‘YÖK Yasası değişmeli’

Türk Eğitim-Sen (TES) Denizli Şube Başkanı Turgay Demirtaş, YÖK Yasasının bir an önce değiştirilmesini istediklerini söyledi.
/ DENİZLİHABER / 29 Kasım 2012 Perşembe, 09:46
YÖK’ün yapısının ve işlevinin kurulduğu günden bu yana tartışıldığını kaydeden TES Denizli Şube Başkanı Turgay Demirtaş, “Her siyasi partinin programında, seçim konuşmalarında YÖK kapatılsın diyenler iktidar olduklarında bunu unutmuşlardır. Bu açıklamalar YÖK’ün demokratik bir yapıda olmadığının bir göstergesidir. YÖK taslağı ile gündeme getirilen değişikliğin yeni tartışmalara meydan vermeden, ihtiyaçlar ve beklentiler dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerekir, aksi taktirde yaşanan sıkıntılar artarak devam edecektir. Türk Yükseköğretimini 21. Yüzyıla taşıyabilecek, herkesin kabul göreceği bir YÖK yasasının çıkarılması başta siyasilerin ve herkesin görevidir. Türkiye’de YÖK en çok eleştirilen kurumların başında yer almıştır. Bir askeri müdahale ürünü olarak oluşturulan kurumların başında yer alması, siyasal iradenin tahakkümüne açık bir kanunla idare ediliyor olması, üniversite çalışanlarının demokratik hak ve taleplerini karşılamaktan uzak bir hüviyette bulunması; yeni bir YÖK kanununu ve teşkilatlanmasını zorunlu kılmaktadır” dedi.
Hazırlanan YÖK taslağının birçok yönüyle yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Demirtaş, “YÖK Başkanlığı tarafından hazırlanan Kanun taslağına ilişkin temel eleştirilerimiz şunlardır; arzumuz, toplumun talebi de; Özerk ve demokratik bir Üniversite’dir. Bu taslakta özerk ve demokratik bir üniversite yerine siyasi etkinin daha öne çıkarıldığını görüyoruz. Bunu demokratik bulmuyoruz. Üniversite çalışanlarının beklentilerini; ücret sorunu, özlük hakları, bilimsel kalitenin yükseltilmesi gibi hususlar başta olmak üzere beklentileri karşılamaktan son derece uzaktır. Tasarıda üniversitelerde görev yapan idari çalışanlar göz ardı edilmiştir. “İdari kadroda görev yapan personel, üniversitenin eğitim hizmetinin önemli bir parçasıdır. Sendika olarak tasarıya dönük olmazsa olmaz ön koşullarımızdan bir tanesi, idari personelin hak ettiği şekilde yeni yapılanmada beklentilere cevap verecek şekilde bir düzenleme yapılmalıdır. YÖK üniversitelerin üzerinde bir baskı unsuru olarak değil, bir planlama ve koordinasyon kurulu olarak yapılandırılması faydalı bir adım olacaktır. Üniversitelerin idari yapılanmasına eklenecek üniversite konseylerinin oluşturulması konusunda tereddütlerimiz vardır. Üniversite konseyleri akademik personel ve üniversite üzerinde yeni bir baskı mekanizması oluşturulacak gibi görünüyor. Ayrıca üniversiteleri kurumsallaşmış ve kurumsallaşmamış şeklinde nitelik olarak ayrıştırmanın da doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Kurulların oluşumun da donanımı, vizyonu, arka planı ve meşguliyeti dahi gözetilmeden en çok vergi verenleri kurul ve konsey üyesi yapan tasarı, eğitimdeki en büyük sivil toplum kuruluşu olan sendikaları yok saymasını kabul edilebilir bulmuyoruz. Katılımcılıktan ve demokratik temayüllerden korkulmaması gerekir. Üniversitede en çok üyesi bulunan sendikanın kurul ve komisyonlarda mutlaka bulunması gerekir” diye konuştu.
Katılımcılığı ve demokrasiyi esas alan bir seçim sistemini savunduklarını dile getiren Demirtaş şöyle konuştu: “Devlet üniversitelerini neredeyse cezalandıran hükümleri içeriyorken, özel üniversiteleri ve yabancı yükseköğretim kurumlarını baş tacı olarak gören bir anlayışı görüyoruz. Tasarıda özel üniversite açmaları ve yabancı üniversitelerin ülkemizde kurum açmasına imkân sağlanmaktadır. “Ülkemizi bir eğitim üssü yapmak ve yabancı öğrencileri ülkemize çekmek amacını anlıyor ve yanlış bulmuyoruz. Ancak bunu kendi üniversitelerimizi yükselterek de yapabiliriz. Bu amaç için yabancı üniversitelere vize verilmesinin başka sakıncalar doğurabileceğini düşünüyoruz. Yükseköğretim sisteminin kalitesinin yükseltilmesi, rekabet gücünün artırılması, gelecek nesillerin yetiştirilmesine yönelik öngörüler ve felsefi yaklaşımları göremedik. Akademik faaliyet puan uygulaması “Üniversiteler arası rekabete ve dolayısıyla eğitim kalitesinin yükseltilmesine olumlu katkı sunabileceğini fakat bu konunun tereddütlere meydan vermeyecek ve iltimas, adam kayırma ve başka ilişkilere zemin oluşturmayacak şekilde; net, açık ve anlaşılır objektif kriterlerle ortaya konulması gerekmektedir. Öğretim elemanlarının yetiştirilmesi, araştırma faaliyetlerinin desteklenmesi, üniversitelerde bilimsel altyapının zenginleştirilmesi ile beraber fiziki koşulların hazırlanması gibi konularda hukuki ve idari önermelerde eksiklikler görüyoruz. Mesleki ve Teknik eğitimin geliştirilmesi ile beraber üniversite-sanayi işbirliğine katkı sağlayabilecek, bir vizyon oluşturulması gerekir. Bunu bir eksiklik olarak görüyoruz. 50/D’ye göre görevlendirilen Araştırma Görevlilerinin iş güvencelerinin sağlanması gerekir. İstihdam kaygısı yaşayan bir insanın sağlıklı bir akademik çalışma yapması mümkün görülmemektedir. Özellikle Yardımcı Doçentlerin yaşadığı yabancı dil şartının da akademik çalışmalara bir engel teşkil etmektedir. “Biz sendika olarak yabancı dilin iyi derecede öğretilmesini kesinlikle savunuyoruz. Ancak Doçentlik bilim sınavı önünde dil şartı bir engel olmamalıdır. Akademisyenlerimizi dil öğrenmeye ve kullanmaya teşvik edici tedbirler geliştirilmelidir; ama bu şartın, kişinin akademik hayatını akamete uğratmasına neden olunmamalıdır. Dil sınavındaki 65 olan baraj 55’e düşürülmeli, Doktora yeterlilik için alınmış yabancı dil puanı bütün akademik araştırmalarda geçerli olmalıdır. Ayrıca yeni YÖK kanununda Türkçe’nin bir bilim dili olduğu mutlaka açık bir şekilde vurgulanmalıdır. Hazırladığımız Taslakta; Katılımcılığı ve demokrasiyi esas alan bir seçim sistemini savunuyoruz.Yükseköğretimin geliştirilmesinde, akademik personelin, idari statüde çalışanların, öğrencilerin, eğitim sendikaları ve sivil toplum örgütlerinin beraber yönettikleri bir modeli savunuyoruz.Üniversite çalışanlarının maaş, ek ödeme, mesai, özlük hakları başta olmak üzere, insanca ve huzurlu bir şekilde yaşayabilecekleri kanuni düzenlemelerin yapılacağı bir sistemi savunuyoruz.Bu çerçevede Türk Eğitim-Sen olarak; Türk Kültürü ve milli değerlerin geliştirilmesinde üniversitelerin göz ardı edilemez konumunu, dikkate alarak bir hazırlık yaptık”