REKLAMI GEÇ

ÜLKEDE 4 BİN AİDS’Lİ VAR

ÜLKEDE 4 BİN AİDS’Lİ VAR

Denizli Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Derya Hırçın Cenger, Dünyada 34 milyon, Türkiye’de ise 3 bin 898 AIDS hastası bulunduğunu ve bunların 771’inin AIDS basamağında olduğunu söyledi.

/ DENİZLİHABER / 30 Kasım 2010 Salı, 17:34

Denizli Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Derya Hırçın Cenger, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla AIDS/HIV hastalığına dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2009 yılı itibariyle dünyada 34 milyon kişinin HIV virüsünü taşıdığını belirten Cenger, Türkiye’de 3 bin 898 HIV/AIDS hastası bulunduğunu ve bunların 771’inin AIDS basamağında olduğunu söyledi. Cenger, ülkemizde sağlık kayıt sistemlerinin özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda yeterli çalışmaması ve hastalığın uzun süren belirtisiz döneminin olması nedeni ile gerçek rakamların daha çok olduğunu söyledi. Uz. Dr. Derya Hırçın Cenger, “Türkiye nüfusunun genç olması, turizm sektörünün ülkemizde giderek gelişmesi, yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının çok sayıda olması, damar içi madde kullanımının giderek artması” gibi nedenlerden dolayı HIV/AIDS olgu sayılarında artış olduğunu belirtti. HIV/AIDS olgularının %20’sinin sürekli yaşadığı yerin yurtdışı olduğu, ülkemizde ise toplam 57 ilden bildirim yapıldığı ve en fazla bildirimin Ankara, İstanbul ve İzmir’den olduğu bildirilmektedir” dedi.

“HIV/AIDS KONUSUNDA TOPLUMSAL BİLİNÇ GEREKLİ”
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda insanların bilinçsiz olmasının HIV/AIDS olgu sayılarını artırdığını belirten Uz. Dr. Derya Hırçın Cenger, HIV/AIDS hastalığında belirtisiz geçen uzun bir dönemin olması ve tanı koymanın kan testleri dışında olanaklı olmaması nedeniyle HIV enfekte olgu sayılarının giderek artmasına neden olduğunu belirtti. Cenger, “HIV enfeksiyonunun en önemli bulaş yolu cinsel temastır. HIV/AİDS’in meni (semen) ya da kanla temasa neden olabilecek her türlü cinsel etkinlikte bulaş riski vardır. Bulaş için HIV taşıyıcısıyla yapılan tek bir cinsel temas bile yeterli olmakta ancak cinsel temas sayısı arttıkça bulaş riski artmaktadır. Cinsel aktiviteden bütünüyle kaçınarak ya da enfekte olmayan eşle monogamik bir ilişki sürdürerek HIV enfeksiyonunun bulaşı önlenebilmektedir. Cinsel temas sırasında prezervatif (kondom, kılıf) kullanılmasının koruyuculuğu, kondomun lateks olması, doğru ve sürekli kullanılması, yırtık ya da delik olmaması kaydıyla kanıtlanmıştır. Kadınlar için hazırlanmış olan intravajinal kondomlar da doğru ve sürekli kullanımla etkili olmaktadırlar. Ayrıca virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile de hastalık bulaşabilmektedir. Türkiye’de 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerine ELISA yöntemi ile antikor saptandıktan sonra hastaya verilmektedir. Hastalığın pencere döneminin olması, acil durumlarda test yapılmadan kan ve kan ürünlerinin kullanılabilmesi nedenleri ile oranı çok azda olsa bu yolla geçiş bildirilmektedir. Damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, kullanılıyorsa ortak enjektör kullanımı risklerinin anlatılması bu grup hastalarda HIV bulaş riskini azaltmaktadır. Bazı ülkeler tarafından temiz enjektör dağıtım programları uygulanmakta ve çalışmalar önemli ölçüde başarı sağlandığını bildirmektedir. “ dedi.

“ANNEDEN BEBEĞE EMZİRME YOLUYLA VİRÜS GEÇEBİLİR”
HIV/AIDS virüsünü taşıyan annenin gebelik süresinde, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde ya da emzirmekle taşıdığı virüsü bebeğe geçebileceğini kaydeden Cenger, bu oran yüzde 20–30 olduğunu belirtti. Ancak, “HIV (+) anneye gebeliğinin son üç ayında, doğumdan sonra da bebeğe antiretroviral tedavi başlanır ve elektif sezaryen uygulanırsa bu oran %8–10′lara düşebilmektedir. Doğum sırasında geçişte korunmada önemli olan öncelikle HIV görülme sıklığı yüksek olan bölgelerde doğurganlık yaşındaki ve HIV enfeksiyon riski olan kadınlara hastalığı öğretebilmektir. Eğer kadın HIV (+) ise doğum kontrol yöntemleri öğretilmeye çalışılmaktadır” dedi.

“SAĞLIK PERSONELİ DE TEHDİT ALTINDA”
“Sağlık personeline kan ile bulaşmış vücut sıvılarıyla temas sonucunda HIV’nin geçişi olabilmektedir. Kontamine iğne batmasını izleyen hastalanma riski %0,3 iken, mukoza ya da derinin kanla kontamine vücut sıvılarıyla teması sonucunda hastalanma riski çok daha düşüktür. Sağlık personeli öykü ve fizik inceleme ile enfekte hastaları ayırt etme olanağına sahip olamadıklarından korunmak için tüm hastaların kan ve diğer vücut sıvılarını potansiyel enfekte kabul ederek evrensel önlemlere uyarak çalışmalıdırlar. Tüm kan ve kan ürünlerinin rutin HIV yönünden taranması, antiretroviral ilaçların kullanıma girmesi, fırsatçı enfeksiyonların profilaksisinin ve tedavisinin yapılabilmesi, yaygın ve etkili eğitim programlarının uygulanmaya başlanması ile HIV/AIDS yaygınlığı son yıllarda önemli değişiklikler gözlenmeye başlamıştır.” dedi.

“BİLİNÇLİ OLARAK HASTALIĞIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİRİZ”
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Derya Hırçın Cenger, HIV enfeksiyonunun bulaş yollarını bilmek, korunmayı öğrenmek, öğretmek ve davranış değişikliğinde bulunulmasını sağlamak, HIV/AIDS’li hastaları toplumdan dışlamadan hep birlikte el ele vererek yaşamakla bu hastalığa karşı savaşım verilebilineceğini ifade etti.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı