REKLAMI GEÇ

Sivil toplum örgütleri GDO’ya karşı birleşti

Sivil toplum örgütleri GDO’ya karşı birleşti

Denizli’deki sivil toplum örgütleri, GDO’lu ürünlerin Türkiye’de üretilmesine izin veren yasa tasarısına karşı birleşti.

/ DENİZLİHABER / 23 Temmuz 2009 Perşembe, 18:40

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmek üzere imzaya açılan Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı’na tepkiler devam ediyor. Bu tasarı ile Türkiye’nin gen kaynaklarının ortadan kalkacağını, halk sağlığı ile oynanacağını ve küçük çiftçilerin iflas edeceğini savunan Denizli’deki sivil toplum örgütleri, tepkilerini, TMMOB Toplantı Salonu’nda yaptıkları basın toplantısında dile getirdi. Tasarının iptal edilmesini ve ülkeye GDO’lu ürün ve tohumların girişinin ve bu tohumların ekiminin yasaklanmasını isteyenler adına bir açıklama yapan Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı İbrahim Gür, “Tüm dünyada ilk kez 1994 yılında ticari olarak piyasaya sürülen GDO’lu ürünler, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabii tutulmadan Türkiye’ye giriyor. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara ‘genetiği değiştirilmiş organizma’ (GDO) diyoruz. ‘Frankeştayn’ tohum olarak bilinen bu tohumlar, uluslararası dev tohum şirketlerinin, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası gibi uluslararası sermaye kuruluşların ve biyoteknoloji şirketlerinin zoruyla ülkemize dayatılıyor” dedi.
Bugüne kadar, yılda iki milyon tonun üzerinde GDO’lu mısır ve soyadan üretilen işlenmiş ürünlerin, 800’den fazla çeşitle Türkiye’deki tüketicilerin sofrasına ulaştığını ve bu ürünlerin hiçbir etiketleme yapılmadan satışa sunulduğunu belirten Gür, “Bu ürünler, halk sağlığını ciddi biçimde tehdit ediyor” dedi.
Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı’nın, Bakanlar Kurulu’nda olduğunu ve TBMM’ye sevkedilmek üzere imzaya açıldığını ifade eden Gür, “Hükümet sözcüsü, konuyla ilgili konuşmasında, zaten ithalatı serbest olan ve tüketilen bu ürünlerin Türkiye‘de ekimine de serbestlik getirileceğini ifade etti. Anlaşılıyor ki, şimdi sıra, GDO’lu tohumları Türkiye’nin temiz topraklarına ekmeye geldi” dedi.
Kanun tasarısı taslağının yasalaşması durumunda, GDO’ların üretimine ve tüketimine izin verileceğini dile getiren Gür, “GDO’lu ürünlerden zarar gören çiftçiler ve tüketiciler zararlarını ispat etmek zorunda bırakılacak, bu ürünlerin zararlı olmadığının ispatı şirketlerin üzerinde olmayacak. Bu ürünleri ülkemize sokan veya üreten şirketlerin cezai sorumlulukları oldukça düşük olacak. Zarara uğradığını iddia eden çiftçiler zamanaşımı tehdidi ile karşı karşıya kalacak. Risk denetimine tabi bu ürünlerle ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmayacak, şirket sırrı olarak korunacak. Tüketicilerin sağlıklı gıda tüketme hakları, küçük çocuklarla sınırlandırılacak, sadece küçük çocuk ürünlerinde GDO kullanılmayacak. Ülkenin tüm genetik varlıkları şirketlerin kontrolü altına bırakılacak” dedi.
GDO tohumun, kendisinden başka bitkilerin yaşama şansını azalttığını ve kendisini yiyen böcek, kuş gibi canlıların hayatını da tehlikeye attığını belirten Gür, “Anadolu birçok bitkinin, baklagil türünün ve buğdayın gen merkezi konumunda. Burada ekilecek bu türlerin akrabası bir GDO tohum binlerce yıllık genetik mirasımızı yok edebilir. Her sene yüksek fiyatlı GDO tohum satın almak zorunda kalır. Küçük çiftçilerin yıllarca sürecek bu sisteme dayanamayacakları ve iflas edecekleri tahmin edilmektedir. Bu şekilde GDO pamuk eken Hintli küçük çiftçilerden çoğu iflas etti. Aralarından canlarına kıyanlar oldu” diye konuştu.
Bu tasarının yasalaşması ile Türk tarımının doğrudan üç-beş şirkete bağımlı hale geleceğini belirten Gür, “GDO’lu ürünlerden işlenmiş gıda ürünlerinin sofralarımıza ulaşması, halkımızı daha da ağırlaşan alerjik reaksiyon, antibiyotik dayanıklılık, toksik etki, artan doğum anomalileri ve kısırlık gibi sağlık sorunları ile karşı karşıya bırakacaktır. Genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenen hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel deneylerde hayvanların iç organlarında küçülme, karaciğer ve böbreklerinde yetersizlik, er bezinde küçülme, sperm sayısında azalma ve dolayısıyla kısırlık, yeni doğum ölümlerinde belirgin artış saptanmıştır. İnsanlarda da bu bulgular çıktıktan sonra mı akıllanacağız” dedi.
Başta Almanya olmak üzere Fransa, Avusturya, Macaristan, Yunanistan, Lüksemburg gibi AB üyelerinin GDO’yu yasakladığını belirten Gür, “Onlar yasaklarken, biz ekimine izin veriyoruz. Türkiye’de bir Biyogüvenlik Yasası’na ihtiyaç var ancak bu yasanın, halkın çıkarlarını ve çevreyi koruyacak bir biçimde olması gerekiyor” dedi.
Gür, bu tasarının yasalaşmasını önlemek ve GDO’nun Türkiye’ye girişini durdurmak için imza kampanyası başlatacaklarını belirterek, vatandaşlardan destek istedi.
GDO’ya karşı cephe alan ve Türkiye’ye GDO’nun da GDO’lu ürünlerin de girmesini istemeyen sivil toplum örgütleri şunlar: TMMOB Denizli birimleri, Denizli Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Denizli Barosu, Hay-Koop., Atatürkçü Düşünce Derneği Denizli Şubesi, CHP, DSP, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Tema Denizli İl Temsilciliği, DOÇEV, Denizli Tabip Odası, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Altı Nokta Körler Derneği, Denizli Yerel Güçler Derneği, Eğitim-İş, Eğitim-Sen, KESK, Tüm-Bel-Sen, Birleşik Kamu-İş, SES, BES.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı