Padişahlar mürit oldu, siyasiler göz yumdu
22 Ağustos 2016 Pazartesi
Tarikatlar her dönem devletle, siyasilerle özel ilişkiler kurmanın bir yolunu bulmuştur.
Bunu sağlayan da ellerinin altında yüz binlerin olmasıdır.
Hepsi bir adamın gözünün içine bakıyor.
Onun işaretiyle toplanıyor, dağılıyor.
İşaret ettiğinin yanında yer alıyor.
Sevmediğinin karşısına dikiliyor.
Böyle bir gücü yanında görerek iktidara yürümek isteyenler göz yumunca…
Ve her sakallıyı din adamı sanmaya meyilli toplum bir araya gelince…
Şeyhler…
Kendisini mehdi, kahtani (mehdiden sonra geleceğine inanılan kurtarıcı) zannedenler başlıyor cirit atmaya.
Sadece bugün değil; dün de, ondan öncesinde de böyleydi.
Moğol istilası öncesinde Anadolu’ya Azerbaycan, İran, Suriye ve Horasan’dan göçle dervişler geldi.
Temsil ettikleri eğilimleri de taşıdılar beraberlerinde.
Taşıdılar da ne mi oldu?
Zeyniye’den Bayramiye’ye…
Cemaliye’den Halvetiye’ye…
Nakşibendi’den Bektaşi’ye…
Birçok tarikat çıktı ortaya.
Osmanlı padişahları bile bu tarikatların müritleri oldu.
Geldik günümüze…
Bir araştırma…
Deneklerin yüzde 54.2’si kentlerin imarlı bölümlerinde, yüzde 24.3’ü gecekondularda, yüzde 21.5’i köylerde yaşıyor.
Araştırmaya göre, kentlerin imarlı mahallelerinde oturanların yüzde 8.4’ü, gecekondularda oturanların yüzde 9.9’u, köylerde oturanların yüzde 4.8’i tarikat üyesi.
Bu da tarikatı kentsel bir olgu olarak önümüze koyuyor.
İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burası.
Göçle kente gelen düşük gelirli…
Düşük eğitimli…
Yığınlar bir çıkış yolu arıyor.
İçinde bulundukları ekonomik, sosyal ve siyasal açmazdan kurtaracak bir otoriteye sığınmak güdüsüyle hareket edince de, yolları tarikata çıkıyor.
Bakın yaşananlara…
Hikayeleri hep aynı.
Parasızlık yaşarken, hayal ettiği okula gitmenin yolunu açma…
İş kurma…
Eş bulma…
Devletin en kilit noktalarında işe yerleştirme…
Bir örnek, yokluk çeken bir başkasını cezbediyor…
Toplumun kendisini dışladığını düşünen yoksul, katıldığı tarikat ya da cemaatle kimlik bulduğu fikrine kapılınca…
Üzerine “güç” gibi bir cila da çekilince…
Kayıtsız şartsız itaatkarlığı, robot olmayı kolayca kabulleniyor o yola giren.
İşte 15 Temmuz’da yaşanan budur.
Halkının üzerine tankla gidecek…
Silah arkadaşına kurşun sıkacak…
Sivillerin üzerine mermi yağdıracak…
Meclisi bombalayacak…
Kadar pervasızlaştıklarını bu millet 240 demokrasi şehidi vererek acı bir şekilde yaşadı.
Vebal kimin mi?
Orduya Ergenekon, Balyoz kumpası kuran…
Siyasi iktidarı alaşağı etmek için 17-25 Aralık’ta harekete geçen…
15 Temmuz’da darbeye kalkışan…
FETÖ’nün ekonomik güç elde etmesini sağlayan faaliyetlerine göz yumanlardır.
Devletin her kademesinde yuvalanmalarına fırsat tanıyanlardır.
Oy deposu gördüğü cemaati yarım asırdır pohpohlayan siyasilerdir elbette.