REKLAMI GEÇ

SON VİRAJA GİRERKEN (3)

24 Mart 2014 Pazartesi

Kaldı 6 gün.
Son turlar atılıyor, son sözler söyleniyor
Tribünde oturan, dinleyici ve izleyici konumundaki vatandaş ise son konuşan olacak.
Ne der?

………….

ZOLAN, TARTIŞMALARDAN KENDİNİ İZOLE ETTİ
Seçmenin ne dediğini 30 Mart akşamı öğreneceğiz.
Peki, aylardır süren propaganda döneminde neler oldu?
Yaşananlarla birlikte ortaya çıkan avantajlar, dezavantajlar…
Denizli Belediye Başkanı ve AKP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Osman Zolan ile başlayalım.
Zor bir süreç yaşadı.
Hangi birini sayalım?
17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu…
AKP-Cemaat kavgası…
Birbiri ardına yayınlanan tapeler…
Berkin Elvan’ın ölümü…
Berkin’in ölümü üzerine düzenlenen protesto gösterilerinde Burak Can Karamanoğlu’nun yaşamını yitirmesi ve Tunceli’de çıkan olaylar sırasında polis memuru Ahmet Küçüktağ’ın kalp krizi geçirerek şehit olması…
Ayakkabı kutusu gösterene gözaltı…
Twitter yasağı…
Hepsi ardı adına geldi.
Ancak hakkını teslim edelim, Zolan kendini tüm bu olumsuzluklardan izole etmeyi başardı.
Nasıl mı?
Yakıcı Türkiye gündemine girmeyerek.
Kendisini iktidarla bağlantılı iddialardan, tartışmalardan, kavgalardan soyutlayarak.
Programı uygun oldukça Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile geziler gerçekleştirip, 10 yılı anlatarak.
Bu strateji sayesinde de hala büyükşehir seçiminin en iddialı ismi konumunda.

KONJONKTÜR CHP VE ARSLAN’A YARADI
Yukarıda saydıklarımız AKP büyükşehir adayı Osman Zolan’ı ne kadar zorluyorsa, CHP büyükşehir adayı Kazım Arslan’a o kadar yarıyor.
Seçim dönemlerinde algı çok önemlidir.
Kapısını tıklattığınız seçmende seçim kazanacağınıza dair en küçük bir kırıntı oluşturamamışsanız, sizi duymaz, size dönüp bakmaz.
Ancak, “değişen konjonktürün değişim getirebileceği” algısı toplumda karşılık bulmaya başlarsa, işte o zaman bakış farklılaşır.
CHP bunu yaşadı.
Başlangıçta ana muhalefetin seçimi kazanacağı iddialarına tebessümle karşılık veriliyordu.
Ancak 17 Aralık çok şeyi değiştirdi.

Bir başka nokta, CHP ilk defa kavgalarını içeride yaşadı.
Dışarıya olumsuz örnekler taşınmasına izin vermedi.
Ve partinin 2 numaralı ismi Adnan Keskin, Denizli’de karargah kurdu.
Belediye başkan adaylarıyla her yerdeydi.
Bir örnek.
Aday belirleme sürecinde Çivril Belediye Başkanı Hakkı Aslan ile eğilim yoklaması konusunda polemik yaşandı.
Bu durum sandık konularak tolere edildi.
Son noktayı da birkaç gün önce koydu.
Keskin, baba ocağı Çivril’e gitti ve “Hakkı Aslan ile kavgalı olduğu için Çivril’e gelmiyor” diyenlere “Siyasette kavga olur. Ancak siyasette kan davası olmaz. Şimdi etekteki taşları dökme zamanıdır” diyerek, Aslan’ın elini tutup havaya kaldırdı.
Bu tablo, Çivril’dekiCHP’li seçmeni rahatlattı.
Bu örneği şunun için verdik.
1-Çivril, 60 bin 615 nüfusu ve 45 bin 218 seçmeni ile Pamukkale ileMerkezefendi’den sonra Denizli’nin üçüncü büyük ilçesi. Doğrudan büyükşehir seçimine etki yapacak ilçelerden. Çivril’deki birlik beraberlik fotoğrafının pozitif yansıması il genelinde oldu.
2-Keskin, Kazım Arslan ile de geçmişte yan yana değildi. Ama şimdi onun kazanması için koşturuyor.
Sadece bu iki örnek bile, CHP’nin 30 Mart’ta kazanan olmayı ne denli çok istediğini anlatmaya yeter sanıyoruz.

MHP İÇ BARIŞI, BİRLİKTELİĞİ SAĞLAYAMADI
MHP, yerel seçime Ali İpek ile katılarak iddiasını ortaya koydu.
Fakat parti içi muhalefetin propagandası ve dışarıdan müdahalelerle garip bir söylem, bütünlüğü zedeledi.
Kim, kimin ne yaptığını biliyor.
Bunlar bir kenara not edildi.
Hesap kesme sonraya bırakıldı.
Peki, İpek 30 Mart’ta ipi göğüsleyebilir mi?
Onun kararını seçmen verecek.
Ancak kaybederse, bunun tek nedeni yarışa üçüncü parti olarak başlamaları kadar, kendi ayaklarına sıktıkları kurşun olacaktır.
Ne demek mi istiyoruz?
Şunu:
MHP’de bir kesim “Oylar ilçede MHP, büyükşehirde CHP’ye” diye pompaladı.
“Ben, ilçe ile yetinirim, büyükşehir kimin olursa olsun” söylemi, bir süre ilçelerdeki adaylara yaramış gibi göründü.
Sonrasında ise gerçeğin, söylendiği gibi olmadığı anlaşıldı.
Yoğun bir şekilde çaba gösteren MHP’li Ali İpek de,bazı partililerin ve dışarıdan müdahalelerin yarattığı algı sonrası ciddi sıkıntılar yaşadı.

KAYBEDEN TEK, KAZANAN ÇOK; YA DA…
30 Mart, kaybedenin tek, kazananın çok; ya da kazananın tek kaybedenin çok olacağı bir denkleme dönüşebilir.
AKP kaybederse, yalnız kaybedecek.
Kazananlara gelince…
CHP’de 15 yıl sonra yerel iktidarı elde etmenin sevinci yaşanacak.
MHP, kazanamasa bile oylarını artırması durumunda bunu kazanç hanesine yazacak.
Cemaat, “Senin oyunu istemiyorum. Sandıkta boyunun ölçüsünü alacağım” diyen AKP’ye “kim boyunun ölçüsünü aldı” böbürlenmesini yapacak.
Diğer sonuçta ise AKP, “Hepiniz bir araya geldiniz, yine bir şey yapamadınız” havasını basacak.
Bu durumda kazanan tek, kaybeden çok olacak.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı