REKLAMI GEÇ

Cumhurbaşkanlığı seçimi

10 Temmuz 2014 Perşembe

Anayasamızın 101’inci maddesi: “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir” demektedir.

Bu yeterliliğe sahip olduğunu iddia eden ve aday gösterilen Cumhurbaşkanı adaylarımız belli oldu. Üç aday var.

Birincisi malumunuz, AKP’nin adayıdır. Eğitim aldığı alan ticaret. Özgeçmişinde mezun olduğu yazılan Marmara Üniversitesi’nin mezuniyet tarihinden sonra kurulduğu iddia ediliyor.

Bu aday hakkında görüşlerim 10 yıldır yaşadıklarımıza dayanıyor. Bugüne kadar gördüğüm en hırslı kişilerden biri. Arzularını yerine getirirken gözü hiç kimseyi görmüyor, siyasetin yüzlerce yılda geliştirdiği hiçbir kurala saygı duymuyor.Her fikirde kutuplaşma üzerine politika yapıyor. Yapabileceklerinin, söyleyebileceklerinin sınırı yok. Bundan daha kötü bir şey söyleyemez, şundan daha beter bir şey yapamaz diye düşündüğünüz her seferinde daha da kötüsünü bulabiliyor. Her sözü ya hamaset ya demagoji içeriyor. Tehlikeli bir karizması var. Kendine inanan insanları düşünsel ve davranışsal olarak daha olumluya taşımakyerine, daha çok içlerine kapanmaya, başka fikirleri dinlemeden kavga etmeye, fanatizm derecesinde bağlanmaya teşvik ediyor. Dokunulmazlık nedeniyle mahkemelerde bekleyen 60’a yakın dosyasıolduğu açıklandı.Üstelik Cumhurbaşkanı olduğunda yetkisinin dışına çıkıp herşeye karışacağını da açıkça ilan etti.

Bu tarz siyasetin Cumhurbaşkanlığı makamına taşınması, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünen insanların değil, demagogların ön plana çıktığı, politikaların bilime değil inançlara göre belirlendiği, kimsenin hukuki güvenliğe sahip olmadığı bir ülke olmaktan kurtulma ihtimalinin son ışığını da söndürecektir.

İkinci aday HDP ve BDP’nin adayıdır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Eline kan bulaşmamış Kürt siyasetçilerden biri olsa da arkasında silahlı bir örgütün olmadığını kimse iddia edemez. Bu durumda silahların gölgesinde politika yapmaya mahkum.  Türkiye’nin geneline seslendiğini iddia etse de kendini mikro milliyetçilik tuzağından kurtarması mümkün görülmüyor.  Herkes birinci turda alacağı oy oranı ile güneydoğu pazarlığında elini yükseltmeye çalışacağını düşünüyor.Bugüne kadar kan ve gözyaşı dışında kimseye bir şey kazandırmayan Güneydoğu politikaları, şimdi de kapalı kapılar ardında gizlice yürütülen pazarlıklara dönüştü. Toplumun bilgisi dışında, herkesin genel kabulüne sunulmayan, sadece pazarlık yapanların çıkarlarının korunacağı bu sürecin sonu hiç kimseye hayır getirmeyecektir. Artık ülkemizin parçalanması an meselesidir. Bu adayın Cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağı oylar biraz da bu yönden okunacaktır.

Üçüncü aday 5 partinin çatı adayı olarak sunuldu. Organik kimya doçenti, İslam bilim tarihi profesörü. Özgeçmişi karıştırıldığında Mehmet Akif Ersoy’un Kuran çevirisinin yakılışı, El Ezher Üniversitesi, Exeter Üniversitesi, YÖK profesörü gibi tedirgin edici ayrıntılar görülmekle beraber, çalışkan bir bilim adamı olduğu reddedilemez.Eserleri, ödülleri ve kurucusu olduğu kurumlar etkileyici. Demokrasi içinde iletişim kurulabilecek, çeşitli kesimlerin düşüncelerini dinleyebilecek, en önemlisi kutuplara ayrılan toplumun yeniden birbirini dinlemesini sağlayacak potansiyele sahip görünüyor.

Cumhurbaşkanı seçilmesi için asıl seçmenleri dışında sol kesimin oyunu eksiksiz alması gerekiyor. En zayıf yönü bu. Bu yüzden konuşmalarında genel geçer sözler söylemek yerine, gerçekten ne yapmak istediğini samimi bir şekilde açıklamalı, gerekirse bir taahhütname yayınlamalı.  Önüne imzalaması için vali, büyükelçi, rektör kararnameleri geldiğinde, demokrasiyi kısıtlayan yasalar sunulduğunda nasıl davranacak? YÖK ve yargı atamalarını neye göre yapacak? Her taraftan pis kokular yükseldiğinde Devlet Denetleme Kurumu’nu nasıl kullanacak? Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kendi ifadesiyle birçok arkadaşının bulunduğu AKP’nin yörüngesine gireceği izlenimi yaratırsa, yeni bir Abdullah Gül seçmek için insanlar niye sandık başına gitsin?

AKP’de bu olasılık üzerine müthiş bir propaganda savaşı veriyor. Bir taraftan icraatçı Cumhurbaşkanı profili çizerken, bir taraftan CHP’lileri birbirine düşürmek, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun imajını dizayn etmek için yapılan girişimlerin haddi hesabı yok.  Cumhurbaşkanlığı makamı sanki bir dinlenme yeriymiş de Tayyip Erdoğan buraya gelirse orayı müthiş bir icraat makamı haline getirecekmiş, fakat Ekmeleddin Bey bunlardan anlamazmış da… Halbuki gösterilmeye çalışanın aksine Cumhurbaşkanı’nın yetkileri Türkiye Cumhuriyeti demokrasisi için çok önem taşıyor. Bundan önceki Cumhurbaşkanı’nın yapamadığı, dengeyi sağlama, demokrasinin bekçisi olma, partiler üstü temsiliyet gibi göze batmayan fakat çok önemli görevleri var. Asıl AKP’nin adayı bu görevin niteliklerine hiç uymadığı için, adaya uygun nitelikte bir Cumhurbaşkanlığı propagandası yapılmaya çalışılıyor.

Benim gibi düşünen insanların aklı karışık. Bu karışıklık ilk turda seçimin sonuçlanması olasılığını arttırıyor.Bu durumda muhalif partilerin izlemesi gereken yol bir çatı adayının arkasına saklanmak değil, bir çatı metni hazırlayıp onu savunmak olmalıdır.  Böylece herkes parti liderleri istedi diye değil, kendi vicdanının kabul ettiği değerler için oy kullanmaya gider. Kişiler gelir geçer, sözler unutulur, yazı kalır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

abuzer   -  Bağlantı 10 Temmuz 2014, 12:17

ağzınıza sağlık sayın hocam, çok güzel yazmışsınız. Cumhurbaşkanı dediğin nedir Çankayada dostlarla rakı balık sofrası altı üztü.
Selam

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı