REKLAMI GEÇ

Onların korkusu hizmet verirken dayak yemek

Onların korkusu hizmet verirken dayak yemek

Onlar verdiği hizmet, işitme engellilerin toplumla iletişimini sağlamak. Bir başka ifadeyle, işitme engellilerin derdini işaret diliyle anlatmak. Ama bazı anlar oluyor ki, iletişim için kullanılan bir işaret tercümanların dayak yemesine bile yol açabiliyor

Şengül Boz / DENİZLİHABER / 14 Aralık 2014 Pazar, 10:17

ŞENGÜL BOZ

İşitme engelli tercümanlarının verdiği hizmeti, işaretlerin anlamını Denizli’deki iki resmi işitme engelli tercümanından biri olan Ufuk Çelebioğlu ile konuştuk. Çelebioğlu, Pamukkale Belediyesi’nin kadrolu tercümanı. Aynı zamanda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Her ile Bir Tercüman” projesi kapsamında açılan sınavı kazanarak, resmi işaret dili tercümanı ünvanını alan 85 kişiden biri.

“HERKES KURS VERMEMELİ”
İşaret dilini “işitme engellilerin kendi aralarında iletişim kurarken, el hareketlerini ve yüz mimiklerini kullanarak oluşturdukları görsel bir dil” olarak anımlayan Çelebioğlu, “İşaret dili, bir işitme engellilerin kendi aralarında oluşturdukları doğaçlama dil. Diğeri ise işitme engelli vatandaşların eş zamanlı olarak bir araya gelerek oluşturdukları, alfabesi bulunan resmi işaret dilidir. İşaret dilinin ince ayrıntıları olduğunu ve küçük bir hareket farklılığının yanlış anlamlara geldiğini hepimiz biliyoruz. O nedenle, her sertifikası olan kurs vermemeli” dedi.

“YANLIŞ ANLAŞILDIĞIMIZ OLUYOR”
İşaret dilinin tamamen mimik ve el kol hareketlerinden oluştuğunu ve bazı hareketlerin yanlış anlaşılarak tatsız olaylara neden olduğuna dikkat eçeken Ufuk Çelebioğlu, bir siyasi partinin mitingine tercüman olarak çağrıldığını, konuşmaları çevirirken bir hareketin yanlış anlaşıldığını ve bir daha mitinge çağrılmadığını, işaret dili terümanlığı yapanların yanlış anlaşılmalardan dolayı dayak bile yediklerini söyledi.

Yanlış anlaşılmaların işitme egellilerin başına sıka geldiğini vurgulayan Çelebioğlu, “Denizli’de yaşanmadı ama önek olması için anlatıyorum. Bir işitme engelli vatandaş, annesiyle birlikte bankaya gidiyor. Bayan personele ‘bu benim annem’ diye açıklama yapmak istediği sırada ‘annem’ kelimesi yanlış anlaşılıyor ve tepkiyle karşılaşıyor. Bunun gibi bir çok olayla karşılaşabiliyoruz. Bunun önüne geçmek ve işitme engellilerin özellikle resmi dairelerdeki işlemlerini tek başlarına yapabilmeleri için o kurumda çalışan kişiler ya işaret dilini öğrenmeli ya da onlarla muhatap olacak bir tercüman bulundurulmalı. Çünkü Türkiye’de 3 milyon işitme engelli var” diye konuştu.

“BİZLERE SORULMUYOR”
İşaret dilini öncelikle en iyi bilenlerin işitme engelli çocuğa sahip anne-babaların olduğunu kaydeden Çelebioğlu, “İşaret dili sözlüğü hazırlandı. Sözlükte o kadar çok hatalar var ki, hala düzeltme işlemleri devam ediyor. Bu tür yasal düzenlemelerde ya işitme engelli derneklerinden ya da kodalardan yardım alınmalı. İlk sağırlar okulu 2. Abdülhamit zamanında İstanbul’da açılmış olmasına rağmen, eğitim açısından en şanssız engelli grubu işitme engelliler. Bugün ortopedik, görme engelli öğretmen veya doktor var, ama işitme engelli öğretmen de yoktur doktor da” dedi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı