ZAMANIN FETHİ…

ZAMANIN FETHİ…
Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 29 Mayıs 2025 Perşembe, 12:45
Tarih dedikleri, kazananın hatırasıdır derler.
Oysa bizim tarihimiz sadece bir hatıra değil,
bir hakikatin haykırılmasıdır.
Bir sabah vakti surlara dayanan bir inancın,
akşam vakti çağ değiştirmesidir.
İstanbul’un fethi, toprağın değil, zamanın fethidir.
O gün yalnızca taş duvarlar delinmedi,
karanlık gecelere direnen secdeler sabahı fethetti.
Kur’an’la yoğrulmuş bir yürüyüş,
batının bütün hesaplarını altüst etti.
Çünkü onların anlamadığı bir şey vardı,
Bu milletin ayağı yere basar ama kalbi göğe bakardı.
Sanıyorsunuz ki fetih, top gürültüsüyle başlar…
Hayır.
Fetih, bir annenin duasında başlar.
Bir çocuğun hayaline düşer.
Bir hocanın dizinin dibinde mayalanır.
Ve sonra bir gece…
Bir genç çıkar meydana.
Henüz 21 yaşında…
Ama devrin aklı kadar olgun, imanı kadar sağlam.
İlimle yoğrulmuş, dua ile donanmış.
Fatih olur, çağın kapısını imanla açar.
Ama o kapı yalnızca kılıçla açılmaz.
Onun ardında bir ömür dua eden bir gönül eri vardır,
Akşemseddin.
Nefsini terbiye etmeden milletin başına geçilmeyeceğini bilen bir mürşit.
Fetih sabahı ordunun önünde değil, geceler boyu Allah’ın huzurunda duran bir âlim…
Ve o gün, surlara ilk sancağı diken bir yiğit vardır:
Ulubatlı Hasan.
Bir neferdir belki ama bir milletin onurudur.
Bir adım ileri attığında, sadece bedeni değil,
imanı da kaldırır surlara.
O düşerken, bir çağ doğrulur arkasından.
İşte o gün gerçekleşen, yalnızca bir zafer değildir.
O gün, Peygamberimizin (s.a.v.) asırlar öncesinden müjdelediği kutlu söz tecelli etmiştir:
“İstanbul mutlaka fethedilecektir.
Onu fetheden komutan ne güzel komutan, ordu ne güzel ordudur.”
(Hadis-i Şerif)
Ey fethi sadece tarih zannedenler!
Fetih, coğrafya değil; şahsiyet meselesidir.
Gemileri karadan yürütmek, sadece teknik bir maharet değil,
inançla, akılla ve sabırla yazılmış bir destandır.
Zira biliriz ki, bazı yollar sadece haritadan geçilmez, insanın içinden de geçilir.
Ve o gün, o şehir bir duayla teslim alınmıştır,
“Ya Rab, niyetimiz halistir; Senin rızanı ararız.”
Şimdi şöyle bir soruyla yüzleşiyoruz;
O şehre ne kattın?
O mirası hangi kelimeyle savundun?
Bugün İstanbul’da ezanlar okunuyorsa,
bu sadece fethin değil, fethe olan sadakatin sonucudur.
Bugün hâlâ bu milletin niyeti anlaşılamıyorsa,
sebebi bizdeki sırdandır.
O sır ki, bir gecede çağ kapatır; bir ömürde nesil inşa eder.
O sır ki, düşmanı şaşırtır; dostu diri tutar.
Ve şimdi, her 29 Mayıs’ta hatırlanması gereken bir hakikat vardır.
Fetheden bizdik, unutan da biz olmayacağız.
Ey büyük komutan!
Senin adını taşlara kazımadık,
yüreklerimize mühürledik.
Fethimiz mübarek olsun.