REKLAMI GEÇ

TÜRKİYE’DE 30 BİN VEREMLİ VAR

TÜRKİYE’DE 30 BİN VEREMLİ VAR

Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Kasal, Türkiye’de 10 ile 20 milyon arası bir nüfusun vücutlarında verem mikrobu olduğunu söyledi. Kasal, “Gerçek veremli hasta sayısının yılda 25–30 bin olduğu tahmin edilmektedir” dedi.

/ DENİZLİHABER / 3 Ocak 2011 Pazartesi, 17:24

Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Kasal, 1–7 Ocak tarihleri arasında kutlanan Verem Haftası dolayısıyla bir açıklamada bulundu. Verem hastalığının bir basille oluşan, tedavi edilmezse ölümle de sonlanabilen bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirten Uz. Dr. Ayşe Kasal, veremin dünyada ve ülkemizde çok ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiğini söyledi. Veremin erişkinlerde bulaşıcı hastalıklardan HIV/AIDS’ den sonra ikinci ölüm nedeni olduğunu ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Kasal, dünya nüfusunun üçte birinin verem basili ile enfekte olduğunu ve (vücuduna basili almıştır) enfekte olanların yüzde 10’unun yaşamlarının bir döneminde verem hastalığına yakalanma riskinin yüksek olduğunu belirtti. Kasal şöyle konuştu: “Dünyada her yıl 8–10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta, 2–2,5 milyon insan veremden ölmektedir. Ülkemizde ise verem hastalığı, bu yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Tüberküloz bir numaralı ölüm nedeni idi. Yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişmiştir. Tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir. Fakat Türkiye’de 10 ile 20 milyon arası bir nüfusun enfekte olduğu, yani vücutlarında verem mikrobu olduğu hesaplanmaktadır. Bu insanların yüzde 5–10’ nu yaşamlarının bir döneminde verem hastası olacaklardır. Ülkemizde kayıtlı hasta sayısı giderek azalmaktadır; fakat kayıt dışı hastalar nedeni ile gerçek veremli hasta sayısının yılda 25–30 bin olduğu tahmin edilmektedir” dedi.

Kasal, verem hastalığının akciğerlerde yüzde 70–80, akciğer zarı, lenf bezleri, beyin zarı, kemikler, böbrekler ve kalp zarı gibi diğer birçok organda ise yüzde 20–30 oranında görülme olasılığının olduğunu belirtti. Tedavi görmeyen verem hastası ile birlikte aynı evde yaşamak, kalabalık, havalanması iyi olmayan ev koşulları, yoksulluk ve kötü beslenme, HIV/AIDS hastalığı, şeker hastalığı, vücut direncini azaltan diğer hastalıklar ve sigara içmenin verem hastalığı olasılığını artıracağını söyledi.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Kasal, verem hastalığına yakalanma olasılığını ve belirtilerini ise şöyle anlattı: “Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda, havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Veremin bulaşması, hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunması ile olur. Çatal, kaşık ve eşyalarla hastalık bulaşmaz. Öksürürken ağzımızı kapatmalı, yerlere tükürmemeliyiz. Çünkü verem hastası her öksürük ile 1–5 mikron çapında 1–3 basil içeren 3500 kadar bulaştırıcı parçacığı etrafa saçar. Hastalığın başlıca belirtileri arasında ise 15 günden fazla süren öksürük, balgam çıkarma, kanlı balgam, ateş, gece terlemesi, zayıflama, iştahsızlık yer almaktadır. İki-üç hafta veya daha uzun süreli öksürük şikâyeti olan herkes Verem Savaşı Dispanseri veya başka bir sağlık kuruluşuna başvurması gerekmektedir. Ayrıca hastanın yakınları, özellikle de aynı evde birlikte yaşayanlar Verem Savaşı Dispanserlerine başvurmalıdır. Hasta yakınlarının taramaları dispanserlerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Mikrop çıkaran hasta ile aynı evdekiler, özellikle çocuklar için koruyucu tedavi verilir. Verem hastalarının ilaçlarını düzenli olarak ve yeterli süre ( 6–8 ay) kullanmazlarsa mikropların ilaçlara direnç kazanabilir. Hastalar bu mikrobu sağlıklı insanlara da bulaştırabilirler. Dirençli verem hastalarının tedavisi çok daha pahalı, zor ve uzun sürede (iki yıl) mümkün olabilmekte ve bazen hasta kaybedilebilmektedir”

Bir toplumun veremden korunmasının en etkili yolu verem hastalarının erken teşhis edilmesi olduğuna vurgu yapan Kasal, BCG aşısının özellikle çocukları verem hastalığından koruduğunu, ülkemizde doğumdan sonra ilk 2–3 ay içinde ve 7 yaşında iki kez zorunlu aşı yapılması gerektiğini kaydetti.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı