Hindistan – Pakistan gerilimi

Hindistan – Pakistan Gerilimi…
Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 10 Haziran 2025 Salı, 15:40
Güney Asya’da son dönemde tansiyon iyice yükseldi.
Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilim, sadece iki ülkenin değil, tüm bölgenin yakından takip ettiği bir mesele haline geldi.
Sınır hattında yaşanan askeri hareketlilik, aynı zamanda ideolojik çatışmaların ve tarihsel hesaplaşmaların yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
Ve bu süreç, sadece askeri bir gerginlik değil, köklü bir ideolojik mücadelenin de yansımasıydı.
Hindistan denilince akla ilk hiç kuşkusuz Bollywood yani film üretim merkezi, baharat kültürü geliyor.
Ancak son yıllarda Hindistan, sadece bu yüzüyle değil, aynı zamanda çok güçlü ve tartışmalı bir devlet ideolojisiyle de anılmaya başlandı.
Bu ideolojinin adı, Hindutva.
Hindutva, sıradan bir siyasi akım değil, ciddi anlamda tehlikeli bir ideolojik çizgiyi temsil ediyor.
Bazı uzmanlar, Hindutva’yı Siyonizm’le kıyaslarken, diğerleri ise bu ideolojinin Nazizm’le olan benzerliklerine de dikkat çekiyor.
Hatta Hindutva’yı savunan kitaplarda, “Naziler Yahudilere ne yaptıysa, biz de Hindistan’daki Müslümanlara aynısını yapacağız” ifadelerine rastlamak da mümkün.
Hindistan’ın nüfusu 1.5 milyar civarında.
Bu devasa nüfusun yaklaşık 200 milyonu ise Müslüman.
Ancak Hindutva ideolojisinin baskısı altındaki bu Müslüman nüfus, giderek sistematik bir dışlanma ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmış vaziyettedir.
Hindistan’daki parlamentoda Müslümanların temsil oranı yalnızca yüzde 4 civarında ve bu durum, modern demokrasilerin temel ilkeleriyle de bağdaşmıyor.
Medya konusunda Hindistan, demokrasinin temel unsurlarından birini daha ihlal ediyor.
Televizyon, radyo ve hatta basın, hükümetin kontrolü altında.
Basın özgürlüğü endekslerinde Hindistan, Somali ve Kolombiya gibi ülkelerin gerisinde kalıyor.
Hükümetin istemediği her şey ya sansürleniyor ya da yok sayılıyor.
Bu ortamda Hindutva ideolojisi, gerçekmiş gibi kitaplara, filmlere ve hatta ders kitaplarına girmekte, halkı manipüle etmek için yaygın bir şekilde kullanılıyor.
Hindutva’nın her versiyonu aynı mı?
Ebette değil!
Yumuşak Hindutva ve sert Hindutva olmak üzere iki farklı yaklaşım söz konusu.
Yumuşak Hindutva geçmişte, ortak bir medeniyet geçmişi anlayışına dayalıydı.
Ancak özellikle Başbakan Modi’nin iktidara gelmesiyle birlikte sert Hindutva hâkim olmaya başlıyor.
Bu da daha ayrımcı, dışlayıcı ve faşizan bir çizgi olarak karşımıza çıkıyor.
Son günlerde Hindistan, Pakistan sınırındaki sivil yerleşimlere ve havalimanlarına hava saldırıları düzenledi.
İHA’lar, masum insanların yaşadığı bölgeleri hedef aldı.
Pakistan ise bu saldırılara hızlı bir şekilde karşılık vererek Hindistan’a ait çok sayıda İHA’yı ve bazı savaş uçaklarını düşürdü, bazı savaş uçaklarını ise püskürtmeyi başardı.
Bu askeri karşılık önemli olsa da, asıl dikkat edilmesi gereken nokta, bölgede sağduyunun ve diplomatik aklın ne kadar önemli olduğudur.
Pakistan, Hindistan’ın artan provokasyonlarına karşı, “Bunyan-ul Marsoos” adı verilen bir operasyon başlattı.
Bu operasyon, Kur’an’dan alınan ve “Kırılmaz Duvar” anlamına gelen bir isim taşıyordu.
Pakistan, bu adımıyla sadece askeri bir karşılık değil, aynı zamanda manevi bir direncin de simgesini oluşturdu.
Bu direncin, tüm bölgeye ve dünya barışına önemli bir mesaj taşıdığı da aşikâr.
Türkiye açısından meseleye baktığımızda ise, önceliğimiz elbette devletimizin çıkarları, milletimizin menfaati ve ülkemizin bekasıdır.
Ancak Türkiye, sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmekle kalmaz, aynı zamanda mazlumun yanında duran bir medeniyetin mensubu olmanın da gayretini taşır.
Pakistan’ın huzur ve istikrarına büyük önem verdiğimiz ayan beyan ortadadır.
Merhum Erbakan Hocamızın da ifadesiyle, “Zulme rıza, zulüm kadar tehlikelidir.”
Pakistan’la olan tarihsel, kültürel ve kardeşlik bağlarımız, duygusallıktan ziyade, iman, adalet ve hakkaniyet anlayışımızdan beslenmektedir.
Hindistan’daki Müslümanlara uygulanan ayrımcılık sadece onların değil, tüm insanlığın vicdanını ilgilendiren bir meseledir.
Bölgesel barış, adaletle sağlanabilir.
Adalet, yalnızca güçlü olanın değil, haklı olanın yanında durarak mümkün olur.
Hindistan’daki Hindutva ideolojisinin ve ayrımcı politikaların bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde, uluslararası toplumun sorumluluğu çok daha ağır bir hal almıştır.
Hindistan ve Pakistan arasındaki bu gerilimde, sağduyu ve diplomatik akıl öncelikli olmalıdır.
Pakistan’ın sağduyu ve diyalog odaklı yaklaşımı sergilemiş, duruşunu göstermiştir.
Sorunun çözümü, ideolojilerden değil, insana ve adalete dayalı bir yaklaşımdan geçmektedir.
Her ne kadar savaş sesleri yerini ateşkese bırakmış olsa da, kalıcı uzlaşı ve huzur için sorunların kökten çözülmesi gerekir.
Bölgedeki barış, ideolojilerle değil, insanlık ve adaletle tesis edilebilir.
Hz. Ali’nin dediği gibi: “Barış en yüce erdemdir; onu koruyun ve yükseltin.”
Yorumlar
maşallah kardeşim