REKLAMI GEÇ

Panayır’ın yaşamından kesitler

Panayır’ın yaşamından kesitler

Seval Uysal, Denizli’nin Tekstil Serüveni kitabı için İlter Panayır ile röportaj yapmıştı. İşte Panayır’ı anlatan o söyleşi ve hayatından kesitleri gösteren fotoğraflar…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 17 Mart 2015 Salı, 14:35

Denizli’de hep birlikte bir dönemin kapanmasına şahitlik ediyoruz. Birinci kuşak tekstilciler tek tek gidiyor. Geçtiğimiz günlerde İsmail Değirmenci’yi kaybettik. Bugün İlter Panayır aramızdan ayrıldı. İlter Ağabey’i Denizli’ye geldiğim ilk günlerden tanırım. Çok uzun yıllar Ticaret Borsası başkanlığı yaptı. Sakin kişiliğinin yanı sıra aşırı nezaketli konuşurdu. Onu Nail Kalemci ve Süleyman İlgeri ile birlikte hatırlıyorum. Ticaret Odası Başkanı Kalemci’nin DEHA TV’de yaptığı programın daimi konuklarıydı. Her hafta karşılaşır bol bol sohbet ederdik. Ama bu kadar! Geçmişini ise 2012 yılında Denizli’nin Tekstil Serüveni’ni yazma sırasında onun GİPSAN’ın kurucuları arasındaki efsanevi Cevdet Panayır’ın kardeşi olduğunu öğrendim. Telefonda yaptığım röportaj teklifimi reddetmedi ama biraz zaman istedi.” Cankurtaran’daki yazlıktan dönüşten yapalım” dedi. Kabul ettim. Evi evimin bir üst sokağındaydı. Bir yaz günü Çamkent’teki evinin kapısını çaldığımda sevinçle karşıladı beni. Röportajımız uzun sürdü. Teyp kapandıktan sonra da sohbet devam etti. O zaman anlamıştım. Ben bir döneme tanıklık ettiğim gibi, o dönemin sözlü tarih çalışmasını yapıyordum.

ic-1

AĞABEYİME PİRELİ CEVDET DERLERDİ

-Bize kendinizden, ailenizden söz eder misiniz?

-1936 yılında Babadağ’da doğdum. 4 kardeşin en küçüğü benim.1948’de ilkokulu bitirdim. O zamanlar Babadağ’da ortaokul yoktu. İlkokuldan çıkan ticarete gidiyordu. Beni de İzmir’e dayımın yanına gönderdiler. İki yıl İzmir’de kaldıktan sonra Nazilli’de amcazademin yanına gittim. 1950-56 arasında Nazilli’de çalıştım. Askerden geldikten sonra ağabeyimle birlikte Babadağ’da yerli malı ticareti yapmaya başladık. O zamanlar 1numaraydık, 40 ortaklı şirketle baş ediyorduk. Bizden sonra Atilla Özdemir’in şirketi vardı,

-Cevdet Panayırcı’ya neden Pireli Cevdet diyorlardı?

-Çok hareketliydi, çok çalışkandı, durduğu yerde duramazdı. O isim oradan kaldı. Cevdet ağabeyim iplik tüccarıydı, Kaleiçi kapısında dükkanı vardı. Belki bilirsin Özerler Sarrafiye’nin bulunduğu yerde.

-Denizli’ye ne zaman ve neden geldiniz?

ic-7-1968-1970 yılları arasında geldik. Babadağ çok küçük bir yerdi, ağabeyim ise çok hareketli ve çalışkandı. Babadağ ona dar geldi.

-Babadağ’da ne iş yapıyordunuz?

-Orada da tüccarlık yapıyorduk ham bez, dokuma alıp satıyorduk. 1966 yılında İstanbul’da şube açtık. Ben İstanbul’a gittim. 6 yıl orada kaldım.

-İstanbul’dan neden geri geldiniz?

– Göveçlik Fabrikası kurulunca ortakları benimle çalışmak istediler. Ağabeyim de beni geri çağırdı. Çünkü Cevdet ağabeyimin geçimi biraz zordu ben de işimi tasfiye edip geri geldim.1973’te Güveçlik Fabrikası’nın başına geçtim. Beş kurucudan bir tanesiyim.

-Fabrika arsasını köylülerden almışsınız galiba?

-Göveçlik’te Ekrem Başer diye bir arkadaş vardı etkili bir isimdi. Dedesi Veli Efendi Hoca bu civarın en saygın hocasıymış. Başer de torunu olduğu için Göveçlikliler onu çok seviyordu. Ekrem arsaları 2liradan 3 liradan aldı, köylüler ekmek kapısı açılacak, fabrika kurulacak diye arsalarını ucuza sattı. Nitekim bizim oraya çok büyük faydamız oldu.

-Ne kadar büyüklükteydi?

-22 bin metre kare kapalı alanı vardı. 172 dönüm de arazimiz vardı. Sanırım Ali Baysal’dan sonra biraz daha eklendi.

MİLLİ ÇAPKIN’IN BABASI GÖVEÇLİK İPLİK FABRİKASI’NA ORTAK OLDU

-Göveçlik İplik nasıl kuruldu?

-Fabrikanın temeli 22 Kasım 1972’de attıldı. Hatta temel atma töreni iki bakanla yapıldı. Biri sanayi Bakanı Mesut Erez, diğeri Ticaret Bakanı Naim Talu’ydu. 1972 yılına kadar Denizli’de sanayi yoktu. 1973 yılında Denizli geri kalmış bölge ilan edildi, teşvikler ve yatırım izinleri verildi. O sıralarda Denizli’de Akseller ve Sümerbank’ın dışında iplik fabrikası yoktu. İpliği, Kayseri, Adana ve Antep’ten alıyorduk. Teşviklerden yararlanmak için ağabeyim Cevat Panayır’la iplik fabrikası kurmaya karar verdik. Halka açık şirket olarak kuracağımız için güvendiğimiz ortaklar arıyorduk. Onlardan biri İstanbul’da milli çapkın adıyla bilinen Süha Özgermi’nin babası Lütfi Özgermi’dir.Nuri Yılmaz, Arif Yalınkaya gibi arkadaşlarla şirketi kurduk. Hisse senedi sattık. O zamanlar iplikte de çok kar vardı, bir kilo pamuk 8 liraydı, bir kilo iplik 25 liraydı. Anlayacağın 3 katıydı.

ic-6

-Göveçlik gibi bir fabrikanın başına geçmek sizi korkuttu mu?

-Hiç korkutmadı. Çok güvendiğim insanlar vardı arkamda. Ahmet Nuri Özsoy, Nuri Yılmaz, Arif Yalınkaya gibi isimlerin desteği benimleydi. Bana çok güvenirlerdi. Hatta Ahmet Nuri Özsoy benden övgülerle söz ederdi.

-Fabrika dışında bir iş yapar mıydınız?

-Bütün mesaim fabrikada geçerdi. 7.30-8.00’de kahvaltı etmeden fabrikaya giderdim. Gece23.00-24.00’de gelirdim. Çocukların yüzlerini günlerce görmediğim zamanlar olurdu.

ic-3

ÖZAL CEVDET PANAYIR’I AMERİKA’DA AĞIRLADI

-Kuruluş sırasında Özal’la ilişkiyi nasıl kurdunuz, Özal girmiş devreye?

-Onu nereden duydunuz Seval Hanım?.. Anlatayım: Lütfi Özgermi Masonlar Locası’nda ikinci adamdı. Selanik tarafındandı, sarraflık yapıyordu. Turgut Özal da Amerika’da Dünya Bankası’nda çalışıyordu. Özgermi ve Özal arasında çok yakın ilişki vardı. Kredi sorunu çıkınca makineleri almak için Amerika’ya gidiyorlar. Özal Özgermi ile ağabeyim Cevdet Panayır’ı Amerika’da havaalanında karşılayıp evine götürüyor ve Semra Hanım bunları evde bir güzel ağırlıyor, yemek yediriyor. Özal daha sonra kredi sorununu çözdü.

-Göveçlik ne kadar sermayeyle kuruldu?

-30 bin lira, İş Bankası “yetmez” deyince kısa süre sonra 50 bin liraya çıktık.

ic-2

FABRİKAYI ALİ BAYSAL’A DEVRETTİK

-Peki Ali Baysal işe nasıl dahil oldu, bildiğim kadarıyla Denizlili değil?

-Ali Baysal Antakya’da Akiş İplik Fabrikası’na Kemal Tuncer ve Mehmet Şalgamcıoğlu ile birlikte ortaktı. Biz ondan iplik alırdık, Ali Bey de Denizli’yi çok severdi. Geldiğinde Tusan’da kalırdı. Biz iplik aldıkça onları da ortak etmek istedik, çünkü Ali Bey çekirdekten yetişmeydi. Biz Ali Bey’e para göndereceğimiz zaman eksik gönderirdik “Ali Bey senin sermayeni artırdık” derdik. Baktı ki olacağı yok Ak-İş adına ortak oldu.

-Kaç makine ile başladınız?

-50 bin iğlikle başlayacaktık. Bazı arkadaşlar “50 bin iğlik teşvikimiz var alalım”dediler. O sıralar teşvik alan çoktu. Önüne gelen teşvik aldı. Onlardan bir çoğu yarım kaldı yattı, bir tek biz kurulduk. Allahtan olmamış. Siz fabrikayı yapmayı düşünüyorsunuz pamuk 20 lir, iplik 60 lira. İki sene sonra işletmeye başlıyorsunuz. Makineler geliyor çalışmaya başlıyorsunuz pamuk 38 lira, iplik 42 lira oluyor. Baş başa gidiyor.

-Kaç işçiyle başladınız?

-600 işçiyle başladık 800 işçiye kadar çıktık.

ic-4

ALİ BAYSAL’A FABRİKAYI ZORLA BİZ VERDİK

-Sonra ne oldu? Şirket Baysal’a nasıl geçti?

-Biz Ali Baysal’a geçmesini istedik. Ortaklar tekstilde, iplikten anlamıyordu. Baysal Denizli’ye yerleşmişti. İplik fabrikası da para kazandırmaz olmuştu. Ortaklar ayrılmak istediler.

-Kaç ortak vardı?

-200’ün üzerinde ortak vardı ama büyük ortaklar sayısı 15’ti. Ağabeyim Cevdet Panayırcı 1977’de prostat kanserinden vefat etti. O öldükten sonra ortaklar birer birer kaçmaya başladı. Hissesini satan kaçtı. Ali Bey istemese de fabrikayı almak zorunda kaldı. 1977-80 arasında hisse satışları oldu. Ali Bey burayı zorla almadı, biz zorla verdik. İş Bankası’ndan, Emekli Sandığı’ndan hisseleri aldı.

-Fabrika ne zaman üretime başladı?

-1974 DEBA’dan hemen sonra sanırım. Hatta inşaat birlikte sürüyordu ve biz Mete Kireççi’yle birbirimize çok inşaat malzemesi alıp verdik. Cengiz Bektaş hem bizim, hem DEBA’nın inşaatını birlikte yapıyordu.

-Fabrikanın açılışı nasıl oldu, temel atmada olduğu gibi bakan davet ettiniz mi?

-Fabrikanın açılışı sırasında sendikalar çok şeydi. İşyeri açıldığında sendika hemen oraya kancayı atıyor, işçileri kaydediyordu. Grevler vardı, lokavtlar yapılıyordu. Biz tedrici açtık. Açılış kendiliğinden yapıldı. Bir merasim olmadı.

ic-5

ÖZAL’I SEVDİK AMA SİYASETİ SEVMEZDİK

-Bir şekilde fabrikaya yararı dokunan Özal’la ilişkiniz sürdü mü?

-Özgermiler bizden ayrıldıktan sonra Özal’la ilişkimiz kalmadı, Özal’la samimi olan Özgermi idi. Özal’ı en son Üçgen Çarşısı’nın açılışında gördüm.

-ANAP kurulurken üye olmayı düşünmediniz mi?

-Benim de, Cevdet ağabeyimin de siyasetle ilgisi olmadı.

-Neden?

-Siyaseti sevmezdik. Gücümüz yettiğinde aşırı sol hariç parti ayrımı yapmadan CHP’ye de DP’ye istediklerinde yardım ettik.

-ANAP Denizli’de kurulurken üye bulmakta çok zorluk çekmişler?

-Zorluk çektiler, hatta bana il başkanı olmam için çok ısrar ettiler.Ben kabul etmedim.

-Neden?

-İşim başımdan aşkın. O kadar işin arasında nasıl baş edebilirdim?

-Özal ismi size ne ifade ediyor?

-Türkiye’ye çağ atlattı. Biz ihracat ithalat nedir bilmiyorduk o öğretti. Ticaret o güne kadar Rumların Ermenilerin elindeydi. Özal işadamlarını heyetler halinde yurtdışı gezilerine götürüp tanıştırdı. Büyük adam.

-Peki Adalet Partisi ve Süleyman Demirel’le bir ilişkiniz oldu mu?

ic-8-Hayır olmadı. Fabrikanın temeli atıldığı gün deprem evlerinin açılışına geldi. Orada bana fabrikanın gidişatını sordu. Emekli kurmay albay Emin Durul AP Denizli milletvekiliydi bize çok faydası oldu. Nerede başımız sıkışsa onu aradık, her seferinde işimizi gördü. Ankara’ya gittiğimizde doğru onun evine giderdik, eşi bizi ağırlardı. Emin Durul’un bir başka özelliği de var. Onun zamanına kadar Ankara’da Denizlili bürokrat yokmuş, hep o yerleştirmiş.

ALİ BEY MÜSRİFLİĞİ HİÇ SEVMEZDİ

-Ali Baysalla ilgili bir anınız var mı?

-Ali Baysal çok değerli bir insan, yatırımcı, girişimcidir. Eşini kaybettikten sonra maalesef burada duramadı. Rahmetli Fatma Hanım Ali Bey’i yönlendirir, çekip çevirirdi.

-Sizce fabrikanın başında kalsa bu GİPSAN bu durumlara düşmez miydi?

-Düşmezdi. DEMPA’ya Mustafa, GİPSAN’a İsmail bakıyordu ama yürütemediler. Ali bey burada olsaydı başlarına bu gelmezdi. Size bir anımı anlatayım da onu daha iyi tanıyın: Bizden sonra fabrika yapan arkadaşlar iki sekterli çift odalar içinde oturdular. Ali Bey bizim yaptığımız idari binada oturdu yıllarca. 15 günlüğüne hacca gitti. İsmail yurtdışından gelen misafirler “bizi ayıplıyor” diyerek bir bekleme salonu yaptı. Koltuk takımı aldı. İçeriye biraz masraf etti. Ama babası gelince çok kızdı. “Sen buraya kaç para harcadın?” dedi. İsmail “50” dedi. Ali Bey “Sen bu 50 milyar lirayla pamuk alsan 75 milyar liraya iplik satardın, ipliği havlu yapsan 100 milyara satardın. Beni 50 değil, 100 milyar lira zarara soktun” dedi, Ali Bey lüksü hiç sevmezdi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı