REKLAMI GEÇ

YÜKSEK SEÇİM KURULU KARARINI OKUDUM

23 Mayıs 2019 Perşembe

Dün akşam Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçeli kararı açıklandı. Tam 250 sayfa. Bir anda televizyonlarda altyazılar geçmeye başladı. Yok, 30.000 şüpheli oy varmış, yok tutanaklar imzasızmış, 30.000 oy yok hükmündeymiş, yok ölüler oy kullanmış. İnanılmaz…

Ben de şu kararı bir okuyayım bir yazıyla konuyu değerlendiririm dedim. O sırada eşim hukuk konusundaki yeterliliğim olmadığını ima etti (Tabi ki daha vurucu kelimelerle.) Hukuk konusunda eğitimli değilim ama idari hukuku okuyunca anlarım. Ayrıca bir çalışma, bir iddia yazılı eser haline getirildiğinde onu değerlendirme konusunda tecrübem çok geniştir. Yine de haddini bilen bir yazı yazmaya gayret ettim. Sadece hukukçuların dediklerini karşılaştırdım. Amacım hepimizin geleceğini belirleyecek İstanbul seçimleri yaklaşırken herkesin tarihe düşülen notları kendi okuyup karar verebilmesini sağlamak.

Oturdum, okudum ve özetledim:
Kararın ilk 12 sayfasını Ak Parti’nin dilekçesi ve iddiaları oluşturuyor.

12. sayfaya YSK’nın aldığı ara karar ile ilçe seçim kurullarına kısıtlı seçmen ve sandık kurulu üyeleri hakkında araştırma yapması emri tam metin olarak konulmuş.

Daha sonraki 188 sayfa boyunca İlçe Seçim Kurullarından gelen cevapları kopyala yapıştır yapmışlar.

200. sayfada değerlendirme başlıyor.
11 sayfa gerekçe yazılmış.
211. sayfa sonuç kararı.
Karara muhalif üyeler tarafından 37 sayfa muhalefet şerhi yazılmış.

Kararın Gerekçeleri ve Bunlara Karşı Kurul Üyelerinin Muhalefet Şerhleri Gerekçe 1: Kamu Görevlisi Olmayan Sandık Kurulu Başkanlarının Olması

754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişilerden oluşturulmuştur. 754 adet sandıkta oy kullanan seçmen sayısı 212.276’dır. (sayfa 207)

Tüm bu nedenlerle sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirilen yukarıda izah edilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştir (sayfa 211).

Sadi Güven’in Muhalefet Şerhi
Kamu çalışanı olmadığı halde sandık başkanı olarak görev yapan 754 kişinin görev yaptığı sandıkların 750 tanesinde Adalet ve Kalkınma Partili üye görev yapmış olup bu sandıklara 1.104 üye vermekle 354 sandıkta iki üye ile temsil edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi de aynı sandıkların 3 tanesine üye vermemiş, 28 üye göreve gelmemiş, diğer 723 sandıkta üyesi görev yapmıştır. Aynı sandıklara toplamda 979 üye veren Cumhuriyet Halk Partisinin de 256 sandıkta iki üyesi görev yapmıştır.

Sandık kurullarının yasada öngörülen şekilde atanmaması halinde yapılacak işlem Yüksek Seçim Kurulunun 13/12/2018 tarihli 2018/1105 sayılı kararıyla kabul edilen seçim takvimine göre 02 Mart 2019 tarihinde sandık kurullarının teşkiline dair ilçe seçim kurulu kararlarına karşı yapılan itirazın il seçim kurulunca kesin olarak karara bağlamasının son günü şeklinde düzenleme ile belirlenmiştir.

Cengiz Topaktaş’ın Muhalefet Şerhi
Kamu görevlisi olması gereken sandık başkanı ve bir üyenin kanundaki usule uyulmadan belirlenmesi halinde bunun 298 sayılı Kanunun 130/2 maddesine göre tek başına seçimin neticesine müessir olup olmadığına bakılacaktır. Nitekim itiraz nedeniyle yapılan araştırmada, seçim sonuçlarının bir parti lehine değiştirilmesi için örgütlü bir şekilde hareket edildiği tespit edilememiştir. Sandık kurullarının oluşturulması sırasında yapılmaması gereken ancak zaman zaman ve değişik tarihlerdeki seçimlerde de ihlaller yapılmıştır.

Yüksek Seçim Kurulu değişik zamanlarda verdiği istikrar kazanan kararlarda, sandık kurullarının oluşumundaki ihlallerin tek başına sandık sonuçlarının geçerli sayılmamasına neden olamayacağını belirtmiştir. Bu konuda çok sayıda örnek karar bulunmaktadır.

Anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır.

Kürşat Hamurcu’nun Muhalefet Şerhi
Yüksek Seçim Kurulu’nun 09/04/2014 tarihli ve 1199,1200, 07/02/2009 tarihli ve 99, 10/02/2009 tarihli ve 130, 29/04/1999 tarihli ve 1004, 21/10/1975 tarihli ve 471 sayılı kararları dahil bir çok kararında yerleşik olarak içtihat ettiği üzere, seçim yasaları kanıtları araştırma ve toparlamakla seçim kurullarını görevli kılmamış, itiraz edeni somut delil ve gerekçe göstermekle yükümlü tutmuştur. Bu husus dilekçenin geçerlilik şartıdır. Tahmine dayanan itiraz sebeplerini kapsayan dilekçe, geçerlilik şartlarından yoksun bir dilekçe niteliğindedir.

Seçim hukukuna egemen olan serbest, genel oy, eşit, tek dereceli, gizli oy, açık sayım ve döküm ilkelerinin hangisinin kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı tarafından ihlal edildiği, hiçbir şekilde ortaya konulmamıştır.

Yunus Aykın’ın Muhalefet Şerhi
Genel kabul gören anlayışa göre seçim hukuku usul hukuku olarak nitelendirilmektedir. Kısa süre içerisinde seçimlerin yapılması ve kesinleştirilmesi gerektiğinden, seçim sürecinde yapılacak işlemler ve bu işlemlere karşı yapılacak itirazlar gün ve hatta saatlerle sınırlandırılmakta, bu süreler geçtikten sonra kanunda belirtilen istisnalar dışında kesinleştirilmiş işlemlere dayalı olarak bir sonraki aşamaya geçilmektedir. Seçmen listelerinin kesinleştirilmesi, adaylıkların kesinleştirilmesi ve sandık kurullarının teşkili bunlara örnektir. Aksi takdirde her aşamada bir önceki sürecin tartışmaya açılması, seçimin sonuçlandırılmasını imkansız hale getireceği gibi seçmenlerin seçimlere duyduğu güveni de sarsacaktır.

İdari bir işlemin kanunun öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu iddiasıyla itiraza konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup olmadığına bakmak gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki sonuçlara esaslı bir etkisinin olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan kaynaklandığının tespiti halinde işlemin uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla her şekil sakatlığı, idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaz.

Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasının kabulü halinde kanunun önceki haline göre kamu görevlisi olmayan başkanların görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun gerçekleştirildiği ve tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir özellik olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile hareket ettiği düşünülemez.

Yargı kararlarının öngörülebilir olması maddi ve hukuki yönden benzer olan ihtilaflarda verilen kararların da benzer olması anlamına gelir. Yüksek Seçim Kurulu yıllar itibariyle “sürekli” ve “tutarlı” bir şekilde seçimlerden önce tesis edilip kesinleşen sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin, seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceğine, bu işlemlerin seçim sonucuna müessir sayılabilmesi için sandık kurulunda görev alması mümkün olmadığı halde görev yapan kişilerin oy verme günü kanun ve genelgelere aykırı işlemler yaptığının delil ve gerekçeleriyle kanıtlanması gerektiğine ilişkin kararlar vermiştir.

“Sandık seçmen listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır. Anayasanın 67 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 No.lu Protokolünün 3. maddesi serbest seçim hakkı bakımından birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi anılan Kanun ve Genelge hükümlerinin amacına aykırılık oluşturmamaktadır” (Mühürsüz oy pusulalarını kabul ederken kullanılan gerekçe)

Gerekçe 2: İmzasız sayım döküm cetvellerinin olması (Bu gerekçe aslında kısa kararda yoktu. Bu kararda da uzun uzun bahsedilmesine rağmen dikkatli okunduğunda gerekçeler içinde değil. Sonradan eklenmiş ve yuvarlak laflarla geçiştirilmiş.)

Yukarıda dökümü gösterildiği şekilde, 18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görülmüştür. Sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30.281’dir. (Sayfa 211)

Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir. (Sayfa 211)

Sadi Güven’in Muhalefet Şerhi
Bu sandıkların tamamına yakınında Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte diğer partili üyeler görev yapmış ve sandık sonuç tutanaklarını imzalamıştır. Bu eksiklikler sonradan ilgililerince tamamlanabilecek bir noksanlıktır. Önemli olan sandık sonuç tutanağının sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanmasını müteakip ilçe ve il birleştirme tutanaklarına ve dolayısıyla SEÇSİS sistemine doğru aktarılmasıdır.

İmzasız 101 sayım döküm cetvelinin tamamında başkan ve memur üye ile birlikte Ak Parti ve üç sandık hariç CHP tüm sandıklara üye vermiş olup hatta Adalet ve Kalkınma Partisi 145, Cumhuriyet Halk Partisi 120 olmak üzere bazı sandıklarda 1 den fazla üye ile temsil edilmişlerdir.

Ayrıca imzasız sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları uyumlu olup seçim iptal nedeni olabilecek bir uyumsuzluk görülmemiştir.

Sayım döküm cetvelinin olmadığı 22 sandıkta ise başkan hariç Ak Parti 36, Cumhuriyet Halk Partisi 33, Halkların Demokratik Partisi 12, Saadet Partisi 12, İyi Parti 1, seçmen 5 üye ve 22 memur üye görev yapmıştır. Bazı partilerin bir sandıkta ikişer üyesi görev yapmıştır.

Cengiz Topaktaş’ın Muhalefet Şerhi
Çoğunluk görüşü olarak, sayım döküm cetvelleri ve tutanaklardaki usulsüzlüklerin de bir iptal sebebi olduğu belirtilerek gerekçeli karar oluşturulmuş ise de; yapılan müzakereler sırasında bu durum bir iptal sebebi olarak belirlenmemiş olup, bu nedenle de kısa karara seçimin iptal sebebi olarak sadece sandık kurullarının kurulmasındaki usulsüzlükler derç edilmiştir. İptal sebebi olarak belirlenmediği kısa karardan da anlaşılan bir konuda, karşı oy gerekçesi yazmaya gerek görülmemiştir.

Kürşat Hamurcu’nun Muhalefet Şerhi
Bu anlamda SEÇSİS’e girilmemiş hiçbir sandık sonuç tutanağı bulunmamaktadır. Siyasi parti temsilcisi sandık kurulu üyeleri dahil oy sayım döküm işlerini takip eden müşahit ya da vatandaşlar, sayım döküm cetveli tanzim edilmeden ya da imzalanmadan düzenlenen sandık sonuç tutanaklarına itiraz etmemişlerdir. Kaldı ki, vaki bir itiraz üzerine seçimden sonra sayım döküm cetveli düzenlenmeyen sandıktaki oy pusulalarının tekrar sayılarak bu eksikliğin her zaman giderilmesi de mümkündür.

Yunus Aykın’ın Muhalefet Şerhi
Sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanaklarının uyumlu olması durumunda imza veya mühür noksanlığı önem arz etmemektedir.

Sayım döküm cetvelinin yokluğu sandık sonuç tutanağına itiraz edilmediği sürece önem arz etmemekte, itiraz edildiği durumlarda ise gerektiğinde oy torbası açılmak suretiyle bu eksiklik kısa sürede giderilerek sandık sonuç tutanağı denetlenebilmektedir.

298 sayılı Kanunun 130. maddesinde olağanüstü itirazlar “seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla, sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir değil ise bu sebebe dayalı yapılan itirazın olağanüstü itiraz kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi; bu sebebe dayalı itirazın, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilebilmesi için ise, anılan eksikliklerin tamamının ya da ekseriyetinin sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlendiği sandıklarda meydana geldiğinin ortaya konulması zorunludur.
Oysa başkanının kanuna aykırı belirlendiği tespit edilen 754 sandığın sadece 2 tanesinde (Beşiktaş 1034, 1241 numaralı sandıklar) sayım döküm cetvellerinde eksiklik bulunmaktadır.

Oy kullandığı işaretlenen ölü, hükümlü, tutuklu seçmenler ile kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları eşleşmesi yapıldığında 754 sandığın sadece 3 tanesinde tutuklu, hükümlü ve ölü seçmen yerine toplamda her birinde 1 oy olmak üzere 3 oy kullanılmış görüldüğü anlaşılmıştır (Başakşehir 2306, Beşiktaş 1239 ve Fatih 3205 numaralı sandıklar).

Gerekçe 3: Oy hakkı bulunmayanların Oy kullanması (Bu gerekçe tamamen çökmüş)

Oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısı toplam 706’dır. (Sayfa 211) (AKP’nin itirazı 62.914 kısıtlı seçmen. (sayfa 8)

Neden diğer seçimleri etkilemiyor
13/03/2018 tarihindeki kanun değişikliğinden sonra Türkiye’de iki seçim yapılmıştır. Bunlardan ilki 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimidir. Bu seçim sonucunda sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlendiği yolunda bir itiraz intikal etmediğinden, Kurulumuzca bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. (sayfa 204)

Yorum
Bir vatandaş, bir akademisyen olarak kararı ve yapılan itirazları okuduğumda seçim sürecinin en üst yetkili organı Yüksek Seçim Kurulu’nun düşürüldüğü duruma çok üzüldüm. Bu geleceğimiz için çok kötü bir durum.

Gerekçenin içinde geçen imzasız tutanaklarla ilgili ne sayıların (300.000 seçmen, 754 sandık, 108 tutanak) ne de ifadelerin iptal kararı ile ilgisi yok. Ama televizyonlarda altyazı olarak bunlar kullanılıyor. Sanki gazetelere manşetlik cümle olması için iptalle alakası olmayan cümleler gerekçenin içine yerleştirilmiş gibi.

Seçim Kurullarının oluşumu nedeniyle seçimlerin iptal edilmesinin ise hem sandık kurullarına itiraz süresinin geçmesi, hem tam kanunsuzluk olmadığından olağanüstü itiraz şartlarını taşımaması, hem de itiraz edilse bile kurulların oluşumunun vatandaşın kullandığı oyun yok sayılmasını gerektirmemesi nedeniyle yersiz olduğu anlaşılıyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı