REKLAMI GEÇ

DÜŞTÜĞÜMÜZ HALLERE BAK!

Geçtiğimiz günlerde MHP Merkez İlçe Sekreteri Av. Yusuf Garip, gazetelerde manşet olan İcralık meselesine değindi. İnsanların halini, icra dairelerinde kabaran icra dosyalarının durumunu kamuoyuna aktardı. İlimizdeki icra dairelerinde 2012 yılında 64 bin dosyanın açıldığını söyledi. Biliyorsunuz; Ekonomik krizin ülkemizi “elhamdülillah Teğet geçmesi” ile birlikte, memurundan işçisine, esnafından işverenine kadar bütün kesimler, az veya çok kendilerini icra dairelerinin kapısında buldu. Kendilerini kurtarmak isteyenler, çabaladıkça battı….

/ DENİZLİHABER / 25 Ocak 2013 Cuma, 12:11

Geçtiğimiz günlerde MHP Merkez İlçe Sekreteri Av. Yusuf Garip, gazetelerde manşet olan İcralık meselesine değindi. İnsanların halini, icra dairelerinde kabaran icra dosyalarının durumunu kamuoyuna aktardı. İlimizdeki icra dairelerinde 2012 yılında 64 bin dosyanın açıldığını söyledi.

Biliyorsunuz; Ekonomik krizin ülkemizi “elhamdülillah Teğet geçmesi” ile birlikte, memurundan işçisine, esnafından işverenine kadar bütün kesimler, az veya çok kendilerini icra dairelerinin kapısında buldu.

Kendilerini kurtarmak isteyenler, çabaladıkça battı.

Kimileri annesinden babasından, kimileri yastık altındaki birikimlerinden, kimileri eşden dosttan bulup buluşturarak borçlarını ödemeye çalıştılar.  Ama hiç imkanı olmayanlar ise, ya araçlarını ya da evlerini kaybettiler.

Kimileri var ki, çalıştıkları maaşlarını haciz yüzünden alamaz duruma geldiler. Ama işten de atılınca, ödeme imkanları da kalmadı.

Kimileri ise; üzerine kayıtlı herhangi bir eşya olmadığından, hatta oturacak evi bile bulunmayan bekar ve sorumsuz insanlar ise, aldıkları paralar ile günü gün etti, sonrasında ise ortadan kayboldular.

Bankaların, peynir ekmek dağıtır gibi, sokak başlarında, satış elemanı dedikleri elemanlarını  kapı kapı dolaştırarak “zorla” kredi kartı ve tüketici kredisi verdikleri bu insanlar; ödeme noktasına gelindiğinde verilirken gördükleri muameleyi görmediler. Dost insanlar, biranda ödeme zorluğu içersine girince düşman oldular.

Ve hiçbir banka borcunu ödemeyecek duruma düşen insanlara “derdiniz nedir? Neden bu hale gelindi?” diye sormadılar.

Dil ucuyla yapılan sormaların neticesinde, insanları icraya verdiler…  Ana parası bin Tl. olan borcu ödeyemeyen vatandaşlar, 2000 Tl. ödemeye mahkum edildiler. Ödenmeyince de borç dağlar gibi yığılmaya başladı. Yüzde 110 temerrüt faizi uygulayan bazı bankaların bu tatlı karı, elbette insanların halini hatırını sormaz bir zümrenin yetişmesine vesile olacaktı.

Netice de, avukatlar icra pirimlerinden o kadar tatlı paralar kazanmaya başladılar ki; vatandaşların davalarına bile bu kadar büyük özen göstermez oldular. Çünkü, aylar hatta bazen yıllar sürecek olan davadan alacağı parayı, bankaların icra dosyalarının birisinden alıyorlardı. Ne gerek vardı ki, yaş, kış demeden vatandaşın davası için adalet sarayına koşturmaya..

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım yanıma geldi. 23 yaşındaki bekar oğlu, çalıştığı vakitler tüketici kredisi almış. Sonrasında işten ayrılınca ödeyemez duruma düşmüş. Ardından askere gitmiş. Genç askerde iken, ailesine icra dosyaları gelmiş.

Baba haliyle, evladının borcu olduğundan avukata gitmiş, ve borcu indirim yapmak suretiyle ödeyeceğini belirtmiş.

Avukat, aslında baba ödemezse alamayacağı bu parayı kurtarmanın derdine düşeceğine; arkadaşıma güç yeterliliği yaparcasına, “Ne biçim evlat yetiştiriyorsunuz? Neden borcunu ödemedi” gibilerinden sert ve anlamsız çıkışlar yapınca; arkadaşımın sinir katsayıları artıyor:

-Bana bak Avukat. Ben nasıl çocuk yetiştireceğimi sana mı soracağım?  Senin bankan bu krediyi verirken “beyfendi” dediği, hürmet ettiği oğlumdan, parayı alamayınca ben mi suçlu oldum.  Ben kefili bile değilim. Oğlum yetişkin ve reşit birisi. Ve benim evin adresini vermiş ama, benim yanımda durmuyor. Hadi bakalım; alın parayı alabilecekseniz.

Diyerek, çıkıp geliyor.

Sonra bir başka avukat arkadaşına durumu anlatıyor. Ondan yardım istiyor.. Ve parayı ödememe kararı alıyor.

İşte…

Düştüğümüz durum bu..

Alacaklı kapıya dayandı mı, ne ana kalıyor; ne de avrat!

Tabi ki hükümet de bunlara çözüm bulmayınca; olan yine vatandaşa oluyor..

İsyan noktasına gelen insanların “Adaletin bu mu dünya?” demelerine kimse mana çıkarmasın…

Çünkü manası da , sonucu da ortada….

Allah, bizi buralara getirenleri ıslah etsin…

Yorumlar

osman   -  Bağlantı 29 Ocak 2013, 22:00

imam oglu size katilmiyorum. malesef herzamanki gibi anti akp cizgisinde yaziyorsun.senden var olan sorunlari yanlisliklari eksiklikleri tarafsizca yazmani bekliyoruz.ornegin burada hesapsizca kredi karti alip harcayanlara bir sozun yok.benim bir kredi kartim var.yeterli.vermek istiyorlar ama almiyorum-her koyun kendi bacagindan asilir

cenk elkay   -  Bağlantı 26 Ocak 2013, 19:00

Yüreğine sağlık imamoğlu.
Yine kanayan bir yaramıza parmak basmışsın. Tuzu kuruların, bizim gibi orta halli insanların halini anlamasını beklemiyoruz zaten. Okuyucular, yazının tamamını okumadan yaftayı yapıştırıyorlar hemen.
Suçlu halkımız. Bankalar ve onların avukatları elbette haklı.. Gariban olan ve arkasında ağababaları olmayan hep haksızdır zaten. Denizli evlerin, hangi semtlerde kimlerin aldığını araştırmak lazım. Çok çarpıcı sonuçlar çıkacaktır. Çaresizlikten kredi kartına yüklenen asgari ücretlinin halini araştırmak lazım. Bunları araştırmadan tu kaka yaparcasına eleştirmek bence manasız.
Yaşanmış olaylara karşı çıkanlar, mutlaka tuzu kurudur. Yoksa halkın kanayan yarası olan bu tür olaylara kimse kayıtsız kalamaz.

Kerem   -  Bağlantı 25 Ocak 2013, 19:38

ödeyemeyeceği parayı alan, geleceğini planlamayan borçlu haklı alacağını tahsil etmek isteyen avukat ve banka haksız öylemi.. bırakın bu fakir fukara edebiyatını efendiler… denizlide geçen sene 150bin olan evler olmuş 200bin ama kapış kapış gidiyor.. yılbaşında kredi kartıyla miiyonlar harcanmış siz hala millet icra elinde diyorsunuz…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı