Ertemur, belge ve etik…
10 Şubat 2010 Çarşamba
Denizli CHP, bir ay öncesinden muhabbeti yapılan, geçtiğimiz hafta içinde de ortaya çıkarılan(daha doğrusu çıkarttırılan) Milletvekili Ali Rıza Ertemur’un 17 yaşında işlediği bir suçla ilgili kamuoyunun gündemine oturdu.
İşlenen suç, vekilin üniversite sınavlarına kendi yerine başkasını sokmasıyla ilgili…
‘Bugünden bakıldığında, gerçekleşen olay bir suç teşkil ediyor. Hatta sahtecilik içeriyor… Sonuçta da 12 Eylül olur olmaz Ertemur’un üniversiteyi giriş şekli ortaya çıkıyor, yargılanıyor ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1 yıl 8 ay cezaya çaptırılıyor. Bugünün milletvekili, o zamanın genç devrimcisi Ertemur, 37 gün hapis yatıyor ve geri kalan kısmı paraya çevrilerek tahliye oluyor.
Aradan 30 yıl geçiyor. Ve birden bire, her ne hikmetse (ki hikmetin nedeni belli) birileri elindeki o döneme ait mahkeme kararını gazeteci gazeteci dolaştırmaya başlıyor. Neden? Nedenine gelmeden önce, Ertemur’un o yılların devrimci gençlik hareketi içerisinde yer alırken böyle bir suçu işleme bilincine değinmek lazım.
O dönemlerde çeşitli sol gruplar ve onlarında üniversitelerde örgütlenmek için başvurduğu çeşitli yöntemler vardı. Bunlardan biri de, üniversite sınavlarında iyi sonuçlar alabilecek bilgiye sahip kişilerin, örgüt tarafından kapasitesi güçlü elemanlarını buralara yerleştirmek için değerlendirilmesiydi.
Ertemur’da devrimci mücadele içerisinde böyle bir görevi üstlenen ve Denizli’deki dönemin akademisine girerek örgütlenme faaliyetlerinde bulunması istenen güvenilir isimlerden biriydi.
Şimdi bu olaya bugünün içinden bakacak olursak, gerçekleşen olayı bir sahtecilik olarak görmek mümkün. Ama ben bunu öyle görmüyorum. O dönemi yakından yaşayan bir insan olarak ben bunu, o yaştaki siyasi bilincinin uygun gördüğünü yapmak için ölümü bile göze alabilecek bir düşünce yapısının sonucu olarak değerlendiriyorum.
Bu durumda bana hiç kimse, Ertemur’un sahtecilik yaptığını kabul ettiremez… Tam aksine, (yaptığı şey yanlış da olsa) dönemin şartlarında kişisel çıkar amacı gütmeden, savunduğu felsefe adına kendisini riske sokma cesareti gösteren bir eylem şekli olarak görüyorum.
Gelelim ne oldu da bu belge 30 yıl sonra medyaya servis yapıldı. Hem de CHP’nin kendi içindeki unsurlar tarafından.
Evet neden 30 yıl sonra?
Nedeni çok açık… Bu olay, birçok partide olduğu gibi CHP’de de partinin genel başarısını hedefleyenlerden daha çok, kişisel hedeflerini ön palana çıkaran zihniyet mensuplarının, önümüzdeki bir ay içerisinde gerçekleşecek olan il kongresinde Ertemur’u zayıf düşürmek için hayata geçirdiği bir operasyondu.
Söz konusu belge benimde elime ulaştırıldı. Ama ben hukuki altyapısını araştırmadan yayınlamanın, mesleki prensibim açısından uygun olmadığını düşündüm. Sonuç da başka medya kuruluşları olayı yazdı. Ben ise olayı her yönüyle araştırarak ART TV’deki “Karşındayım” programımda gündeme taşıdım. İl Başkanı Zafer Gönenç’in konuk olduğu, Milletvekili Ertemur’un da telefonla katıldığı programda Ertemur’a ceza veren kanunların, yine devreye girerek Ertemur’un bu suçtan dolayı sabıkalı durumdan kurtarılmasına neden olan ‘Memnu Hakkı’ davasını kazandığı tüm belgeleriyle ortaya konuldu.
Yani birilerinin dediği gibi Ertemur’un, bu dava nedeniyle milletvekilliğinin düşmesi mümkün değildi. Kişisel beklentilerini, parti beklentileri üzerinde tutan bu birileri, bu olayı gündeme getirmekle kendi iplerini çekmiş oldular. Bence bu olay her ne kadar olumsuz gibi görünse de, bundan sonraki süreç de CHP Denizli Teşkilatı için hayırlara vesile olacaktır. Birileri için geri tepen bu olay, Ertemur ve ekibi için tarihi bir fırsat olarak parti tabanına yansıyacaktır.
Temennim şu ki, bundan sonraki süreçte bu olay, bir ders olarak kayıtlara geçer ve kendi kişisel hedeflerine ulaşmak için bir partinin tek milletvekilini karalamaya kalkarak partilerine zarar verdiğini anlamalarına fırsat yaratır.
Anlamazlarsa ne olur?
Silinip giderler…