REKLAMI GEÇ

EĞİTİM SİSTEMİMİZ

Son yıllarda hükümet tarafından Milli Eğitim siteminde yapılan ve ardı ardına gelen köklü değişikliklerden sonra, veliler de, öğretmenler de ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Sonucunda olayları akışına bırakmanın en güzel yol olduğuna karar vermiş olacaklar ki, üniversite seçme sınavlarında bile ilimizin başarı oranı düştü. Ve hala düşüyor. Geçtiğimiz Pazar günü çocuğumun okuduğu okulda Veli toplantısı vardı. Gittim. Hem çocuğumun durumunu öğrenmek, hem de okuldaki…

/ DENİZLİHABER / 24 Mayıs 2012 Perşembe, 12:02

Son yıllarda hükümet tarafından Milli Eğitim siteminde yapılan ve ardı ardına gelen köklü değişikliklerden sonra, veliler de, öğretmenler de ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Sonucunda olayları akışına bırakmanın en güzel yol olduğuna karar vermiş olacaklar ki, üniversite seçme sınavlarında bile ilimizin başarı oranı düştü. Ve hala düşüyor.

Geçtiğimiz Pazar günü çocuğumun okuduğu okulda Veli toplantısı vardı. Gittim. Hem çocuğumun durumunu öğrenmek, hem de okuldaki genel başarı durumunu bilmek istiyordum.

Öğretmenler, velilere anlatırken, 40 kişilik bir sınıfta 30 öğrencinin derslerindeki kırıklarının 3 ten yukarı olduğunu söylediler. Yeni, 40 kişilik sınıfta 10 öğrenci iyi değil, şöyle böyle; ama geneli zayıf not alan öğrenciler.

Bunun sebebini sordum. Sınıf tekrarı yapan öğrencilerin o sınıfta toplanmış olmasıymış. Ama genelleme yapılırsa eğer, örnek verilen bir sınıfın hali buysa, diğerlerini düşünmek bile istemiyorum.

Öğretmen birkaç tane veliye, “Sizin çocuğunuz zayıf. Hiç olmazsa lise diploması alsın, zar zor burasını bitirsin. Zorlamanın bir anlamı yok. İsterseniz buradan alabilir ve meslek liselerine verebilirsiniz” Dedi.

Öğrenci velisi, elbette diğer velilerin arasında hem utandı, hem de kızardı. “Peki ne yapabilirim? Bu çocuğu nasıl adam edebilirim?” diye sordu.

Öğretmen, gayet kendisinden emin bir şekilde, “Bana göre dersi iyi olan bir bölümü seçsin ve oradan mezun olmaya baksın.  Olmazsa alırsınız, meslek lisesine verirsiniz” dedi.

Öğretmen konuşmasında, çocuğun sigara içmesinden, sevgilisine kadar pek çok konuda veliyi uyardı. Hatta bir uyarısında da “Bizim okulumuzda yok ama, başka okullarda çocuklar esrar, eroin, sigara gibi alışkanlıkların pençesine düşüyor. Çocuklarınıza dikkat edin” demeyi de ihmal etmedi.

Şaşırdım. Eğitim sisteminde meslek liseleri çalışmayan veya normal liselerde başarı gösteremeyen öğrencilerin toplandığı, mezun oldukları bir yer mi?

Sınıflar niçin böyle  ayrılmış? Çalışkan öğrenciler bir sınıfta, zayıf öğrenciler ise bir sınıfta toplanmış. Eğitimde böyle bir çifte standart olabilir mi? Zayıf olan öğrencilerin, ders durumu iyi olan öğrencilerle eskisi gibi aynı sınıfta olması, kendisine çeki düzen vermesi psikolojik olarak daha doğru değil mi? Toplum psikolojisi açısından bunun böyle olması gerekmiyor mu?

Ve, okula gönderdiğimiz, emanet ettiğimiz çocuklarımızın, kötü alışkanlıklardan uzak durması için eğitim olması şart değil mi? Bu öğretmenler, öğrencilere hiç mi eğitim vermezler? Sadece müfradatı işleyip geçerler mi?

Öğrenci velisi olarak, öğretmenlerin; çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerin bütün sorumluluklarını üzerinden atarak, gayet rahat bir şekilde böylesine öğrenci velilerini ve öğrencileri suçlar gibi konuşmasını yadırgadım.

Ben, öğrenci velisi olarak okulda fotokopi makinası bozulur, parasını veririm. Milli Eğitim kalorifer yakıtı az gönderir, yakıt parasını benden alırlar. Üstüne üstlük katılım payı veririm,  spor parası, top parası, bilmem ne parası adı altında açıktan okula verdiğimiz paralar 150 TL.yi geçer. Böylesine maddi ve manevi özveri içinde bulunan  bir veli, bundan sonra çocuğu okula geldi mi, okuldan kaçtı mı diye dedektif mi tutması lazım? Ya da, işimi gücümü bırakıp çocuğumun peşine mi düşeyim?

O zaman okul yönetimi, öğretmenler neden var? Niçin onlara maaş ödüyoruz? Meydanlara çıkarak, hak etmedikleri haklarını aramaları için mi para veriyoruz? Okullarımızı çoğaltmak için niye hayırsever insanlarımız yırtınıyor?

Oldu olacak, çocuklarımıza eğitimi evde biz verelim, milli eğitim sadece diplomasını versin.  Bu sistemde son çare sanırım bu.

Değerli yetkililere sesleniyorum.

“Okullarımızdaki başarı sorgulanmalı ve başarı niçin düştü diye soruşturulmalıdır “diyen sayın Valim, eğitim ve öğretimde başarının düşmesinin sebebi sistem ise, sistemi; Öğretmen ise, Öğretmeni; yönetim ise; yönetimi sorgulamak lazım. Hatta, geçmiş dönemden bu yana, eğitim sistemini bu hale getiren idarecilerin başarısızlıkları sorgulanmalı, siyasi baskı ile görev yapmaları engellenmelidir.

Eğitim sisteminin içindeki durumu bilmemize rağmen, öğretmenlerin bu kadar rahat bir şekilde çocukları suçlamaları ve velilere “çocuğunuza sahip çıkın” demeleri , aklıma “Eğitim öğretim kurumları ne iş yapar” kabilinden soru işaretleri takılmaya başladı.

Yani, 40 kişilik bir sınıfta en az 30 öğrencinin üç üzeri zayıfı varsa, o sistem insanları düşündürmez mi? Ve böylesine bir sistemden, eğitim ve öğretimden başarı beklemek mümkün mü?

Ne demişler, “Yarım doktor candan, yarım İmam dinden eder”….

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı