REKLAMI GEÇ

BİZLERİ BİRBİRİMİZE BAĞLAYAN RAMAZAN KÜLTÜRÜMÜZ

27 Haziran 2015 Cumartesi

denizli-ali-surucuoglu-ile-ramazan-yazilari-h

Genellikle ırmakların ilk kaynaklarından çıkan sular oldukça berrak ve temizdir. Ama ırmağın geçtiği yatakların toprak türüne ve bu yataklara karışan maddelerin cinsine göre suların vasfında, tadında, kokusunda ve renginde değişimler yaşandığı bir gerçektir. İşte bunun gibi yaşanan dindarlıklarda zamanla bazı aşınmalar ve başkalaşımlar geçirebiliyor. Örneğin, Kur’an ilk defa Mekke’de nazil olmaya başladığı süreçte toplumun inanç ve din anlayışında meydana gelen sapmaları düzeltti ve yeni hükümler koydu. Nasıl ki, bir ırmağın suları geçtiği yerlerde değişik toprak çeşitleriyle teması esnasında vasıflarında birtakım değişimlere uğramışsa, İslam da gerek fetihler ve gerekse başka milletlerin örf, âdet, medeniyet ve kültürleriyle karşılaşması sonucu farklı zenginlikler kazanmasına yol açmıştır.

Bütün bir İslam âleminde olduğu gibi ülkemizin her bir köşesinde bir ibadet türü olan oruç mevsimi gelirken gönülden gelen iştiyakla hem maddi ve hem de manevi anlamda bir hazırlık yapılır. Başta içinde barındığımız evlerimiz, ibadet mekânlarımız “İyilik ve takvada yarışınız.” (Maide, 2) emrinin bir gereği olarak da Müslüman halkımız ortak ibadet mekânlarını temizlenmek suretiyle ramazan ayına hazırlarlar.
Ramazan ayının gelişiyle birlikte ekonomik hayatta bir hareketlilik yaşanır. Gıda, giyim sektörü ve ulaşım oldukça canlanır. Bunun temel sebebi, ramazan ayına hazırlığın yapılmasıdır.

Herkes oruç tutmakla fakir-zengin eşitlenir. Bu bağlamda başta il yönetimleri ve belediyelerimiz olmak üzere, birtakım sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde diğer Anadolu şehirlerinde olduğu gibi ramazan iftar çadırlarının kurulması ve bu mekânlarda yoksullarımıza iftar ettirilmesi, sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın bir tezahürü olarak bir başka kültür zenginliğimizin en açık göstergesidir.

Maalesef, manevi değerlerimiz karşısında duyarsızlığı bir yaşam biçimi haline getirdiğimiz andan itibaren nesillerimiz bir aidiyet sorunu yaşamakla yüz yüze bırakılmıştır. “Hayat boşluk kabul etmez” düsturunca, yabancı kültürler, kendi değerlerimize yabancılaşmak suretiyle boşalttığımız alanları, doldurmaya başlamıştır.

Son zamanlarda dinimizin bize kazandırdığı misafirperverlik, sosyal dayanışma türü olan imece, zekât, infak, sadaka gibi dinî ve sosyal hasletler kültürel kimliğimizde meydana gelen yozlaşma neticesinde zayıflamaya yüz tuttuğu görülmektedir. Başkasını kendisine tercih etme anlamına gelen fütüvvet ve îsar ahlakı, yerini, “benim karnım tok, başkaları bana ne, gerekirse açlıktan ölürse ölsün” gibi bir bencilliğe bırakmıştır. Tekrar kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimize kavuşmak için dinimizle topyekûn barışmaya ve yeniden köklerimize dönmeye ihtiyaç vardır. Bu konuda ramazan ayı bizim zayıf yanlarımızı yeniden düzeltmeye ve tıkanan kültür damarlarımızı açmada paylaşımlarımızı çoğaltmada yegâne yardımcı olabilecek bir fırsatlar halkasıdır.

Hayırlı ve bereketli ramazanlar dileğiyle!… Selam ve dua ile…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı