REKLAMI GEÇ

DEGİAD’dan Alkol yasağına tepki

DEGİAD’dan Alkol yasağına tepki

DEGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Emre Çaputçu, Denizli Gazeteciler Cemiyeti Basın Merkezi’nde kurmaylarıyla medyanın karşısına çıkıp, TBMM’de onaylanan alkol yasakları hakkında “Bu yasaklar ne dine ne de liberal demokrasiyle örtüşüyor” dedi. Yasakların çok sert olduğunu ve muhafazakâr kesime şirin görünmek kaygısı güttüğünü ileri süren Çaputçu, “Türkiye’nin alkol tüketimi konusunda problem yok ki” diye konuştu.

/ DENİZLİHABER / 27 Mayıs 2013 Pazartesi, 11:58

Kısa adı DEGİAD olan Denizli Genç İşadamları Derneği Başkanı ve kurmayları bugün denizli Gazeteciler cemiyeti Basın Merkezi’nde medyanın karşısına çıktı.

DEGİAD Başkanı Sadık Emre Çaputçu, beraberinde kurmayları Melek Sözkesen, Sedat Doğaç, Orçun Alptekin, Harun Erişkin ve Mehmet Çakmak ile Bordo Gurme’nin DEGİAD üyesi olan sahibi Serdar Dinç’i de alarak TBMM’de onaylanan yeni alkol yasakları ile ilgili düzenlemeyi eleştirdi.

Denizli Genç İşadamları Derneği olarak başta düzenlemenin ekonomik ve sosyal yaşama etkileri olmak üzere yasanın temeli ve altında yatanları dile getirmek adına basın toplantısı düzenlediklerini belirten Başkan Çaputçu, “Bu yasa ne dinle ne de liberal demokrasiyle örtüşüyor” eleştirisi yaptı.

Türkiye’nin gösterilmeye çalışılanının aksine alkol tüketimiyle ilgili bir sorunu olmadığını dile getiren Çaputçu, alkol tüketiminde ülkeler sıralamasında, şeriat ülkeleri ve fakirlikle boğuşan güney Afrika ülkelerinden hemen sonra, 147. ülke olduğumuza vurgu yaptı.

Yasakların gıda, içecek, turizm ve eğlence sektörlerini doğrudan etkileyeceğini söyleyen ve “Bu yasaklar söz konusu sektörleri baltalıyor” diye konuşan Çaputçu, yapılanın yanlış olduğunu vurgulayıp “Bu yanlış düzeltilmeli” dedi.

İŞTE O AÇIKLAMA

“ALKOL KULLANAN DİNSİZ DEĞİLDİR”
Öncelikle belirtmek isteriz ki, alkol tüketmeyi dinsizlik, suç ve ahlaksızlıkla bir tutarak alkol tüketenleri kriminalize etmeye çalışmak gibi bir algı tuzağına asla düşmemeli, bunu topluma empoze etmeye çalışanları engellemeliyiz. Zira insanın dini inancını, herhangi bir dünyevi içecek ile sınamak, inancı ucuzlatmak demek olacaktır. Ayrıca insanların inançlarını sınamak kimsenin haddi olmayacağı gibi, bu ruhani bağ sadece yaratanla kulu arasında, görünmeyen, tartılamayan, müdahale edilemeyen bir bağdır. Bu sebeple “alkol alan eşittir dinsiz” algısı, en basitinden hadsizlik ve dinimize ihanettir. Bazı milletvekillerinin ifade ettiği gibi, Anayasa’da yer alan 58. Madde’deki hükmün de gençleri alkolden değil “alkol düşkünlüğünden korumak” amacıyla yapıldığını da belirtmeliyiz.

Bizler inancı olan ve buna hiçbir müdahaleye izin vermeyecek olan gençleriz. Bu sebeple toplumun bu algı tuzağına düşmesini istemeyiz. Fakat DEGİAD’ı şüphesiz bu konunun dini kısmının yanında sosyolojik ve ekonomik kısmı da ilgilendirmektedir. Bu basın toplantısının amacı da, alkolle ilgili düzenlemenin ekonomik ve sosyolojik yansımalarını vurgulamak ve de bu konuda alınan kararlardan doğru bulduklarımızı ifade etmek ve bunlara sahip çıkmaktır. Yanı sıra yanlış bulduklarımızı da gerekçeleri ile açıklamak isteriz;

“BU MADDELERİ DESTEKLİYOR DOĞRU BULUYORUZ”
Yine belirtmemiz gerekir ki bu yasada yer alan bazı maddeler doğrudur ve faydalıdır. Örneğin 18 yaşın altına satış yasağı, alkollü içeceklerin ambalajlarının üstüne alkol ürünlerinin zararlarını belirten yazıların koyulacak olması ve de alkollü araç kullananlara yönelik uygulanacak cezalardaki artırımlar mantıklı ve toplumsal huzuru korumaya yönelik doğru adımlardır. Ancak yasaya sinsice yerleştirilmiş bazı maddeler vardır ki gıda-içecek, turizm-otelcilik ve eğlence sektörleri başta olmak üzere Türkiye ekonomisinde olumsuz etkiler bırakacağına şüphe yoktur.

TÜKETİMİN ÖNÜNE YASAKLA GEÇİLMEZ!
Biz de 18 yaş altındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin alkolden korunmaları gerektiği fikrine katılmaktayız. Ancak bunun yasakla sağlanamayacağına inanıyoruz. Alkol ürünlerinin her türlüsünün reklamının kati surette yasaklanacak olması hem tüketicilere yapılacak bir saygısızlık ve aldırmazlıktır, hem de serbest piyasa ekonomisinin temel prensipleri ile bağdaşmayan bir uygulamadır. Eğer amaç gençleri ve özellikle 18 yaş altını reklamlardan korumak ise bu, yasada yazıldığı gibi sert ve kökten bir reklam yasağıyla değil mantıklı kısıtlamalar ile yapılmalıdır. Bu durum, örnek alınan Avrupa ülkelerinde de böyledir. Avrupa ülkelerinin hiçbirinde alkol ürünlerinin reklamı kati surette yasak değildir, hepsinde farklı ve topluma göre kısıtlamalar mevcuttur. Türkiye’nin ve özellikle ilimizin de önemli ihraç kalemleri arasında yer alan alkollü içecek üreten firmaların çeşitli organizasyonlara sponsorluk sağlaması ve tanıtım yapmasının engellenmesi ülkemize ve şehrimize ekonomik kayıp olarak geri dönecektir. Atılacak olan bu adım liberalizmden uzaklaşmanın bir göstergesidir. Piyasacı liberal demokrat bir mantıkla olaya yaklaşırsak; devlet nezdinde alkollü içki üretiminin ve satışının domates üretimi ve satışından hiçbir farkı olmamalıdır. Reklamı bu şekilde kökten tamamen yasaklamak, hükümetin konuya ideolojik yaklaştığı ve konunun manevi değerler açısından değerlendirdiği algısını yaratacaktır.

Ayrıca ibadethane ve örgün eğitim kurumlarına 100 metre mesafesi de mantıklı ve toplum yararına olmakla beraber yasanın detaylarıyla ilgili basında çok farklı yorumlar yapılmaktadır. Özellikle turistik yerlerdeki plaj ve yeşil alanlar gibi yerlerde alkol yasağı uygulaması turizmi şüphesiz ki baltalayacaktır. Bu gibi hususlarda ekonomimizin can damarı olan turizmi etkileyecek olan faktörler çok dikkatle irdelenmelidir.

Tabi ki yasanın en hassas ve sert noktası maalesef tüm yurttaki perakende noktalarda saat 22.00’den sabah 6:00’ya kadar sürecek olan alkollü içki satış yasağıdır. Bu madde muhakkak ki ülkedeki birçok vatandaşta şaşkınlık yaratmış ve bireysel özgürlükler noktasında ciddi şüphe ve korkulara yol açmıştır.

“ÜLKE OLARAK 147. SIRADAYIZ”
Hükümetin toplum sağlığına hassasiyet göstermesini takdir ediyoruz ancak, alkol konusundaki önlemlerin abartılı sertlikte olduğunu düşünüyoruz. Zira Türkiye, alkol tüketimi açısından dünya sıralamasında şeriat ile yönetilen Ortadoğu ülkelerinden ve fakirlikten kıvranan Afrika ülkelerinden hemen sonra 147. sırada gelmektedir. Elbette bu durum alkol tüketimi ile ilgili önlem alınmamalı anlamına gelmemektedir ancak alınacak önlemlerin bireysel özgürlükleri kısıtlamaması ve ekonomiye zarar vermemesi liberal demokrasinin gereğidir, zorunluluğudur. Ancak “kafası kıyak nesil istemiyoruz” diyerek ve AB ‘deki kağıt üstünde var olan yasaklarla karşılaştırıp bu yasayı haklı çıkarmaya çalışmak, AB ülkelerine sık seyahat eden veya orada yaşayan vatandaşlarımızın gözünde halkla alay etmekten ve yanlış bilgilendirmekten başka bir şey değildir. Şu bir gerçektir ki Avrupa’nın demokrasi kültüründe ve felsefesinde, kanuna göre bu gibi konularda belirli yasaklar olsa dahi, devlet vatandaşına güvendiği için yasağın yaptırımları çoğu zaman uygulanmaz. Çünkü kolluk kuvvetleri aşırıya kaçma veya taşkınlık gibi durumlar söz konusu olmadığı müddetçe toplumun özgürlüğüne müdahale etmemektedir. Önemli olan toplumun her kesiminin özgür, rahat ve huzurlu olmasıdır. Özellikle bu yasa konuşulurken hükümet yetkililerinin dilinden düşürmediği İskandinav ülkelerindeki katı yasakların nedeni o coğrafyanın yılın 12 ayının 6 ayını gece yaşaması nedeniyle zaten aşırı olan alkol tüketimini dizginlemekten ve alkol tüketiminin 6 aylık gece döneminde depresyonu tahrik etmesinden başka bir şey değildir. Diğer AB ülkelerinde yasakların ise hiç birisi bu yasa kadar katı değildir. Ayrıca zaten saat 21-22’den sonra bütün marketlerin ve büfelerin kapalı olduğu Avrupa ülkelerinde o saatlerden sonra tüketicilerin alkol alabileceği noktalar, internet servisleri veya büfeler, otomatik makinalar zaten mevcuttur. Yani yasağı savunanların AB ile yaptıkları karşılaştırmalar son derece yanlıştır ve vatandaş yanlış bilgilendirilmektedir.

Türkiye’deki özellikle turizm-otelcilik, gıda-içecek ve eğlence sektörü bu yasayla ciddi şekilde yara alacaktır. Zira bu yasakçı anlayış dolayısıyla oluşan kötü atmosfer nedeniyle turistik yerlerde dilediği gibi özgür hareket edemeyen insanımızın keyfinin kaçacağı ortadadır. Ayrıca basın, internet ve sosyal medya yoluyla oluşacak kötü intiba nedeniyle de yabancı turist ülkemize gelmekten imtina edecektir çünkü rahatça tatil yapabileceğinden şüphe duyacaktır.

İşte yasakların işadamını ilgilendiren ekonomik yönü de budur.

AB’DEN YASAK DEĞİL ÖZGÜRLÜK TRANSFER EDİN!..
Toplumların eğlence ve sosyal hayatını düzenlemek hükümetlerin ve devletlerin görevi değildir. Bu tarz alanlarda toplum kendi dengesini bulur ve huzur içinde ilerler. Siyasal mühendislik projeleri tarihte olduğu gibi bugün de başarısız kalmaya mahkumdur. Siyaset bilimi teorisi açısından devlet aldığı vergiler doğrultusunda sadece halka hizmet sunmak, güvenliği, toplumsal huzuru sağlamak ve ekonominin sağlıklı gelişmesini sağlayacak iklimi yaratmakla yükümlüdür.

Ne mutlu ki AB ile aynı yasağı paylaşıyoruz diye halkta yasaya karşı sempati oluşturulmaya çalışılan bu söylemler karşısında belirtmeliyiz ki; AB’den yasak değil, yaşam kalitesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, demokrasi, insan hakları, kadın hakları, çağdaş ve demokrat siyasi partiler ve seçim kanunları, protesto ve gösteri hakları gibi değerler transfer etmeliyiz. Sadece sert yasaklar getirip işin kolayına kaçmak ve bu yasaklarla vatandaşı karşı karşıya getirmek bu ülkeye bir yarar sağlamaz. Kaldı ki Türkiye’nin yasaklarla imtihanı her alanda bellidir. Maksat bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalıdır. Yasak koyup kurnaz Türk İnsanı’na alternatif yollar aratmak yerine uzlaşmacı ve toplumsal huzuru maksimize edecek yasalar çıkarmak gereklidir. Şu bilinmelidir ki her türlü yasak, toplumda hızlı bir refleks ile alternatif yollar üretilmesine yol açar. Seçim öncesinde muhafazakar seçmene göz kırpmak için yapılan bu popülist uygulamanın tekrar gözden geçirilmesini, seçim öncesi tansiyonun asgari düzeyde tutulması ve toplumsal kamplaşmanın yaratılmamasını tüm siyasilerden saygıyla talep ediyoruz.

Yorumlar

ahura mazda   -  Bağlantı 27 Mayıs 2013, 19:22

Menderes ile Natonun kölesi olup, Özal ile bu ülkeyi Özelleştirme adı altında Emperyalizme satanlar Dindar idi değilmi, Sayın Kaplan..

Sadık Emre Çaputçu   -  Bağlantı 27 Mayıs 2013, 18:54

Sayın Kaplan, sizin mantıktan gidersek şayet, gece 10’dan sonra trafiğe çıkan serseri mayın dolaşan sürücüler yüzünden yolları komple trafiğe kapatmak lazım; aynı Orçun Bey’in verdiği örnek gibi. Ayrıca piyasacı liberal demokrat ekonomiyi ben bulmadım ve Türkiye’ye ben getirmedim, ama düzen bu… Gâvurların deyimiyle; No Way:))

Selamlar

Orçun Alptekin   -  Bağlantı 27 Mayıs 2013, 14:22

Sayın Yılmaz Kaplan, görüşlerinize saygı duyuyorum, ancak kurunun yanında yaşı da yakmanın ne alemi vardır?
Şimdi hızlı araba sürenler yüzünden arabaların trafiğe çıkmasını yasaklamak mümkün müdür? Olayları yorumlarken sadece kendi perspektifinizden bakmak hatalı sonuçlar doğrur kanaatindeyim. Kafayı bulanların insanları rahatsız etmemesi ne okulda ne de devletin koyduğu yasaklar ile önlenemez. Ancak aile terbiyesi ile olur. O vakit, önemli olan ailelerin çocuk yetiştirmede göstereceği hassasiyettir önemli olan.

Yılmaz Kaplan   -  Bağlantı 27 Mayıs 2013, 12:49

”Piyasacı liberal demokrat bir mantıkla olaya yaklaşırsak; devlet nezdinde alkollü içki üretiminin ve satışının domates üretimi ve satışından hiçbir farkı olmamalıdır.”

Sayın S.E.Çaputçu,Piyasacı,liberal Demokrat mantık,vazgeçilmez,eleştirilemez,alternatifi olmayan bir mantıkmıdır.?Kafayı bulmak isteyenler,Kafayı bulduktan sonra,toplumu rahatsız etmemeyi de bilmeliler.Malumunuzki,kafayı bulanlarda,irade ve bilinç yok olur.Ve her tür hatayı yapabilirler.Çünkü; S.Emre Çaputçu,zatıalinizde bilirsinizki,bu meret şişede durduğu gibi durmaz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı