Gazze: Suskun dünya, yıkılan vicdan

Gazze’de tarifsiz bir dram yaşanıyor.
Bir trajedi değil bu…
Bir savaş da değil…
Bu, düpedüz bir vahşet.
Apaçık bir soykırım!

Yine çocuklar ölüyor.
Yine anneler feryat ediyor.
Yine bir şehir, gökyüzünden yağan bombaların altında can çekişiyor.
Ve dünya yine susuyor.

Katil İsrail, ateşkesi hiçe sayıyor.
“Güvenlik” bahanesiyle hastaneleri vuruyor.
“Savunma hakkı” diyerek çocukların canına kastediyor.
Bombalar yağdırıyor, evleri masumların başına yıkıyor.
Ve buna rağmen “dur” diyen pek az…

Özellikle bir kez daha ifade etmekte fayda var.
Bu bir savaş değil, bu bir katliam.
Bu bir güvenlik operasyonu da değil,
Bu bir sistematik bir soykırımdır.

Dünya susuyor…
Ama biz susamayız.
Çünkü bu topraklar, mazlumu sahiplenmenin ne demek olduğunu çok iyi bilir.
Çünkü bu millet, haksızlık karşısında susmanın neye mal olduğunu tarih boyunca öğrendi.
Anadolu irfanı yücedir; vicdan ve merhamet duygusu derindir.
Bu millet, haksızlık karşısında susmaz, susamaz, susturulamaz.

Rabbimiz, yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
“Verdikleri sözden döndükleri için onları lanetledik. Kalplerini katılaştırdık.” (Maide, 13)

Katliamı geleneğe dönüştüren bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Ama unuttukları bir şey var:
Zulüm ebedî değildir.
Zalimler hiçbir zaman galip çıkmamıştır.
Allah’ın hesabı da şaşmaz.

Gazze bugün sadece bir şehir değil…
Gazze, insanlık için bir vicdan sınavıdır.
Kim nerede duruyorsa, tarih de onu oraya yazacaktır.

Peki biz?
Biz nerede duruyoruz?

Türkiye’nin çizgisi net, duruşu dik ve tartışmasızdır.
Kahraman milletimiz tarih boyunca suça ortak olmadı, olmayacak da.
Zulme karşı tarafsız değiliz.
Zalimin düpedüz karşısındayız.
Mazlumun yanındayız.
Hakkın tarafındayız.
Adaletin safındayız.

Dış politikada da, iç politikada da ülkemizin çizgileri ve ilkeleri bellidir.
Üstlendiğimiz insani sorumluluk, taşıdığımız tarihi emanet ve inancımız bize bunu emrediyor.
Nerede bir adaletsizlik varsa, orada sesimiz olacak.
Nerede bir mazlum varsa, oraya elimiz uzanacak.
Nerede bir zulüm varsa, orada vicdanımız konuşacak.

Nasıl ki içeride terörü bitirmek için kararlı adımlar atılıyorsa…
Ülkemiz aynı kararlılığı Gazze için de gösteriyor.
Barış için, huzur için, adalet için ne gerekiyorsa onu yapıyor.

Türkiye, insanlık imtihanında sesini yükseltiyor.
Dünyaya adaletin, vicdanın, hakkın ne demek olduğunu haykırıyor.
Ama mesele sadece Türkiye’nin meselesi değil.
Bu; bütün insanlığın meselesi.
Bu; vicdanla suskunluk arasındaki çizginin meselesi.

Gazze bugün ağlıyor olabilir.
Ama o gözyaşları bir gün direnişin filizlerine dönüşecek.
Bugün susanlar, yarın bu sessizliğin vicdan yükünü taşımak zorunda kalacak.
Ama bugün hakkı haykıranlar var ya…
İnanıyoruz ki, tarih onları asla unutmayacak.

Çünkü zulmün olduğu yerde tarafsızlık diye bir şey yoktur.
Ya hakkın yanındasındır…
Ya da zulmün gölgesinde.

Biz ise durduğumuz yeri çok net biliyoruz.
Ve oradan bir adım geri atmadan,
Kan ağlayan bu coğrafyada umudu diri tutmaya,
Mazlumların acısını paylaşmaya,
Çığlıklara ses, direnişe güç olmaya devam edeceğiz.

Kadir DEMİR
09.04.2025