardan, ağır başlı ve efendi olan Lütfü dede vefat etti. Anadolu’da adettir, vefatdan kırk gün sonra Mevlüt okutulur. Komşu hanımlar Mevlüt okuyan hocalar ve ziyaretçilere ayranlar, serbetler ve çaylar sunarlar. Lütfü Dedenin mevludunda, o zamanki Bekilli’nın nefesi kuvvetli meşhur hocalarından Mehmet Ali Hoca, Kuş Hoca (Alaettin’in dedesi), Yumru Hafız ve onlara katılan Aballardan terzi Hacı Amca yürekleri dağlayacak kadar yanık sesleriyle Kuran’dan ayetler, Mevlena’dan ezgiler okuyup dinleyicileri gözyaşlarına gark ediyorlardı. Bizler de caddede oyun çevirip, çocuklara verilecek şeker ve leblebileri bekliyorduk.

Anam pencerede beklettiği vişne şurubunu toprak testideki soğuk su ile karıştırıp hocalara vişne serbeti olarak taşımaktaydı. Vişne serbeti ile ses tellerini yağlayan hocalar daha da coşup, duaları gazel çekme seviyesine yükselterek, ışıldamaya başlayan gözlerle:

“Haccanım Gızım, bek hoş geldi, ciğerimizi hem soğuttu bu Temmuz ıscağında, hem de gırtlağımızı yagladı bu şerbet. Daha va mı?”

dedikçe anam bizim bir yılda tüketeceğimiz vişne şurubunu hocalara taşımış. Son damlasını hocalara vermeden.

“Cavırın (Bekilli’cedeki anlami: yaman, akıllı, kurnaz) hocaları, hepisini gurutmadan bi dadına bakıverim, bi kupa da Şapkacıya ayırıyım!”

diyerekten onlemini almış. Şerbetin tadını hiç beğenmeyen anam:

“Acı bişi bu, hocalar nesini beğendi bunun?”

diye söylenmiş. Hocalar neşeli bir şekilde bizim Visne şurubunun dibini, Mevludun da sonunu bulmuşlar.

Babam şapkacı dükkanından geldiğinde anamın ilk işi hocaları gammazlamak olmuş:

“Len adam! Gurduğum vişne şurubundan aha bi gumgum (bir iki yudum) galdı. Ben datdım, acımış geldi dilime, emme hocala hepisini içdile, bize bişi gomadıla!”

Sivri zekalı, icatcı Abalların en küçük oğlu Şapkacı Hasan vişne şurubunu tattığı gibi zıplamış havaya

“Yaşşa hanım, sen yeni bir şarap çeşidi icat etmişsin bilmeden. Pencereye koyduğun vişne suyu fermente olup, şaraplaşmış. Bize yeni ekmek kapısı doğdu, zaten şapka giyen de galmadı Bekilli’de!”

Babam 1965 de ekmek evimizi yıkıp yerine şimdiki şaraphaneyi kurdu. Önce Vişneden kekre şarap yaptı, pek tutmadı ve sonra simdiki meşhur Vişne Mistel’ine terfi ettirildi

Türkiye’de bir ilk olan Vişne şarabımızın icadını anam yaptı. İlk tadımını yapanlar da Bekilli’nın namlı, şöhretli, nefesii ve de imanı büsbütün rahmetli imamları idi.

Yusuf Altıntaş

Vancouver, Kanada

Yorumlar

ibrahim   -  Bağlantı 20 Kasım 2022, 06:46

Feodal yapının baskıladığı çalışkan Anadolu kadının aile yapısında, eşinden gizli sıra dışı sergilediği tutumuyla tarımsal üretimde koyduğu katkısının, eşinin zekasıyla ortaya koyduğu girişimci ve gözü pek tutumuyla sanayileşme hamlesi başlatmış.

Yasar bobur   -  Bağlantı 27 Eylül 2021, 00:57

Hasan amca ile 4 saat başbaşa sohbet etme imkanım oldu dolu dolu bir sohbetti allah rahmet eylesin

Ayla   -  Bağlantı 30 Ağustos 2020, 11:27

Nefis yazi,köylerde büyümüs,simdi 60 yas üzeri olup kaybettiklerimize hasret cekenlerin hikayesi.Nefesi kuvvetli hocalarin tabularinin bile degiskenligi!. yazarlariniz müthis. Ibrahim Imamoglunun bütün yazilarini okuyorum. Tesekkürler Denizlihaber.

Salih Sırrı Kalafat   -  Bağlantı 28 Ağustos 2020, 06:59

Çok güzel bir gerçek hikaye

Ali Doğramacı/Emekli Harita Mühendisi   -  Bağlantı 26 Ağustos 2020, 10:36

Prof.Yusuf Altıntaş bu ülkenin yetiştirdiği ama sahip çıkamadığı çok değerli Atatürk sevdalısı vatansever bilimadamıdır.Bekilli halkı kendisiyle gurur duymaktadır.Kendisine bir önerim olacak; TFX savaş uçağı projesine davet edilip görev almalıdır.

Dr. Gökçe Aydoğdu   -  Bağlantı 26 Ağustos 2020, 09:51

Sevgili Yusuf Hocam,
Çok güzel kaleme almışsınız. Değer verdiğimiz kıymetli memleketimizin dokusu yalın hali ile ortada. Dünyanın en iyi meyve şarabı anadolunun bağrından geliyor. Altıntaş ailesinin emeklerine sağlık.

zafer   -  Bağlantı 25 Ağustos 2020, 15:47

:)))

Ali   -  Bağlantı 25 Ağustos 2020, 15:29

Tamamda burdan ne anlamamız gerekiyor vişne sularını şarap yapalım mı nedir yani madem dünyaca ünlü bir şarap işim olmaz ama önce kendi memleketinize bekilli ye faydası olsun bekilli hala 1900 lü yıllarda kalmış

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı