REKLAMI GEÇ

VE KESKİN AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ!

VE KESKİN AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ!

CHP’nin ve Denizli’nin yakın tarihindeki önemli isimlerinden Adnan Keskin, partiler arası sertleşen üslubun ardından yaptığı zehir zemberek açıklamada, “Amaca ulaşmak için, ortam ve zamana göre kılıf değiştiriyor” dediği AKP için, bakın nasıl yakıştırmalarda bulundu.

/ DENİZLİHABER / 2 Eylül 2010 Perşembe, 17:47

1980 sonrası siyaset sahnesinin önemli isimlerinden biri olan ve CHP Genel Sekreterliği, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı gibi görevlerde bulunan Adnan Keskin, aktif siyasetin içine döndü. Bir süredir köy köy, mahalle mahalle dolaşarak ‘yeni anayasaya hayır’ çalışması yürüten Keskin, Denizli’de sertleşen siyaset üslubunun ardından yaptığı yazılı açıklamayla, iktidarı sert bir dille eleştirdi.

“12 Eylül günü yapılacak referandum oylamasının kantarı hukuk, okkası adalettir” diyen Adnan Keskin, demokrasinin AKP’lilerce köşe başında alınıp satılan defolu bir mal, biçimsel bir mekanizma olarak algılandığını öne sürdü. İktidarın totaliter bir rejim özlemiyle hareket ettiğini öne süren Keskin, “Onlara göre demokrasi, çoğunluk partisinin talimat ve buyruklarının sınır tanımadan uygulamaya aktarıldığı siyasal bir çerçevedir. Totaliter özlemlerin demokrasi damgası ile pazarlama gayretleri bu anlayışın doğal uzantısıdır” dedi.

AKP’lilerin kendine muhalif kişi ve kurumları izlediği propaganda ve çarpıtma yöntemleri ile baskı altına aldıkları ve koşulsuz teslimiyete zorladıklarını iddia eden Keskin “Geride kalmış acıları ve tarihsel olayları kaşıyıp, din, ahlak, demokrasi, fazilet dokulu, siyaset söylemlerini kullanarak, faziletsizlikleri ve yolsuzlukları gizlemeye çalışıyorlar. Yanlış bilgilendirme ve gerçekleri çarpıtarak beyinleri tutsak edip, Cumhuriyetle seçtiğimiz yaşam biçimini devreden çıkarıp, omurgasını kulluk kültürünün oluşturduğu yaşam biçimini toplumsal hayatımıza hakim kılma amacındalar” diye konuştu.

“12 Eylül Anayasası ile hesaplaşıyoruz” söyleminin bir çarpıtma olduğunu ve AKP’nin bu çarpıtmanın arkasına sığındığına dikkat çeken Keskin, iktidarın bu yöntemle cumhuriyetin ideolojik temellerini, felsefi tercihlerini aşındırıp, kurum ve kavramlarına kendi tercihlerine göre biçim verebilmek için, gereksinim duydukları hukuki çerçeveyi, Anayasa değişiklikleriyle yakalamanın peşinde olduğunu öne sürdü.

“Amaca ulaşmak için, ortam ve zamana göre kılıf değiştirip, bazen korku jeneratörlüğüne soyunup, kabadayılığa özeniyorlar, bazen sakatatçı dükkanında parfüm satan düzenbaz rolüne girip, şirinlik muskası yazarak, faşizmin ayak seslerini demokrasi diye pazarlıyorlar” diyerek iktidarın amaçları doğrultusunda kılıktan kılığa girdiğini öne süren Keskin, AKP’ye kendi söylemiyle seslendi ve “12 Eylül günü vatandaşın yeter söz milletindir” diyeceğini savundu.

“12 Eylül 2010 günü yapılacak olan referandum oylamasında, ‘hayır’ oyu kullanmak, hukuksuzluk ve yolsuzlukla yatıp kalkan, suçüstü yakalanınca din ahlak kavramlarına yorgan gibi sarılan, iktidar gücünü, yandaş zengin etmek için kullanan, diktatörlük özlemleriyle yanıp tutuşan AKP’ye yeter, söz milletindir uyarısı olacaktır” diyen Keskin, “12 Eylül’deki referandum oylaması Anadolu insanının eşitlik, dürüstlük, özgürlük, demokrasi, hak ve hukuk dokulu özlemlerinin, yüksünmelerinin dile getirildiği bir süreç olmalıdır” dedi.

Keskin, açıklamasına şöyle devam etti: “Yargının yürütmenin sultası altına girdiği ülkelerde, Adalet de, Demokrasi de yok olur. AKP yargıya da, diğer kamu kurumları gibi sultası altına alabilmek için, gelenekleri, toplumun özlemlerini elinin tersi ile iterek Anayasa değişikliklerini dayatmaktadır. Diktatörlük peşinde koşanların ne kadar para o kadar demokrasi, ne kadar kulluk o kadar özgürlük, beklentilerine set çekmek için ‘hayır’ oyu vermek tarihi bir sorumluluktur. Türkiye’nin kabadayılığa özenenlerinin cehaletten kaynaklanan cüretkarlığına, şark kurnazlıklarına, tedavülden kalkmış demokrasi anlayışlarına gereksinimi yoktur. Akıldan, bilgiden, dürüstlükten, hukuktan, özgürlükten, eşitlikten, katılımcı çoğulcu çağdaş demokrasi anlayışından beslenen, bir silkinişe, başkaldırıya, yürekliliğe ihtiyacı var. ‘Hayır’ oyu toplum olarak özlemini duyduğumuz bu silkinişe, başkaldırıya kapı aralayacaktır. Hukukun egemen olduğu, yargısı bağımsız, yağmanın, yolsuzluğun, yoksulluğun günlük yaşamımızın ayrılmaz parçası olmaktan çıktığı, demokratik bir çerçevede yaşamak isteyen herkese 12 Eylül 2010 günü yapılacak referandum oylamasının, kantarının hukuk, okkasının adalet olduğu gerçeğini bir kez daha anımsatıyorum.”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı