
VALİ DEDİĞİN…
30 Ekim 2012 Salı
Türkiye 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndan haftalar öncesinde, kutlamalarla ilgili il valilerinin aldığı ilginç kararları konuştu…
Bir vali cumhuriyet resepsiyonunu için kalktı pastaneyi uygun gördü, bir kısmı çelenk konulması olayını krize dönüştürdü, bir diğeri de kalktı “ihbar var” diyerek Ankara’yı birbirine kattı…
Vali demek, devletin illerdeki en üst seviye temsilcisi demek…
Vali demek, cumhuriyetin kazanımlarını birinci derecede korumakla sorumlu zat-ı muhterem demek…
Vali demek, sorun yaratan değil, sorunları çözebilecek kabiliyet demek…
Vali demek, gaza gelen değil, gazı alan demek…
Vali demek, vatandaşlar arasındaki sorunlara eşitlikçi bir anlayışla yaklaşarak çözmesi gereken görevli demek…
Vali demek, kanunlardan aldığı yetkileri, kendi bilgi birikim ve sağduyusu ile yoğurarak en sağlıklı uygulamaları hayata geçiren üst düzey görevli demek…
Vali demek, işleri yokuşa süren değil, kolaylaştıran icraatları hayata geçirebilecek inisiyatif kabiliyetine sahip insan demek…
Amasya Valisi’nin, Cumhuriyet Resepsiyonu için bir pastaneyi uygun görmesinin konuşulacak ve tartışılacak hiçbir tarafı yok…
Belli ki; bu valinin beyin ve yürek derinliklerinde cumhuriyetle ilgili ‘önemseyişte’ önemli bir sorun yatıyor…
Ama Ankara Valisi’nin, “Kutlamalarda provokasyon olacak şeklinde ihbar aldık” diyerek, hem kendisini hem de Ankara’yı perişan etmesine dair söylenecek çok şey var…
Ama söyleyeceklerimden önce bir konuya açıklık getirmek istiyorum…
Evet valiler devletin valisidir… Ve vatandaşlara karşı bir siyasi parti temsilcisi gibi davranma hakkı yoktur
Ama bu, valilerin kendilerini atayan siyasi iktidarın tasarrufları doğrultusunda hareket etmeyecekleri anlamına da gelmemelidir…
Çünkü kim ne derse desin, valiler mevcut uygulamaya bakıldığında iktidarı yönetenler tarafından tercih edilir ve kendilerine en uygun özelliklere sahip olanlar arasından seçilir…
Ben bu tercih hakkına saygı gösterenlerdenim… Bence her iktidar, kendi politikalarına uygun isimlerlerle çalışmalı ve ona göre hizmet vermelidir.
Ama hiçbir vali de, hiçbir zaman kendisini iktidardaki siyasi partinin il başkanı gibi hissetmemeli ve kraldan daha çok kralcı kesilmemelidir…
Gelelim Ankara Valisi’nin yaptıklarına…
Ne yaptı Ankara Valisi Sayın Alaattin Yüksel, “İhbar aldık. Cumhuriyet kutlamaları provoke edilebilir” gibi bir bahaneyle Cumhuriyet tarihinin en utanç verici kutlamalarına imzasını attı…
Bir cumhuriyet valisinin görevi, “polis ağızlı” bir ihbara dayanarak kutlamaları baltalamak değil, kendisine bu bilgileri veren polis şeflerine “siz ne güne duruyorsunuz. Alın önlemlerinizi” deyip, gereğini yakışır bir şekilde yapmaktır…
Gelelim bizim valimizin, yani Abdulkadir Demir’in yaptığına…
Sayın Demir, birçok il valisinin mevcut yönetmelikleri tam algılamayarak, hatta iktidar partisi il başkanlarının bile uygun görmediği bir iştahla Atatürk Anıtı önüne çelenk konulmasına yasak getirmesi olayının, tam tersi bir tavır sergilemiştir…
Yasalara bakmıştır, halkın taleplerine bakmıştır ve Cumhuriyet Valisi’ne yakışır bir şekilde inisiyatifini kullanarak hem kendisine hem de Denizli’ye yakışır bir güzelliğe imza atmıştır…
Anıt önüne çelenk koymak isteyen kuruluşlara engel çıkarmamış, ortamı gereksiz yere germemiştir…
Ve Vali Demir, sadece bu yaklaşımı ile değil, yazımın başında sıraladığım ‘valilerde olması gereken özellikleri’, Denizli’de göreve başladığı ilk günden itibaren hayata geçiren bir kimlik olarak gönüllerde taht kurmuştur…
Ve bu nedendendir ki; Vali Sayın Demir bana da, bir çok insanla birlikte “Vali Dediğin böyle olur” dedirtmiştir…
Teşekkürler Sayın Vali…